25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Feridun Andaç, kendileriyle söyleştiği otuz yedi yazarın konuşmalarını "Söz Uçar Yazı Kalır" başlığı altında bir araya getirmiştir. Bu konuşmaların oluşmasında Feridun Andaç'ın emeği, temellerinde harcı var. Yazarlara, klişeleşmiş, ruhlarındaki fenerler sönmüş sorular yerine yapıtların özlerinden, içeriklerinden, kurgularından, felsefelerinden sökerek çıkardığı ufukları genişleten sorular sormakta. MUZAFFER BUYRUKCU Söz Uçar Yazı Kahr Feridun Andaç'ın yazarlarla söyleşileri Yani bir tespit, bir belirlemedir. Sözü kalıcı kılandır. Sözün birikimiyle varolan yazı düşün dünyamızı da biçimler. Söz izsiz, uzsuzdur. Sesler vardır, uçup kaçıcıdır. Sürekli bir sonsuzluğu simgeler. Yazı, kalıcıdır; bizi düşünccnin enginliklerine götürendir." Bunlar, doğru saptamalardır. Evet, söz varolduğu anda edimler de, eylemler de, olaylar da varolur. Yaşamın içindeki katmanlarda devinen ve doğumlara doğum ekleyen anlamlar, anIamların yanıbaşında yükselen yaşamların kaynaklarındaki direnç, güzellik, yapıcılık, atılımcılık, evreni ışıltılarla bezeme çabası, bir bakıma sözün ürünüdür. Onun gücü yönetir, yönlendirir, canlandırır ya da öldürür her şeyi. Ayrıca söz, başlatan ve bitirendır dostlukları, arkadaşhkları, aşklan, anlaşmaları. Insanlığı omuzlarında taşıyan, aydınlatan ve karartan bir güçtür. Ömürlerini, bu müthiş güce en iyi biçimde hizmet etmek, onlarla harikalar yaratmak için harcayan öykücüler, romancılar, şairler, denemeciler, filozoflar, özel ya da genel söyleşilerinde, yapıtlarını yoktan var ederken karşılaştıklan yapısal, zihinsel, duygusal sorunlara ilişkin sıkıntılarına, beyinlcrini tedirginleştiren durgunluklara, verimsizliklere, coşkuları taşırtan sellere, parmak basarlar. Bir yeni tanımı, bir özgün yorumu yakalayan zekâ ürünlerinin üzerinde ısrarla dururlar ve o zekâ ürünlerinin devinimleri, sürtüşmeleri sırasında patlayan kıvılcımların ilerlemeleri, gelişmeleri simgeleyen ateşlerindeki sonsuz yanışlan anlatırlar. Dramların, trajedilerin, çöküş ve fırlayışların insana ve insanlığa neler getirip neler götürdüğünü doğruya yakın bir biçimde sergilerler. Bireylerin yÖnetim merkezlerindeki elektrik santrallanna enerji yollayan kaynaklann gizlerini sraştırırlar ve metinlerin şurasına burasına, kişinin aklına yapışan, unutulması, sökülüp atılması olanaksız sözcükleri serpiştirirler, serpiştirilen bu sözcüklerin içinde bizleri sürekli uyaran, yanlışhklarımızı anımsatan, tehlikelerin tuzaklarını, eylemlerin diplerinde eşinen çelişkili durumları sezdiren özdeyiş niteliğinde öyle cümleler vardır ki gerektiğinde, bir çıkmaza saplanıldığında, onlara dört elfe sarüırlar. Kimileri, hep o pırlanta güzelliğinde olan sözcükleri yaşamlarının ner anına geçirmekle, yaşamların çatlaklarını, aralıklarını doldurmakla övünürler. Söz gelimi şöyle başlarlar. "Nietzsche der ki: Evet, kirli bir ırmaktır insan. Kirli bir ırmağı içine alması ve bozulmadan kalması için deniz olmalı kişi./ Descartes der ki: Düşünüyorum, öyleyse varım./ Shakespeare der ki: Olmak ya da olmamak, iştc bütün sorun bu." Ve daha nicesini sıralarlar. Feridun Anddc, (Söz Uçar Yazı Kalır)da konuştuğu yazarlarımızın söylediklerinden, yaşam ve edebiyat anlayışlarını temsil eden cümleler çıkarmıştır. Olumlu, okura yardımcı bir çabadır bu yazarları daha yakından ve aynntılı bir biçimde tanımaları için. Aziz Nesin'den: Tabuları yıkmak aydınların görevidir./ Ölüm duygusu benim tebelleş duygum. Zaman üstüne; ölümle zaman öıümün ölçüsü belki. Zaman da beni çok yakından ilcilendirdiöi için, burada gecikmiş olduğumu, kaçan olayları, yaşamak istediklerimi, yaşayamadıklarımı anlatmaya çalışıyorum. Benim yaşamım bu beş bölüm arasında geçiyor. Olüm, zaman, sevi, insan ve varlık. Bu beş bölüm, benim yaşamımı bütünleyen düşüncelerim ve duygularım. Sevi ağır basıyor bende, her yaşta sürekli olarak ağır na' CUMHURİYET KİTAP SAYI 375 Baştatan vebltipensöz O ykiicüler, romancüar, denemeciler, şairler, 'uçan söz'ü 'kalan yazı'ya dönüştüren, bu edimlerinin hem yaşanan çağda hem de gelecek yüzyıllarda önem kazanması için didinen aydın, seçkin kişilerdir. Üstlendikleri bu görevi eksiksiz bir biçimde uygulamaya koyabilmeleri, dünyada, doğada, toplumlarda, ilişkilerde bulunan, devinen, ordan oraya sıçrayan, kâyan, yükselen, alçalan, değişen her şeyi çok iyi algılamalanna, çok iyi değerlendirmelerine, 'söz'le 'yazı'yı derinden kavramalarına bağlıdır. Bu alanda başarılı oldular mı başka bir durumla karşılaşırlar, bu, artııc düşünsel evre de denilen bir evredir. Yaptıklarını irdeleyen, eleştiren ve yaptıklannın ötesindeki birtakım gerçeklere erişmek isteyenlcr sorular yöneltirler. Soruları yanıtlayanlar, yapıtlarının dokularında gizlenen anlaşılması güç durumları, sanatla estetiğin birleşip ayrıldıkları, birleşemedikleri, düzeni karmakarışık eden tutarsızhkların odaklandığı noktaları, konuşmacı aracılığıyla ofcura iletmeye çalışırlar. Bu, yapıtı etten, kandan, arındırak başka bir dille açıklama, soyutun içinde varolmasını sağlama olgusu, büyük bir deney, büyük bir gözlem, büyük bir saptama ve büyük bir bilgiyle beslenirse kafaları donatan birikimler, sınırsız bir üretime açılır. Belli bir düzey tutturan yazarların nemen hemen hepsiyle konuşmalar yapılmış, yapılan bu konuşmalar dergilerde, gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda yayımlanmıştır ve konuşmaların içerikleri, tartışılmıştır, tcpki gösterilmiştir, yankı uyandırmıştır, hatta gündemi belirlemiştir. Bazı ilginç, özgün, karşıt, başkaldıran fikirler, yorumlar, kitlelerin beyinlerine çakılmıştır ve bunlar, kurcalanması zor, çözümü olanaksız sorunların karınlarını yarmak ereğiyle kullanılmıştır. Bizim öykücülerimiz, şairlerimiz, romancılanmız, denemecilerimiz sanat, edebiyat, yaratıcılık hakkında; bireysel ve toplumsal ilişkilerle karmaşalar hakkında; olan ve olması gerekenler hakkında; varlıkları daraltan koşullar, karartan ortamlar hakkında; açtıklan ya da yürüdükleri yolların karakterleri hakkında; dişe dokunur, ciddi, sayısız yaşamı tohumlarında taşıyan eşsiz şeyler söylemişlerdir. Ama ne yazıt ki içerikleri doyurucu ve aydınlatıcı konuşmaların çoğu kitaplaşmamıştır; dergilerin, gazetelerin sayralarında, radyoların, televizyonların bandlarında kalmış, etkinlik alanlarının dışında tutularak en sıradan bir üretime bile katkıları önlenmiştir. üysa bu tip konuşmalar, her dönemue ınsanlara anahtarlar, düşünme, yaratma yöntemleri Feridun Andaç'ın emek ürünü yapıtı "Söz uçar Yazı Kalır'ı. her zaman başvurulacak, sayfalan kanştırılacak. genç yeteneklere yol gösterecek bir kılavuz kltap Kitaplaşmamış konuşmalar sunan, doğurganlıklarından hiçbir şey yitirmeyen ve hiç eskimeyen nitelİkıi sözcükler toplamıdır. Işte bu konuşmaları yapan ve bu konuşmaların unutulup ölmelerine katlanamayan Feridun Andaç, kendileriyle söyleştiği otuz yedi yazarın konuşmalarını (Söz Uçar Yazı Kalır) başlığı altında bir araya getirmiştir. Bu konuşmaların oluşmasında Feridun Andaç'ın emeği, temellerinde harcı vardır. Ya szarlara, klişeleşmiş, ruhlanndaki fenerler sönmüş sorular yerine yapıtların özlerinden, içeriklerinden, kurgularından, felsefelerinden sökerek çıkardığı ufukları genişleten sorular sormaktadır. Eleştiri ve denemeleriyle tanınan, son yılların gözde adı Feridun Andaç, (Söz Uçar Yazı Kalırhn başında kitapla ilgili olarak şunları söylemektedir. "...Günlük konuşma diliyle hayatı kavrayışın sınırlannı sözün nüyülü dünyasına girincc asmaya başlamıştım. Sözün çekim oüağında yaşanılanların ötesinde bir evren vardı./ Yüzyıllar öncesinde yaşanılanların insanlığın tarihinde nasıl biçimlendiğini, sözün beşiğinin kurulduğu günlerde, anlarda öğreniyordum. Mutlaka bir anlatıcı vardı. Sözün gücü, dinlevenleri kendi barınağına alıyor, pür dikkat kesilmelerine can çadırları kurduruyordu./ Yazının yaşantımdaki yeri, anıamı sözünkinden sonra gelir ama; yazıyı bilmeden, onun hayatunızdaki yerini görüp, değerini yaşamadan sözün anîamını çözmek de pek kolay değildi. Sanırım bu hep böyle olagelmiş; sözün anlam kazanışı yazıyla, yazının bulunuşu da sözün bilinci kıvandıran itimiyle gerçekJeşmiştir. Yazırun bundan beş bin yıl önce Sümer'de bulunuşu sözün değerini anlatır bize. Kil tabletler üzerindeki çivi yazısında sözlü kültürün bilincinin yansılarını buluruz: masallar, destanlar, ilahiler, ağıtlar, atasözleri.../ Insanlığın belleği yazıyla başlar diyebiliriz. Kil tabletlerdeki çivi yazısı sözün ilk tutanaklarıdır adeta. Yaşam ve edebiyat anlayışı SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle