27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Havat kadar daâınık ve öraütlü ABDULKADİR BUDAK V eysel Çolak şiirinin genel karak ir) ile bir dize (bütün gövdenız yaraysa göstermek ncyc yarar) ekseninde tartışacak olursak, daha doğru bir yargıya ulaşabiliriz gibi geliyor bana. Şiirinin dağınıklığı üstünde duran Mehmet H. Doğan, Eray Canberk gibi geleştiri sahiplerine verdiği yanıt, bir özsavunudan çok bir durumun kabullenilişi, bir tutumun sahiplenişidir bana kalırsa. Daha yirmi yaşındayken, biraz da gözlerini açtığı politİK ve şiirsel ortamın da dayatmasıyla, ortalamadan hareketle başladığı şiir serüveninin başlarındayken bilc ("eşkıya yazmasına çiçek motifi" düşürdüğü zamanlarda) şiirin hayata ilişkin bir veri olduğunda karar kılmış bir şairdir. Hayatına dağınıklılığı ya da örgütlülüğü şiirinin tcmcl biçimsel karakterini oluşturmuştur. I layat ne kadar dağınıksa o kadar, ne kadar örgütlüyse o.kadar örgütlü bir şiir. Hayat paçal yaşantıların toplamından oluşuyorsa, şiiri de paçal bir görünüm vermek durumundadır. Başından beri, hep birden yazmış da bunları iç içe geçirmiş gibidir. "Hangi tarzda yazılirsa yazılsın, şiirde güzelliği temin eden en miihim prensip bütünlüktür. Bütünlük, bir araya getirilen çeşitli unsurlar arasında bulunan gizli veya açık münasebet ve nispetlerden doğar. Kâğıt üzerine tcsadüfen serpiştirilen Kelime ve mısralar nadiren ve mucize kabilinden bir bütünlük tcşkil eder. Sanatını bilen şair, en insicamsız gibi görüncn eserine dahi, dikkatle bakınca fark edilen bir şekil verir. Zaten şekil ile bütünlük, hcmen hemen aynı şeydir" görüşünün (Mehmet Kaplan) eskidığini, aşılması gerektiğini, modern hayatların bütünscllikten çok parçalanmışhk duygusuyla verilebileceğini savunur gibidir şairimiz. Onun şü'rlcrindeki bütünsellik, uzak, bazen çok uzak, hatta ilgisiz gibi görünen çağrışımlardan elde edilir. Dikkatle eğılmediğinizde dizelerin çok değişik zaman, mekân ve ruh hallerinde duşürüldüğü, her nasılsa bunlann alt alta sıralandığı sanısı uyanır insanda. Konuydu, temaydı, öykülemeydi, bunlan kolayca bulamazsınız Veysel'in şiirlerinde. llk dizenin değil sonuncusuyla, bazen ikincisiyle bile ilintili olmadığını bile düşünebilirsiniz. Rastlantıntn büyük payından bile söz açabilirsiniz. Belli bir yoğunluğun, başka bir deyişle "şiir zamanı"nın ürünleri değildir sanki bunlar; yazılmış olmak için yazılmış gibidirler. "Her siir bir öncekine ihtilaldir, ihtilal olmak durumundadır" diyen bir şairin iç tutarlılığı olsa gerektir bu. Bir an için, dizenin "bir şiirde buluşmak için bir araya gelmiş" sözcüklerden, şiirin ise "tesadüfen değil de, bir şiirde buluşmak için bir araya gelmiş dizelerden" oluştuğunu, oluşması gerektiğini unutuverirsiniz Veysel Çolak'ı okurkcn. Şiir düşüncesini birkaç cildi oluşturacak yazılanyla da geliştiren bir şair, şiir yazarı ile şair arasındaki farkı ayıramadığı düşünülcmez bile. Ne yapması gerektiğini bildiği kadar, ne yapmaması gerektiğini de bilen, seçen bir bilinç düzeyiyle karşılaştığımız kesindir. Sizin bütünsellikten, yakın çağrışımlı dizcler toplamından yana oluşu nuz, otuz yıla yaldaşan bir şiir serüvenini gözden kaçırmanıza yol açmaz. Dediğim gibi, iletişim çağında iletişimsizlik gibi bir paradoksu yaşayan günümüz insanımn dünyası, iletişim zorluğ'u çekcn dizelerden olıışan bir şiirle verilcbilir belki de. Böyle bakıldığında modern CUMHURİYET KİTAP SAYI 504 söylemin temsilcilerinden olduğu da ileri sürülebilir. "Şiir ideolojik bir disiplindir" diyen bir saire, şiirin biçimsel, içeriksel bir disiplin toplamını gereksindiğini anımsatmak bile yersizdir. Geleneksel şiir tarzına fazlaca tutunmak anlamına da gelebilir bu, ayrıca. Dallardır onda esas olan; gövde değil. Ya da şöyle demek daha doğru olacaktır: Dalın var lığı gövdeye bağlıdır; ancak gövde bunu başa kakmaz. Kendini geri çeker, görünmek için dikkat ister, özen ister. "Şaire rağmen"dironun şiirleri. îlk anda anımsanacak bir imge sistcmi yoktur sanki; altından imzası çekildiğinde bilinecek, tanınacak bir şiiri de. Belki de öyledir. Ihtilalci bir şaire en çok yakışan şeylerin başında imzayı silmek gelir. Çok yazmıştır Veysel Çolak; çok, çok yazmıştır. Biraz da nicel genişlîktir onun şiirine girmeyi zorlasüran; zenginlik ile belirsizlik arasındaki sarkaç görünümüyle karşı karşıya gelmemize yol açan. Toplumcu şiirden Yenibütün'e, oradan da bugünkü konuma geçen bir şairi bütüncül bir imgeyle anımsamak kolay olmasa gerektir. Gövdenin bir yerindeki bir yarayı arı^ yoruz belki de; bulamayınca da yarası yok sanıyoruz. Oysa şair derin yanıtı bir dizeye sığdırmayı deniyor: Bütün gövdeniz yaraysa göstermek neye yarar? • • Veysel Çolak, salrllğlnln yanında, bir tutku hallnde, $llr sorunlanna kafa yoran, şllrle llglll yenl, llglnc düsünceler ureten bir yazar da aynı zamanda Itetişim çajjmda HstişlmsUk Aşkın Lâ Sesi YUSUF ALPER A şkın Lâ Sesi, Veysel Çolak'ın 9. şiir kitabı. Bu kitabında da Çolak Askolsun'dan beri sürdürdüğü eizgisini kalınlastırıyor. llk kitabı Terin YciKtıffı Bir Yaraaan'da ve sonraki Ciinle rtn Yağmurunda'da dönemin toplumsal nabzını tutup gündemi belirleyen olayların şiirini yazarken daha sonra şiirde önemli bir değişiklik oldu ve o günden beri aynı çizgiyi sürdürdü. Daha imgeci, kapalı, zaman zaman anlaşılması güç bir şiire yöneldi Çolak. Söyleyiş özeiliği ilk kitabından beri çok değişmese de aşk izleği bclirgin olarak şiirine oturdu. öznesi, artık küçük duyguların, insani zaaflann, kırılmaların, kırgınlıkların bireyidir. Söyleyişte daha çok kırmalar kullanır. Dize anlayışı klasik anlayışın dışındadır. Bir bölümü, hatta bütün bir şiiri, zaman zaman bir dize gibi ele alır V. Çolak. Tartışılabilir bir anlayıştır. En çarpıcı sözlerini şiirin sonuna saklama eğiliminde genellikle. Ya da bütün bir şiiri, o en son söyleyeceği bir söz için kurmuştur. Bütün çabasına karştn (7 kitaplık) geçmişin "gerilla şairi" izlenimini sifemedi. () bazı insanların gözünde hâlâ öyle. ( )ysa siyasi anlayışında niçbir fark olmasa da V. Çolak artık ince duyarlıkların, iletişim sorunlannın, yanlış aşkların, yan lış yaşamaların kırgın şairi olmuştur. Afkohun'ndan beri "bir uzun şiirin bölümlerini" yazıyor Veysel. Aşkın Lâ Sesi'nde "Bana bir sözün vardı hani, ne olur yanılt beni" (s. 13) diyor. Başkalan yanıltıyor mu bilmem ama o sürekli yanılîyor, kırılıyor, küsüyor. Yeniden şiire sarılıyor. Şiir onun için sığınılacak bir liman (Hangimiz için değil ki?). "Kabilemizden kovuluyoruz, büyü bozuldu işte" (s. 14). Hangi şair kovulmuyor ki sevgili Veysel? Evet "Kimse anlamasa da olur"u (s. 15) çok sevmiş olmalı ki "Kimse anlamasa da olur: Unutmak öldürmektir" (s. 46) diye tekrarlıyor. V. Çolak'ta bir başka önemli izlek; çekip gitme, kaçıp gitme, terk etme. Başkalan onu terk etmeden, yalnız bırakmadan o kaçıp gidecek, yalnız bırakılmayacaktır. "Unutulmak öldürmektir" çünkü yalnız bırakmak da. Yani yalnız bırakılmak ölümdür. Yalnız bırakacaklar da tabii ki "cinsi latif'ler olacaktır. Onun şiirindeki aşk izleği ete kemiğe bürünmüş, somut, karşı cinse aşkla ilgilidir. Cemal Süreya gibi "dünyaya yeniden kadın olarak gelse kesinkes lezbiyen olacaklardandır". Şiirlerinde oldukça çok kadın adı geçer. Bu bakımdan biraz A. Uhan'a benzer. Ama kadın adı sayıp dökmenin şiirini kurtaramayacağının bilincindedir. "Saçlarını oksamak aşkın la sesi" (s. 22) gibi güzel imgeler oldukça yoğun. "Göğsümüzden havalanan bir kuş yüzünden/ Biriktirmiş yaşamında büyük yenilgileri" (s. 34). " Her gün kapılara baktık, sessizliğe, derin kıışkıılara Öyleyce kaldık. Kırıldık durup dururken, anlamadık kim yapabilir kendimizden başka içimizin kürtajıru?" (s. 36) "Gelin ezilen yanlarımızı seviştirelim bugün Her buluşma bir şaşkınlık değilse:" (s. 57) V. Çolak, şairliğinin yanında, bir tutku halinde, şiir sorunlanna kafa yoran, şiirle ilgili yeni, ilgtnç düsünceler üreten bir yazar da aynı zamanda. O gizli bir eleştirmen. (Hep gizli şair olunacak değil ya!). Son zamanlarda en çok irdelediği konular "Türkçede sessiz harf egemenliği", "kendi"nin çok kullanıhşı, "şiirde imgc". Kimselerin pek bir şey ortaya atmadığı bir ortamda, bunlar, doğru ya da yanlış, gerçekçi veya gerçek ötesi olabilir, ama tartışılması gereken konulardır. Aşkın Lâ Sesi adinın bende cağrıştırdı ğı birçok şeyin yanında gam'aaki sol'un ilerisinde ama hemen yanında duran la'yı seçmesi rastlantı değil sanırım. Si'de olabiürdi. Ama o her şcye karşın, ağırlıklı olarak aşk şiirleri yazsa da sol'un önünde ama yanıbaşında durmayı seçmiş. Ama Veysel dikkat ctmcli, askırı do re mi fa sesi de olabilir. Bir gün Ânkara'da solfasol otobüsüylesolfasol mahallesinegidip Aşkın Lâ Sesi'ni yeniden okumak çok hoş olur, sanırım. Dokuz kitaplık emeğin son ürünü olan bu kitabında da imgeyi ne kada rçok önemsediği dikkat cckiyor. Bu, özenle seçilmiş kitap adına da yansımış: Aşkın LâSesi... • (*) Aşkın Lâ Sesi/ Pıya Kıtapltgt/ Kasım, / U b l SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle