27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Veysel Çolak'ın yayımlanmış dokuz şiir kitabı var. Şiir üzerine düşünce geliştiren ender şairlerimizden biri olan Veysel Çolak'ın bu konuda yazdıklan ise son zamanlarda hızla kitaplaşmaya başladı. Bu kitaplaraan ilki "Edip Cansever'de Şairin Kant" adını taştyordu ve 1997yılında yayımlanmıştı. 1999'da ise şiir üzerine yazılannı içeren iki kitapla geldi Veysel Çolak okurun önüne. Bunlardan ilki "Mürekkebin îçtiği Ses",ikincisi de "Yabanctlaşma ve Öteki Şiir" adını taşıyordu. Çolak modern Tiirk şiirini, güncel örnekleriyle de ele alarak, bir etik, estetik, ideolojik hesaplaşma yapıyor yazdığı metimerle. Baktn ne diyor: "Şairlerin şiire iîişkin yazmalart sakıncalı görülür nedense. Söyledıkleri, saptadıklan, beklentileri kendi şiirinde aranabilir sonradan. Ben, bunun sorun edilmemesi gerektigHni düşündüm hep. Neredeyse, bitirdipm her şiirden sonra bir yazı yazma gereği duydum. Kendi şiir pratMm içinde ele geçirdiklerimi yazarak bölüşmeyi denedim. Bu bağlamda kıskanç davranmamak gerektiğine inandım çünkü. Benim için bir şairin kendi şiir pratiüini fark etmesi önemliyai. Ancak bundan sonra başka şiirpratiklerini doğru anlamak mümkündü." Evet, şairle şiiri, şiirle toplumu yüzleştirme çabasına girmek isteyenler Veysel Çolak'ın şiirlerini ve şiir üzerine düşüncelerini söylediği metinlerini okumaları gerekiyor. Bol kitaplı günlerl... C'İJ HJ J f'r FETHJ NACİ •• •• Cinsellik ve hüziin slı Erdoğan'ın Mucizevi Mandarin adlı kitabı, ilkin 1996'da yayımlanmış; ikinci baskı, 1997'de. Ben, Adam Yayınlan'nın I998'de yayımlandığı baskıyı okudum. Kırmızı Pelerinli Kent'i de epey gecikerek okumuştum. Bu gecikmelerin ncdeni Aslı Erdoğan'ın Kabuk Adam adlı romanı olsa gerek; hiç sevmemiştim o kitabı. Aslı Erdoğan'ın Mucizevi Mandarin'deki hikâyelerinde ağır basan, "cinsellik" ve "hiizün". îşte kitabın ilk hikâyesi Yitik Gözün Boşluğu'ndan cinsellik ve hüzün manzaralan... İlk sayfadan: "... gece, daha temel, daha yaşamsal sorunları, tek sözcükle cinselliği öne çıkarmıştı. Tensel mutluluktan, kolay zaferlerin izini sürüyorlardı." Anlatıcının, olduğunu sandığt, gerçekte olmak istediği kişilik: "... sarışın, otuz yaşında bile olmamasına rağnıen çökmüş, biraz esrarengiz, biraz trajik, yorgun bir kadın. Neredeyse bir roman kanramanı." (s. 8) "... kesinlikle mutsuz, coşkusuz, boşa harcanmış gençliğim..." (s. 9) "Onunla gecelerboyu ya sevişir,..." (s.l 1) "Sergio'nun beni ilk kez öptüğü gece,..." (s. 11) "Acılarla dolu bir geçmiş ve korkutucu gelecek arasında donupkalmış,..." (s. 13) "Düşü gerçeğe, geçmişi bugiine, acıyı umuda yeğ tuttuğum için..." (s. 13) (Yazdığını öğreniyoruz: "Yazarken ayrı bir varlığa, bir göze dönüşürüm,...") "Bana özgürlüğü simgeledikleri için.'cinsellikten ve geceden korkmayı, öğrenmem gerektiği halde bir türlü öğrenemedim." (s.14) "Cenevre'deki ilk gecelerimde, sokaklarda, diskolarda, barlarda sevgilileriyle sarmaş dolaş yürüyen, dans eden, öpüsen, şen kahkabalar atan on üç on dört yaşıncıaki kızları görüncc içim cız ederdi. ilk gençlik yıllanmı benden çalmıştı Tiirkiye vc onları baş A ka hiçbir ülke geri vermezdi. Zamanla içimi acıtanın bu kızîarın özgürlüklerinden de öte mutlulukları olduğunu anladım." (s. 14) "Yalnızlığın karahayaletiyim." (s. 16) "Birlikte geçirdiğimiz gecenin hemen ertesi günüydü,..." (s. 17) "... hüzünle harmanlanmış, korkutucu, can yakan yoğunlukta bir mutluluğun anısı." (s. 18) "Daha sözünü bitirmeden ayağa fırlamış, artık dizginleyemediğim bir arzu ıle onu önmeyebaşlamıştım. Lokantadakilere, sokaktan gelip geçenlere aldırmadan, dakikalarca kucak kucağa oturup öpüştük." (s. 19) Bunlar, 17 sayfalıkhİKâyedenseçtiklerim. tkinci hikâye de (Bir Âşk Öyküsü) aynı minval iizere: " Aşk sözcüğü uzun zamandır benim için tek bir isim: Sergio. Onun adı aşka şimdiye dek taktığım diğer bütün adları silip attı. Çoğunlukla geceleri gelirdi, gecikmiş akşam yemekleri yerdik. (...) Sonra gerçek gece, sadece ikimize verilmiş gece başfardı..." (s. 24) "Sevişirken bambaşkaymışım, benimle daha ilk beraber oluşunda bu cenaze giysilerinin, korkunç anıların, sert, acılı bakışların gerçek benliğim olmadığını sezmiş." (s. 26) Mucizevi Mandarin'deki bütün hikâyeler aşağı yukarı hep bu minval üzere... Aslı Erdoğan, cinselliği ve hüznü bir arada vererek geniş bir okur kesiminin ilgisini çekiyor. Benim ilgimi ise Aslı Erdoğan'ın "yazı"sı çekiyor: Aslı Erdoğan, Türkçe'yi en ustaca yazan iki genç yazarımızdan biri. (Obürü mü? Cemıl Kavukçu.) Ne var ki bu gelişmiş dille, hep "aşk hikâyeleri"ne ilgi duyan gençlere yönelmesi, hep benzer duyarlıklar üzerine söz etmesi, pek de uzun olmayan bir dönemde hikâyeciliğini bir çıkmaza sürükleyebilir diye korkuyorum. NâzımllkmetiııMrdizesi TURHAN GÜNAY KITAP Imtiyaz sahibi: çağ pazarlama Cazete Dergl Kitap Basın ve Yayın A.Ş. Adına Berfn Nadl o Yayın Danışmani: Tuıtıan Günayosorumlu Müdür: Fikret llkiz Cörsel Yönetmen: Dilek Hkoruro Baski: çaödaş Matbaacılık Ltd. Sti.: Idare Merkezi: Türkocağı cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 05'' Reklam. Medya C Nâzım'ın en sevdiğim şiirlerinden biri Davet'tir, hani o son dizelerini neredeyse bütün aydınların ezbere bildiği siir: "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hiir/ ve bir orman gibi kardeşçesine, / bu hasret bizim." C) S(iirde şu dizeler de var: "Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, / yok edin insanın insana kullugunu, / bu davet bizim." Buradakı "yok edin insanın insana kullugunu" dizesine benzer bir cümleyi, sanki çok daha önce okumuş gibi bir duygu vardı bende, sonunda hatırladım! Bir zamanlar Fransızcamı ilerletmek için Manifest'in Fransızcasını defalarca okumuştum; işte sonunda hatırladığım cümle: "Abolissez vous l'exploitation de l'homme par l'homme et vours abolirez l'exploitation des nations par des nations." (İnsanın insanı sömürmesini ortadan kaldırın, ulusların ulusları sömürmesini ortadan kaldıracaksınız.") "İnsanın insanı sömürmesini ortadan kaldırın"ın şiirde sövlcnişi elbette "yok edin insanın insana kullugunu" olacaktır. Şiirle bilim el ele... Ne güzel! Roman iistüne I CUMHURİYET KİTAP SAYI 504 Walter Benjamın'in Son Bakışta Aşk adıyla toplanan seçme yazılarını (Yayına hazır layan: Nıırdan Gürbilek. Metis Yayınları, 1995) okurken birçok satırın altını çizmiştim. Arada birada kitabı karıştırırken hep o altını çızdiğim satırlan okuyorum. tşte o satırlardan bazıları: "Hikâye anlatıcılığınuı gerilemesiyle sonuçlanan sürecin ilk belirtisi, modern çağın başında romanın doğuşudur. Romanı hikâyedcn (ve daha dar anlamda destandan) ayıran, esas olarak kitaba bağımlı olmasıdır. Romanın yaygınlasması, ancak matbaanın icadıyla mümkün oldu." (s. 80) Gerçekten de romanın yaygınlaşması, gazetenin yaygınlaşması "ancak matbaanın icadıyla mümkün" olmuştur. "Gutenberg'in baskıyı icadı 1440'ta gerçckleşü." (Meydan Larousse) tbrahim Müteferrika ise "1727'de konağında ilk basımevini açtı. Ük olarak Ocak 1729'da Vankulu Lugatı'run basımı gerçekleştirildi. Daha sonra aralarında Kâdp Çelebi'nin Cihannüma'sının da (1732) bulunduğu 17 kitap yayımlandı." (AnaBritannica) Bizde matbaanın bu kadar geç çalışmaya başlamasıyla kültürel gelişmemiz ya da daha doğrusu gelişemememiz arasında sıkı bir ilişki vardır. Bunların üzerindc pek durmayız nedense. "1838 İngiliz Ticaret Anlaşması ımzalanmasaydı roman Türkiye'ye daha yıllarca giremezdi." desem "Ne diyor bu adam?" derler. Oysa ancak bu Ticaret Anlaşması'ndan sonra, 1839'da, Gülhane Hattı Hümayunu ilan edilmiştir. İngiliz Ticaret Anlaşması'nın yürümesi için "mal emniyeti", "servetlerin müsadere edilememesi" gibi Osmanlı miilkiyct sistemini değiştiren ilkeler ve teba arasında eşitlik, karueşlik gibi değerler kabul edilmiştir. Ticaret Anlaşması'yla önce Ingiltere'ye, sonra başka ülkelere de en ağır kapitülasyon imtiyazları verilmiştir. Böylece makineli Batı sanayii, var olan Osmanlı imalat sanayiini, bu gelişmemiş sanayii, lonca sistemini ve esnafı 4050 yıl içinde yok etmiştir. Batı'nın ekonomik egemenliği kültürel etkilerini de getirdi: Sermaye, kendisiyle bir likte, yaşama düzenini de getirir, kulturıınu de getirir. Bir yarı sömürge olmaya doğru giden ülkeye, böylece, Batı edebıyatı da girmeye başladı: Once çeviri eserler, sonra Batı romanına öykünen yerli romanlar. F.vet, tngiliz Ticaret Anlaşması olmasaydı Türkiye'ye roman herhalde daha yıllarca gireımv. di. Nediyordu "Kafatası" adlı ovuııunda Nâ zım Hikmet: "Biraz da iktisadî siyasî, doktor Albanezo, biraz da iktisadî siyabî!" • SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle