23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r Kurşunkalem Portreler Şiirlerinde, denemelerinde, bilincn ve bilinmeyen yaşam bölümlerini hayranlık uyandıracak bir dikkatle irdeleyen, uyguladığı çok özgün bir sorgulama yöntemiyle o bölümlerin derinliklerinde saklanan gizleri ele geçiren Enis Batur 'Kurşunkalem Portreler'de, tanıdığı, okurların da tanımasını istediği kişilere yaklaşıyor. MUZAFFER BUYRUKCU tnsan yalnız doğar, yalnız ölür. Bir ka zada, bir savaşta, bir hastalık sonunda ya da eceliyle ölmesi bile dunımunu dcğıştirmcz, onu yalnızlık gerçeğinden koparmaz, çünkü ölüm anında da iki üç gövdeyle, iki uç ruhla birlikte değildir. Ama yaşamını sürdürürken bireysel ve toplumsal konumu yüzünden pek çok kişiyle tanışır, onlarla içtenlikli, ıçiçe geçmiş, sınırh ilişkiler kurar. Birtakım eylemlerc girer, gereksinimlerle cıkarların zorladığı üretimlere katılır; maddimanevi zenginlikleri bölüşür. Bu, özündc 'vazgeçümczliklerin' bulunduğu yakınlıklar, doğal karşılanan bir scrüvenin çcvresinde toplanır, orda çoğalır, büyiir, sağa sola uzanır, besIcyen, doyuran bir 'birlikteliğT dokıımaya başlar. Bizlcr, birlikteliöimizin her anını verimli kılan bu bircyleri, ilişkilerimizin geniş alanlarında kaldıkları vc yarar sağladıkları süreçe el iistünde tutanz, överiz, yüceltiriz, bizdcn uzakta olsalar da özelliklerinden vc erdemlerindcn, olıımlu yanlarından ötiirü anarız, düşünüriiz. Mutluluğumuzu, suvinçlerimizi dengeleyen bu kişileri, sahip olduğumuz değerlerin nitelığini nerkcsc duyurmak ereğiylc anlatırız başkalarına. Elbet. devincn, ilerlemelere. gelişmelere, koşullann yönlendirmesiylc değişimlerc açık bir insanı, bütünüyle anlatrnalc olanaksızdır. Ancak öliiler anlatılırbütünüyle. Çünkü kullanılacak malzemeleri, izicnimlerimizi, eözlemlerimizi, saptamalarımızı güclendıren kavramlan biriktirmemektedirler artık. Ama gcne de yeri gcldikçe, bir çağnsım onlan gözlerimizin önünde canlandırdık ça yarım yamalak da olsa anlatınz bir şeyler ve portrelerini bizim dışımızdakilere iletiriz hem içgüdüsel hem de hangi konuında olduğumuzu belirtmek için. Yanılma, yanlışa düşnıe payı büyük olan.bu işi sözlere, yazılara dökerek yaparız. Oyküler, romanlar, oyunlar işte o ' y a P m a > edimindcıı doğmuştur. Kimi edebiyatçılar, kimi yazarlar, öyküIerini, romanlarını, oyunlarını kalenıe aldıkları ya da birer foroğraf halinde belleklerinde sakladıkJarı bu insanları beyinlcrinden çıkarmışlar, okuyan, merak eden, düşünen kitlelere sunmuşlar, kitlelerdeki bilgi eksikliklerini gidermişler, onlara ilişkin boşluklan doldurmuşlardır. Yalnız bu portre yaratmak edimindc zihninıi kurca îayan bir şey var: Portreci yazarlar, portrelerini yaptıkları kişilerin hangi dönemlerine eğilmişlerdir? Çılgınlıkların hepsine kapuarını sonuna kadar açık olduğu yirmiB yaşlara mı? Belirtilerinin her saniye kendini gösterdiği, geçmişte yaşanan olayların ranimlerinden doğan deneyimlerfe, o ağır yükle, insanlığın doruklarına tırmandığı olgunlaşma dönemine mi? Yargıların kesınlik kazandığı, taıumların çeşitlendiği, ölümün her solıık alısta hissedildiği, coşkuların azaldığı yaşlılık dönemine mi? Belki de 'portre'cibğe soyunan birisinin aklından böyle bir şey geçCUMHURİYET KİTAP SAYI 513 Enis Batur'dan yeni bir denemeler toplamı mcmiştir, ama bence geçmelidir. Inandıncı bir sonuca varabilmek için. Bana göre yazıyla 'portre' yapanların en ünlüleri liya Ehrenburg aur, Pablo Neruda'dır, Ahmet I lamdi Tanpınar'dır, Tevfik Adil'dir, Çctin Altan'dır, f faldıın Taner'dir. Bu değerlere Ergun Sav'ı da katmak isterim. Ergun Sav, (Nostaljik Muhabbetler/Diplo^Dra/ Matik Anlatılar) kitaplannda çizdiği tiplerle harika bir 'portre'ci olduğunıı kanıtlamıştır. Adlarını andığım bu 'portre'cilere edebiyatın, sanatın, kültürün kaynaldarına. bir yaraUcı kimliğiyle inen ve oralarda bulduklannı üstün yeteneğiyleyoğurup biçimlendiren Enis Batur kattlmıptır (Kurşunkalem Portreler) kitabıyla. Sürlerinde, denemelerinde, bilinen ve bflinmeyen yaşam bölümlerini hayranlık uyandıracak bir dikkatle irdeleyen, uyguladığı çok özgün bir sorgulama yöntemiyle o bölümlerin derinlikJerinde saklanan gizleri ele geçiren Enis Batur (Kurşunkalem Portreler) yapıtında, tanıdığı, okurların da tanımasını istediği edebiyatın içinde ve dışında varolan kişilere yaklaşır. Onların özel ve genel davranışlarını, tutumlannı bir potada eriterek 'portre'lerin içeriklerine sızmaya çalışır, sızdığı içerikteki her şeyi, bütün ipuçlarını, kanıtlan, belgeleri harmanlar... narmanladıklarını dengeli bir istifle 'portre'lere dönüştürür. Enis Batur'un 'portre'lerini yaptığı kişilerin bazılan benim öncmsediğim, arkadaşlıklarından, dostluklarından gurur duyduğum kimselerdir. Söz gelimı, Feyyaz Kayacan onlardandır. Bu ileinç şair, öykücü ve sanat adamıyla bin dokuz yüz seksenlerde tanıştım. Bu tanışıklıöımızı Londra'dan her gelişinde tekrarfadıöımız buluşmalarla pekıştirdik. Zekâ kıvıJcımla rı üzerine oturtulan nüktelc ri, bana, Cemal Süreya'ya attırdığı uçsuz bucaksız bir evrenin müzik kanallannı dola nan gevrek kahkahalarıyla renkD dünyalara sürüklendim. Bilgecc lanımlamalarını, benzetmelerini hiç unutmadığım bu eşsiz yazarı, yayımlanır yayıınlanmaz yutarcasına okuduğum Sığınak Hikâyeleri'yle scvdirn. Sığınak Hikâyeieri'ni izleyen yapıtları, bu sevginıin sınırlarını gcnişletti. Dilin her haliyle oynayan, dilin at ve üst katmanlarında doğ urtacağı dişi likler arayan, soyutla somutu en elverişli yerlerinden birleştiren, yarı düş, yan masal ülkelerindeki imge ormanlarını, yaşamın tümünü kapsayacak biçimde büyüten Feyyaz Karacan bir kazançtır benim için. Enis Batur, Feyyaz Karacan hakkında şunlan söylüyor: Onda az rastlanırbirdil yeteneği varclı./ t'anıştıfiınız an başlayarak müpteîâsı nlmak hernaldc kaçınılmazdı./ Son buluşmamız Bcbek Oteli'nin bannda gerçeklestiydi. Dostlukları, özlemleri, Istanbul'a duyduöu sevda bir keiediydi; öbür kefede burukkıldar birikiyordu nızla: Bir avuç arkadaiji dışında kayıtsı/.lıkla çarpışmak onu hem iizmüş, hem de öfke lendirmişti. O duygular içinde öldü^ünü biliyorum." Bu sözlcr, Gazeteciler Cemiyetı lokalinde bııluştuğumuz ve saatlerce söyleştiğimiz son görüşmcmizi anımsattı bana. Feyyaz Karacan'ın hafif pembe yüzünü favorilerdcn başlayarak kuşatan saçları gibi beyaz sakafı, incelikli bir tıraş oyunuyla bir haç resmi meydana getirmişti çenesinde vc Kayacan bu haliyle Haçlı aeferleri'ne katılan Aslan Yürekli Rişar'ı andırıyordu; bu resim ayrıca Batı uy^arlığının üst düzcydeki yaşam ölçülerinı benimseyen bir aydın olduğunu koyuyordu ortaya. Söyledim saptadıklarımı. Sevindi. "Senin de gözünden hiçbir şey kaçmıyor." Derken, santamalan eşeledik. Kayacan'ın o fotoğrarı kaldı bende. Do&up büyüdükleri ülkelerden çeşitli nedenlerle uzaklaşan ve yabancı ülkeler de yaşamak zorunda bırakılanlar için şu yorumu yapıyor Enis Batur. "Giderken ana parçalanndan birini ülkelerinde, kentlerinde bırakırlar, giden gövde kalan gövdede durmadan zonklar. Falih Rıfkı Atay'ın sahibi olduğu Dünya gazetesinin kültür, sanat ve edebiyat sayıalarını düzenliyordu Adnan Benk. Benim ilk öykülerimden birini yayımlamıştı. 'Nabza göre şerbet vermeyen' sahtekârlıkların, şarlatanlıklann üzerine üzerine giden, edebiyat hırsızlıklanna göz açtırmayan ödünsüz, dürüst bir tavn vardı sayfalann. Çehov'un daha önce yayımlanan bir öyküsüne bir tek sözcüğünü değiştirmeden sanki kendisi yazmışeibi imzasını atan Şahap Sıtkı'run bu akla hayale sığmaz hırsızlığmı ortaya çıkarmışü Adnan Benk. ülay yankılar uyandırmış, Şahap Sıtkı silinip gitmişti edebiyattan. Çok uzun süren, ama karşılaşmalarla, raslantılarla yürüyen dostlu^urnuz, benim için unutulmaz bir ödüldü. Özgün, kural tanımayan, gcrçcği boyamaya kalkısanlan yerin dibine batıran dört dörtlük oir yazar, dört dörtlük bir insandı. Enis Batur, onun portresini çizerken birbirine eklediği tanımlar, betimler yerli yerindedir. "Işe kendini beğenmemekle başlamış. Amansız bir zekânız, dudak uçuklatıcı bir kültür birikiminiz, neredeyse herkesi şaşırtacak ölçüdc yeteneğiniz varsa, bütün bunlar yetmiyormuş çibi bir de kendiniziteğenmıyorsanız iyice yalnız kaldınız demektır./ Dönem dönem dile gelip etrafı kasıp kavurmuş Adnan Benk; gene de, çoöunlukla susmuş, telef etmeyi bir kişisel politika haline getırmeyc yanaşmamış. Eline kalem atnayı adet halınc gctirseydi, bundan kimsenin şüphesi olmasm, Türkiye'nin kültür ortamını bir hurdacı dükkânına çevirebilirdi. Yazdıkları, yazabıleceklerinin kanıtı, tanığıdır./ Oysa Adnan Bey hem de nasıl zarifti. Içindeki eleştiri dalgalarına lcet vurmayı yeğledi. Bazı yazılannda insaf sınınnı zorlamış olduğu düşünülebilir, özellikle hedef olanların canı yanmıştır şüphesiz. Gelgelelim, doöal bir saldır^anlık güdüsündcn, sirke üslubundan, bir şidaet karakterinden eser yoktur onda: Onu hem bir bey, hem de sıradışı bir beyin kılan, eleştircl bakışın dünyasında temel ama dengeli bir ölçülerbütünü taşımasıydı./ Fakat basmaz bir ifade cambazı, sıkı bir sözcük soykü tükçüsü olduğunıı kendisiyle birlikte çalışanlann heınen farketmemeleriolanaksızdı. Çoğumuzun bir ömür çırpınarak edinme uğraşı verdiğimi/ dil bilgeliği, Adnan Benk te sanki içktn bir özellikti, sıksanız onun böyle doğmuş olduğunu ileri sürebilirdıniz. Herkeste, kendısini tanıyanlarda, bir ana izlenim bırakmış olsa gerek. Kendi payıma ben Adnan Benk'i benzersiz bir karizmanın salıibi olarak anımsayacaöım. Aşırılık ve zerafcti özel bir tartım yoluyla terazisinde dengelemeyi başarmıştı. Sözünün yarattığı naz dokusunu betimlemek, aktarmak çok güç. Zckâsı göz alırdı desem, karşınızdaki pencereden gözünüzü çelen hergcle bir güneş aklınıza gelir mi?.." Enis Batur, portresini yaptığı Mustafa Kemal Ağaoğlu'dan, içtenlikle örülen bir anlatımla söz eder. Çünkü yakın arkadaşıdır aynı zamanda. "1970 lerin başında kimsenin tanımadığı Gölköy'e giderek, bir avuc çizgi dışı yaşıtıyla birlikte Türkiye'nin 'komün hayatı' yaşayan ilk uyumsuz cemaatini kurmuştu./ Kentin en güzl kadmlanyla peşpcşc, sayısını kendisinin bile unuttuğıı evlilikler, beraberlikler ya şaması../ Onda garip, anlatılması cüç bir şeytan tüyü gerçeklıği gizli kapaklı bekIerdi. Uçıık tcaçık gece yaşamını gündüz bir yana bırakıp Tektaş'la birlikte kurduklan Ağaoğlu Yayınevi ye Basımevi'nin çatısı altında, olmadık kitaplar yayunlı yorlardı: Ve EHırgıın Akardı Don'u, James Baldwin'in gözüpek Giovanni'nin Odası'nı unutamam." O yayınevi kurulduktan sonra tanıdım ben Mustafa Kemal Agaoğlu'nu. Rüzgâr gibi, fırtına gibi bir gençti, tepedcn tınıağa harekettı ve onu hız kavramındanbaşkabirşeylebütünlcştiremiyordum. 1 lep bir yerden bir yere ya iş için ya da keyif için giderdi. Kurucuydu, girişimciydi, atılımcıydı. En büyük eseri, (sonradan Asım Bezirci ve arkadaşlannm baürdığı) Yazko'ydu. Vebe ni sıkı bir dostluğumuz yoktu, onun hiçbir serüvenine katılrnamıştım ama kimi geceler birlikte icmiştik çeşitli yerlerdeyeni açtı& bir mekâna mutlaka cağırırdı. En son Yeniköy'de, iskele yanındaki bahçeli lokantanın açılışında bir araya gelmiştijc. Feyyaz Kayacan, Leylâ Pamir, De mir Özlü, Can Yücel, Fethı Naci oradaydı. Kahkahaların bini bir paraydı ve içkili kalabalık yüzer gezer durumdaydı, or dan oraya kayıyordu. Biz, Cemal Süreya'yla yeşil annutları taş gibi olan ağacın altındaki masayı kapmıştık. Her şey çok iyi giderken karşıdan gclen bir motor iskeleyi tutturamamış, M. Kemal Ağaoğlu'nıın boyattı&, çiçeklediği biriket uuvara çarparak yıkmıştı. Fethı Naci ile Erdal Oz duvarın önünde durduklan halde yaralanmamışlardı ve herkesi kaçırtacak denli bir panik havası esmemiş, ilişkiler, konuşmalar, bütün sıkıntıları aşacak düzeyde bulunan görkemli ortamın içinde dana birbüyümüş, zenginleşmişti. Enis Batur, Mustafa Kemal Aj^aoğhı'nun portresindeki eksiklikleri ^ideriyordu. Mim Kaf, ccvrede çok sevilmezdi. Böyledir, bir şeylcr yapan adam genellikle pek sevilmez. Neden bunları bunlan yapıyordur, şunlan şunlan yapmak varken? Üstüne üstlük, itıci celcn başka özcllikleri yedekteydi Mim KaPın. Aılesi, becerikliıiği, kadınlan, yaşama biçimi ile iyi kötü herkesi sinirlcndırebilecek bir repertuvan olduğu söylenebilirdi./ Mim Kaf ın evi yıllar ydı 'yol geçen hanı' değil ız de 'yaln yolcufar otcli islevini görmüştür. 'Komün' geleneğinden konmamış, 'büyük aile' düşünül)elli ki ciddiye al mıştı. Kalmaya gelen uzun kalırdı. Once Ortaköy'den, sonra Hisar'daki evden höyle yolcular geçmiştir. Ece Ayhan, Omer Uluç, Asaf Savaş Akat... Ben, birkaç kere kısa süreliğine, bir kerc uzun sürelığine indim o CKklara. Geceleri kadın lardan, ölümden, sinemadan, yazıdan söz ederek uykudan kaçardık." tgmar Bcrgman, Octavio Paz, Çetin ,^\1 tan, Berke Vardar, Bedrcttin Cömert, Ozdemir lnce, Ahmet Say, Turgut Çeviker, Engin Ardıç. Ergin Günçe danil kırk dört sanat ve edebiyat adamının portrelerinin yapıldığı Kurşunkalem Portreler kitabı, Enis Batur'un cn yeni çalışmasıdır. 'Ka rakalem Portre Üzerine: Yüzün Arkası na Gitmek' yazısında bu yazıların nasıl doğduğunu anlatan Enis Batur, "Bir şairi, yazan şimdi'sinde konunılamak, bu işlemi bir iki cümleye sığdırmak çok kolay dcğildir./ Portre yazarlığı ile portre ressamlığı, çizerliği, fotoğrafçıhğı arasın da görünen ve görünmeycn oıtaklıklar varoır" sözlerini ekliyor ve portre yazarının amacının 'yüzünün arkasına gitmek' olduğunıı belirtiyor. Kurşunkalem Portreler'i okurken, hem benim yazdıklanmın kaynaklarını, hem de yazmadıklanmın aıtında saklanan ipuçlannı, derinlerdeki gerçeklerc bir an önce varabilme reçctelerıni, yollarını bulacaktırokurlarvevarlıklarındakiboşluklann dolduğunu hissedeceklerdir. Kurşunkalem Portreler/H«» Batur/ Sel Yaymalık/146 s. SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle