18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NURÇAY TÜRKOGLU yküleri severiz; çetrefilli hikâyelere pek inanmasak, romanları okumaya bir türlü zaman bulamasak, zorlandığımız tarih derslerinin dışında geçmişe pek bakmak istemesek de, birileri çıkıp kolayca anlayıp eğleneçeğimiz birtakım öyküleranlatsın isteriz. Öykü anlatmaya bayılan birileri de hep vardır aslında. Kulağımızla dinlemekten çok gözümüzle izlemeyi tercih ettiğimiz televizyon haberlerindebirilerinin birileriyle nerede ne zaman ne yaptığının anlatılmasını bekleriz. Cam ekrandaki elektronik sinyallerdcn bizc yansıyan başkalarının oyküleri, yaşamımızın sadece küçük tatları olmakla kalmaz, içinde bulunmakla ne iyi ettiğimiz ortamımıza daha da bağlanmamızı sağlar. Peki ya kendi öykülerimiz ne durumda? "Bize yaşamöykünüzü anlatır mısınız" sorusuyla karşılaşan kimler var aramızda? Can Yücel'e sorulmuş mesela; "Bir kez gözaltındayken Hayatını anlat dediler, bir başladım, nasıl susturacaklarını bilemediler, sonunda ...tir ol git deyip kovdular." (Cumhuriyet gazetesi, 15 Ağustos 1999 Pazar) Anlatılmaya değer sayılan bir yaşamöyküsü olanlara bir bakalım: Magazin haberlerinde şöhretin basamaklarını nasıl çıkuğını anlatanlar, başına gelen bir ya da birkaç felaketin (trafik kazası, saldırıtecavüz, dolandırıcılık, zina, vb.) ibretlik öyküsü medyaya malzemc olan mazlumlar, "kader mankumları" (hapishane arkadaşları için), terapi grubundaki alkoluyuşturucu bağımlıları, şimdilik aklıma gelenler. Öyküyü yazıyla anlatma işini bir meslek olarak üstlenen yazar ise olaydüşünce kurgusunun yanı sıra, okıırun eline, gözüne ve beynine ulasmanın zorluklarını herkesten daha fazla bilmek zorundadır. Ne de olsa okuru öncelikie yazıyla avlamaya çalışacaktır. Barry Sanders'tan "Öküzün A'sı" O "Öküzün A'sı", "öküz" avcılığından "imaj" avcılığına geçiş sürecimize dair bir şeyler anlatıyor bize. Yazarı Barry Sanders kitabı incelemedeneme biçiminde sunuyor, ancak okuryazarhkla benliğin oluşması arasındaki bağlantıları vurgularken, eminim sadece sıkıcı olmaktan kaçınmak için değil, kendisi de ilginç olduğuna inandığı için eğlenccli öyküler de anlatıyor. Eğlencenin, oyunun, şakanın olmadığı yerde öğrenmenin de olamayacağına inanan Sanders, harekete geçirmeye yönelik eğitimin kökenini Aristo'da, eğitime "mousike" yani müzik denilen, öğrencilerin matematik, şiir ve hitabet derslerini el çırparak, şarkı söyleyerek öğrendikleri Eski Yunan'da buluyor. malanyla karşı karşıya bulunduğumuz bir zamanda tam da bir dilbilimcidcn beklenen bir tavırla yazılı kültürle ilişkilendirilen sözcüklerin, sözel kültürlerdeki izlerini arıyor. Buradaki açıklamaların etimolojik sözlük bilgileri olmanın ötesine geçmesi, yazarın toplumla ilgili kaygılarını açığa çıkartıyor; amacı yalnızca yazılı kültürün ayrıcalıklı üstünlüğünü kanıtlamak değil, sözellikten uzaklaşıp bastırılan/gelişimi engellenen benliğin tehlikede olduğuna dikkat çekmek. Sözlü kültürde insanlann duymayı umduğu, ana hatlarıyla zaten bildiği oyküleri anlatan masalcıBilgenin (geneîlikle yaşlı erkek) kendi yaşamı ve cemaat üyc leriyle ilişkilerindeki ustalığı; "başkaları adına konuşma hakkına sanip olmasını" meşru kılar. Ilayatta kalmanm sırrını bi lip, gerçeği herkesin anlayacağı biçimdc anlatırken ritüelleşmiş sözlerle, tekrarlar içinde değişim duygusu vercn bir akıcılıkla öykü anlatan BUge, topluluğa keyiflarca alternatif bir yorumla değerlendirilebilecek metinler olarak kavranmaktadır. lnsanlar yaşamöykülerini yeniden yorumlarken eski "metni" reddetmezler...ancak o metne daha önce getirmiş olduklan yorumu inkâr ederler. Bu, yaşam boyu süren bir ahşkanlıktır." (s. 1516) Kahve sohbetlerindeki avcı palavralarından, hiçbir anlık riske izin vermeden formatlanan "Film Gibi" yaşamların sözdemahremiyetini röntgenlediğimiz yavan televizyon gerçekliğine geçtik. (Ben avcı palavralarını yeğlerim. En azından orada anlatan da, dinlcyen de "kaçırılan avın" ne olduğu konusunda ortak bir fikre sahiptir.) Edebiyatta kurmaca da, içinde göz kamaştırıcı palavraların ustaca gezindiği bir alandır. Yazılı kültürün, yazılı eğitimin, bilgi ve mantık yürütmenin yalnızca can sıkıcı bir zorunluluk olarak görülmesinin temelinde toplumsal iktidar ilişkilerinin yattığını örneklerle gösteren II. bö Avcının O'sü kitap işbirliği reddcdcmeyeceğimiz bir biçimdc karşımıza çıkar. Gerçekten dc, Sanders'ın belirttiği gibi somut gerçeklerin deneyiminden, soyut fikir ve kavram üretimine geçiş, harfler ve sayıların işbirliğiylc mümkün olmaktadır. MÖ 5000 yıllartna kadar uzanan yazının tarihçesinde yerleşik hayata geçişle birlikte, toprağın mülkiyetinin, sınırlarının, mahsullerinin miktarı ve satış işlemlerinin kaydedildiğini biliyoruz. Önceleri resimyazı, sonraları kavramyazıyla varlığını sürdürenler Mısır, Mezopotamya, Çin ve Maya uygarhkları olmuş. Kitapta yazının ve okuryazarlığın tarihçesiyle muhasebenin arkadaşlığı konusunda daha geniş açıklamalar bulabilirsiniz, ama benim için en ilginç örneklerden biri, Batı'da okuryazarlığın (elyazması din kitaplarının) halk arasında yaygınlaşmasıyla birliktc, Katedrallcrin ana girişindeki Isa yontularının bir elinde tüy bir kalem, diğerinde defter, Kıyamet günü için envanter tutarken göstermeye başlaması. Daha önceleri iyi ruhların hafiffiğini, kötü ruhların ağırlığını elindeki teraziyle tartarken göründüğü yontular yapılırmış. Öküzün A'sı kitabı adına yakışır biimde dedikoduların, şakaların, kahkaanın kurmacayla, öykülemeyle ilişkisine de geniş bir ycr vermiş. (Kitabın iç kapağında Sanders'ın Yıkıcı Tarih Olarak Gülme adındaki bir başka kitabının da yine Ayrıntı Yayınları rarafından yayımlanacağını okumak beni sevindirdi.) Yine etrafhca ele aldığı okumanın, yazıyı sindirmenin "yemek" kcyfiyle ortaklığının etimolojideki, edebiyat ve düşünce tarihindeki izleri; düşünme yetisinin haz boyutunu aslında dışlamadığının bir başka kanıtı. Zorunlu eğitimden geçmiş halk ozanlarımıza "Hem okudum, hem de yazdım, yalan dünya senden bezdim" dedirten gerçeklik, kanımca, kentlilikle eşdcğcr sayılan okuryazarkğa yüklenen işlevıerin, "adam olma" beklentilerini karşılayamamasında yatmaktadır. Gelinen yerdeki resmi ve gayriresmi kabul ün ölçütlerinin başdöndürücü değişkenliği, bu değişikliklere ayak uydurma iddiasında bulu nanlar için anlık iktidar gös t e r i leri ne, meydan oku malara başvurmalarına ol açmakta. gerçekliğin bir başka boyutunu A me r i k a n jençlerinin siahlı çeteler kurmasında görmektcyiz. Okumayazmanın nesnelerden ayrıhşı zorunlu kıldığını söylemiştik. tnsanı yaşanan anlık gerçekliktcn bir süre dc olsa ayıran yazı, gelişmesine yardımcı olacağı benlikle insanın daha da güçlü ve alternatif biçimlerde