Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 K U R L A RA Acısını barışa adayan Tomris Özderiden bir kitap: CemalSüreya'mn: "încelikli, ipek gibi," lepiska "bir şiir aili elde etmişti" dediğiArif Damar bir söyleşide: "Şiir, her yerde, her an onu düşünmek ve ona kafa yormakla yazılır. Her biri ötekinden farksız şiirler yaımak olmamah işimiz. Tekdüze bir şiir, şiir olmaktan çıkmış bir yazı toplamıdır. Bu olumsuzluğa düşmemek, sürekli olarak söyleyiş ve içerikte yeni olanı bulmayı gerektirir. Şiiri durmadan kovalamak zorundayız." dedikten sonra, iş ve yaşam koşulları nedeniyle kendisini şiire tam olarak veremediğini, şiirini beklediği yere getiremediğini belirtir. Son dönem şiirlerindeki ince şiir işçiliğini de "yeniyi yakalama tutkusu" olarak açıklar. "Bir damlasıyım okyanusun,/ Ama okyanusun" diyen A. Damar 1940 kuşağı şairlerinin şiire işlev yüklediklerini, "şiire yalnızca işlev açısından bakılmaması gerektiğtni" vurgulayarak toplumcu şiir okurunun şiir beğenisine katkıda bulunmak, bu beğeniyi derinleştirmek" istediğini de belirtir. Kendi şiiri içinse imgelerle anlatma yolunu seçtigHni, bunun yapısından gelen bir ö'zellik olduğunu söyler. Hislerle şiir arasındakifasılayı üzümle şarap arasındaki fasılaya benzeten şair: "Biri şiir, öteki şarap olduktan sonra sarhoşluk verir, hissettirir, neşelendirir, ağlatır." diyerek açıklar. "diyor bu haftaki kapak konumuz da Arife Kalender, 40 Kuşağı şairlerinden Arif Damar için yazdığt yazıda. Hepinizekitaplı günler dileğiyle. TÜRHAN GÜNAY Barıştan Utanmamak.. Ve Şark Cıbanı "Eşi Alb. Rıdvan Özden'i bir sonsuzluğa, kendisini ise ölüme dek bir yalnızlığa sevkeden Güneyaoğu'daki savaşa karşı çıktığı, 'barış' dediği için nakkında sererberlik ilan edilen 'lânetli dul' Tomris Özden, bu kitabında olup biteni adlandırmayı sürdürüyor ve 'barış utanmamaktır' diyor..." YILMAZ ODABAŞI ya, Cumhuriyet gazetesindekı köşesinde şunları yazıyordu: "...Acaba Tomris hanım, eşinin şehit diiştüğü gün sağ eliyle bozKurt' işareti yapıp, 'kocam öldii, vatan sağolsun' deyip, ardından da (MHP'nin kurultayı yapılıyor varsayal^m) iist yönetime seçilseydi; Alb. Rıdvan Ozden'in silah arkadaşları, bu denli duyarlı davranıp sağa sola mektup gönderirler miydi?" Kuşkusuz bu sorunun yanıtı apaçık... Ve onu PM üyeliğinden aynı hızla alaşağı eden CHP'nin tavrına ilişkin Sn. Çetinkaya'nın saptaması önemliydi: "...Elbet burada CHP nin de hatası, daha doğrusu 'kır kurnazı' yaklaşımı, Kürt sorununa yiizeysel bakışı, ustelik Tomris hanımın medyatik göriintiisünden yararlanmak gibi 'ucuz politika' yapması vardır..." Sonuçta, özellikle görsel medya ve CHP, Tomris hanıma ilgisini geri çekti; ama Tomris Özden, barışçıl tavrının öznesi olmaktaki ısranna devam etti. Ve çalışma masamda duran kitabındaki imzasında bile, "barış özlemiyle beklediğimiz özgür dünya"dan söz eden bir kadın o... Türkiye'de barış ıçın koşul olan insanlardan biri. Zira, barışı tarih boyunca iktidarlar değil, halk getirmiş, sokaktakı insan onunla ıigilendiği oranda toplumsal barışa ulaşabılmiştir. Tomris Özden'in "Şark Çıbanı" adını verdiği kitabında yayınevi sunusunda da şu önemli saptamaya rastlıyoruz: "...Içind.en geçtiğimiz tarihsel süreçte Tomris Ozden'e yöneltilen 'vurun kahpeye' taarruzu, aslında muhalif kültiire, muhalif bireye, muhalif varoluş biçimlerine yöneltilmiş şiddet dalgasının bir parçası. Tomris Özden'in kaleme aldığı 'Şark Çıbanı' adlı çalışmayı da bu tarihsel bağlam içinde okumak gerekiyor. Yazarın anıları, zorlanarak bir araya getirilmiş bir kişisel yaşanmışlıklar toplamı değil, tersine birlikte yaşanmış bir ömrün içinden damıtılarak okura sunulan lirik bir toplumsal panoramadır..." "Sessiz tanıklar olmak istemiyorsak barış için örgütlenmeliyiz" diyen Tomris Özden, bu kitabını yazma nedenini biraz da şu yargısıyla özetfiyor: "...Bizim sorunlarımızı, sorularımızı, kuşkulanmızı anlamak istemiyorlar. Bizi küçiiltmek isteyenlere karşı giiç toplamaktan ve barış için hep birlikte büyümekten başka bir seçeneğimiz var mı? (...) tnsanı yardıma çağırmak gerekir... îçimizdeki ve dışımızdaki insanı yardıma çağırmak gerekir... tnsanı çağırmak... insanı..." Tomris Özden'in "Şark Çıbanı" adlı yapıtı, barışın hem kurbanı hem de celladı, nem nesnesi hem de öznesi olan "insanı" barış için yardıma çağırıyor... Bir morgta pamuklarla gizlenmiş bir yüzün, yani eşi Rıdvan Özden'in ölümüyle başlayan anı kesitleriyle ve önceki yıllara ilişkin bir tür çocuksu sayıklamaları andıran lirik diliyle geçmişten bugüne ulaşıp sorular üretiyor. Eşiyie Anadolu'yu, Güneydoğu'yu il il yıllarca gezen Tomris Özden, su gibi berrak bir dılle ve bünyesinde umutlar da barındıran hüzünlü, buruk bir bir üslupla yazıyor. Gazete haberlerınde her gün okunan o "şehit"lerin, aslında birer kâğıt üstü ad ve özct haberden ibaret olmadıklarını; her birinin kendilerince bir evreni, aşkları, özlemleri, coşkuları ve itirazları olabilen varlıklar olduklarını da somutluyor. Gazetelerdeki ölüm haberlerine toplumun bu denli yabancılaştığı ve kanıksadığı bir atmosferde, onların eş,leri adına da bir ünlem üretiyor Tomris Özden. .. Ahmet Altan ise geçtiğimiz yıl Tomris Özden'i konu edindiği yazısını şöyle bitiriyordu: "...Canavarlar, annelerin fcorktuğu diyarlarda büyüyor. 'Anneleri biz koruruz' diyen güvenilir bir ses arıyor bu ülke, ama yalnızca anneleri korkutanların sesi duyuluyor... Anneler korktukça da acılar, kanIar, ölümler, canavarlıklar, kalleşlikler bitmiyor..." Hem yüzünde hem de yüreğinde bir "Şark Çıbanı" taşıyan Tomris Özden; kitabında yazdıklannı belgelerle, fotoğraflarla da desteklemiş. Kitabının bir bölümünü ise gazetelerde kimi köşe yazarlarının hakkında yazdıklanndan derlemiş. Bu bölümde ise: Ahmet Altan, Hasan Cemal Emin Çölaşan, Ali Kırca, Mehmet Altan, Gülay Göktürk, Hikmet Çetinkaya, Can Dündar, LJmur Talu, Yazgülü AJdoğan gibi yazarların yazdıkları, kitapta soyadlarına göre alfabetik dizinle yer alıyor. Tomris Özden acısını barışa adamış bir kadın... Aslında ne bir kahraman ne de bir hain o... Sadece vurttaşlık bilinci almış, bilincini cüretiyle DÜtünlemiş ve dünyaya itirazı olan, soru sormasını bflen bir eş ve anne o... Kalitesiz böbürlenmeye rest çekmiş biri... Ne kahraman ne de hain! Her biri sıradan bir yurttaşken, tarih boyunca gerekli ve uygun zamanlarda itirazını erteleyenler, toplumlar tarafından ya "kahraman" ya da "hain" ilan edilmişlerdir; oysa onlar, sadece diğer yurttaşların yapmadıklarını ya da yapamadıklarını yapmışlardır; dahası sadece görevlerini yapmışlardır. "Şark Çıbanı"nı okuduğumuzda, yüreğimizi bütünüyle barışa mâlediyor, yeniden irkiliyoruz. Tomris Özden'in çığlığı da toplumu barışa davet ediyor ve o, ustelik hâlâ yaşıyor... • Şark Çıbanı/ Tomrts özden/ Çıvıyazılan Yayıncılık/ 286 s SAYFA 3 O Imtlyaz Sahlbl: Berln Nadl 0 Basan ve Yayan: Yeni Cün HaberAJansıBasın ve Yayıncılık A.S. < Cenel Yayın > Yönetmenl: Orhan Erlnç o Genel Yayın Koordlnatörü: Hlkmet çetlnkaya OYazılslerl Müdürlerf: Ibrahim Yıldız (Sorumlu) , Dlnç Tayanç o Yayın Yönetmenl: Turhan Cünay o craflk Yönetmen: Ollek llkorur 0Reklam:MedyaC CUMHURİYET nu ilk kez 14.. Ağustos 1995'te eşi Alb. Rıdvan Özden'in şaibeli ölümüne bir itirazla, bir itirafla tanıdık... O güne dek Güneydoğu'daki savaşta binlerce erastsubaysubay eşi ve yakınları için onun öznelliğınden öte, başkaları tarafından saptanıp sunulmuş olan "canımız vatana kurban' söylemine rest çekiyor ve "ölmekle, öldürmekle bu sorun çözülmez" diyerek yazgısına boyun eğen bir figüranı oynamayı reddediyordu. Kuşkusuz Genelkurmay ve birimleri ile Milli Savunma Bakanhğı'nın uygun gördükleri dışında, onun da yitirdiği eşi, çocuklarının babası için söyleyecelderi vardı ve sunulmuş söylem yerine, kendi yargılarını farklı bir üslupla ifade edince, birden savaş karşıtlarının sembolü, karşı safların ise gıyabında seferberlik ilan ettiği "lânetli".kadın oldu. Ustelik bunlarla yetinmevip, dağda ölen bir PKK mensubunun ablasıyla kucaklaşınca iş çığrından çıktı. Artık onun "katli vâcip"ti ve yitirdiği eşinin aziz anısına da böylelikle ihanet etmiş sayılıyordu. Başta. Emin Çölaşan olmak üzere, bölük bölük, tabur tabur süren bir seferberlik sonucu yanıt bulundu: "Zaten eşini yitirmeden önce boşanma davası açtığı saptandı" diyerek, barış talebini onun itirazını mahkum ettikleri yanılsaması yaşadılar.. Birden medyanın ilgi odağı olan Tomris Özden, aynı günlerde CHP'nın de PM üyeliğine getirfliyor, ama hakkındaki şaibeler boyutlanınca CHP de bu "lânetli" kadına süren taarruzları türübinlerden izlemeyi yeğleyerek onu PM'ye aldıkları gibi de alaşağı ediyordu. Tomris Özden, gerek dağda ölen büyük oranı Kürt köylülerinin, gerekse Anadolu'nun köylerinden, kentlerinden getirilip orada mevzilendirilmiş Türk erastsubay ve subaylarının yıllardır süren trajedisine vicdani bir itirazda bulunuyor, herkesi "savaşın anlamı"nı sorgulamaya ve böylelikle "barışın anlamı" üzerine düşünmey.e kışkırtıyordu. Ustelik bölgede bir çatışmada yitirilen yüksek rütbeli bir subayın eşi olarak... Aynı günlerde Hikmet ÇetinkaSAYI 373 T o m r t s ozdenln şark Cıbanı" adlı yapıtı, banşın hem kurbanı hem de celladı. hem nesnesl hem de öznesl olan "Insanı" banş İçin yardıma çağırıyor. KİTAP