06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

itrindekı Bireycilik/ Steven Lukes/ Çeviren: îsmail Serin/ Ark Yayınevi/ 166 s. Bireycilik kavramı diğerleri arasında herhangi bir kavram olmasa gerek: Bireyciliğin uzun serüvcnine baktığımızda, özellikle sanayi ve sanayi sonrası Batılı toplumlarda doğurduğu sonuçlar düşünüldüğünde, sözcüğün bir eşi daha olmadığını görüyoruz. Sözcüğün ülkemizin düşünsel söz dağarcığına ise 1950'lerden itibaren girdiğini görüyoruz. Ancak bireycilik sözcüğünün "birey", "birey olma", "bireyleşme", "bireysel", vbg. sözcüklerle birlikte son yıllarda toplumsal ve siyasal yaşamarruzda imlediği yer belli: "bireycilik" ön plana çıkartılmakta, insanJar "birey olmaya" özendirilmekte, "bireyleşme" düzeyi gelişmişlik düzeyiyle bir tutulmakta, "bireysel" değerler göklere çıkanlmakta. Bu karmakarışık bireyselleşme çabası içerisinde bir kavram olarak bireyciliğin soruşturulması gerekiyor. Gerekiyor, çünkü kimi kavramları ne olduklarına, nereden geldiklerine, daha iyi bir toplum için kendilerinden nasıl yararlanabileceğimize bakmaksızın yalnızca adlarından dolayı ya mahkum ediyor ya da başımıza taç ediyoruz. Bireycilik de böylesi bir kaygının sonucu. Steven Lukes ilk bölümde, bireyciliğin Batı düşüncesinde ilk defa belirdiği 1790'dan günümüze inceliyor. îkinci bölümde "özerklik", "mahremiyet", "kendini geliştirme" ve "sorumluluk" gibi bireycilik le ilintili temel kavramları açımlıyor. Üçüncü bölümde ise bireycilik ile onun başlıca idealleri olan özgürlük ve eşitlik arasındaki çatışmaya odaklanarak ahlaki ve siyasi bir bireycilik için tutarlı, tutarlı olduğu kadar da değerli bir çerçeve sunuyor. Postmodernizm ve Sinema/ Derleyen ve Çeviren. Sabri BüyükdüvenciSemire Ruken Öztürk/ Bilim ve Sanat Yayınlart/Ark Kitapları/U8s. Anlatının gizemli ve puslu yollannda postmodern'i beyazperdede arayan metinler. Temel Içgüdü'den Ucuz Roman'a, Oyuncu'dan Fassbinder'in filmlerine uzanan bir öykü. Postmodernizm ve sinema arasındaki yeni tarihli bir aşk... Neden mi? Çünkü Postmodern, görsel ve sinemasal bir çağın adı. Estetik, Ruhbilim, Dinsel tnanç Üzerine Dersler ve Söyleşiler/ Ludtvıg Wıttgenstein/ Derleyen: CyrilBarrett/ Çeviren: A. Baki Güçlü/ Bilim ve Sanat Yaytnları/ 117 s. Bu kitaba dair söylenmesi gereken ilk şey, kitapta bulunan hiçbir şeyi Wittgenstein'in kendisinin yazmamış olduğudur. Burada yayımlanan notların hiçbiri Wittgenstein'in kendi özel ders notları değil; üstüne üstlük öğrencilerince tutulan bu notları Wittgenstein ne görmüş, ne denetlemiştir. Bu notların en azından elinizdeki metindeki biçimleriyle yayımlanmalarına Wittgenstein ne derdi, böyle bir çalışmayı onaylarmıydı yoksa onaylamazmıydı burası bile kuşkulu. Gelgelelim, Wittgenstein'in yayımlanmış başka yazılarında ancak bölük pörçük değindiği kimi önemli konuları yakından ilgilendirdiğinden, bir süredir orada burada belli kişiler arasında kendi başlarına dolaşıp duracaklarına, bu notları tutan yazarların da onaylayacağı bir düzende yayımlamanın en iyisi olacağı düşünüldü"diyor sunuş yazısında Cyril Barret. 1938 yazında Cambridge'deki özel dersliklerde verSAYFA 18 ilen derslerin notları Estetik Üzerine Dersler adıyla kitaplaştırılmış. Bir Devrimin Kaderi SSCB 19171937/ VictorSerge/ Çeviren: Metın Cengiz/ Pencere Yayınlan/ 218 s. Siyasi düzende Sovyetler, sendikalar, kooperatifler, komünist parti birlikte kayboldular. Bunlardan geriye oldukça pahalı ve can sıkıcı tabelalardan, kırtasiSSCB 1*17 193: yeci memurlar ordusundan, laflardan başka bir nesne kalmadı. Sovyetlerin seçimlerinde, müzik başta, eller oy birliğiyle havaya kalkmış olarak, topluca oy verilecek; ya da oylama iş saati içinde, fabrikada bütün kapdar kapalı halde yapılacaktı. Bunlan kimin seçtiğini hiç kimse bilmiyor, bununla hiç kimse ilgilenmiyor. Sendika aidatları alıyor, bunlan aktif elemanlar arasında paylaştınyorlar, yani yazlıkta oturanlar ve tiyatrolar için ayrıcalıklı biletler edinme düzenine uygun düşünce sahipleri fabrikada kalabalık bir bürokrasi oluşturuyorlar. Gösteri Toplumu ve Yorumlar/ Guy Debord/ Çevirenler: Aysetı EkmekçtOksan Taşkent/Aynntt Yayınlan/ 199 s Yaşamını medyatik uygarlığın ötesinde, herkesten uzakta ve föösteri gizlice tamamlamış olan Guy lot^uırm Debord, XX. yüzyılın ikinci yarısının en önemli şahsiyetlerinden ve kâhinlerinden biridir. Gösteriye katılmayı reddeden bir radikal entelektüeldir. Gösteri Toplumu adlı kitabı yıkıcı olduğu kadar tarihe de direnebilmiş bir eserdir. 70'lerde yayımlandığmda "aşırı" tezleri nedeniyle "şok" yaratmış, 80'lerde ise hayatın doğruladığı bir metin olarak kabul görmüştür. Egemenliğini tüm dünyada çoktan kurmuş ve gündelik dile geçirmiş olan gösteri toplumunu ilk kez tanımlayan ve adlandıran Debord, kapitalist iktisadın ve meta dolaşımının uzantısı olarak nitelendirdiği gösteri egemenliğinin, sözümona sosyalist ülkelerde de var olduğunu; dünyanın yeniden tek bir pazar haline geleceğini ve bürokratik iktidarların da Amerikan tipi gösterinin hâkimiyeti altına gireceğini söylemiştir. Gösteri Toplumu'nda tek kelimcyi bile dcğiştirme gereğini duymadan yıllar sonra kaleme aldığı Gösteri Toplumu Üzerine Yorumlar'da mafya, terörizm, polis devleti gibi olguların nasıl gösterinin bir parçası haline geldiklerini sergiler. Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür, sahteleşir. Tüm dünya aynı gösterinin sahnesidir artık; hepimiz aynı gösterinin oyuncusu ve seyircisi oluruz. Tarihsel bilgiyi yok etmek, özgünlük görünümü altında sansürü genelleştirmek, gösterinin vazgeçilmez ikizi olan terörizme girişmek, doğruyu bir yanlışlık an'ı yapmak, öznelliği silmek... gösteri toplumunun söylemini oluşturur. Bu umutsuzluk kitabı, hapishane halindeki bir dünyada yaşadığımızı gözlerimizin önüne serer. Antikçağdan günümüze, zaman kavramından mekân kavramına, şehirciükten turizme ve kültürel tüketim soytarılığına kadar her alana uzanan gösteri toplumunun labirentleri arasındaki yolcuJuk kitabın ortalannda giderek dehşete dönüşür: Çıkış yoktur! (...) Yeni bir devrim ancak, yabancılaşmalarının 'bilinci'ne varmış özgür işçilerin iktidarı olan özerk işçi konseylerinin demokratik ve devletkarşıtı örgütlülükleri sayesinde gerçekleşecektir; bürokratik olması ve işçi sınıfından kopması kaçınılmaz olan bir parti sayesinde değil. Sartre'ın 'durum' kavramından, Lefebvre'in "Gündelik Hayat Eleşti risi" adlı kitabından ve Lukacs'ın öznenesne diyalektiği ve "şeyleşme" kavrayışından yola çıkan Debord, gündelik hayatı, sanatsal ve pratik durumlar oluşturarak, bilinçli olarak düzenlenen "oyun" biçimleri içindeki özgür eylemlerle dönüştürmeyi tasarlamıştır. Debord karamsardır! Karamsarlığın doruğunda yaşayan tüm devrimciler gibi gerçekçidir de... hakikati söyler! Atatürk'ün Başarısız Demokrasi DevrimiSerbest Cumhuriyet Fırkası/ Prof. Dr. Çettn Yetkın/ Toplumsal Dönüşüm Yayınlan/ 303 s. Serbest Cumhuriyet Fırkası, Atatürk'ün eseriydi. Partinin kurulmasını isteyen, planlayan, ilkelerini ve amaçlarını belirleyen parasal destek sağlayan, en yakınlarını ve en çok güvendiği kimseleri partinin yönetiminde görevlendiren Atatürk idi. Ne var ki, parti ancak üçbuçuk ay yaşayabildi. Yöneticileri, partilerini kapatmak zorunda kaldılar. Serbest Cumhuriyet Fırkası olayının arkasındaki gerçek neydi? Neden kuruldu ve kapatıldı? Genellikle öne sürüldüğü gibi "irticaa alet"mi oldu, yoksa halkımızın özgürlük ve demokrasi aşkının bayraktarlığını mı yaptı? Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir de niçin komünistlikle suçlandı? Atatürk devrimleri ve çağdaşlaşma girişimleri içindeki yeri neydi? Atatürk, bir muhalefet partisinin varhğını neden "Cumhuriyet esaslarından" saymıştı? Ama nasıl olmuştu da Atatürk'ün Serbest Cumhuriyet Fırkası'na verdiği desteği sürdürmesi durumunda onun "vatana ihanet" ile suçlanacağı açıklanabilmişti? Bu kitapta bu sorulann yanıtlarını bulacaksınız. Söylev "Nutuk"/ Mustafa Kemal Atatürk/ Yayına Hazırlayan Dil Derneği/ Kurtuluş Yayınlan/ 350 s. "Söylev, Atatürk'ün kendi deyimiyle, 9 yıllık bir dönemin tarihçesidir. Görünürde onun 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışıyla başlamakta ise de Kurtuluş Savaşı'na yol açan olaylar, 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasına dayandırıldığı için asıl başlangıç oradadır. Gene kendi değerlendirmesine göre Atatürk, Söylev'iyle, "Ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalışmıştır." "Türk Dil Kurumu'nun 1983 yılında çıkartılan bir yasa ile eski işlevini sürdüremez duruma gelmesi karşısında, dil çalışmalarını Atatürk"ün belirlediği doğrultuda yönlendirebilmek için 1987'de kurulan Dil Derneği, 10 yaşına girdiğinde 1997'yi "Söylev Yılı" ilan etmeyi kararlaştırdı. Kamuoyuna yapdan bu çağrının olumlu karşılanması sonucunda değişik kuruluşların temsilcileriyle yapılan toplantüarda, yıl boyunca yurt düzeyinde bir dizi etkinliklerde bulunulması programlaştırıldı." "tki Gözüm Ayşe"Sabahattin Ali'nin Özel Mektupları/ Hazırlayan: Ayşe Sttkt llhanDoğan Akın/ Bılgi Yayınevi/ 319 s. "Bu çalışma, kuşkusuz ortak bir çabanın ürünü. Benim yaptığım olsa olsa, Sabahattin Ali ile ilgili bazı tartışmalan da ekleyerek, bu ortak çabayı bir araya getirmek... En büyük çaba, dipdiri hafızası ve bitmek bilmeyen enerjisi ile eski yazıyla yazılmış mektupları yeni harflere çeviren Ayşe Sıtkı îlhan'a ait. Yardımları olmasaydı, Sabahattin Ali'nin hepsi birer belge niteliği taşıyan mektupları yayımlanamazdı. Sabahattin Ali ile ilgili görüş ve anılarını aktaran, bazı noktalara dikkatimi çeken M. Ali Aybar, Prof. Dr. Macit Gökberk, Zahide Gökberk, Prof. Dr. Cahit Arf, Halide Arf, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, Prof. Dr. Aydın Aybay, Doç. Dr. Yalçın Küçük ve gazeteciyazar Erbil Tuşalp ile katkılan için arkadaşlarım Güneş Gürson ve Sertuğ Çiçek'e teşekkür borçluyum. Rıza Ezer fotoğraflarıyla çalışmaya CUMHURİYET KİTAP SAYI 400
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle