08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nan bu onay, Hüseyin Cöntürk'ten Haluk Akcr'e Mektuplar, 1987'de Hüseyin Cöntürkçe de sürdürülmektedir. Ancak bcnim asıl öncmsediğim nokta Peker'in "kendi sesini" bulmuş bir şair nlması. Runa "biçem sahibi" de diyebiliriz. Bu, bana göre iyi şiir ve kötü şiirin ötesinde, bir şairin olmazsa olmaz özelliğidir. Burada llhan Berk söze girip, Octavio Paz'a özenerek, "Şaırın biçemi olmaz" diyebilise dc, şairin başiangıçta biçem sahibi olup sonra sonra koptuğunıı süylese dc, ben bir şairin istese de kendi biçemi dışına çıkamayacağını söy lcmck durumundayım. En bariz öykünmede bile onun biçemi kaçınılmaz olarak sızacaktır siirinc. Hcr nc kadar öylc düşünse bilc, llhan Bcrk'in bilc... Çünkü o bu yanlışı bilerek yapmıştır kesin, sanatçılığına inanır çünkü."Biçem" demişken, şunu vurgulayabiliriz ki, Pckcr, kesinliklc bir "biçemliymiş imajı yaratma peşinde koşan", "santc biçem sahibi", sahtekâr şairler arasında yer almamaktadır. Pcker'in şiiri parça parça dizeleriyle ele alındığında görülebilecek olan, ama bütününde değerlendirildiğinde "vurucu" bir şiir. Orneğin 'Yalnız Efe' adlı şiirin şu beş dizesi: "Dünyanın neresindeyim?/ Yaşım kimden sorulur, saatimi ayarlayan kim?/ Yıkılmış tuğlalar aşıyorken/ Şu buhar, baca ve takvim yaprağı kırıntıları arasında/ Günlcri biçcn kim, günierden kalan nerde?" (a.b.c.) tşte bu bentin son üç sözcüğünde kendini ele verivor şair. Şiirin diğer dört bentindeki ilk dizclcrindeki: "Evct siz dostumdunuz; öyle güleç, şenlikli bir yüzünüzvardı/(...) "Evet siz de dostumdunuz; şiirleriniz, dizeleriniz uçuştu hep üzerimtıe/ Bana mı yazdınız, çoğula mı, bir ara kitaplarınız üdülc doydu/ Dünyanın neresindeyim? dakikalar başıma çoğalıyor, öylcysc ncyim? (...)" Evet sizde dostumdunuz, siz de, siz de, hepiniz (...) Bu uzun yolculuğa, istemeden.dünyada neydiniz?" (a.b.c.) "şiir, "açıklanamadığı için şiir" zatcn. 'tnsan Arkadaşınındtr', dört bölümdcn oluşan bir yapıt. Bölüm başlıkları: Yaz Caddesinde Ağarıp Evinde Koyıılaşan, Aslım Bağımın Soğuk Tulumbasındadır, Aşklara Pişmanlık Vcrirsc Bu Sarhoş, Hızlıdan Hızlı... Kitaba adını veren şiir de en sona konmuş... Uk Söz ve Yalnız Efe'den sonrakı ilk brilümün ilk şiiri Cağaloğlu'nun ilk bendini aktararak şairin sı caklığını sizlcrlc paylaşmak istiyorum: "Çok uzaktayım siz lerden/ O ünlü yokuşun gençliğinden/ Her gün boya ve matbaa koku.su/ Iki bira içip ozan dedikodusu.' 'Kitabı Olmayan' adlı siirde ozan kişiliğinin kimi ipuçlarını da sunar bizlcrc: "1 liç kalp kır madan bugüne varmışım/ Bir karaniil yaprağı inceliğinde/ Sııdan ürkccek Kadar sessizbenim ozanlığım" Sunar sunmasına da şiirinin bütiınündeki o "anlaümcı" tarza karşın sanki bütün okur riplerini saracak bir ruh hali scrgilcmcktcn çckinmez. 'Cıımartcsi Çocııöu'ndn, hcrgün "sevgi kalmadı, scvgi kalmadı" diye bir türküyü bir daha bir daha söylemt'sinden ürketek: "Benigök elçisi sanacaklar/ Betisiz bir sanat yaptığım için/ Edcbiyat adına gü lünçlü kuşatmalar/ Cîiıneşlı alanlar yarattığım için" dizelerinden geçebilmektedir ozan. 'Dostsuz Dolaşanlara' da, "O yalnız kalınan kahveler/ Basa mak yapılan arkadaşlar/ Vc tavlanın içinde bir zaı/1 )larak C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI mı kalayım" yakınmasından sonra, kravatını çözerek, pabucunun arkasına basıp gider ozan. Cemal Süreya'nın attığı "şeş yck"ten sonra, "Dört cihar" atmak zorunda kaldığını bilmekte midir acaba? Ne yazarlar geçirmiştir şu Anadolu, Yunus'un içtiği su hep akmaktadır Sa karya'ya, Ceyhun babanın gulüne doğru, "Cahit Irgat'ın muşanıbasını silen yok"tur. Kimsenin karanfil laleyerişmemcktedir içinde... Ve ozan şiirin içine basmaktadır pırlanta ayaklarla... Bir dizesınde de, "Bılmem bu kâğıt ağacı hayatı anlatmanın gereği var mı?" sorıısıınu sorarkcn, gözyaşınıkazanmaktan söz eder bir göç cri gibi... Ozan, bir paşa oğlunun felsefeye dalmış kırıntısı ya da Bodrum'da ölüm ilişkileri kuran bir romancı, bir derginin yazı kurulunda olmayı, antolojilerdeki adını dcğil; parkta uyuyan şoförün, saat beşte inşaatı bırakıp clini yıkamış sıvacının dostluğunu, yazlık sinemada ayran ısmarla nan günlerin sıcaklığını özlcmektedir. 1980'lerin başında... 1979'da "Mücap"ın Sabri Esat'ın Sirano çevirisini seslendirişini hayranlıkla izlcrken, o anlayışlı, güven veren sesi dinleyince, denize girmişçesine rahatlamış duyumsamıştırkcndini. Aksaray'da bir kanvede Günel'le Aydın Hatipoğlu'nun tavladan başlarını kaltlırarak o günlerde yayımlanan bir şi irini yaşamış gibi yüzüne bakmış olduklarını unutamamaktadır. Ataol'un bira deri Nihat'a ozanın gözlcrinin içinc bakarak "şeytan gibi bir çocuk bu" deme sini de unutamamıştır... Ozan yer yer 'şiir'in hayattan kopukluğundan da yakınırken, bu kopukluğun nedenlerini sanki zorunlu olarak 'clit' olduğu sorgulamayı tınutan birsistemlekurardizelerini. Soyut 1970te yayımlanan bir şiirinde de şu dizeyi yakalarız: "Ben çok kötü bir şairim ve serscriyim." Bu dizenin anlamını şiirin bütününü okuyunca kavramakta gecikmcyiz ve aynı şiirdc "aydedenin şair bakışı" gibi bir imgeye de rastlarız. Dilinde, yazarken gözü kararan bir yılan vardır sanki. 'Yağmur însanlarf şiirinde, "Arkadaım ayağıma basma/ Yüreğime çarpan irkuş varşımdi (...)" ıki dizesine ulaşıldıktan sonra şiir "Kolumu çekiyorum/ Senin koluna birkaç tonlıık yapraklar giriyor/ Şcmsiyeyi çekscm dc büyüse/ Cjökyüzüyle insanlar arasındaki fark" dizeleriyle hoş sorgulamaların kapısını ara Şeytan gibi bir çocuk Şairin sıcaklığı layarak bitiyor. Emir yukandan geldiğinden Ozgerve Cöntürk'ten 'EveDö nüijün Üç Oykiisü' siirini dcgcrlcndirmcdcn geçiyorum, okura vc şairlerc bı rakarak... "Içtiği rakıdan bölünen karanfiller" ve "rüzgârçıkıncaya|*murbekleycnköpeklcr" türii nail imgclcrin ardından yakaladığımız 'Ozan Değildir' şirinde, ozan, akşam olunca kahveye çıkmayan insanı, kahveye çıkın da çayın tadına alışmayan vc oradaki arkadaşların her akşam denediği ortama ııyma süzgecinden elenmemiş insanı ozandan saymaz, kış akşamları saat beşten sonra Basmane'ye hiç takılmamış olanlar da 'ozan dcgudir'. Insanın küçük paralar kazanıp onları har camak isterkenki tımımıınu yaşamamış olanlar da ozan değildir, bir orospuyu hor gören, korkusundan onu tanımak bile zor gclcn, o kadınlarla bir yastıkta terlememiş insan da... Aslım Bağımın SoğukTulumbasındadır bölümünde 'Ayçiçeği' şiirinde (1968), "Davran kaplanlı dağlaryol verirse/ Görünmenin yeridir Tanrı buyruğuna" dizeleriyle, Cîurbct Panoraması'ndaki (1966): "Geçiyorum negüzeldi ağzın en çok/ Açılıp kananan yabancılığın/ Tanrı diye bir tarin/ Denizde salınan beyaz kuşlan" dörtlüğünden yansıyan "anlam" ozanı tanıma alanımızı genışletmektedir. Aşklara Pişmanlık Vcrirse Bu Sarhoş bölümündeki 'Gelin' adlı şiirin hangi yaşamlardan geçtiğini görmck okuru çoğaltmaktadır. Soyut (1971 )'ta yayımlanmış 'Televizyon' adlı şiirinde de ozanın Soyut'un 100'ncü sayısına bakarken "Nihat, Refik ve Ozkan"la geçirdiği yılları anımsayışı vc onların Buyrukçu ve Orhan Kemal'e hayranken kendismin Buyrukçu'yu sevmediğini, ama içinde yeni baskı yapan Ishak'ın, Borchert'in, Joycc'un, Bcckctt'in olduğunu söylerken; "şimdi" ne onların, ne de arkadaş larının olduğunu, "Arkadaş, Ender uc yok/ Cılız bir tokatla ölmüş, (...)/" dize leriyle de yansıtır okura. Televizyon'lu yaşamın hayhuyunda "Daktiloya gelip bir mısra konduruna kadar/ Bin şiir tiiketiyoruz" sitcmindc bulunur. (Sanat Olayı, 1982J 'Ozan Evliliği' şiirinde de ozanlara şu ö$üdü verir: "Evlenmeden önce esmer yüzünü çekin fotoğralınızın/ Vc akşam terlemeuen girmeyin odanıza/ Tüketecck mısra kalmasın gündcn/ Ve ozanlar gece sokağa bakmasın/ Gözü kalmasın sokaktaki nayatta/ Sofraya oturunca lütfen peçetenizi arayın." Bölümün son şiiri de ozanın yürek sıcaklığıyla okşar sayfaları. Hızlıdan da Hızlı Bölümü'nün 3. şiiri olan, Enis Batur'a Ithaf edilmiş, 'Hasan KeyP adlı şiirledebirdüzşiirörnegi sergiliyor Peker. Sanki 1969 tarihli bu şiirle "uzun şiire" yönelik Arkadaş'ın uyarı larına bir yanıt verme çabasını dcnemcktedir. Tabii burada döneminde Poe'nun ele aldığı siirde uzunluk, kısalık sorununun ne ölçüde değerlendirildiğini bilemiyoruz. Hasan Keyt'te gür biri olmuşturozan atış kurslarında ve kabirlcri vur muştur tek atışta, karış karış ezberlemiştir ölüleri ve ekinsel birikiminin ipuçla rını büyük bir alçakgönüllülük ve cimrilikle sergilemektedir. 'Hızlıdan da Hızlı' şiirinde de "yeni" bir ozan, Dost (1972) tan yansıyan. Yeniliği "eşsüremli" çizgide kavranabilccck olan bu şiir, "düz şiir" içinde uzun mu kısa mı olduğu beıirsiz dizelerle uzun bir şiir görünümü sunar okura. Dokuz böıumlü şiirin dört bölümü "Oliimii bir gün var" sözcükleriyle bitmektedir. Veokur "Hiçbirşeysiz Âğlama" şiirinin de dizeler halinde dcgil dc, düzşiir olarak kurulması gerektiği izlenimini edinir. '23 Yaşında ve 3756 Boyunda' adlı şiir de bir düzşiir izlenimi yaratsa da ilk paragrafın çok uzun bir dizc olduğunu görürüz hemen. Ne yapalım kâğıt, kitap ve daktilo boyutla rı böyle yoliara saptırıyor şairleri, 3756 boyunda olsalar bile. 'Kargalı Kale' adlı siirde de Peker, "Horasan'ın peçeli peygamberlerinden esinlenip, biraz öykücü, biraz da şair ilmini kuflanmaktadır." Kalcde birgardcn partide elbiselerini, yaşadığı dekoru de ğiştirerck, scrscriliği ve ustalığı giyinmiştir. Ellerine beyaz eldivenler geçmiştir cinayetin. "Bundan sonra kusmaktan başka ne görcvim olabilir ki! Dovdum ben. (...) Bir kuln ya da vestiyer olarak kalmadım dünyada ' der. Eline geçen yıllanmış kitap şarap gibi kıymetliuir. Karanlık sayfaların içinden bir dcli duman tütmektedir. "Ozan değilim artık. (...) ozanların öğrencisi olamam", derkcn sanki Joyce'un Djıına Barnes'la söyleşisinde, Ulysses'ten sözderken, "Kamuoyu kitabımdan bir hisse talep edecek ve bunu bulacak ya da daha kötüsü, onu ciddi bir şckildc ele alacaklar; vc size centilmen sözü, kitapta tek ciddi satır yok", dediği ruh hali içinde dir. Ve 'Bir Şehrin Parçalanışı'nda "şiir" dilinde erimiş 'Yazıcı ya da Bir Yol Romanı'nın bir bölümünü okuruz sanki. "Çılğınlığın lâle rcngi siscsi" türii imgelere eşlik ederek, "Dünyanın direksiyonu bana verilmeli" derken, kamyon sürücüsü, motifi içinde, dünyanın dırcksiyonunun kendisine vcrilmesi için net ve açık gerekçeler de sunmaktadır bi ze. Ahmet Inam'ın "naif kaba dayı şair" tiplemesini çağrıştıraıı Pcker'in yapıta adını vc ren 'İnsan Arkadaşınındır' adlı düz şiiıindcn küçük bir alınrı yaparak, yazı veşiırdünyasında yapılacak bir gczinin okura hiç de azımsanamaya cak dcğcrlcrkatacağı inancıvla yazarla okurunu baş başa bırakmak üzere her ikısinin de arasından çekiliyorum: "Bense önüne ittirdiğim ki taplardan iğrcniyorurn. Yazarlar bulanık akıyor, dünyada satılık yürckler, kurıılmuş otobüsler, bulandırılmiş şafaklar esiyor." • SAYFA 9 Soldan Itlbaren. Mehmet Sarsmaz, Ozkan Mert. Reflk Durbaş. Huseyln Peker, Sina Akyoi ve Yusuf Alper. 4 1 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle