Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ayakizlerime kadar kum "Sana köprünün öbür ucundaki dünyayı anlatacamm" Ryuiçi Tamura 1923 'te Tokyo'nun kenar mahallelerinden biri olan Otsuka'da doğdu. Japonya'da ekonomik bunalımların yaşandığı bir dönemde çevresindeki tutucu düzenin baskışından kurtulmak için okul yıllarında yenilikçi şiirler yazmaya başladı. Meiji Üniversitesi'nde okurken askere alınarak II. Dünya Savaşı'nda deniz kuvvetlerinde görev yaptı. Savaş sonrası yıllarda Tokyo'da savaş ve emperyalizmin temelleri üstüne kurulan endüstri toplumunu sorgulayan bir kuşağın önemli temsilcilerinden biri oldu. "Şiirlerimi yaşadığımız dönemin anlaşılmaz değer bunalımını ve manevi yıkımını anlamama yardım edecek pencereler olarak tasarladım," diyen Tamura çağdaş hayatın endüstriyel çarkına başka seçenekler aramayı sürdürüyor. Ryuiçi Tamura/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan Şimdi sıra bende sana köprünün öbür ucundaki dünyayı anlatacağım o gölge dünyayı tümüyle gölge şeyleri ve kavramlan gölgeyle beslenen gölgeleri kanser hücreleri gibi yayılan, ışınlar yayan boğulan gövdelerin yeşil düşünceyi tüccarlarla, orospularla, keşişlerle, kediler, koyunlar, domuzlar, atlar ve ineklerle taşan ortaçağ pazarlarını kasabın çengeline asılı ama kanı hiçbir yere akmayan her türlü eti 8 Demek göremem o köprüyü binlerce melek öldürmezsem? Nedir bende en çok cinsel heyecan yaratan manzara? köprü gözden kayboldu binicisiz bir kara at yavaşça geçiyor ışık dünyasından gölgeler dünyasına ama bitkin, yıkıüyor hayvan gözyaşları akıtarak ama çürümeden kemiğine kadar parlayarak salt beyaz kemiğe sonra toprağa sonra da safak söküyor benim çıkıp yaşamam gerek binlerce meleği binlerce meleği oldürdükten sonra Benim Emperyalizmim Her Sabah B.inlerce Meleği Oldürdükten Sonra Yürüyüşe çıkıyorum Nerede? Üzerinde büyük bir köprü olan bir nehrin luyısında 1 "Her Sabah Binlerce Meleği Oldürdükten Sonra" adlı şiirini okudum bir çocuğun. Şiiri unuttum şimdi, ama bir türlü aklımdan çıkmıyor adı bir kahve içiyorum milyonların okuduğu bir gazeteyi okuyorum başlıklara ve o yapışkan sözcükfere üşüşen bütün o acıları dünyadaki bütün o yıkımları bana tek ınandırıcı gelen parayla ilgili sayfa sermayenin vc salt vurgunların egemenliğindeki tümüyle boş o kâğıt yüzey Her sabah mı? Hamsin yortusundan sonraki ilk pazartesi yatağıma gömülüyorum ve dua ediyorum Hıristiyan olmadığım için Oysa kulaklarım hâlâ göklerde gözlerim kaynak sularmın peşinde ve elimde küçük bir kitap beyazlar toplumunun acayipliğini anlatan beyaz olmayanların dünyasından bakılmca parmaklarımın arasında ince bir sigarakeske sanrı yaratan bir şey olsa bu diyorum gelişigüzel esrikliklerden bıkmış olsam da Kuzey yarıküredeki bir pencereden yavaşça sabahtan ikindiye geçiyor ışık nerede olduğunu daha seçemeden kayboluyor kızıl parlaklık: karanlık Bu sabah mı gelmişti akupunktürcüm? Marksist ekonomide bir araştırma öğrencisi, insanlığa yardım için değişmiş, söylediğine göre, hayvanlar hayvanı sessizce ölüm döşeğine sürüklüyor kendini kırk yıldır iskoç viskisi kavurdu karaciğerimi ve Marksist bir ekonomistin eline düşürdü beni Emperyalizm Bir Inceleme kitabını sormak istiyorum onaH o b s o n ' u n on dokuzuncu yüzyılın sonunda Cîüney Afrika'da gördükleri hâlâ yatağımdan fırlatabilir beni emperyalızmi övmek istesen bile yeterince kral ve yerli kalmadı ki beyaz olmak zorunda kaldı kölelerin nüfus fazlası CUMHURİYET KİTAP SAYI 376 Her sabah ellerim hâlâ kanlıyken Ben binlerce melek öldüremem ama tozlu bir yoldan kıyıya giderim kızgın gökyüzü hâlâ terli fırtına bulutlanyla kaplıyken deniz daha geç bir saatin renginde güz yaz değil ufukta ince dereler akar karanlığın birıktiği boşlukta incecik lcılcal damarlar yüzer kurumuş ellerimde; yer yoktur büyük bir köprüyü dcmirleyecek O çocuğun sabahlarıyla benim sabahlarımacaba aralarındaki ayrım ne? Öğle saati köprünün bu ucunda her şey parlıyor gömlek düğmeleri çürümüş dişler pompalı bir tüfek Kirık bir güneş gozlüğü camı pembe denizkabukları yosun kokusu denize karışan nehır suları ve Ama çocuk görebiliyor meleklerin yüzlerini Ne yapıyorsun onları oldürdükten sonra? SAYFA 14