Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hazırlayans C«vat Çapan /n Sotola / Şiirler / Çeviren: Nezih Onur "Olacak şey değil! Gerçek....nedir gerçek? Her şey hem yalandır hem gerçek; dostum, tümüyle bakış açısına baglı bu. Gereksyiime göre, bu bir taktik, politik çekim alanları içinde gruplaşma sorunu. Lütfen kendi işinizle ilgilenin siz. Her şeyin bir sınırı var, bilirsiniz. Sunt certi fines... kısacası, budalalık etmeyin. Dcğiştirelim konuyu. Şerefe! Şu giyotinler, ve kasalar, ve yozlaşmış diplomasi ve yaşama ve her şeye ilişkin korkıı dolu siktirici dünyada! Yaşasın naylon Esin Perileri. Dans figürlerinin çekiciliği! Pudra! Wicncr Blut!" îkincisi dedi ki: "Elbette. Güzel söylediniz. Kısa ve öz. Neredeyse Macbeth'e yaraşan bir yetkinlikle. Ama sayınbayım, Gerçek konusunda ...kusura bakmayın, ısrarlıyım. Alışkanlık işte. Ama başka türlü olmaz diyorsanız, bir berber dükkânı ya da pansiyon için sağlanacak katkıya da hayır dcmem... Hem, insan böyle de sürdürebilir geri kalan yaşamını. Yaşlanınca her şey birbirine karışıyor zaten; yaşam, sanat... 1 lepsi bir. Alkışa aldırmıyorsunuz artık, daha çok dinç bir baş, huzurlu bir yürek... Naylon Esin Perileri... sayın bayım, elbetti, ben de severim yaşamayı, baharda serçeler gibi, ben de hoşlanırım bir kadınla yatmaktan vesaire, yaşamdan, renkten, canlılıktan, ama bakın söyleyim, şakaya gelmez bu. Dediğim gibi, ısrarlıyım. Yadsımıyorum tiyatronun eğlendirmek için de var olduğunu. Ama Gerçeğin bedenleriyiz biz, her şeydcn önce. I lem bir bakıma bir dans figüründe bile dünyayı döndürebilirsiniz." Ve dedi ilki: "Çiş değil de kaka! Bizsiz de döncr dünya. Ciddiye alma. Dostum, siz bir alıksınız, ancak dokunaklısı. Derdiniz üç kamyon kömür! Yaşasın hokkabazlar! Şovmenler! Göz bağcılar! Varsın taşsın bacaklarımız tabuttan dışarıya! Şerefe! lyi geceler. Düşünün bir kez daha. Paylayacagım onları. Sevgili dostum, gösteriye devam! Ve biraz daha güldürii! Devam! Tükürün ülümün yüzüne: Bir şeyler bırakacaksınız geriye. Eseriniz. Ölümsüzlük. Ben, ben sizi kıskanıyorum! Hadi içip bitirelim. lyi geceler." Ve ayrıldı, çarparak kapıyı. Öbürü: "Teşekkürler," dedi. Ve orada kaldı, masada, düşündü, anlamaya çalıştı olan biteni. Her nedense gözden düştü. tşler daha da kötüleşti. Sonunda vurdu kendini, çifteyle karnından. Karısı alıp çocuğunu CUMHURİYET KİTAP SAYI 382 Her şey birbirine karışıyor zaten; yaşam, sanat..." 111 Çek şairi Jiri Sotola (1924) ilk ikisi 1946'da olmak üzere on şiir kitabı yayımlamıştır. 1957'de Suet nas vezdejsi (Günlük Ekmeğimiz), 1959'da da Venüs di Milo kitapları çıkmıştır. Sotola kendi deyimiyle, Holub gibi,, 'gündelik şiirlcr yazarak sosyal gerçekçi akıma tepkisini dile getirmcyc çalışmıştır. Sotola'nın şiiri karşı çıktığı şiir türünden farklı olaıak toplumsal kaygılarını yitirmeden insancıl boyutları öne çıkaran bir şiirdir. 1964'tc Co a jak (Ne ve Nasıl) kitabındaki şiirlerinin daha kısa olduğu görülür. tki 1 İki kişiydiler (Adlarından emin değilim: David Garrick ile Lord Şirretiye olabilirlerdi, belki de yapımcı Andrew Yokpara ile Ncw York Eyalet Valisi ya da başka biri bir başkasıyla... kimin umurunda). Melekler gibi... Ve dedi ilki: "Sevgili dostum, ne kadar dokunaklı! Bedeli üç kamyon kömür! Dert etme, o yaşadığımız dünyanın aşığıyım ben. Ah o şöhret sahnesi! Paylayacağım onları! Aptal hödükler! Aa, sanat incelik ister, sevgi istcr. Kırılgandır... Sanat kadın gibidir. Kavrayama/ insan anlamını, derinliğini, kokular simyasını, nerede? ne zaman? nasıl uyarsak da o gizin nıeme uçlannı, o tüm beden, o büyü, o canlı varlık salgılasa o yoğıın tutkıı çiğini ve açsa bize varını yoğunu?" tkincisi dedi ki: "Sayın bayım, bütün bıınlar gerçekten... oldukça yalın. Ancak utanç veriyor. Birkaç binlik bir destek durumu nasıl değiştirir inanamazsınız. Çalışırsınız, Tanrım, huzur içinde çalışırsınız ve elbette, üstclik, üstelik bağışlayın huzur içinde yaşarsınız. Böyledir bu iş, bizler sıradan insanlanz, ev, aile, devinip dururuz sürekli, yaşlanıyoruz da, bellek, deyimi hoşgörün, cehennem oldu gitti, ucuz makyaj yüzünden ciltte kızarıklık, borçlar... bir tane daha içeceğim. Şu çiğ konusuna gelince kusura bakmayın amatümüyle saçmalık. Bağışlarsanız beni, dahası taşa benzer hani: Kaldırırsınız, ağırdır, koyun yere, orda kalır. Sanırım sorun şu: Bedenimizle gerçeği üretmek. Cinayet işlenirken dehşet içinde soluksuz kalmak. Sevişirken sessiz olmak. Dokunaklı bir oyun sahnelendiğinde, küçük bir kahkahayla tatlandırmak. Bir de, tam tersi, gerçekten güldürecek, söz gelimi içinde Falstaff olan, bir oyun koymak, öyle ki tadı seyircinin damağında kalsın, anlamaya çalışınca da, bunun biber tadı olduğunu görsün... Bu olursa, işte o zaman güzeldir oynamak. Ve dedi ilki: İki; biri hukuk doktoru olabilirdi ya da işadamı ya da iktidar partisinden bir Senatör belki, belli bir konumu, giysisi, parası vardı. Öbürü tiyatrocuydu. Buluşmuşlardı, nasıl buluşursa ekmekle, insan teniyle bıçak dirgcnlc saman(raslantı mı?) , Ve dedi ilki: "Scvgili dostum, kendime ayıracak zamanım yok benim, işi başından aşkın bir adamım, yine de ara sıra biraz sohbet etmeyi severim, evet, sohbeti, özgür tartışmayı, sanat üzerine, felsefe, Güzellik üzerine, onun karmaşık anlamı üzerine, ikimiz de, deyim yerinde ise, Bohem kişileriz; içelinı, Ne de renksiz şu surdürdüğümüz yaşam... eveet, devam edin!" Ikincisi dedi ki: "Sayın bayım, bu, az çok, para sorunu. Utanç veriyor. Ancak (Ozan'ın dediği gibi) oldukça güçlü ve önemli girişimler parasal durumda bir bozukluk varsa ters gider. Çocuksu saçmalığa dönüşür soylu davranış soğuktan donuyorsa seyirci. Aynca, yakıta bağımlılık derdimizin en küçüğü. Daha büyük sorunlar var... Paylayıverin emrinizde çalışanların ikisini üçünü, bakın nasıl oynarı/. SAYFA 14