Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
luk vcren 'değişim'inin öyküsü. Üniversitedeki parlak geleceğini MASALC elinin tersiyle iten Saül, yoksa yazgısını Amazon ormanlarında soyu tükenmekte olan ilkel bir kabileyle mi birleştirmiştir? Machiguenga kabilesinin herkesten sır gibi sakladığı Masalcı, Saul mudur yoksa? Kendini Floransa'ya, Dante'nin, Leonardo'nun, Boticelli'nin dünyasına atan Perulu bir aydın, bir sanat galerisinde rastladığı bir fotoğraftan yola çıkarak, eski arkadaşı Saül'un izini sürecektir. Bir yönüyle Dostoyevski'nin Budala'sındaki Prens Mışkin'i, bir yönüyle Kafka romanlarından hrlamış bir kişiliği anımsatan Saül, Mario Vargas Llosa'nın bugüne kadar yarattığı en çarpıcı, en olağandışı karaktcrlcrden biridir. Kent ve Köpekler, Üveyanneye Ovgü, Yeşil Ev, Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu, Julia Teyze, Palomino Molero'yu Kim Oldürdü?, Mayta'nın Öyküsü, And Dağlan'nda Terör gibi romanlarında modern dünyanın toplumsal ve ruhsal haritasını çıkaran Vargas Llosa, Masalcı'da, yitirdiğimiz bir dünyaya, kökenlerimizin dünyasına götürüyor okuru. Maıtf> Kalbimin Uçurtmaları Yaralıdır Şimdi/ Hüseyin Elçı/ Kora Yayın/ S6 s. Hüseyin Elçi, 1965 TunceliMazgirt doğumlu. Kitapta yer alan şiirlerin bir kısmı daha önce; Ayrım Şiir, Berfin Bahar, Gerçck Sanat, Güney (Almanya), Insancıl, Kopuş, Oğretmen Dünyası, Tavır, YabaÖykü gibi dergilerde yayımlandı. tlk şiir kitabı "Yüreğimin Ezgisine Çığlık Düşünce" (Sun Yayıncılık) Aralık '91'de yayımlanmıştı. Yeşil Paprikalar Ülkesinde Doruklara Ağıtlar/ HayJar O^ur/ BerjınYayınlan/ 112 s. "Anımsama, düş ve arama yazıları... "Öykü"nün kırıldığı, şiirin başladığı nokta... Ekseni acı, sorgulayışı acı... Düşkırıklığı, özlem ve bun..., ama, dramatik değil, sözcüğün öbür anlamında da. Çünkü, bu bir öyküsüz öykü; yani leke tekniği. Içeriğindeki bütün çırpınmalara, dalgalanmalara karşın yoğun bir yazınsalı arama çabası. Dağlı, yani yabanıl, yani egzotik, yani biraz aykırı (!) olan; ama ince! Ne olursa olsun "gerçek yaşam öykülcri"... Yerelin sıcaklığı, kıvrandırıcı sıcaklığı... sarsan." diyor Muammcr Karadaş. Aşkın Gayri Resmi Tarihi/ Özgiin E Bulııt/ Berfin Yayınları/ 64 t "Bu kitaptaki şiirlerde, öncelikle tek bir insandan yola çıkıyorum. Yani kendimden... Kendi öfkemi, umudumu, aşkımı, hüznümü işliyorum. Giderek, buna toplumsal bir kimlik yüklüyorum. Benim yaşadıklarım elbcttc ki toplumsal bir birlikteliğin izdüşümleri. Daha sonra, bu izdüşümleri koca bir ülkeye yaymaya çalışıyorum. Tüm bunları yapmaya çalışırken; güncelin yanına dünü koyarak, geleccğe taşan bir şiir çatısı oluşturmaya çabaİıyorum... Yani, sözcüklerin zamanla savaştığı, dönem dönem de seviştiği bir atmosferin şiirleri bunlar... Şiirleri oluştururken, sadece ve sadece kendi vicdanımın sesini dinledim. Bıınun aynı zamanda ahlaki bir tavır olduğuna da inanıyorum. Bu şairin vicdanının, escn rüzgârdan ctkilenmcmcsi gibi bir düşünceyi ısrarla savunuyorum. Bu nedenle kliklere yaslanmıyorum... Eğer böyle şair olunuyorsa (ya da olunacaksa) bunu kabul etmiyorum. Bir şair şiir yazmalı ve göğsünü gere gere, 'ben şairim' diyebilmeli." diyor Ozgün E. Bulııt Saydam/ Cumhur Orancı/ Telos Yayıncılık/ 1 ?