03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. Evet, "her çocuk annesinin hayal gücüdür biraz"! Aksini kim söyleyebilir. Hem söylese ne katabilir ki hayatına? Sevmeme hiç fırsat tanınmadı mı diyecek; yoksa ben suçumu susturdum, çocukluğumu anneme gönderiyorum mu diyecek dizlerine yatırıp da dövdüğü hüzünle! Her ikisini de diyemeyecekse, çift aralıklı daktilo yazısı efektiyle kâğıt üzerine tutuşturulmuş "Ne Çok" adlı şiirden kendine bir kopya alacak ve içinc koyduğu kalbivle annesine yollayacaktır: Seni ne çok kedi tırmalanıış anne // camlara baktım orda mısın hâlâ // dün akşam haydutlar bıçaklamış bir karanfil // kaçamamış vurmuşlar ölmemiş solmuş // seni ne çok iğfal etmişler anne // her yerin delik deşik // ağlayışın bile yamuk yumuk // bakışların kısık // ve bilhassa değişik // ne çok isyanlanmısım ne çok gitmişim meğer // bağırdıkça etfenmiş sesim // etlendikçe sesim, kanamış elmas liğme liğme // seni ne çok öldürmüşler anne // beni ne çok dövmüşler // artık evlenelim anne hayata karşı // ve gel, beraber kaybedelim bu mor savaşı //// benimle birlikte intihar et anne. Sonrası, çaldırdığım telefonlara ve intiharıma kimse çıkmadı olacak. Bir kez daha Güzel Annemin Hayal Gücü'ne döndüğünüzde ise, şaşıracaksınıZj çünkü her şey yerli yerindedir yine! Ustelik bir albüm fazlasıyla. Adı "Fotoşiir" olan ve kitabın girişinc yayılan on fotoğraf ön şiir gibidir. Kitaba yapacağınız ikincı dokunuşta, artık Güzel Annemin Hayal Gücü'nün hayallerinin hapsinde bulabilirsiniz kendinizi! Ya da içgüdüleriniz, duygularınız, içkırıklıklarınız, ruhunuz hapistir çoktan. Hayatın hatıra defterisiniz artık siz de biraz da! Gastedeki sevgiliniz bile arayabilir birazdan! Ya da arka cebinizdeki telefon defterinize gidebilir sağ eliniz. Mor bir iççekişle hemencek bulur çıkarırsınız eski telefon defterinizi de: Insan telefon defterini temize çekerken bazı isimleri eski defterinde bırakır. însan telefon defterini temize çekerken bazı isimler üzerinde durur. Insan telefon defterini temize çekerken hayatını da sorgular. Insan telefon defterini temize çelcerken üç şeyi de kanıtlamış olur! Günahkârlığını. Yalnızlığını. Suçluluğunu. Güzel Annemin Hayal Gücü'ne veda etmenin hem zor, hem de insanı yaralayan iki de mentollü yanı var. "Ne Çok", "Şiir Yiyen Tay", "Bir Ma.rtıyı Âğlattın Sen!", "Lilâ", "Ben Olürsem", "De Gülüm", "Perili Nilüfer", "Her Şairin tnfazı Kalem Tutmasıyla Yazıhr\ "Gülten".gibi şiirlere, "Isteseler, Çocuklar, Ölmezler", "Tangram", "Crime of the Century", "Akşamdan Kalma Karasevda" gibi şiirsel metınlere hoşcakal derken, insanın içini acıtan, iltihabını kalınlaştıran bir şcyler oluyor bir yerlerinde. Bütün bunlar olmuşken, kitaptan çıktıktan hemen sonra geri dönmek istiyorsunuz! Dostlarınız ve arkadaşlarınız için. Bir bakıyorsunuz ki içinden çıktığınız kitap "tek baskı". Hüzünlü bircr çiçek gibi hüzünleniyorsunuz. Kitabın yaşayanı küçük lskender kalın pembe dudaklarıyla öpüyor sizi, "ah yüzümü üfle suzidilara!" diyerek hüzünlcrinizden: Bu bir best of.. kitabı değil. Baştan belirteyim. Amacım, sevdiğim bazı eski şiirlerimle artık terketmeye başladığım bir tarzın kucaklaşması ve elimde tuttuğum toplamı anneme adamak! İnsanın, hele benim gibi birinin annesine kitap adaması, tuhaf karşılanabilir. Sen yıllarca şiirlerinde, yazılarında kadınla uğraş, sonra ona bir kitap ada. Olacak şey mi? Elbette olacak şey! Çünkü ben anne sözcüğüyle yerleşik ** SAYFA 4 kucuk lskender Bir Sıkışık Makas aile dcspotizmini ifade ediyordum. Ailemin bu kitap aracılığıvla yazılı olarak da yaşamasını istedim. Yalnız bir şartla: Bu kitap, tek baskı yapacak. Çiinkü bir sair, dev bir ailenin içinde hissetse de kendini, her çocuğun tek bir ailesi vardır aslında. Suzidilara (2) Şimdi sessiz bir sensizlikte U yüzlü Suzidilara'mla, âhlsenin şefkatli sonsuz beyaz Suzidilara'ndayız! Sepya bir cinemascope şiirler geçidi sanki Suzidilara! 72 şiirlik bir şiir kolajı. Kimi Nâzım, Neruda ve Yıfmaz Güney duruşlu sosyalizm kokusu, kimi Nilgün Marmara, tlhan Berk, Edip Cansever öpüşlü "gençyaz" moru, kimi Ayhan Işık, Belgin Doruk, G ökse İ Arsoy dokunuşlu sinema tebessümü; çoğu, en çoğu da gece karanlığı, jilet vuruğu, sahte dua sarhoşluğu, intihar yalnızlığı, ycrli film buruşukluğu, valsli veda öpücüğü hareli dizelerle sarmallanmış 72 şiir... Hemen hepsi de, ilk dönem Adam Sanat'ta yayımlanmış şiirler yanılmıyorsam! Tekrar Adam Sanat'a dönmekle iyi mi ettin, kötü mü ettin bilmiyorum? Her neyse... Içimin azalan laciverdiyle yeniden şiirlerine dönüyorum. Dönüyorum, bir de bakıyorum ki kanamış mendilim benim de. Taranta Babu benim de annem mi yoksa?! Kasaba kırlang|cı dudaklarımı birden "Seni Ne Çok Özledim Nâzım Amca!" adlı şiire değdiriyorum ma sumca: Bir mendil kanar. tstanbul'un orta yerine sinema yaptırır Biilent Ecevit. Gözlcrim ıslanır. Orası boyalı ve ıslak: oraya oturma Nilgün Marmara. Bunlar on iki eyliil sonrası yalnızIıkları. Başucuma siitiimü bırakmış güzel annem, bir de mum yakmış: korkmayayım diye karanlık geceden ve ölümden; tutkularrmın hep itilmişliğinden ürkmeyeyim diye. (...)'yaşamak, dürüstçe, onurlu, tek ve özgür.. / ve gerekirse, bir adım öne çıkabilmek / insanlar adına, nefercesine!' // senin de mezannı bu ülkeve getirmezlerse / beni de bu ülkeye gömmesinler nâzım amca! Hani, nerede o günler Nâzım amca! Ve âh, bir gün mutlaka mı hâlâ!? Bağışlayın her ikiniz de, gözü doldu ilkgençliğimin! Sevgili îskender, günlerin içi üşümüş yerinde "Dostçakal" diyerek ayrılsak da birbirimizden, Suzidilara'larımızdan, çok geçmez şehrin gece yerleri bir repliğe dönüşür ya içimizde! Edip'imizden üşürüz ya! Beyoğlu'muzdan, Balıkpazarı'mızdan, Nevizade'mizden, Bilsak'ımızdan, Veli Bar'ımızdan, Picadilly Gitanes'ımızdan, Yerçekimli Karanfil'lerimizden; çocuk dudakları üşür içlerimizdeki repliklerin de! Ve, aldatılan dudaklar kalınlaşır, saföpüş dudaklar incelir hızla. Bu replik, bu öpüş ki, ah, daha çok karaşın bir Cihangir'dir sende. Kâgir ve çok mor dudaklı: ben ayna karşısında / aynada tek sözcük: artık Dostçakal! / bir ölü çıkmış önüme / öpmüş hatta gülümsemişim / ölüm neme bela bir puşttur / biraz anlatsın istemişim / gece yumuşak bir çene kemiği / gibi kapanmış üstüme, / gece sakatlanmış sakat orospudur bazen / yığılıvermiş etten büstüme.. // küçük dudaklarına dokunmuşum kâgir cihangir'in // mavzerli, militan dudaklarımla / yapışıp kalmış dudaklarım / cihangir'in o kalın, çok mor dudaklarında..! Geçen günlerin hatırına, zamanla, bir erguvan iniltiyle yeni bir hal alacaktır bu replik: civangir L! Işte, o gün bugündür bir hayati gri, buruşuk bir ipck mcndilsin Türkçe şiirin gök atlasında; ey, sen, aşkı çırılçıplak Suzidilara! Suzidilara! lçinin kaosu, dudaklarının etli gürültüsüyle, arada bir, küçük küçük kaçıp kaybolmalarla terkedersin ya Du şansiyeti kuşkulu şehri, sonra akordion bir sevinçle merserize yerinden tutarsın bu şehri ve bu hayati yine. Bir yerlerin düşmemiş, bir yerlerin acımamış gibi. "ben, yaşgünlerimde kendi kendime tek tebrik / tek hedive!" diye sitemlensen de, "Bu Daktiloda Bir Aksilik Var!.." adlı şiir inatçılığında yeniden dokunur kalbin ve parmak uçların hayatın tuşlarına: bu daktiloda bir aksilik var / her harfe birden fazla tanrı düşmeye başladı / adının dar sokaklarında shakespeare'e benzer bir / sevdaya benzer bir eski tiradlar alan adam dolaşıyor / şeytan da diyor ki: kimseye tek söz etme ve git orda öl / C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 7 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle