Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Siddete karsı oolitika Kapak konusunun devamı. litik bir fenomen olarak mı görülmektediıY Çağdaş toplıım anlayışlarının, insanın kendisini gcrçckleştirmesinc imkân tanımayan anlayışlar olduğunu düşünen Arendt, insan mükemmcfliğine uygun bir yaşam biçimi önerisini, antik Yunan'dan aldığı miraslarla ortaya koyma amacındadır. Ona göre antik deneyim, insana en uygun politikayı yaratmış olan bir deneyim dir ve bu deneyımin özü şudur: Şiddet ve onun her zaman kcndisiyle birlikte ortaya çıktığı savaş, söz dışı alanlar olarak, politik alanın dışındadır. Arendt, şiddetin politika dışılığının, sistemlerinde şiddet öğesine yer veren modern sözleşmeci kuramlarda da görülcbüeceğini belırtir. Hobbes'la başlayan bu sözleşmeci gelenek, felscfc ve politik alanı tanımlayışında eskilerden ayrılır, ama şiddeti toplum öncesi doğa durumunun bir niteliği olarak görmesi ve böylece de onun politik duruma karşıt bir öğe olduğunu söylemesi bakımından, yani şiddetin politika dışılığını, farklı bir söylemle de olsa ortaya koyması bakımından eskilerle aynı çizgiye yerleşir. Arcndt'e göre bunun nedeni, şiddetin hertürlü politik teorinin konusu uışında olmasıdır. Çünkü "Konuşma, şiddctİe karşı karşıya geldiğinde çaresizdir. Bu konuşamamazlıktan dolayı politik teorinin, şiddet fenomeni hakkında söyleyecek çok az şeyi vardır ve onun tartışılmasını teknisyenlere bırakmak zorundadır."(D Bu durumda aynı soru yeniden gündeme gelir: Arendt, eserlerinden birini nasıl olup da politik teorinin üzerinde konuşa,C mayacağı bir konuya tahsis etmiştir? Arendt, 20. yüzyıkn bir devrimler vc savaşlaryüzyılı oîduğuna vc bunların her ikısinin de ortak böleni şiddet olduğu için bu yüzyılın aynı zamanda bir şiddet yüzyılı olduğuna işaret ederck yüzyılımıza damgasını vuran bir olgu olduğu için şiddeti konu edindiğini söyler. Şiddet, önceleri savaşın daha sonra ise devrimin ürün ü olan bir şeydir. Savaş, tarihin en eski fenomcnlerinden bıri iken devrim, modern çağm bir iirünü olarak en yeni politik fenomcnlerden biridir. ÜstelİK şiddet bu kez politika sahncsinde ortaya çıkmıştir. Çünkü daha önce sadece savaşın bir öğesi iken politik bir fenomen olarak kendini dayatmayan şiddet, insanlığın en büyük politik etkinliklerinden biriyle, devrimle ortaya çıkmaya başlayınca, politik alanın içine girmiştir. Arendt, şiddetin tarihin sürekli olgularından biri olmasını, savaşın hep var olmasına bağlar. Arendt'e göre savaşın her zaman bizimle birlikte olmasının nedeni, onun uluslararası ilişkilerde son hakem rolü oynamasıdır, yoksa savaş toplumun gerçek problemlerinin çözümünde nadiren rol oynamış olan bir fenomendir. Savaşın bu nitelıği, yani onun toplumun gcrçek problemlerinde değil, uluslararası ilişkilerde rol oynayan bir şey olması, eskilerin deyimiyle, onun site dışında, politik alanın dışında ortaya çıkan bir fenomen olduğu anIamına gelir. Normal akışında politika, savaşı doğurmaz ve bu nedenle şiddetin egemenliğine girmez. Çünkü politikanın ilk tanımlandığı yerde, antik Yunan'da site şiddete değil, iknaya, diyaloğa dayanır. Bu nedenle eskiler için şiddet ve dolayısıyla savaş, meşrulaştırma alanı dışındadır. Bu açıklamanın ardından yeniden sorarsak: Savaşla birlikte ortaya çıkan bir şey olarak şiddet, nasıl olup da politika dışı olma niteliğini dönüştürmüş ve politik alanda ortaya çıkan bir fenomen haline gelmiştir? Arendt'e göre şiddet, devrimle birlikte politik alanın içine girmiştir. Şiddetin devrimle birfiktc ortaya çıkmasının nedeni ise devrimin savaşla ilişkisinde aranmalıdır. Arendt e göre savaş ve devrim ilişkisi, oldukça yenı bir ilişkidır. Bu ilişki devrimin ilk ortaya çıktığı anda, Amerikan Devrimi'yle değil, Fransız Devrimi'yle kurulmuştur. Öyleyse devrimler, tarıh sahnesineçıkarçıkmaz savaşla birlikte görünmemişlcrdir; savaşdevrim ilişkisi, dolayısıyla devrimci şiddet, Fransız Devrimi'nin bir ürünüdür ve ondan sonraki dcvrimlerde de hep var olmuştur. Ancak tam da bu noktada Arendt, savaş vc devrim arasındaki çok tcmcl bir ayrıma dikkat çeker: Savaşlann hedeli nadiren özgürlük olduğu halde, devrımlcrın hedefı her zaman özgürlüktür (Ireedom). Bu du rumda, hedefleri birbirinden farldı iki fenomen nasıl olup da birlikte ortaya çıkmaya başlamıştır? Arendt'e göre bu, savaş kavramına özgürlük idesinin sokulmasıyla gerçekleşmiştir. Ozgürluk idesinin savaş kavramına sokulmasının, yok edici araçlann, savaşın rasyonel kullanımını engelleyecek birtcknik gelişim düzeyine ulaştığının açık hale geldıği noktada gerçekleştigini beıirtcn Arendt'e göre, "Özgürlük bu tartışmaya, rasyonel zemınlcrde temellendirilemez nale gelmiş bir şcyi temellendirmek için, bir dcus cx machına gibi sokulmuştur."(2) Böylece astl işlevi, uluslararası ilişkilerde hakem rolü oynamak olan savaş, bu rolünü artık rasyonel bir şekilde gerçekleştiremeyecek hale geldiğinde, yani ulaşılan teknık düzey, savaşı hakem olması değil, tersinc savaşanların yok olması sonucunu doğuracak t i r aşamaya geldiğinde yeniden tanımlanmış ve bu kez, insanın yeniden kurma yctisinı gerçekleştirerek özgürlüğü tesis etme mücadelesinde, bu mücadeleyi tanımlayan bir kavram haline gelmiştir. O halde savaş, devrimci pratiğin, "ya özgürlük ya ölüm" slogaruyla harekete geçirudiği an, özgürlük mücadelesine sokulmuştur. Bu noktada şu soruyu sorarak, şiddet ve politika ilişkisine yeniden dönelim: Şiddetin devrimle, kaydedilmiş geçmişin en büyük politik etkinliklerinden biriyle ortaya çıkmış olması, yani politika sahnesinde görülür hale gelmesi, onun politik bir kavram olmasını da doğurmuş mudur? Ya da devrimi konu edinen her türlü söylem, şiddeti de temellendirmek durumunda mıdır? Ancak Arendt'e göre, "Bir savaş ya da devrim kuramı, ... şiddet olmak bakunından şiddeti haklı çıkarmaya ya da övmeve kalkışırsa, bu durumda o, artık politik değil, anti politiktir. (3) ^ Bu yazının temel konusu, şiddet hakkında önceden şu saptamayı yapabiliriz: Arendt'in bu cscrde esas kaygısı, şiddeti reddetmek ve onun politika dışılığını göstererek kınamaktır. Ancak bu escrde ortaya konulan şiddet kınaması, salt retorik bir kınama değil, şiddetin insansal meseleler dışında kalması gereken bi rfenomen olduğunun göstcrilmesi ve hiçbir politik fenomenle zorunlu ilişkisinin olmadığının kanıtlanması şeklinde yapılan ve insansal amaçIar için kullanıldığı iddia edilen şiddetin reddine ulaşacak olan tcorik bir kınamadır. Ancak eser için söy lencbilecek şey, yalnızca bu değildir. Arendt şiddeti, hiç Hannah Arendt ve... Savaş hop zaman bizfcnte bir zaman politik bir fenomen olarak görmez; tam tersinc onun amacı, şiddetin her halukârda politika dışı bir fenomen olduğunu göstermektir. Ancak çağımızda politika alanında kendini dayatan bir problem olarak şiddetin, politıkanın yeniden tesis edilmesi gcrektığıne inanan bir politika felsefecisinin de problemi olması kaçınılmazdır. Bu nedenle Arendt, bu anti politik fenomenin nasıl olup da politika sahnesine girdiğini ve aynı zamanda bu kavramın neden politikanın temel kavramlarının içine sokulduğunu araştırma amacındadır. Bu araştırma Arendt için önemlidir, çünkü şiddet aynı zamanda Arendt'in iktidar anlayışını vepolitikanın temel kavramlarını açıkIadığı bir eserdir. Arendt, şiddet incelemesine şu saptamayla başlar: "Şiddcte dayalı eylemin bizatihi esas, araçamaç katcgorisine dayalıdır. Amaç, kullanımını hakL luldığı ve gerçekleşmesı açısından gereksınilen araçlann altında ezilme tehlikesıne açıktır." Devrimin gelecek dünyayı hedefleyen bir fenomen, şiddetin ise yakın hedeflerle ilgili bir araç olduğunu göz önüne alarak Arendt, şiddetin devrimle birlikte ortaya çıkmasının nedeninin, devrime ulaşıncaya kadargeçen sürecin bir savaş olarak yaşanması olduğunu söyler. Bu durumda devrimin şiddeti taşımasının nedeni, onun, mücadelesini bir savaş olarak sunması olacaktır. Ama artık bu savaş, temel niteligini, uluslararası ilişkilerde hakem olma niteligini dönüştürmüş, hedefi özgürlüğe ulaşmak olan bir savaştır. Ancak hedefi ne olursa olsun savaşın mantığı aynıdır ve şiddet bu mantıktan dolayı onun içinde yer alır. Arendt'e göre şiddet her zaman bir kcyfilik öğesi içerdiği için şiddetin yer aldığı bir mücadelenin geleceği, bütün diğer insansal eylemlere oranla daha fazla önceden kestirilemez bir gelecektir. Arendt, politika kuramlarının genelliklc şiddeti neden konu edinmediklerini de şiddetin bu niteliğine dayanarak açıklar. Ona göre şiddetin keyfi bir nitelik tasıması, poutika kuramlarının onu gözardî etmesine • ŞMUetin poHka ıkşAyı Hannah Arendt / Çev Babadır Sına Şener / llctışım Yayınları / 443 s Hannah Arendt, 1927. sanlık Durumu / Geçmişle Gelecek Arasıncla /1 iannab Arcndl /Çev Bahadır Sına Settfr / ÎL'tışttn Yayınlurı / Totalitarizmin Kaynakları 1 Antisemitizm/ / iannah Arendt / Çev Babadır Sına Şener / lletıc fim Yayınları / 21 h Şiddet Uzerine/ Hannah Arendt / Çev Bulent Peker / fletiiim Yayınlaft / 107 \ Hannah Arendt. 1956. SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 400