/ v "Bir akşam ki,o gece Murat ölecektir, Naciye Anne, yetimhanedeki bütün çocukları, her akşam olduğu giCUMHURİYET KİTAP SAYI 344 bi yemekhaneye toplamış, onlara Istanbul denilen kocaman bir şehri anlatmıştı: tstanbul, ortasından deniz geçen bir şehirdi. Şehrin bir tarafında Bizans Imparatorluğu denilen küçük bir devletçik, bir tarafında da, dünya üzerindeki bütün günahkârların mekânı olan Kâfirland vardı. Ve hiç kimse tarafından yönetilmeyen, belki de tariliin tek özgürlükler diyarıydı burası... Kâfirland'da, deniz kıyısında, çok büyük, ama çok çok büyük bir cami vardı. Oyle bir camiydi ki bu, kubbesi göğe kadar yükseliyor, minareleri ise ta Ay'a kadar uzanıyordu. Zamanla, bu cami bir yetimhaneye dönüştürülmüştü. Ancak, bu yetimhanede, sadece ve sadece hilkat garibesi çocuklar barınıyordu: Kalpleri, karaciğerleri dışarıda doğmuş çocuklar, kafalan kaktüs gibi doğmuş çocuklar, sadece güneş enerjisiyle beslenen ve sırtlarında güneş ışınlarını toplayan biyolojik panellerle doğmuş çocuklar... Ve bu çocukların arasında, hilkat garibesi olmayan tek bir çocuk vardı. O da Türkler'in soyundan gelen ve bir gün dünyanın lideri olacak çocuktu. Adı da Sultan X. Murat'tı." Olmayan ülkelere, bilinmeycn yönlere, hayali otobüslere yapılan düş yolculuklarına meraklı gezginlerdenseniz, şu an elimizde tutmakta olduğumuz kitabın "Yolcu Bilgileri" bölümünü dikkatle okuyunuz; hakkınızdaki bilgileri kontrol ediniz. Kitap, sarsıntılı, rahatsız edici, soluksuz, molasız, ömrünüzce sürecek keyifli bir yolculuk sunuyor size... Sürgünde Bir KovboyI jcan Yvanc/ Çcvırcn. Mchmet Keskinoğlu/ Telos Yayıncılık/ 124 s. Uçü kız, üçii crkek olmak üzere toplam altı kardeşini öldüren acımasız Boone'dan öç almak istemeyen kovboy Sam'in çarpıcı, şiirsel öyküsü. Sam, korkak olduğundan değil, dini bütün biri olduğu, insanları sevdigi, şiddetten nefret ettiği için öç almak istememektedir. Başta şerif ve rahip olmak üzere çevresinin baskı ve dırdırından kurtulmak için Boone'un peşine düşmeye razı olur, ama onunla konuşmak, "birine sevgi ve anlayışla yaklaşırsak, onun da bizim kadar iyi olabileceği"ni kanıtlamak amacıyla. Sam, dünyada en çok sevdiği varlıkla, kısrağı Lola'yla yola çıkar. Lola, Sam'in Kosinante'si ve Dulcine'sidir. Dert ortağı, gönül yoldaşıdır. Birlikte, olağanüstü bir serüvene atılırlar. Boone'u bulmak için, koca bir çölü, bitiminde cennete ulaşacağı varsayılan, kendisi korkunç bir cehennem olan Kaplumbağalar Çölü'nü geçeceklerdir. Peki, Sam ve Lola, hcdeflerine varabilecekler mi? Yoksa, ölüm, hüzünlü bir türkünün ıslıkla çalınan ezgisi kılığında kol gezmeyi sürdürecek mi? Kitabın el yazması, 1969 yılında Dcl Duca Odülü'nü kazanmıştı. Maşenka/ Vladtmır Nahokov/ Çeviren: Esra Eirkan/ Telos Yayıncıltk/ 7 35 v. Maşenka... O kadın... 190()'lü yılların ilk çeyreği. Berlin'de bir pansiyon. Çaresiz ve yurt özleıııiylc dolu göçmen Ruslar'ın buluştuğu bir mekân. Topluca yaşanan bu kapana sıkışmışlık duygusundan, geçici dc olsa, bir kişi kurtarıyor kendisini: Düşsel bir ilk aşkı anımsayarak... Bir başkası, karısını, Maşenka'yı bckliyor... Hem de nasıl! Ve yaşlı bir şair ölümle pençeleşiyor. Başkaları da var pansiyonda, Maşenka'nın beklendiği dört günlük sürc izleğinde tanışacağınız. Aynı süre içinde, roman başkişisi, Maşenka'yla geçirdiği düşsel günlerin içinde gezdiriyor okuru... "Maşenka", Nabokov'un "Lolita"dan "Ada"ya kadın kahramanlarının özelliklerini bünyesinde topluyor; onların habcrcisi. Şiir ve ironi, ancak büyük yazarların harcı olan bir biçimdc buluşturuluyor romanda. Fesat/ Paul Nızan/ Çeviren: Özdemir tnce/ Telos Yayıncıltk/ 248 s Her kuşagın gençleri yaşlanıyor bir gün, ama "gençlik" hiçbir zaman yaşlanmıyor. Babalar ve oğullar, anneler ve kızlar birbirlerini pek beğenmeseler de, taraflar, kendilerinin ve herkesin genç liğini yaşamıştır. "Ben de yirmi yaşımda oldum, yirmili yaşların hayatın en güzel çağı olduğunu ileri sürenlerin alnını karışlarım" diye yazan Paul Nizan'ın "Fesat "ından daha kavrayıcı bir gençlik romanı yazılmamıştır denilebilir. Bu sarsıcı romanı okuyunca, bütün kahranıanlarının adını çevrenizdcki insanların adlaııyla kolayca değiştirebilirsiniz. "Fesat" işte bu ölçüde evrensel boyutlu bir roman. Gençler pek ender sözünü etseler de, sözünü etmekten utansalar da, ölümü herkesten fazla ve sabırla düşünürler ve canları istedigi zaman, kendi sınıflarının sıcak bagrına kolayca dönme şansına sahip olan bazı delikanhlar, kendi kişisel bunalımlarının çözümünü 'Devrim'in gerekçesi yapabilirler. 1938 Interiallie Odülü'nü alan "Fesat", "mesaj" adına biçim, üslup, mizah ve şiirden ödün vermcyen, yazınsal gereklilikleri titizlikle uygulayan, "toplumcugerçekçi" romanın scçkin örneklerindendir. Mağara Arkadaşları/ Ayfer Tunç/ Yapı KreJı Yayınları/ 164 s Aşkın, yalnızlığı, ölümün gerçeği; sevincin, yaşamın, insanın öyküsü; hem kısacık, hem de bir ömür kadar uzun olsa da, yazılan, okunan, yaşanan her an bir başka sevinç, yeni bir öykü...Ayfer Tunç, 1964'te Adapazarı'nda doğdu. îstanbul Erenköy Kız Lisesi'ni ve Istanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Edebiyat üzerine ilk yazılannı 1983 yılından itibaren çeşitli dergilerde yayınlattı. 1989 yılında Cumhuriyet gazctesinin düzenlediği Yunus Nadi Üykü Armağanı'na katıldı, "Saklı" adlı öyküsüyle birincilik ödülü aldı. Aynı yıl Saklı adlı hikâye kitabı Cem Yayınları tarafından yayımlandı. 1992 yılında ilk romanı Kapak Kızı Simavi Yayınları'ndan çıktı. Sokak dcrgisinde, Güneş gazetesinin çeşitli birimlerinde çalıştı. 1995 yılında bir gazetecilik çalışması olan Ikiyüzlü Cinsellik adlı kitabı Altın Kitaplar tarafından yayımlandı.Mağara Arkadaşları, ayrı dünyaları, ayrı yüzleri, apayrı aşkları, gerçeği ve ölümü buluşttıran öykülerden oluşuyor. Kitaptaki Oyküler: Mağara Arkadaşları, Ses Tutsağı, Cinnet Bahçesi, Gençlik Sabah Çiyidir, Küçük Kuyu, Siz ve Şakalarınız, Aftfranga thtiyar ve Ara Renkler Grubu. Mekânın Poetikası/ Gaston Bac helard/ Çeviren. Aykııt Derman/ CumbckrlanJ Kesit Yayıncılık/ 264 s Mekânın "Gerçekten de çok basit imgeleri, Puelikası mutluluk mekânı'nın imgelerini incelemek istiyoruz. Araştırmalarımıza, bu yönelim çerçevesi içinde mekânseverlik adı verilcbilir. Bu araştırmalar, sahip olduğumuz mekânların, rakip güçlere karşı savunduğumuz mekânların, sevdiğimiz mekânların insansal değerini belirlemeyi amaçlıyor. (...) Şairleri okusalardı, filozoflar ne çok şcy öğrenirlerdi." Bachelard, "düş kuran büincin", sahip olduğu yaratıcılık dolayısıyla bir köken, bir başlangıç, konumu kazandı ğını savunuyor; imgelemi insan cio^asmın temcl pücii olarak kabul ediyor. Ote yandan, şiirselliğin varlıkbilimini ruhbilim ve ruhçözümleme gibi nedenselliğe sahip öğretilerin hiçbir zaman bclirleyemeycceğini öne sürerek, şiirsel imgeyi kendi varlığı içinde ele almayı öneriyor; bazı şiirleri izleyerek bir ruhfenomenolojisi ve düşfenomenolojisi kuruyor. Bachelard'ın olağanüstü zengin, şiir lezzetine ve inceliğine sahip bu kitabı, binbir çeşit imgeyi "okumaya" bir davet. Yazarın dediği gibi: "Şairlere kulak vermek gerekir." SAYFA 17