Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nedir bir yaprak, biliyorum, ya da taç yaprağı, kozalak, çiçek dalı, ve nisan ayında nasıl değişirsiniz ya da aralık'da Benim size merakımın yanıtsız kalmasına karşın, üzerinize eğiliyorum, bazılarınız için başımı geri çekmek gerekiyor. Hepinizin bende bir adı var: Çınar, dulavratotu ve papatya süpürge otu, ardıç, ökse otu ve unutma beni, fakat benim adım yok hiçbirinizde. Yolculuğumuz ortak. Ortak gezilerde insanlar birbirleriyle konuşur, hiç olmazsa görüş alış verişinde bulunur havalann nasıl gittiği konusunda ya da bir rüzgâr gibi geçip gittiğimiz istasyonlar hakkında. Konuşacağımız konular az değil, ortak çok şeyimiz var. Aynı yıldız aydmlatıyor yolumuzu. Aynı yasalarla fırlatıyoruz gölgelerimizi. Kendimize göre öğreniyoruz bir şeyleri, bunda bile benzer olduğumuzu bilmiyoruz. Açıklayabildiğim kadar açıklayacağım, fakat önce sor, gözlerimizle görmemiz ne demek, neden çarpıyor bir yürek göğsümde neden köklerim yok benim Sorulmamış soruları nasıl yanıtlamalı, aynca kendimizi bir yere ulaştıran biri de değilsek Yosunlar, ağaçlar, kırlar ve sazlıklar, sizlere ne söylesem, sizlerin dinlemediği monolog oluyor Sizinle konuşmak zorunlu ve imkânsız. Bu yaşamdaki hızdır asla ertelenemeyen. (Arkusz nr:5 Mayıs 1995) (Çeviren: Özkan Mert) GÖSTERt Rastlantı başlıyor numaralarına. Küçük bir el hareketiyle bir kadeh konyak çıkıyor ortaya Ve Henry'yi oturtuyor kadehin başına. Ben de bistroya girince, dona kalıyorum olduğum yerde. Henry ise Agnes'in kocasının kardeşinden başka birisi değil, Agnes de bizim Sophie Teyze'nin kayınçosuyla akraba. Meğer aynı kişiymiş ikimizin de büyük büyükbabası. Rastlantının elinde açılıp saçılıyor uzay, yayılıp toplanıyor. Bir mendil oluyor masa örtüsü. Bil bakalım kime rastladım Kanada'da, aklına gelir miydi, bunca yıl sonra. Ben onu öldü sanıyordum, bir de baktım kurulmuş bir Mercedese. Atina'ya giden uçakta. tokyo'da bir stadyumda. Rastlantı bir çiçek dürbünü döndüröyor elinde. Renkli milyarlarca cam parçası. Birden Jack'ın kadehi Jill'inkine çarpmaz mı! Olacak iş mi, hem de bu otelde. Dönünce, ne göreyimJill'in ta kendisi! Bir asansörde yüzyüze. Bir oyuncakçı dükkânında Maple'la Pine'ın köşcsinde. Rastlantı bir pelerine sannmış. Bir şeyler kaybolup yeniden bulunuyor içinde. Nasılsa ayağım takıldı ona. Eğilip aldım yerden. Bir bakışta tanıdım, bir kaşık o çalıntı takımdan O bilezik olmasaydı, Alexandra'yı da asla tanıyamazdım. Saat mi? O da Potterville'de ortaya çıkmış. Rastlantı gözlerini dikiyor gözlerimizin içine. Başımız ağırlaşıyor. Kapanır gibi oluyor gözkapaklanmız. Hem gülmek istiyoruz, hem de ağlamak, lnanılır gibi değil. Dördüncü sınıfın dersliğinden o transatlantığc. Bunun bir anlamı olmalı. Cehenneme gidip gelirken yan yolda karşılaşıyoruz sanki eve giderken. Şu dünya ne küçük! diye bağırmak geliyor içimizden. Nerdeyse kucaklayabilirsiniz onu! Bir an için, yüzümüz pınl pınl ve aldatıcı, mutluluk doluyor içimiz. (Çeviren: Cevat Çapan) BERDUŞ Paris'te, akşama kadar sabah gibi bir günde, Paris'in şuParis'in bu (kurtarın beni şu çılgın betimlemelerden) taş bir katedralin (taştan yapılmış, değil de, lavtayla çalınmış bir katedralin) bahçesinde, bir berduş, bir dinsiz bir keşiş, bir muhalif, bir şovalye heykeli gibi yere serilmiş uyuyor. Eskiden bir şeye sahip olmuşsa, yitirmiş, yitirdiği için de, artık aramıyor. Galya'nın fethinden alacağı var hâlâ, asker aylığısineye çekmiş bunu, aldırmıyor. On beşinci yüzyılda, Isa'nın solundaki hirsız yerine poz verdiği için de hiç para vermemişlerunutmuş bütün bunlan, hiçbir beklentisi yok. Mahallenin köpeklerini tarayarak kazanıyor kırmızı şarabının parasını. Bir düşler yaratıcısının havası var uyuyuşunda, gür sakalı güneşe tırmanıyor. Külrengi canavarlar (yani buldogmanlar, zebanifiller, hipopatatlar, timsahteler, gergindamlar, cümle allegro vivace gotik hayvanat) bütün bu taştan heykeller canlanıp ne sana, ne bana, ne basiretli Petrus'a, ne gayretkeş Mikail'e, ne girişken Havva'ya, ne de Barbara'yla Ciaire'e göstermeyecekleri bir merakla onu inceliyorlar. (Çeviren: Cevat Çapan) fÇAĞDAŞ YAYINLARI D Ü N Y A Y I D E C İ Ş T İ I M E K İ S T E Y E N L £ R E , K İ T A P İLHAN SELÇUK İLHAN SELÇUK duvarın üstündeki Osmanlı'da Avrupa Finans Kapitali Osmanlı mali tarihçilerinin göremedikleri.. Prof. Dr. Haydar Kazgan Avrupa finans kapitalinin doğuşu, gelişimi ve Osmanlı İmparatorluğu'na getirdiği etkiler. Prof. Dr. Haydar Kazgan'dan tarihsel maddecilik 3. BASI yöntemiyle Osmanh'nın son 150 yılının mali tarihine objektif bir bakış. DUVARIN ÜSTÜNDEKİ TİLKİ 3. Bası Çıktı! 230.000TL. (KDViçinde) Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlulstanbul Tel:512 05 05 Y A P I K R E D 1 Y A Y I N L A R I Galalasaray 8 0 0 5 0 Isıanbul l c l (0212) 293 0 8 2 4 ( 4haı) l a x (0212) 293 0 7 2 3