Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
On beş yıl önce yitirdiğimiz değerli bilim insanımız Azra Erhat'ın anılarını yazdığını işitmiştik. Bunları cezaevindeyken yazdığı söyleniyordu. Epeycesini yazarak, yeğeni Gülleyla'ya oıraktığı anıların yayımlanması bekleniyordu. Beklenen bu anılar "En Hakiki Mürşit" başlığı altında yayımlandı. Azra Erhat'ı bir kez daha saygıyla anıyoruz. ARSLAN KAYNARDAG lana'yı da sevdi. Bir özelliği de imeccci olmasıydı. Çeviri yaparken, düşünce üretirken, işbirliği içinde olmayı seviyordu. Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol gibi çevirmenlerle, A. Kadir gibi ozanlarla birlikte çalıştı. Halikarnas Bahkçısı ile bir Dionisos coşkunluğu içinde yolalıp giderken, Sabanaddin Eyüboğlu ile birlikte ApoIIoncu yönünü geliştircrek aklın nimetlerinden yararlarjdı Halikarnas Balıkçısı'na "pîrim" diyordu. Onun kendisine yazdığı, o coşkun, o gürül gürül mektupları kitap halinde yayımiadı. Kendisinin Talat Haljnan'a yazdığı mektuplar daha sonra Umit Mektupları başlığı altında yayımlandı (3). Mckıup türünün olağanüstü ustası idi. Mektuplartnın bir araya getirilip yayınlanması gerekir. Ne yazık ki, Halikarnas Balıkçısı'na onun yazdığı mektuplar kaybolınuştur. Azra Erhat, Halikarnas Bahkçısı ile birlikte, Batı'da yüzyıllardır sürüp gelen "Yunan mucizesi" kavramına karşı cıktı. Onun yerine "Akdeniz uygarlıkları gerçeği" üzerinde durdu. Akdeniz söylencelerinin bir bütün oluşturduğunu, bu söylencelerin daha çok Ânadolu'dan kaynaklandığını belirtti. Bir yandan da "total insan" (kendini bütünleycbilmiş insan) kavramıyla bir dünya görüşü meydana getirmeye yöneldi. Felsefeci Nusret I lızır'dan aldığı bu kavramdan şunu anlıyordu: "Kültürçevresinin alt ve üst yapısındaki bütün öğelerden etkılenen, buna karşılık kendisi de onları etkileyen, yani eevresıyle diyalektik alış veriş içinde bulunan insan." Halikarnas Balıkçısı pîri olduğu gibi, A zra Erhat'ı, yurdumuzda yaşayan herkesin, özcllilcle gençlerimizin, öğrenmesi, yazdıklarını çevirdiklcrini okuması gerekir. 1982 yılında 67 yaşındayken yitirdiğimiz Azra Erhat, ömrünü insanlığa, bilimc, aydmlığa adamıştı. Tarih ve vatan bilincinin, millct sevgisinin, humanizmayla yani insancı diişünceyle eldc edileb'ileceğini söylüyordu. Türkiye'de hümani/manın öndc geletı savunucularından biri oldu. Hümanizmayı insanların mutluluğu için sonsuzbir çaba olarak anlamıştı. Erdem örneği olduğu kadar çalışkanlık örneği idi. Hiç boş durmadı. Yazı yazdı, çeviri yaptı, ders verdi. Almancadan, İngilizceden, Fransızcadan, Latinccden özelliklc cski Yunancadan yaptığı çevrilirlc kültürümüzc birçok kitap kazandırdı. llyada ve Odise'nin dünyadaki cn güzel çevirilcrinden birini bize armağan etti. Latin Dili Grameri yazdı (1). En iyihazırlanmış mitoloji sözlüklerinden biri onun kalemindcn çıktı. Eski Yunan edebiyatının üç büyük yazarını, Sofokles'i, Aristofanes'i, Hesiodos'u yazdığı kitaplarla tanıttı. Onların yapıtlarını çevirdi. Kiiçük Prens'in güzcl çevirisini onun Türkçesinden okudıık. Başka çevirücri de var... Yazılarında insanı, sevgiyi, Anadolu'yu dile getirmcyc çalıştı. Çeşitli yazılarını Sevgi Yönetimi ve Ecce Homotşte tnsan adlarındaki iki kitapta topladı. Mavi Anadolu'yu, Mavi Yolculuğu olanca güzelliği ilc o yazdı. Çocuklarımıza Troya Masalları'nı anlattı (2). I lonıeros'u,} lesiodos'u sevdiği kadar, Yunus Emrc'yi, PirSultan Abdal'ı, Mev Sabahattin Eyüboğlu da hocasıydı, ustasıydı. Eyüboğlu'nun ölümünden sonra onun bütün yazdıklarını toparlama işine girişti ve bu yazıların unutulmasını önledi. Son yıllarında oldukça büyük bir kitabın hazırlığı içindeydi. "Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına" başlığı altında bir çalışma yaoıyordu. Çalışması epeyce ilerlemişti. Öleceğini anlayınca bu işi, Vedat Günyol ve arkadaslarının tamamlamasını uygun gördü, onlara bıraktı. Azra Erhat'ın dergi ve gazete sayfalarında kalmış yazıları vardır. Ayşe Nur takma adıyla yazılar vazdığı da unutulmamalıdır. Bunların nepsi yayımlanmalıdır. Yeni Ufuklar dergisindeki bir yazısında "Işık Ülkesi" adıyla yayımlanacak bir kitabından söz ediliyor (4). Böyle bir kitap var mı? Varsa nerede olduğunu merak ediyorum. Çalışkan olduğu kadar, bir direniş, bir iyimserlik simgesiydi, ruh sağlamlığı örneği idi. Universitedeki işine son verdiler, haksız yere hapse attılar, başına gelenleri hep gülümseyerek karşıladı, kimseye kin tutmadı. Bakın, Haldun Taner ne diyor (5): "Takılan çelmelerle uğraşmaya tenezzül etmeden, her seferinde yerden kalk İnsancı düşüncenin unutulmaz oncusu •• •• •• Kanser Ölümünün 15. yılında Azra Erhat mamısjtı. olduğunda yıkılCoşkunluğun dan, sevgi dolu düşüncelerinden uzaklaşmamıştı. Şimdi de sözü sevgili dostu Cengiz Bektaş'a verelim. Şöyle diyor Cengiz Bektaş: "Olümü bile bir şölendi, dostlarına el sallayıp öpücükler dağıtarak gitti (6)." Erhat'ın anılarını yazdığını işitmiştik. Bunları cezaevindeyken yazdığı söyleniyordu. Epeycesini yazarak, yeğeni Gülleyla'ya bıraktığı anıların yayımlanması bekleniyordu. Beklenen bu anılar En Hakiki mmmmmmmmm Mürşit başlığı altında yayımlandı (7). Bu ad bir anı kitabı için uygun mu? Kendisi mi böyle istedi? Bu tür sorular sorulabilir. Erhat'ın Atatürk hayranı olduğunu, ona olan sevgisini, verdiği değeri yazılarında belirttiğini biliyoruz. Orneğin şöyle demişti: "Yüzyıllardan beri gelişip gelen törelerimizin sonucudur Atatürk. Çağdaş iyi insan, iyi vatandaş olarak gelenek ve göreneklerimizin hepsinden pay almış, öyle yetişmiştir." Atatürk'ü hâlâ gereğince tanımadığımızdan yakınmaktavdı (8). Biryazısında öteki devrimci devlet adamlarıyla Atatürk'ü karşılaştırarak şöyle demişti: "Bu adamlar eylemlerini devrimle yürütüp bir noktaya geldikten sonra ana düşünceyi unutuveriyorlar. Katı ve değişmez öğretilere yönelerek Anaksagoras'la Herakleytos'dan gelen temel felsefeye ihanet edıyorlar. Ona ihanet etmeyen tek devlet adamı Atatürk'tür (9)." Cumhuriyetimizin kurucusunu böylesine seven Azra Erhat, onun önemli düşüncelerinden birinin kitabına ad olarak verilmesini istemiş olabilir. Erhat 1971'de Maltepe Cezaevi'nde dört ay tutuklu kaldı. O yıl, 12 Mart faşist yönetiminin hukuk dışı korkunç kararlanyla sürekli tutuklamalar yapılıyor, insanlar cezaevlerinde kapatılıp bekletiliyordu. Tutuklananlar arasındaki aydınların sayısı gittikçc artmıştı. Üyle ki, gün geldi Azra Erhat ı, onunfa birlikte Sabahattin Eyüboğlu'nu, Vedat Günyol'u da tutukladılar. Ülkenin övündüğü bu üç değerli insanın, sürekli birlikte çalışıp kültür üretmelerini, örnek bir dostluk kurmalarını, eğitime katkılannı 12 Mart'ın karanlık güçleri iyi karşılamamıştı. Cezaevi koşullarında anı yazmak ko lay değildir. Bu iş bellek kadar belgeyi de gerektirir. Ayrıca huzurlu ortam ister. Ernat, cezaevi koşullanna şaşılacak derecede kolay uyum göstermiş ve anılarını yazmayı başarmıştır. Onunla aynı cezaevinde kalan SeçKİn (>ılızoğlu şöyle diyor (10): "Azra Erhat gelince, odada beş kişi olduk. Hcpimizden hayli yaşlıydı, ama canlılığı, sıcaklığı ve muziplikle hiciv arasında oluşu onu herkeslelcaynaştırdı. Barakadaki iyimserliğini, kendisi için yarattığı sevinci görünce, hem gıpta ettim, hem de şaştım. Kaldığımız süreyi.bir tatilmiş gibi düşünmemizi istiyordu. Oyle de yaptı. Bir mavi yorgan, bir mavi battaniye ve spor salonundan dönme kadınlar koğuşunu mavi yolculuğa dönüştürdü. Akşam oldu mu, yanımdaki ranzanın alt yatağına girer, mavi yorganını, battaniyesini ör ter, mavi şalını da üst ranzanın kenarından sarkıtırdı 'Mavilikler içindeyiz, sanki bir teknedeyiz' deyip yatardı." Bütün bunlar ruhsaf bir çaba ister. O K İ T A P Cazaevi anıları Umit Mektupları Erhat, cezaevl koşullanna şaşılacak derecede kotay uyum göstermlstl. ikicJc bir yukarı çıkarmaya çaJışan Sisyphos, her mantığın kolay anlayacağı bir simge değildir. Bilir misiniz, kısır döngü sanılan bu iniş çıkışlarda Sisyphos en çok hangi anlarda mutlıı oluyordu? Tepeden yuvarlanan kayayı yeni baştan yukarı çıkarmak için işe başladığı anlarda..." "Azra Erhat bu mutluluğu tadanlardandır" diyor 1 laldun Taner. masını bildi. Kalktı, üstünü silkclcdi ve kozasını bıraktığı ycrdcn örmeyi şevkle sürdürdü. Çünkü o Sisyphos'un çocuğuydu. Bir tepeden yuvarlanan kayayi kocaman mavi bir şalJa, zjrhh lugâym SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T S A Y I 38 9