Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sabah ışıgıyla, Boğaz kıyısında uyanmak. înce belli çay bardağında tavşan kanı çayı içmek. lstinye'de ayakkabı boyatmak. Bindiği bir takside, şoföre yolları tarif etmek. Izgara lüfer, kalkan tava yemek. Yeniköy'de, Emirgan'da, Beyazıt Çınaraltı'nda, Asmalımescit'te eski günlcri anmak. Evet, tstanbul'da yaşanıaktan mutlııydu Abidin. Buaradagerçekleştirdi ler, Yaşar Kcmal ve o, Yüzler üzerine konuşmaları. Abidin, o sıralar, ycni yüzlerc yönelmişti. Birbiri içine geçmiş, birbirini doğuran, dolayısıyla birbirine benzeyen yüzler, kalabalık yüzlcr çiziyordu. Kişilikleri olmayan, yalnızca çizginin scrüvenini taşıyan yüzler. Yaşar Kemal ıle Yüzler üzerine konuştular Boğaz kıyısında, 1992 yılınm yazında. "Ne çok insan yüzü gördük bir ömür boyu, bre Yaşar!..." diye başlar Abidin söze. "Çukurova'dan başlayarak, ne çok insan!..." diye sürdürür Yaşar Kemal, "Çukurova her zaman bir Babil Kulesi'ydi. Oraya Toroslar'dan, Orta Anadolu'dan, Mezopotamya'dan, Doğu Anadolu'dan nc çok insan ecliyordu... Kale Kapısı'nı, Yeni Istasyon'un önündeki alanı, tarlaları, Akdeniz kıyılarını anımsıyor musunuz? Uzatmayagerekyok..." Hayır, uzatmaya gerek vardır. Özellikle ardında altmış yılı aşan bir serüven bırakmış, o altmış yıl içinde nice acılar, ayrılıfclar, sürgünler, mahpuslar, çöküşlcr yaşanmışsa. Evet, uzatmak gerektir, çünkü bu son yarım yüz yıl, o yarım yüzyılın insanları, onların yüzleri, gözleri, kafaları, kafalannın içleri ve yürekleri ve yüreklerinin portreleri darmadağınık depdeğişik, hüzünlü,acılıvekarmakanşıktır. • Yaşar Kemal, sanki beni yanıtlar gibi, şöyle der bir yerde: "Ne var ki insa na ulaşabilmek için yürütülen her çabanın bizim başımız üstünde yeri olmalı. Her çaba, yanlış bile olsa, bir katkıdır." Abidin ise, konuşmanın sonlarına doğru "iki Osmanh dizesi" diye nitelediği şu beyiti anar: " Bunlar onlar ki gelip gittiler Gelüben işbu cihanda nettiler" Bu sorunun yanıtı mıydı, Abidin'in yüz çizgilerinde aradığı, yoksa, onun yüzleri, bu sorunun kendisi miydi? Abidin'in binlerce resmini görmüş ve onlarla ilgili, bir o kadar da sözcük kaleme almış olan ben, kendimin sorduğu bu sorunun yanıtını bilemediğimiitirazediyorum. 3.)PERAPALAS Bu üç kitabın içinde en ilginci, kuşkusuz, Pera Palas'tır. Tümüyle kurgusal bir öykü oldugu ıçin. Bu uzun öykünün, kı.sa romanın ya da anlatının içinde kimler yoktur ki, Simplon Orient Express, Agatha C'.hristie ve onun ünlü hatiyesi I lercule Poirot, Komiser Hamdi Baba, Virgi nia (Wooll) ve Vanessa Stephen, Madam Despi na, Sultan Abdülhamid v.b. ama öykünün gerçek kahıamanı IVra Palas ve dünya köpek türleri içindeözelbiryeriolan tstanbul köpckleridir. Bir polis romanı paro disini andıran Pera Pa las, 1930'larıngerçeküstücü romanlarını hatırlatır. Özellikle de Abidin'in çok yakın dostları olan Aragon ve Soupault'nun o döncm anlatılarını. Ne var ki, kozmopolit bir kentte geçen, o kenti anlatan bu kozmopolit öykü, Fransızca yazıkhğı halde buram buram Istanbul kokar. Tüm gerçeküstü öğeler, kentin ve o kentte yaşayan, o kente yolu düşmüş insanların yaşamlarının gerçekliklerinidilegetirir, doyumsuzbirimgezenginliğiyle. Tümolağanüstücü olaylar, bu öykü de son derece doğal bir üslubun akışı içinde anlatılır. Pera Palas öldürülür. Hercule Poirot ve Hamdi Baba katilin izini sürerler. Çevrede fink atan jurnalciler Yıldız'a sürekli jurnal yazarlar. lstanbul sokaklannın gerçek efendisi ve Çiçek Pasajı rıın en devamlı müijterisiolan köpeklerise "Divanşiirinin o karmaşık veznıyle, aru/la havlar" ve korkunç olayı ögrendiklcri akşam bir dakikalık saygı duruşunda bulunurlar. ()yküye,Galata'nıngüzelleri,Galata'nın evleri, Kont Orloff vc sevgilisi Vanessa girerler. Yazlar sanki kentin bir yüzyıl sonu dökümünü yapmaktadır Bunun ıçin, ya onlarca ciltlik Balzac romanları yazmak gerekir, ya <.\A olağanüstuolanıntantastiköğelerini. Abidin'in ikinti yolu seçmiş olduğunu.söylemembilegereksiz. "()tellcr dü^ görür mü?" diye soruyor öyküsünün son bölümundc. Burada kendı sorusuna vermiş oldugu yanıtı değıl, (soru, bir okur olarak bana da yöneltildiği için) kendi yanıtımı yazacağım: Evet, oteller düş görür, eğer bir yazar çıkıp da otellerin de düş gö rebileeegini düşlerse. O zaman da koskoca anlı şanlı Pera Palas, Meşrutiyet Caddesi'nden palamarı alıp Marsilya'nın Canebiere rırıtımına çıma atabilir, Abidin'in öyküsünde olduğugibi. Abidin, ne yazık ki, Pera Palas'ı Türkçe^e kendisi çeviremeden.daha doğrusu Türkçe'de yeniden yazmadan aramızdan ayrıldı. Nevarki, PeraPalas'ı Abidin'in kaleminden çıktnış gibi okuyonız. Öyküyü dilimize çeviren Samih Rirat'ın bu başarısı, hem Abidin'i tanımasın dan, hem de Türkçe'nin tadını tuzu nu bilmesindcn kaynaklanıyor. işte size, iki elle ya/.ılmış üç kıtap. Sözcükler mi çizgilere eşlik ediyor, yoksa çizgiler mi sözciıklere? Bilmiyorum. Bildig^m, olağanüstü bir yazarın, aynı zamanda usta bir çizer oluşu. Ya datersi. Okuyıın vesiz karar verin. • S A YFA CUMHURİYET KİTAP SAYI 2 6 0