Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yaratıcı bir cesaret iizerine Yaratma ediminin hiçbir insana yabancı olmadığını, kendi varlığımızı ve insanlığımızı keşfetmek için cesur bir savaşıma gereksinim duyduğumuzu hatırlatan cesur bir yapıt May'in "Yaratma Cesareti"... RIFAT ŞAHİNER ir çağ ölurkcn, ycnisinin henüz doğnıadığı bir zamanda yaşıyoruz. Tüm yerküreyi sarmış bir kesmin barut kokusuyla nefeslenmek , nükleer bir çöpe dönmiiş bu sarhoş topraklarda uyuklamaktan ötc söyleyecek yeni bir sözümüzyokgibi... Cinselliktc, aileyapısında, eğitimde, dinde, teknolojide ve mo dern yaşamın neredeyse tüm diğer yüzeylcrindc bizi kuşatan bir çüriime nali yaşıyoruz. Kulağımızda çınlayan bomba seslcri, dumanı tiitcn bir toprak vc makinelerin kuşattığı koca bir evren.. Bir seçimle yüz yüzeyiz. Kaskatı kesilmiş uzuvlarımızı, anlamsız çizgilerle yüklü yiizümüzü duygusuzca geleceğe taşımak. Ya da kendı benliğimizin derinindcki gerçeği uyandırmak.. Bizi insan yapan özü biçimlendirmck. Yeniden yaratmak kendini ve insanlaijabilmenin parametrelerinde dolanmak. Yoksa kırılgan gözlerimiz içine kaçacak, yoksa yüreği miz ölü doğacak yeni güne. Cesaret ıımudumuz olmalı, umut cesaretinıizden üte... Çünkü cesaret, umutsuzluğa rağmen ilerleyebilmeyetisidir. Çünkü insan varlığında oluş (being) ve oluşıışıı (becoming) olanakli kılmak için cesaret şarttır. Bir meşe palamudu değiliz ki hem ya da bir enik, kendimizi yazgının otomatik isleyisine bırakalım.. tnsan olmak külfetlı şey, bir karar verme yetısiyle ve bu kararlara bağlanışla ilgili insan.. Değer ve onura günden güne verdiği kararla ulaşır insan.. Belki de çoğunca 'Hayır' diyebil mekle Albert Camus'nün tıediği gibi.. Kendi için öngörülene, dayatmacılığa vc halibazırda olana (status que) başkaidırmakla başlar. BaşkaJdırı bir oluşma sanrısıdır. Ateşi çalan Prometheus'un edimidir. Yeni bir biçim, yeni bir dil ve yeni bir tavırla dur maktır yaşama karşı. Yaratma ediminden söz ediyorum, cesaretle iç içe geçmiş bir varoluş scrüveninden.. Ve insan, psikoloji, felsefe ve sanat ekseninde ünlii Amerikah varoluşçu psikoterapist Rollo May'in unutulmaz yapıtı "Yaratma Cesareti" ile aydınlatacağızbuserüvefji.. May, insanlar herhangi bir etki biçiminde bütünleneceklerse, bir yasaklar yığını altında yitmiş olan kişiliklerinin "yitik" yanlarmı clc geçirmelidirler (s. 123) diyor. Yaratıcılığı birbilinçsizlik, birkendindcn geçmenin ötesindc, kendiyle tümleşmiş, bilinçli bir itkiyle dönüştürülen bir enerji olarak niteliyor. O terapi evresinde birçok hastasından elde ettiği deneyimle özellikle çocuklann sanatına değincrek "Nesnel olmayan sanatla apaçık benzerliğine karşın, henüz otantik olgun sanat için gereken gerilimden yoksundur" (s. 123) diyerekönemlibirnoktaya parmak basıyor. Çünkü May yaratıyı salt kendiliğindenliğe değil tam da bunıı belli ölçiide yönlendircn dehaya bağlıyor burada. Söyle diyor: "Yaratıcılık kendiliğindenlik ve sınırlamalar arasındaki geriliındcn doğar, sınırlamalar (nehrin kıyılan gibi) kendiliğindenliği sanat ya da şiir escri için aslolan farklı Dİçimlere sınırlamalardan çıkan ve olgun zorlar."(122) sanatın tüm biçimlerinde buluSınırlamalar kuşkusuz yaratıYARATMA nan diyalektik geriümin kendicı sürecin başjangıcını oluştuCESARETİ ni ilişkiye sokmahdır. "Michcrur. Çelişki sınırları öngörür ve langelo nun kıvranan esirleri, sınırfarla mücadele gerçekte yaVan Gogh'un vahşice bükülen ratıcı üretimlerin kaynağıdır. Sısclvileri, Cezanne'ın bize sonnırlar onlarsu akan bir nehrin suz bir baharın tazeliğini anımyerküre üzerinde yayılıp gidesatan nefis sarıyeşil Güney ceği ve nehrin onlarsız olmaz Fransa peyzajları... Bu eserler kıyılan gibi gereklidir. Yani, nekendiliğindenlifie sahipken, bir hir ve kıyılar arasındaki gcrilimyandan da gerilirnin içkinleştirilrnesinden le kurulmuijtur. Sanat da aynı şekilde kengelen olgun niteliğe de sahiptirler. Bu ondi doğıımunun zorunlu etmeni olarak sıları "ilginç"likten daha öte kılar, onları nırlan gerektirir. büyükkılar. Sanat eserindevarolan hâkim lnsanlık tarihinin farklı evreleri göz olunmuşveaşılmışgerilim.sanatçıların sıönünde bulundurulursa sınır ve çeliijkilenırlamalar ile sınırlamalara karşı başarılı rin her dönemde kışkırtıcı bir unsur olmücadelelerinin sonucudur. (s. 123) duğu görülebilir. Talbii burada özdc bir Ne İMmlerle adlandırılırsa adlandırılsın has yaratıcılık, bir bilinç artışı ile ilgi lidir. Bu bilinç artışı kisinin dışarıdan gelen etkilere olan duyarlılı& ve k.arşılaşma anuıdaki belirgin nörolojik değişiklikler Rollo May cesur bir çağrt yapıyor, "Yaratma Cesareti" nde B oyun varlığı olan insanın çocuğunkıne ya da ilkellerinkıne benzer bir içtepiyle içinde bulundugu psişik süreçleri Dİçimlendiıen bir tavır sergilediğini hatırlamamız ve bunun sonucu ortaya çıkan ürünlerın ne denli sanat eseri ıle örtüştüğünü irtle Kapşisşmsnın yoğuıriuğu Sanatçının ya da yaratıcı bilim adamının karşılaştığ] kaygı ya da korku değildir, coşkudîır. Bir tür şişkinliğin, sancuı bir gebeliğin dışlaştırılması sonucunda oluşan bir rahatlamadır. Duyumlar sonucu eerginleşen bedenin doğuıganlıöı.. Bu elbette bir süredir devam eden yüklemenin belli zihinsel süreçlerle biçimlcnişidir. Duvgulanımlar bizim neden olduöumuz şeyler (eylemler) değil, başımıza gelen durumlardır (tutku). Tutku yani passion Latince pati (acı çekmek) ve Yunanca pathos sözcüğünden gelir. Ingilizce edilgen (passive) ve hasta (patient) aynı pati kökünden türemişlerdir. Oysa sanatçının içinde bulunduğu sürecı tutku sözüyle betimlememiz mümkün değildir. May'e göre "Yaratım sırasında kişiyi edilgin duruma, sınırlanmaya düşüren duygulanımların tersine, ego sınırlarının tümüyle çözüldüğü bir duygulanım tipinden 'aşkın' bir durumdan söz etmek gerekir. Bu da vecd ve coşku duygulanımlarından başka bir sey değildir." (s. 30) May, bu durumlardan, egonun dünyayla kendi sımrlarını aşarak sonsuzca ilişkiye girdiği anlar olarak bahsediyor. Vecd;'yaratıcı edim esnasında ccrcyan eden bilinç yoğunlaşması için kullantlan kesin terimtlir. Ama vecd sadece bir Baküs "koyvermesi olarak düşünülmemelidir; vecd, bilinçaltı ve bilinçdışı bilinçle birlik halinde işlediği tüm benliği içerir. Böylece us dışı değil daha çok us üstüdür. Vecd, entelektüel, iradi ve duygulanımsal işlevlerin her birinden rol almalarını sağlar. Bu da daha çok kendini bırakmakla bağıntıhdır ve kişiliğin tüm yüzeylerinde birden bir farkındalık artışıdır. Ama burada özellikle işaret etmemiz gereken bir nokta var "karşılaşmanın yoğunluğu"nun yaratıcıbğırı Dionysian yanıylaözdeşleştirilmemesigerektiği. Bu Dionysian sözcüğünün yaratıcı çalışmalar üzerine yazılmış kitaplarda sıkça geçtiğini biliyoruz. C)zcllikleNietzsche'nin ' Trajedi'nin Doğusu"nda yaratı anını sık sık u kavramla ilıntilendirdiğini biliyoruz. Sarhoşluk ve vecd hallerinin Yunan tanrısının isminden alınan bu terim, vitaiitenin kabarışının, antik Dionysos şenliklerine niteliğinı veren kendini bırakışı ima cder. Bir esrime durumu, bilincin yok olduğubirsüreçtirifadelendirilen..Nietzsche yaratıcılığın ancak bilincin ölüm anında olabileceğini söylemiştir. Ama yine Nietzsche yıikselcn vitaliteye ilişkin Dionysos ilkesi ile diyalektik bir karşıtlık olarak biçim ve ussal düzene ilişkin Apollon ilkesini dc karşılıklı devinen bir ilke olarak ortaya koymaktan gcri durmaz. E Rollo Mav, İnsanlar hertıangl bir etki blçlmlnde bütünlenecekterse, bir yasaklar vıöını altında yltmls olan kişiliklerininvltlk"vanlanni( geçirmelidirler dlyor. iı ele lememiz gerekiyor. Ccrek bir ilkelde gerekse bir çocukta yaşamı ve doğayı algılama biçimi benzerdir. Yani bir ilkel dogayı ve çevresindeki yaratıkları yorumlayamadıöı için büyü yoluyla onu etkilemcyi ve o korku durumundan bu edim sayesindc kurtulmaya çahşır. Burada amaç sanat üretmek ya da yeni bir varlık, yeni bir realite ortaya atmaktan çok uzaktır. Ama dolaylı olarak bir yorum kültürü gelişir. Burada insanın ilksel ihtiyaçlarının ötesinde aşkın bir gerçeklik gelişedurur. Sanatın ve biiyünün \>u anlamda aynı kökten beslendikleri bilinir bu yüzden de.. Olgunlaşan kişinin sanatı, er ya da geç le kendini ele verir: Kalp atrşları hızlanır, kan basıncı artar ve canlanan sahnenin belirginleşmesi için grizlerin kısılıp görüşün daralması vc çevredeki tüm diğer şeylerin silikleşmesi ile sonuçlanır adeta.. Tüm bunlar, otonom sinir sisteminin (rahatlık, huzur ve beslenmeyle ilgili olan) parasempatik bölümünün işlevinin engellenmesiyle ortaya çıkar. Âıtık hâkim olan sempatik sinir sistemidir. Bu noktada Walter B. Cannon'un kaçmasavaşma mekanizması olarak anlattığı görüntü çıkıyor karşımıza. Organizmanın kaçmak veya savasjmak için harekete gecirilmesi.. Bu, geniş anlamda kaygı ve korkuda bulunduğumuzun nörolojik karşılığıdır. Yoğunlaşmanın Dionysian çehresi May tarafından pek benimsenmez. Nitekim May, sarhoşluğun ya da içki ile yaratım sürecine giren sanatçının gerçeklerle yüzleşmek ya da karşılaşmanın ötesinde bir kaçış evresinde olduğunu savlıyor. "Alkol ya da yatıştırıcı ilaçlar almdığında vitalitenin kabarışı vc diğer etkiler üzerine yapılan psikoloiik araştırmalar ilginçtir, ama bunu, karşılaşmayla birlikte ortaya çıkan yoğunluktan kesin bir şekilde ayırmak gerek. Karşılaşma kendı başına olan bir şey değildir, çünkü biz kendimiz öznel olarak değişmiş oluruz; karşılaşma daha çok nesnel dünyayla gerçek bir ilişkiyi temsil eder." (s. 69) May'in burada özellikle sarhoşluk ve ilaç afımının fiziksel bir noksanlık olarak etlusini nitelerken, sanat tarihi boyunca beliren önemli figürlcri g<)Z ardı cttiğine tanık oluyoruz. Âfyon, absent, alkol ve bazı uyuştumcıı maddelerle hayal dünyasının derinliklerinde dolanan Salvador Dali, Jackson Pollock, Arthur Rimbaud ve şu an sıralayamadığımız birçok önemli ismin yaratım sürecinde bir tür icsel yolculuğa çıkıp, bilinçdışı devreleri harekete geçirmek için böylesine yöntemleri tercih ettiğini biliyoruz. Oyleysc burada zihnin işlevi ve yüklenen bilgi unsurları devreyegiriyor. Yani entelektüel olarak var olan bir değer evreninin kurcalanması için CUMHURİYET KİTAP SAYI 504 SAYFA 16