topluma dönmesine her zaman yctmeyebilir. Dahası, sokak çetelerine katılan genç lerin söylediği gibi okumayazma bu gençleri "silahsızlandırır"; işteyine, anlık eylemde bulunma gözüpekliğinden uzaklaşan okur imajının nc kadar yerleşik bir imaj olduğuyla karşı karşıyayız. Sanders gençlerin okumayazma sorunlarıyla ilgili yüzeysel tartışmalarda ahlakçı bir cğitimi savunma kolayeılığına sığınmak istcyebileceklere karşı kendi tavrını gayct açık biçimdc ortaya koyuyor: K İ T A P SAYI 504 Kahkahamn kurmacayla ilişklsi S Yazı, insanın doğayla mücadelesinde öküzün izini kaybetmek istemeyen avcının aracı olarak karşımıza çıktıysa (Sanders, s. 11), yazilı kültürün çöküşünü de öküzlüzorlu doğadan uzaklaşmantn bir göslcrgcsi olarak mı kabul etmcliyiz acaba? Öküzün A'sı adlı kitap "öküz" avcılığından "imaj" avcılığına geçiş sürecimize dair bir şeyler anlatıyor bize. Yazarı Barry Sanders kitabı incelemedeneme biçiminde sunuyor, ancak okuryazarhkla benliğin oluşması arasındaki bağlantıları vurgularken, enıinim sadece sıkıcı olmaktan kaçınmak için değil, kendisi dc ilginc olduğuna inandığı için eğlenccli öyküler de anlatıyor. Eğlencenin, oyunun, şakanın olmadığı yerde öğrenmenin de olamayacağına inanan Sanders, harekete geçirmeye yönelik eğitimin kökenini Aristo'da, eğitime "mousike" yani müzik denilen, öğrencilerin matematik, şiir ve hitabet derslerini el çırparak, şarkı söyleyerek öğrendikleri fiski Yunan'da buluyor (Sanders, s. 32). Öküzün A'sı adlı kitabın I. bölümünde günlük yaşamımızda çoğu kez hiç sorgıılamadan kullandığımız söz, yazı, örgü, özgünlük, şair, görme işitme, bilinç, kişi vb. sözcüklerin dc Arapça, Yunanca ve Latincc kökcnlcri incelenmekte. Sanders, görsel kıiltür cndiisrrisinin dayatSA YFA 8 İmal" avcılığına geçlş li bir güven verir. Sanders'ın da vurguladığı gibi masalda istikrar esastır; çember rayında tatlı tatlı yol alan "küçük bir buharlı tren" gibidir masal. Başlangıç sona dönüşür, öykü geriye dönüş için anlatılır. Masal yeniyi özümseyemez, yabancıyı dışlar. Şair ise Esin Perilerinin anncsi Mncmosyne'den, "berrak ırmak"tan yardım alır. Irmağın akışıyla şair de değişir, anlatılan yasamlar aynı kalsa da eski yorumlar ustalıkla inkâr edilir. Yaşam dencyimini öykülenıenin keyifli yanlarından biri de bu küçük hilelcr değil midir zaten? Her anlatısta yeni bir ayrıntı, farklı bir yorum katıldıkça yaşam sorgulanmaya, anlaşılmaya bir adım daha yaklaşır. Sanders'ın psikolog J. Bmner'e göndcrme yaparak söylediği gibi: "...anlatılan yaşamlar, onları anlatan lümdeki, alfabetik dizinin ilk kez kullanıldığı bir Fenike vazosunda "Bütün bu dansçıların arasında en şen oynayan kim" sorusuna en güzel yanıtı belki de Ezra Pound veriyor: "Aklın sözcükler arasındaki dansı" Buradaki örnekler okumayazmanın, nesnelerden ayrıhşı zorunlu kıldığını anlatırken, kitabın bütünündeeleştiriyapılan kitle kültürü endüstrisi ortamındaki medyanın bizi nasıl da aracı gözlerle görülenin içine hapscttiğini vurguluyor. Medya eleştirilerinde varılan sağduyulu nokta, çığırtkan medyanın bizi baska türlü yaşamları düslemekten dahi alıkoyduğudur. İnsanın kendi kendine yön veren eleşürel bir varlık olarak benliğini gcliştirmesi, kendi kendısiyle, toplumla, dünyayla hesaplaşmasını gerektirir ki, hesap Çığırtkan medya C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle