17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bu soruların yanıtı, kuşkusuz kitaptaydı. EnverErcan'ın Geçtıği Hcr Şeyi Öpiiyor Zaman'ındaki sürçe, bu kez, "sevmck zamanı" diye tarinlenebilir. Bütün sokakların adımiarına uyduğu, sözcüklerin sessizliğe çekildiği çocuksu ikindiler, düzcnli bir güz vaktidir. Güzün hüzünle hiçbir yakınlığı da yoktur. Zaman bütün sevinçleri kucaklıyordur. Belki dc sevgililer, gülüşü manzara bir kızla, aklında asansörlerin boşlukta kalması gibi korkulu bir yalnızlık taşıyan delikanlı, öpüştükçe, zamana karıştıklarını sanmaktadırlar. Nc ki, "mutlu aşk yoktur." Yıldızlara basmadan gökyüzünde dolaşmaları, çapaksız saoahları, "ellerimi avuçlarında, yıllarca tutmaya hazırla" vaatlerini, adların, imzalann yanyana yazılışını, birbirlerini yaralayan bıçak gibi sözcüklcr, kırgınlıklar izlcyccektir. Sonrası "kabzası parlayan şu yanlızlık." Enver Ercan, birbirini bütünleyen 25 şıirle anlatıyor bu kırgın aşk öyküsünü. Bu öykünün yükünü taşıyan, akışını sağlayan imgelerse "SÖZCÜK, ses, harf, hecelemek" gibi dille ilgili kelimelere bağlı. tnsan ilişkilerindeki değişim, konuşmalardaki ses tonunun değişmesiyle, sözcüklerin sertleşmesiyle veriliyor."Ten" ilişkilerinden farklı olan bir ilişkidir bu. Enver Ercan, fısıltılarla başlayıp, kavga tonuna yükselmiş ve acıtıcı susuşlarla noktalanmış bir sevdayı yansıtıyor: "gümüş astarlı bir sözcük vardı dilinde / niç kulfanılmamış / tadı hâlâ dudaklarımda", "scrin odalarda harflcri / aşk ederdik birlikte", "sözcüklerin sessizliğe çekildiği / o çocuksu ikindide / zaman / geçtiği her şeyi öpüyordu", "ne zaman kapıdan girse / kamasırdı sözcükler / canımı tazelerdi sesi", "bir güvercindi / kanadı / sözcükler yırtılırken / en sessiz harflerinde", "üç harfli bir sözcük gibiydi yüzü / ... bir harf daha takınsa / nece 8evm8k zamanı lerdi adımı", "zambaldar gibiydi yüzünde uyku / ama hâlâ bayramını koruyordu sesi", "acıyan bir şey vardı aramızda / bütün sözcükler ağır yaralı", "gece gelip sildi usulca / ağzımızdan sızan sözcükleri", "dilin gurbetindeyiz nasıl olsa / söze tutsak / hangi tümceye başlasak / çıt!", "susardım duysun diye sesimi / o sözcüklerini bende bilerdi", "bir yüzük vcrdi bana / hoşçakal sözcüğünden / yakarken ardındaki bütün harfleri", "o günden beri mendil gibi kullandım / bütün sözcükleri." Enver Ercan, insan iliskilerinde konuşmanın önemini, dille ilgili sözcükleri kullanarak vurgulamış hep. Bu vurgu kimi zaman hüzünlü bir alaysılık da taşıyor: "Sözcüklere kadar yolum var, demek peki?" Bu dizelerdeki "sözcükler"i, kolayca "cehennem"le değiştirebilirsiniz. Çünkü sözcükler, insanın cehennemidir. Hele bir ozansa o insan. Sonunda kcndini de "yerini yadırgayan bir sözcük gibi" duyumsayacaktır. Okuduğu kitaplarda "hiçbir sözcük harflerini bir arada tutamayacaktır." Ve yalnızlığında "hangi harfi denese, dili acıyacak", kendini "avucunda sözcük ölüleriyle" baş başa bulacaktır. Zaman, "sözcüklerin dalıpgitmesi" midir? Enver Ercan, geçtiği her şeyi öpen, kanatan, inciten bir zamanı anlatıyor bu kez. Bir yanın "zamanı tuttuğu", öte yanın "yalnızca şaşırttığı" bir ilişkiyi. Zamanı tutan, kendini "hem içindeydim o anın / hem de dışında" diye tanımlayacaktır. Ahmet Hamdi Tanpınar'a bir saygı selamıyla, dönemler ve değişen insanlar arasındaki farkı vurgulayarak. Sürçen zamanların ozanlarının, kendilerini "Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpâre, geniş bir ânın / Parçalanmaz akışında" diye anlatmasına oıanak yoktur çünkü... Günümüz insanı sevdalıyken bile, tedirgin. • Kırık bip askın sözcüklerle karsılmı Enver Ercan, "Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman' adını verdiği son kitabında yürekte ve sözcüklerde neyecan ve acı veren yolculuğunun ürünlerini okura sunuyor. ATAOL BEHRAMOGLU ir aşk ilişkisinde şairin sözcüklerindcn başka verecek neyi olabilir? Ya da sözcüklerınden daha değerli ne olabilir? Ve bu sözcükler, yürekte ve dildebirkazıyla, zamanın durmaksızın örttüğü duygu ışıltılarına belki daha gerçek ve dayanıklı bir yaşam kazandırmaktaysa... Neruda "Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı'sında aşkın kısalığından, unutuşun uzunluğundan yakınır... Aşktan da, unutuştan da daha uzun yaşayacak olan o duygulara sözcüklerle bulunan karşılıklarcıır. Şiriin yüceliği ve şairin çilesi de belki buradadır: Yaşamak yetmez. Ona sözcüklerle bir karşılık bulmakgerekir. Mutluluğun, mutsuzluğun, bütün yaşantıların kaçınılmaz yokoluşuna kar^ı, tek avuntumuz, onlara sözcüklerle bir karşılık bulabilmektir. Böylece sözcüklerde yolculuğumuz başlar. Heyecan veren, ama daha çok acı veren bir yolculuktur bu. Hangi sözcükleri bulmalıyız ki, o aşka bir karşılık olabilsin? Hangi sözcüklerle karışlamalıyız ki duygularımız zamana ve unutuluşa karşı dana uzun, ve kim bilir belki ae ölümsüz bir yaşam kazansın... Şairin sözcüklerle yapmak istediği budur... Başansının ödıilü ise, Puşkin'in sözcükleriyle söyleyecek olursak, kendi kuruntusu, kendi yapıntısı, kendi yaratısı olan şeyin karşısında gö/yaşı dökmektir... Enver Ercan, "Geçtiği Her Şeyi Opüyor Zaman" adını verdiği son kitabında yürekte ve sözcüklerde heyecan ve acı veren yolculuğunun ürünlerini okura sunuyor. Yağmurdan, serin odalardan, sevdalıların adımlarına uyan sokaklardan, yıldızlan havuza bakan bir bahçeden, çocuksu ikindilerden, derin birgecedcn, çapaksız bir sabahtan, birbirine yakışan parmak izlerinden, sessizce kapanan telefonlardan, buğulanan gözluk camlarından ve bütün asklar gibi kırık bir aşk öyküsünün içındeki nice duygu, yaşam ve madde ayrıntısından oluşmuş bir sözcükler demeti... Gümüş astarlı, sessizlikten hoşlanan, en sessiz harflerinden yırtdan, insan yüzlcrinc benzeyen, iyi kalpli, öpüşmesini bilen, acıyan, ağır yaralı, hoşça kal anlamlı, tozlanan, incinen, dalıp giden, ölen ve tıpkı göz yaşlarını tutamayan bir insan gibi bir an gelip harflerini bir arada tutamayan sözcükler... 1988'de imzalayıp Paris'e gönderdiği ikinci kitabı "Sürçüyor Zaman"ın arkasındaki yazısız bir sayfaya notlar almışım: "Zekâ, kışkırtıcılık, konuşma dili, günlük yaşam, dil tadı, eleşüri, içerikte Enver Ercan'tn yeni şiirleri: Acı veren yolculuk B ve dilde yeni anlamlar.." Yine bu notlara göre Orhan Veli, Metin Eloğlu, Can Yücel bana yakın ustaları olarak görünmüş. "Saklangaç", "Bir Kentin Aşağıdan Görünüşü" aalı şürlerin altmı çizmişim.. Ve son bir not: "Az yazıyor, yazık." Enver Ercan üçüncü şiir kitabını ikincisinden yaklaşık on yıl sonra, geçen nisan ayında yayımladı. tlkini de ıkinciden yine yaklaşık on yıl önce yayımlamış: "Eksik Yaşam" (1977). Bu ilk kitap, sözcüğün tam anlamıyla bir kenar mahalle delikanlısının, yine sözcüğün tam anlamıyla naif, içten gelme duyguları... "Çektiğim sıkıntı, yaşadığım hayat / En azından bir kürek mahkumununkine eş / Fakat yine de gözümde dünya bir / Bütün insanlar kardeş." yirmisine henüz basmış çiçeği burnunda şair adayının şiir Tann'sından dileği vardır: "Başımı kaldıramıyorum / Kendimden utanmışlığımdan / Üzerimdeki bu ağır yük neden? / Her geçen gün kendimi aşacağıma / Gerilemekteyim bilmeden. / Ya oenim ruhuma doğ / Doğ ki ozanlığımın tadını çıkarayım / Ya da vur gcrçeğini suratıma tokat gibi / Vur ki her şeyi tadında bıraşiliği genç şairin bu birkaç dizcsi ilginç bir örnektir. Benim yaklaşık on yıldır tanıdığım Enver Ercan, bu ilk gençlik ürünü dizelerdeki delikanlının tıpkısıdır: Utangaç, onurlu, kendini aşma isteğiyle, şiir yazma tutkusuyla dolu, fakat gösterişten, kibirden uzak, kozasını içten içe ören bir duygu ve düşünce adamı... îkinci kitap, sadece ilkine göre değil, genel olarak şiirimiz bakımından da bir aşamadır. Bunu bugün, üçüncü kitabının yayımlanıştndan sonra, daha rahathkla söyleyebiliyorum. Ve yine, bu üçüncü kitamnın yayımlanışından sonra, az yazmasını birkusur ya aa eksiklik olarak değil, erdem olarakgörüyorum... tkinci kitapta, "bütün bıçaklara / ters bileylenmiş" "kendine külhan" delikanlı, dilde ve duyguda ulaşacağı yoğunlukların ipuçlarını veriyordu: "tunaf bir adamsın vesselam / canını sıkan bir sokağı / boğuyorsun da / kırmızıya / bir yaprak düşse dalından / altında kalıyorsun / hiçbir şeyin uymuyor kitaplara / ama gel bu sabah / karını öperek uyandır / işe mişe de gitme / kızına kahvaltıyı sen yaptır / sonra pırıl pırıl günü tak yakana / yeni bir hayatın önsözü gibi / kentin kalabalığına karışıp yürü / kimse korkmasın bakışlarından / üstün başm boydan boya gökyüzü." ("Gece") Üçüncü kitap, "Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman" ise ("Geçtiği Her Şeyi Ortüyor Zaman" da olabilirdi) şiirimizin bu Türk şiirine kırık bir aşka ve bütün aşk kırgınlarına (dikkatle, sevgiyle, inceliklc sunulmuş) armağanıdır. "Yalnızca kitaplarını okuyorum niccdir / dokunmak için ellerine / altını çizdiğin satırlarda / sonra gözlüklerim buğulanıyor / hiçbir sözcük harflerini / tutamıyor bir arada..." • Alçakgönüllu genç usta kayım." ("Tanrım"). Şairin mizacıyla (ki alçakgönüllu genç ustasının günümüz CUMHURİYET KİTAP SAYI 389 SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle