25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Diişten gerçeğe, oercekten diise Cumhur Orancı'nın "SaydarrTı, her satırı özenle okunması gereken bir "düşroman". Düşlerine yenilerini katmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat. Olanağınız varsa ara vermeden okuyun. DURMUS AKBULUT dıfiımız olayların ustaca kur gulandığı bir roman. Kahramanımız bebek denecek yaşta bir cami avlusuna, oradan da bir yetimhaneye terkedilir Yetimhane bakıcısından dinlediği masallar,onun için, gerçek tek dünyadır. Yetimhanedeki yaşamı, gezgin bir yazarın kendisine verdiği "National Geographic" dergisiyle baştan sona değişir. Derginin sayfaları arasında gördüğü sonsuza uzanan bir sokağın peşine düşer. Ulaşım olanaklarının kuyularla ve tünellerle sınırlı olmasına karşın, dünyanın en ücra köşesine "varolînayan otobüslerle" inanılmaz bir hızla ulaşmak oldukça kolay. Tek yapmamız gereken "düşlemek" olacaktır. Tabii ki, düşleyeceğiniz yerlerin biletlerini otobüs firması işletmecisi "düş yazanndan" alacaksınız. Kahramanın düşleri ile birlikte sergilenen iki ayrı dünya, yaşayan ölüler dünyası ve gerçek dünya, birbirine geçmiş durumdadır. Gerçekte bunların dışında bir üçüncü dünya daha vardır; Murat'ın düşlerinden kurtulduğu andaki dünyası. Cumhur Orancı'nın düşünce sıçramalarını izlediğimizde, kitapta varolan üç ayn dünyanın, biri diğerinin içine hapsolmuş üç ayrı daireyi anımsattığını söylemek, sanırım, bu yoğun betimlemeîeri formüle indirgenmiş bir mantıkk daha kolay anlamamıza olanak tanımaktadır. Murat'ın düşünde betimlenen ilk iki dünya, gerçekten, insan hayalgücünün sınırlannı aşıyor. Dünyanın her yerinden, her meslekten ölülerin buluştuğu bu dünyada ölüm yoktur; "eski zaman savaşçısı" yüzyıllardır göğsüne saplı bir okla yaşar, Amerikalı bir asker Vietnam Savaşı'nda, sırtında telsizi ile bu dünyaya göçmüş olduğu halde yeryüzüne dönüp birliğine katılmayı bekler... Cumhur Orancı, zaman türlerinin tamamını "şimdiki zaman"da toplayarak; mitosla gerçeği, yaşamla ölümü ve geçmiş ile geleceği aynı mekanda işleyerek, bize, mükemmel bir "karşıtlar bütünü" sunmaktadır. Tanrı kavramının silindiği çünkü bu dünya sonsuz bir "ölüyaşam" dünyasıdır hatta kıskançlıkların, muzipliklerin bile gerçek yaşamda olduğu gibi sürüp gittiği böyle bir dünya, bizi ara ara tanık olduğumuz "sokak ağzı" cümlelerle; "sonsuzluk mağarasında" bile güIdürebilmektedir.Burada yaşayan kişiler, özellikle Murat, bu kulenin üst katındaki odada bulunan saydam bir camdan tüm geçmişini düşler. Romanın tamamı için düşünüldüğünde, bu "düş içindeki düş", uzun bir mağaranın değişik kollara ayrılan mağaracıklarını anımsatır bizlere. Buradan çıkmak, ya da kestirmeden çıkabilmek, hangi mağaracığa sapacağınıza bağhdır. Burada da, Murat, düşünün başlangıç yerini ve kişilerini seçmekte isabetfi davranmak zorundadır. Murat'ın düşlediği şey, babasının kim olduğudur. Bunu öğrenmek yüzyıllar alacaktır, kuşkusuz. Çünkü buradaki yaşamın sonsuzluğu, belki de, "ağır çekim yaşanan zamana" bağhdır. Burada, insan, uyuyup uyandığında yeryüzünde yüzyıllar geçmiştir. Murat, sonunda nasıl bir adamın oğlu olduğunu öğrenir; "asksız" bir ilişicinin meyvesidir o. Belki ae bütün bu kötülükler aşkı bilmemekten, onu henüz tatmamtş olmaktan kaynaklanıyordur. Tüm dünyanın kaderi de böyle bir çocuğun eline verilmistir. Ancak, romanın sonlarına doğru bunun, Murat'ın düsleruıin, tek nedeninin bir yazar oldu~* ğunu anlıyoruz. Gerçeği yakalamayla, onu elinizden bir an kaçırma anının görünmez bir iple aynldığı tüm olaylar, iyi bir okur olmayı gerektiriyor kuşkusuz. Sonunda, insanın k u ş l a n n mantığına indirgendiği bu olağanüstü roman, oize uçmayı da tattınyor. Murat, düş boyunca aradığı Cumhur Orancı dan "Saydam" sokağı ve yaşlı Kızılderiliyi buluyor sonunda. Bir nastalık nedeniyle sonsuz bir uykuya yatacak olan yaşlı düş yazarından öğreniyor gerçeği. Tam bu sırada uyandığında, artık gerçek dünyadadır ve işine geç kalmıştır. Ancak, şimdi de odasında bir yılanla burun burunadır. Bu yılan, kuşkusuz, Orta Asya steplerinden öç almak için gelmiş, düşten gerçeğe sıçramış koca bir yılandır. Yılan, zehiri ile Murat'a aşkı tattırmıştır artık. Vücuda yayılan zehirin etkisiyle Murat, gerçekten uçmaya başlamıştır îstanbuı semalarında... Türk yazınında oldukça az görünen böyle bir anlatı, romanımızda yeni bir adım sayılabilir. Diğer anlatı örneklerinden belli özellikleriyle kendini ayıran "roman", kuşkusuz bir fantezi ürünüdür ve kurmacaya dayanır. Yazınımızda sıklıkla tanık olduğumuz sosyolojik roman örnekleri kendilerini "yaşanmış olmalarıyla" ilginç ya da değerli tularlar. Onları bir tarih metninden, ya da sosyolojik bir belgeden ayıran tek şey zaman dizininin yazara göre kurgulanmış olması ve yer yer, kişilerin psikoloiik çözümlemelerine gidilmesidir. Bunların ötesinde, bu tür romanlar deneyime bağlı birer "teknik"tirler. Ancak, "kurgu" bir yazarda bulunması gereken ana malzemedir, kanımca. Bu kıtapta, Cumhur Orancı, kurguyu en iyi biçimiyle sunmuştur bize. Bunda belki de denizci olmasının avrıcalığı vardır. Öyle ya, denizci bir başka bakar dünyaya: Roman boyunca kıtalar arasında yapılan yolculukların hızı, Borges'in, Marquez'i ve Calvino'yu da birbirine katarak, suratlarımızı, tatlı bir deniz esintisi biçiminde yayılan hoş bir rüzgâr gibi yalamaktadır. Günümüzün teknolojik olanakları insanlara, bilgisayarlar aracılığıyla görsel yolculuklar yapma olanağı sunabilmektedir artık. Ancak Saydam, bize bu yolculuğu roman sınırları içinde yaşatıyor, hem de hiç masrafsız: Orta Asya steplerinden Şili sahillerine, oradan Karadeniz'e, derken ille de Bizans labirentlerine... Bütün bunlar bize düşlediğimiz dünyanın "kitaplardan başka bir coğrafyada olmadığını" kanıtlamaktadır. Telos Yayıncılık'tan çıkan Saydam, her satırı özenle okunması gereken bir "düşroman"dır. Düşlerine yenilerini katmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat. Olanağınız varsa ara vermeden okuyun. • Saydam / Cumhur Orancı / Telos Yaymcılık /131 s. "Düsroman" D ünyayı gezmiş bir denizcinin düslerinin pesine takılmak, renk cümbüşü bir gökkuşağını kovalamaya benzer; fizik yasalarını alt üst eden düşscl bir dünyanın bütün devinimlerini aynı anda hissedebilmek ve dipsiz okyanusun arkasına saydam bir çirt gözden bakmak, bizi, bildik bir evrenin hiç görmediğimiz labirentlerine ve her oiri başka yüzyıllara açılan uzun tünellere bir düş hızıyla ulaştırır. Varolması olanaksız sandığımız renklerin, hayvanların, böceklerin, insanların ve yeryüzü şekillerinin fantastik görünümleri karşısında nebulaya dönüşen düşüncemiz, gerçek dünyaya döndüğünde bile bu nızın ve hazzın hiç bilinmcdik etkisinden hemen kurtulamıyor. Ve bir an düşünüyor insan; sürdüğümüz bu yaşam, kendini bilmez düş zengini bir yazarın geçici heveslerinden biri mi? "Bu bir düş değildi; şimdi gerçekten uçuyordu. Bunda da şaşılacak hiçbir şey yoktu, çünkü Tanrı, oize, kuşlann mantığını öğretmişti..." (s. 131). Saydam, Murat adında bir doktorun bir gecede gördüğü karmaşık düşlerin edepsizce yoğrulduğu, zaman zaman gerçek mi düş mü olduğunu anlayama Üç ayrı dünya SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 373
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle