29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

az çıldırmış metropolle (Meksiko, Kahire, Moskova) kıyaslanabilecek bir şimdiki zaman cehennemine sahip. Bütün yazılar üzerinden üst üste geçerek bulanık bir derinlik oluşturmuş. Bu ağır havayı kiiçük şişelere kapatıp başkalarına iletebilir miyiz, bilirsiniz ünlü dünya kentlerinde gezmenlere yarı şaka yarı ciddi şehir havası satılır. Hele şiir, o havayı en yoğun haliyle toplar bünyesinde, iyicene yoğunlaşmış, dcrişmiş bir birim halinde. Beni asıl yaralayan, Füruzan, bu iletişimin hemşeriler katında gitgide olanaksızlaşmasıdır. Hayattan, hayatından yorgun insanlar bir de şehirlerini okumaya, onun zamanla çetrefil cümlelere dönüşen gerçekliğini kavramaya katlanamıyorlar. Eleştiri dünyamız suçu ürünün yoğunluğuna yüklemeye yatkındır, gerçeğin yoğunluğundan yüz çevirdiği için böyledirbıı. Öte yandan, Tarkovski'nin yanıldığını düşündüğüm bir nokta var. Mcalen anlaşıldığı, anlaşılabileceği konusu. tletiijim bir yerde elbette olanaksızdır; bir yerde ama hcr yerde değil. tkide bir gönderme yapmadan edemediğim, Kafka'nın o küçümen mctinlerinden biri, "Büyük Yüzücü", kişinin, sözünün ana yurcîunda, anadilinde bile Çin Seddi örebileceğine dikkat çeker. Buna karşılık, Yukarı Volga türküsünün Rus insanında yarattığı çağrışımların nabzını bir Sicilyalı, bir Arjantinlı, bir Yemenli kendi topografi metafiziği ve gamlanma ritüeli içinde dosdoğru tutabilir de. Şiir ya da füm, ezgi ya da figür, yaratma edıminin dibinde çalkalanan, pck çok öğe, farklı kültürlerin çarpışma noktalarında ortak duyarlık ve aıgı bölgeleri keşfedilmesine yol açıyor bence. Iletişjm yasası bu galiba: Bir olanaksızlık koşuluyla bir olabilirlik durumu arasında köprü kurması. Onun için de en sıradan simgelerden biri olsa bile, ben şu şişe örneğini seviyorum. Seçtiğiniz, tutup sıkıştırmaya çalıştığınız hava, şişedeki mektup, geniş sulara açılıyor. Bir kıyıdan bir el toplar mı onu, açıklarda yıtip gıder mi, el mi daha doğrudur, kayboluş mu, bütün bunlan bilmesek de olur gibi geliyor bana, ne dersiniz? "ScferîDîvan" s. 56 Yokuşaşağı "bana anlatılanlart yanhş anlamadtysam sız CUMHURİYET KİTAP SAYI 384 ğın önemli kaynaklan arasında yer alıyor. Ortalama bir dil mayası, ortalama bir ifade hizası ıstiyor yerliler. Her türlü arayışa çifte kilitliler. Şairin işi zor, diyebiliriz: Derinlik hem çok yahndır, yalınlaşma, arınma, arındırma ister; hem karmaşık, bulanıktır, algı prizmamızı farklı yönlere doğru yontmak kaçınümazdır. Bir gün, ileride bir gün, Dîvan şiirlerinden bazılarının bütün versiyonlarını peşpeşe dizmek istcrim bir kitapta. Neyi nasıl aradığımız, bulduğumuz, yitirdiğimiz bana kalırsa birinci derece yanıklarla gösterilebilir. DoğuBatı Dîvanı bütünlüğü tam bir çalısma. Anabaslıktan fazlası gerekir mıydt, bilmiyorum. Çünkü sayfalar boyu sö'zcüklerin sürdürdüğü iletişimikesilmeyen bir anlatı Yazarın ülkesinin zengin şiir geleneğinde olduğu gibi Dîvan'ında kaside, tevhid, tarıh düşme vb. kalıplartnı gözardı etmeden fakat tüm bu kalıpları çok başka noktalarda yeniden kurarak ortaya koyduğu DoğuBatı Dîvanı edebtyatımıza getirdığı bu özgünlükle de çok dikkat çekicı tlk sorumdan beri yinelediğim gibi ben çaltşmantzı bu topraklara ait ve yerli buhıyortım Bu değerlendirmemi na\ıl karşıltyorsunuz? Bütünlük düşüncesi, ereği, adını nasıl koyarsak koyalım, her yapıtın asal boyutu. Şiir sanatında en büyük zorluk, parçalarla bütünün arasındaki oynak ilişkiyi bir noktada tutmaktan geçiyor. Benzetmek şartsa, ben en çok ip cambazlığına benzetiyorum bu uğraşı: Denge noktasmı bulamaz, onu koruyamazsanız düşersiniz, üstelik bir kere koruyamade burada yerlı sayılmıyormnuz" Doğumış, olmak yeterlidir. Batı Dîvanı'nın en çelışkilı dızesını oluşBu bütünlük endişesi Dîvan'dan pek turuyorbu satırlar. Birşairın arasız tartıştığı, anayurdun nasıl yabancnı \ayılabile çok şirin düşmesine, Dİrkaç şiirin de salt bu nedenle lcitapta yer almasına neden ceğı sorusunu. Bılinır kı yabancnı olduğunuzda bulunulan coğrafyayla yakın çe oldu. Dîvan edebiyatının en güçlü yanını, son derece sağlam bir kitap felsefesikısmede, sorgulama da çoSunlukla olune dayanmasında görüyorum. Bir gövde, namaz. Dılının yerltsı sayıımamak ya da kendi organ dağılımının yetkinliği orayerltsı sayılmak sizce nasıl bir saptamanında fizik ve metafizik dengesine kadır? vuşma olanağına sahiptir, yoksa sakat ka Proust'un "En güçlü yapıtlar, bir tür lır. Dîvan geleneği ile kültürel bağlar kuryabancı dilde yazılmıs olanlardır" sözüma tasası taşımadım açıkçası. Biz, doğnü bir tutanak olarak seçebilir miyiz? ru dürüst Osmanlı şiirinin trigonometKonu edcbiyata, sanata geldiğinde ben risini bile keşfetmiş sayılmayız, köhne fiyerlileri, bu bağlamda muhafazakârlarla lologlarla olacak şey değildir bu, bırakaözdeşleştiriyorum. Kültürel tutuculuğu lım Goethe, Lorca, Ekelöf gibi büyük uzun süre siyasal tutuculukla bir tutma Batı şairlerinin 'Dîvan' başlığı altında neyanlışını paylaştık sanıyorum, kaldı ki siler düşündüklerini anlamayı. yasal düzlemde de öyle olmadı mı.. kendilerini devrimci sayan, gösteren pek çok anlayışın sahici yüzü nice zaman geçti de öyle göründü. Dilin egemen kullanımı yazın adamı için başlı başına bir tehlikedir. Bunun yerine yapay, zorlama bir deformasyon taktiğlni geçirmevi önerecek değilim elbette, zorla güzeÛik olmayacağını öğrenecek yaşa geldim artık. Sözaizimi, üslup, hatta noktalama tercihleri düpedüz siyasal tercihlerdir. Hlebnikov'un şiir, Tnomas Bernhard'tn anlatı, Paz'ın deneme, Derrida'nın düşünce yazısı düzleminde kendi dillerinde yaşadıkları kavgayı dilimizdeki karsılıklarına oturtalım: Ece Ayhan, Vüsat O. Bener, Salâh Birsel, Nermi Uygur. Burada yaşanan yabancılaşma, yabancılaşmayı bütün felsefi yükünden anndırarak kullanıyorum, toplumda egemenleşmiş, kireçlenme yaratmış değerlerle uzlaşmaya yanaşılmadığının açık göstergesidir. Şüphesiz, çarpışmayı tck yönlü görmüyorum, görmemem de gerekir. Türkçe, lclasik gızilgücü açısından hor kullanılmış bir dil. Düşünün ki Yunus Emre'yle Karacaoölan'ın bugün bakıldığında hâlâ çok yüksektir çıtaları, bu hesaplaşmayı yapacak yürekliliği bulamıyoruz kendimizue. Onlar gibi yazacak değiliz, bundan söz ediyor değilim elbette. Onlar kadar kurabilmeliydik. Modern Türk şairinin dramı bu belki de: Bütünüyle nâkim olaınadığı bir dili çözmcye çalı^ıyor. Kaç Necatigil var arkamızda? Öte yandan, çelişkili gclebilir ama, iki zıt yönde ilerleme kaygısı da yabancıh Gelelim çetinceviz, ısrarlı sorunuza: "DoğuBatı Dîvanı" bana aittir diycceğim, nereye ait olduğunu kcstirmek elimde değildır. Benim durduğum nok ta sabit midir, kaygan mı? Kitabın bu dilde, başka dillerde okuru olmayı seçecek insanların arasında benzerlikler mi bulacaktır, farklılıklar mı ağır basacaktır? Düğüm, ipin iki ucunda apayrı içerikler taşıyabifir. Bir kitabın yazgısını, yaşayacağı sergüzeşti önceden kestirmenin olanaksız oîması hâlâ yazıyor olmamızı sağlamıyor mu? Bir kitabı önce kendim için yazarım, bunun hayatıma bir anlam getirdiğini söylemek isterim. Kitabımı şişeye koyup sulara saldığımda sevilsin dıyedir, bunu bilirim. Kimdir o insanlar, nerededirler, her zaman olacaklar mıdır, kemilclerün toz olduktan sonra da siirlerimi okuyanlar olacak mıdır? Bunlar, benzeri sorular ile kurduğum ilişkide belli ölçüde umut taşımasam hernalde yola devam edemezaim. Son olarak, "DoğuBatı Dîvanı" ile aynı anda yayımlanan "Seyrüsefer Defteri"ne bir iki cümleyle değinmek istiyorum. Bu kitaptaki denemeleri 'Dîvan'ın açıklama notları gibi görmüyorum, kaldı ki birinin öbürünü aydınlattığını söylemek kolay olmasa gerektır. 'Dîvan'ın gövdesinden söz ettim ya demin, her gövdenin bir de gölgesi vardır, çoğu zaman görünmez, görülmez o, gösterilmediği için görülmez aslında, ben bu kitapla gölgenin bir tek halini verdinı. Gölge, ışığın nereden geldiğine bağlı olarak biçim alır, okurum, her okurun ışığı değişik bir açıdan düşecektir kitabın üzcrine, dolayısıyla 'Seyrüsefer Dcfteri'nde yazılı olanlar 'Dîvan'ın uzantısı saytlmamalı. Füruzan, bu ince söyleşi için teşekkür ederim. Ben size, bunca etkili, gentş oylumlu biryaptt ortaya koyduğunuz için, bir okur olarak teşekkür ederim. (Ktyamet Suresı) sayfa 289'la küabımztn son say/asına geldığımde konuşmanıztn ancak ufak bir dokunuş olduğunu düşündüm bu yoğurı çalışmanıza. 'DoğuBatı Dîvanı na daır umuyorum ve bekliyorum, çok konuşulacak ve yazılacaktır DoğuBatı Dİvânı/E«« Batur/Yapı Kredı Yayınlart/290 i SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle