Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bir niteliktir. Bu niteliği ise ancak bir yasa taşıyabilir. Ancak Arendt, yasanın taşıyacağu bu otoritenin kaynağı konusunda fazla bir şcy söylemez. Sadcce yasanın kabul edilmiş ve dolayısıyla geçerlilik kazanmıs olması gcrektiğini söyler, ama bu geçerfiliği ve meşruluğu verecek olan şcyi belutmez. Bu dunımda yürürlükte olan ve kabul edilmiş görünen her türlü otoritenin meşru olup olmadığı soaısu Arendt için tartışmaya açık bir soru olur. Bu tanımlamaların ardından Arendt, tekrar şiddete döncr. Ona göre şiddet, araçsal karakteriyle diğerlerinden aynlır. Şiddet hem bir araçtır, hem de araçlar gerektirir. Şiddet geliştirilebilir vc kişisellestirilebilir. Iktidar çokluk gerektirdiği ve şiddet doğası gereği böylc olmadığı için şiddet ve iktidar, tanımlan gereği birbirinden farkhdırlar. Arendt'c göre bu nedenle şiddet, her türlü iktidann zorunlu bir öğesi olmadığı için, şiddetin açıklanabileceği yer iktidar Arendt'c göre şiddet tek başına, ne bir yönetim kurabilir ne de bir yönetimin varlığını sürdürebilir. Aynca "yalnızca şiddet araçlarına dayalı bir yönetim asla var olmamıştır." Çünkü iktidann var olabilmesi için şiddet araçlan üzerinde de bir kontrol, bir iktidar gereklidir. Bu da organize olmuş bir gücü zorunlu kılar. Arcndt, onları destekleyen başkalan olmadıkça, tek tek insanların asla şiddeti başanlı bir şekilde kullanamayacaklannı söyfcr. Ona göre bireysel şiddet, aslında tek tek insanlann mcvcut iktidara karşı çıkışlannda başvurduklan son çare olarak ortaya çıkar. O halde iktidarla üişkiye sokulabüecek şiddet, organize olmuş şiddettir. Başka deyişle Arendt'e göre politık bir problem olarak kendini dayatan şiddet, insansal bir tepkinin ifadesi olan bireysel şiddet değil, iktidarın kullandığı ya da iktidara ulaşmak için kullanılan örgütlü şiddettir. Aynca Arendt'e göre şiddetin başanlı olması, onun bir organizasyonla gerçekleştirilmcsine ve bu organizasyonda bulunarak şiddeti kullananların, şiddeti kontrol edenlerc gösterdikleıi rızanın sürekli olmasına bağlıdır. Amerika'nın Vietnam'daki başarısızlığına işaret ederek Arendt, şiddeti uygulayanların nzası sona erdiğinde, çok büyük bir güce sahip bir şiddetin bile başansız olacağını söyler. Arendt'in bu akıl yürütmesinden çıkardığı sonuç ilginçtir: "Bütün yönetirnlerin özü şiddet değil, iktidardır." Arendt'e göre bu, şiddetin sadece bir araç olduğunun yeniden kanıtlanmasıdır. Ona göre araçsal olan bir şey, ancak amacıyla temcllendirilebilir ve temellendirilmek için kendisi dışında bir şeye ihtiyaç duyan bir şey, öz kavramıyla açıklanamaz, yani o, bir şeyin özü olamaz. Nasü ki savaş amacının banş olmasıyla temellendirilir ve kendisinde amaç olan barışın özünün savaş olduğu söylenemezse, aynı şekilde kendinde amaç olan iktidann özü, Dİr araç olan şiddet olamaz. Arendt'e göre iktidar kendinde amaçtır ve bu nedenle varlık nedeni gösterilmek dummunda olan, yani haklı çıkarılma ihtiyacında olan bir kavram değildir. Politik topluluğun yapısında içerilcnbir şey olarak iktidar, yalnızca meşrulaştınlmaintiyacı taşır. Şiddet ise tam tersine haklı çıkanlması gereken bir şcydir ve kendinde moral bir değer taşıyamayacağı için meşrulaştırılamaz, ancak onun amacı meşru kılınabilir. Amacının meşru olması durumunda bile şiddet, meşrufaştırma kavramı dışındadır. O halde şiddet, bir değeri ifadeeden bireylem asla olamaz. Arendt'e göre bu, onun bir değeri cisimleştirmeyen bir eylcm olarak, politika dışı bir cylcm olduğunun göstergesidir. Çünkü politik bir eylem, içinde bir değer taşıyan eylemdir. Bütün bu akıl yürütmcnin sonunda Arendt, şiddet ve iktidann birarada bulunduğu yerde, gerçekte yalnızca şiddet aracılığıyla insanlara baskı uygulayarak gücünü sürdürmek istcyen bir tiranliğın var olduğunu söyler. Ona göre şiddet, yalnızca iktidann kaybolduğu ve yönetenin otoritesini kaybettiği yerde ortaya çıkar. O halde tiSAYFA 6 Hannah Arendt ve iklncl eşl Heinrich Blucher. Blreysal şiddet ranlık, bir iktidar biçimi değil, sadece bir zor biçimidir. Çünkü Arendt e göre iktidar, sadece yönetmek değildir, o, daha fazla bir şey gerektirir. O, bir nza, bir meşruiyet gerektirir. şiddet ise aslında önce iktidan yok eden bir olgudur. Çünkü araçlar, amacı belirler ve amoral bir şey, amacın moral değerini yıkar. Böylecc de şiddeti kullanan bir iktidar, iktidann sahip olmak zorunda olduğu şeyi, otoriteyi, yani meşru olarak kabul edılmiş olmayı yikar. Arendt'c göre kontrol bir iktidarda değil de, şiddette olduğunda, orada sadece terör vardır, iktidar değil. Bu durumda, yani terörün egemen olduğu durumda, aslında araçamaç ilişkisi de kaybolur ve terör kendisi amoral bir amaç haline gelir. Arendt'e göre bu tür bir durum, tek bir yönetim biçimine işaret eder: Totaliter rejim. Bu reiim, şiddet ve baskının, yalnızca düşmanlara karşı değil, herkese karşı uygulandığı rejim dir. Arendt, devletin, herkesin kendisine karşı olduğu savında temellenen bir polis devleti haline geldiğinde ve böylece kendi sini kuranlan, cvlatlannı da yemeye başladığında, artık teröre dayalı bir devlet olduğunu düşünür. Ona göre bu durum, iktidann tamamen yok olduğu bir durumdur. Çünkü bir gruba ya da halka ait olmayan, tek başına olan bir yapı iktidar olamaz, o, olsa olsa bir terörle baskısını sürdürerek var olmaya çalışan bir güç olabilir. "İktidar ve şiddet birbirinin karşıtıdır. Birinin mutlak hâkimiyetini kurduğu yerde diğeri barınamaz. Şiddet iktidann tehlikeye girdiği anda ortaya çıkar. Ama kendi akışına bırakılırsa, iktidann kayboluşuna yol açar. (...) Şiddet, iktidan yıkıma uğratabilir. Şiddet, iktidar yaratma kabiüyetinden alabildiğineyoksundur." hayvan olduğu savına dayanırlar. Arendt bu konuda sorulması gereken sorun un şu olduğunu düşünür: Akıl, insanın şiddeti kendini koruma amacı cuşında, örneğin başkasını yönetmek içinkullanabümesini sağladığına göre, insanı hayvandan daha tehlikeli mi kılar ya da insanı akıl dışı mı kılar? İnsan, alet yapan hayvan olduğuna göre ve şiddet araçlarla etküiliğini arttıran bir şey olduğuna göre, şiddetin akılsal işlevinden çıkmasını sağlayan şey akıl değil midir? Arendt, aklın insanı akıldışı kıldığının söylenemeyeceğini belirterek, burada hatanın şiddet tarumında olduğunu söyler. Ona göre şiddet, ne hayvansal ne de akıldışı bir şeydir. Çünkü 1950. insanlıktan çıkmanın işareti, hayvan gibi davranmak değil, tersine insanın en doğal tepkilerini4 öfkc ve şiddeti bile gösterememesidir. Öfke ve onun sonucu olan şiddet, insanca bir tepkidir ve bu tepkinin verilmediği dunımlarda, insanlardan insanca nitelikleri alınmış demektir. O halde Arendt'e göre öfke ve onun doğurduğu şiddet, insanı akıldışı kılmazlar, onlar insanın doğal duygulan arasında yer alırlar ve bu tür eylemlerle insanlar arasında, yasayı kendi ellerine alırlar. Işte bu durum, yani öfke ve şiddetle insanlann adaletigerçekleştirme aracını kendi ellerine aldıklannda ortaya çıkan durum, Arendt'e göre uyaar toplumla çelişen bir durumdur. Arendt, bu konuda 18. yüzyıl sözleşmeci kuramlanyla, yani doğa durumuuygar durum aynmı yaparak, şiddeti hukukun olmadığı doğa durumunua adaleti sağlamak için insanlann kuüandıklan bir araç olarak gören kuramlarla, örneğin Locke'la anlaşır ve yine tıpkı Locke gibi uygar durumda şiddetin verine hukukun geçtiğini, bu nedenle şiddetin politika önccsi dolayısıyla politika dışı bir kavram olduğunu düşünür. Ancak Arendt, şiddetin insanca bir tepki olmasının, onun insanca bir yaşamın temel karakteristiği olarak savunulabileceği anlamına gelmediğini hemen belirtir. Ona göre insan eyleminin hedefi şiddet olamaz, çünkü şiddet bir hedef değil bir araçtır. Arendt e göre eğer şiddet, şiddet olarak hedef kılınırsa, yani şiddet için şiddet bayraklaştınlırsa, bütün moral değerler reddcdiliyor demektir. Bu durumda hedeflenen şey.araçlara bağlı olan bir şey olduğu için, hedef insan değil, teknik olur. Arendt'e göre işte bu tür bir şeyi hedeflemek, akıl dışıdır, çünkü kendinde hiçbir değer taşımayan, salt bir araç olarak var olabilen bir şeyi, hedeflenecck bir değcrmiş gibi sunmak, akıl dışıdır. Bu tür bir nedef, aklı bir tuzak olarak kullanılması demektir. Arendt'e göre, "Akıl bir tuzak olarak kullanılıyorkcn, aklı kullanmak 'rasyonel' değildir; tıpkı meşru müdafaa halinde silah kuHanmanın 'irrasyoncl' olmadığı gibi." Aynca Arendt'e göre şiddetin, şiddet olarak bayraklaştınlması politik bir tavır ola maz, çünkü şiddet ölümü içeren bir şeydir ve ölüm, anti polıtikür. Olüm, bütün bağlardan kopma demek olduğu için ve poMtika tam da bu bağlar içinde insanların, cylemle ve konuşmayla ölümsüz kalma isteklerini gerçekleştirdiklcri bir alan olduğu için şiddeti ve dolayısıyla ölümü hcdeflemek, politika dışına çıkmaktır. Arendt bu nedenle "ya özgürlükya ölüm" gibi sloganlann politik olmayan bir boyut içerdiklerini düşünür. Ona göre politika, ölümsüz olmanın "ölümde cşitlikten kurtulmanın" bir aracı olduğu için, ölümü hedeflcyen bir şey, politik olamaz. Arendt bu konuda, sisteminde ölüm korkusunun merkezi bir rol oynadığı tek filozof olarak gördüğü Hobbes'a gönderir ve onda da politikanın ölümden kurtulma isteğinin bir sonucu olduğuna dikkat çeker. Politika dışı bir kavram olduğu, uygar kummlarla çeliştiği için uycarlık durumunda ortaya çıkmaması gereken bir kavram olduğu böylece ilaneculen şiddet, o halde neden sık sık uygarlığın en önemli ürünlcrinden biriylc, iktidarla birliktc görülmektedir? Arendt'e göre bunun yanıtı, ancak iktidann ncden şiddete ihtiyaç duyduğunun gösterilmcsiyle verilebilır. Geleneksel politika felsefesi iktidan, doğası gereği yayılmacı bir yapı olarak sunar. Arendt c göre işte bu yayılmacı nitelığinden dolayı iktidar, şiddete ihtiyaç duymuştur. Çünkü iktidarlann zorbalıklanndan dolayı değil, zayıflıklarından dolayı çöktüğü tarihsel bir gcrçektir. Bu dunımda şiddet, bir var olma aracı olmuş ve iktidarîar, ancak şiddetle başka insanlar üzerinde de iktidar olabilmişlerdir. Arendt'e göre bu olgu, bu tür bir iktidann meşru olduğu anlamına gelmez. Tam tersine şiddeti kullanan yönetimler, otoritesini sağlayacak başka araçlardan yoksun olduklan için ancalc baskı ile varlıklannı sürdürebilmişlerdir Arendt bu noktada yeniden devrim ve şiddet ilişkisine döner. Devrimin şiddet içermesinin nedeni, onların iktidar mücadelesi olmalanydı. Arendt'e göre bu, bir tehlikeye işaret eder: Şiddet kullanarak var olmaya çalışan bir iktidara karşı harekete geçen devrimci bir mücadele, başarmak için şiddete başvurduğunda hem kuracağı kendi iktidanna şiddet öğesini sokmuş olur ve hem de organize bir şiddet ile savaşırken başarılı olmak için geliştirdiği savaş tipini, bir yaratıcılık olarak sunar. işte asıl tehlike tam da bu noktada, şiddetin bir yaratıcılık olarak sunulmasındadır. Çünkü bu, bir şiddet övgüsüne yol açar ve şiddet övgüsü anti politıktir. Şiddet övgüsü, şiddeti yaratıcı bir politik eylem gibi sunma, insanı politik varlık kılan şeyi, eyleme yetisini, kendinde değer taşımayan bir eylem tarzına, şiddete indirger. Bu ise, politik olana temef bir eylem biçimi olarak, politik olmayan bir eylemin sokulması demektir. Bütün bunlann nihai sonucu ise politikanın yok olmasıdır. Arendt'e göre yüzyılımız, işte böyle bir tehlike içindedır. Arendt bu tehlikeyi gidermek içinkamusal alanın, konuşma ve eylcm alanının, anlam ve değerini yeniden tesis ctme ve güvence altına almaya çalışmaktadır. Bunun için de Arcndt, insanı politik kılan şeyi yeniden tanımlar: İnsanı politik varlık kılan şey, onun eyleme yetibidir. Ancak bu eylem, konuşma ve kurmadaki eylemdir. insanı insan kılan şey, ne akıl, ne bilinçtir, o dildir. O halde konuşma acizliğinin ifadesi olan bir eylem, insanın kendisini gerçekleştirmek için kurdu ğu alana ait bir eylem olamaz. Bu nedenle Arendt için yalnızca şiddete dayanarak bir politika yaratmak mümkün değildir. Çünkü "Şiddetle değişcn bir dünya, ancak daha çok şiddetin var olduğu bir dünya olur."» 1 Arendt H, On Revolution, Penguin Books, (lletışım Yayınları tarafından yayına hazırlanmaktadtr.) 2 Arendt H., On Revolution 3 Arendt H., On Revolution. 4 Arendt H., Geçmışle GelecekArasında, îletişim Yayınlart., 5 A g.e. CUMHURİYET KİTAP SAYI 400 Devrimveşâdetlişkisj Görüldüğü gibi Arendt, yalnızca şiddet ve iktidarı birbirinden ayırmadı, aynı zamanda onlan birbirlerine karşıt şeyler olarak sundu. Bu noktada Arendt için şiddetin politika dışılığı açıktır, çünkü politikanın hedefi iktidardır. Ancak acaba şiddet Arendt için insansal bir şey de değil midir? Arendt, şiddetin doğasını vc kaynaklannı araştıran bilimadamlannın, şiddeti insanlann hayvanlara benzer bir şekilde ortaya koydukları davramşlardan biri olarak tanımlamalarını eleştirir. Bu bilim adamlarına göu şiddet, insanın, hayvanla pav faştığıfizikseldoğasının bir sonucu olarak ortaya koyduğu bir tcpkidir ve bu tepki, kendini koruma içgüdüsünün yol açtığı bir tepkı olduğu için, kendini korumada ortaya çıkan şiddet akılsal, onun dışında ortaya çıktığında akıloışıdır. Arendt'c göre aslında oldukça eski bir insan doğası anlayışımn yeniden keşfinden başka bir şeyolmayan bu anlayışlar, tıpkı modern çağın insan doğası anlayışlarında olduğu gıbi akıl dışuıda insanın Hannan Arendt, 1963. Mmadaııilanna göre şMdet DtPNOTLAR