25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nasılolgunlaşarak? O.A.: Kitabın adını taşıyan bölüm "ikili ilişki"nin kendisiyle değil, (Kant'ın bir kavramını kullanırsak) "olanaklılık koşulları"yla ilgili. Söz konusu olan, ilişkiye girişmek, başlatmak, kurmak için kişinın kendfisinde gerçekleştirmesi gerekenler. "Boğazımızdadüğümlenen "ler bundan sonra gelir o koşullardan, gerçekleştiremediklerimizınolduğunuanladığımızda... ' C.K.: Ben de bunu söylemek istiyordum zaten. "O, işte" dediğimizde ne kadar zorlaşır: "Seni seviyorum" deroek. Hepsinden de öte, buna kendinİ hazırlaması insanın... Bunu anlattığınızı biliyorum, şair duyarlılığı ve yengeç tavrını da böylesine güzel bir anlatımla kullandığınız için söyledim. Oylekı, artıkyazmayabılırsın de yaşamının gerçekten anlamlı olması için yazmanı gerektirmeyecek artık, o işte /İşte, îçimizdeki çocuğun ezildîği, itildiği, öldürüldüğü bir çağda yaşarken; bir şair duyarlılığı ve yengeç tavrıyla yazarken siz, soruyorum: O ve mutluluk? DeKılşte O.A.: "Yaz! mak" ile "içimizdeki çocuk" ben bağlantıyı başka türlü kurardım: Yazar, zaten, içimizdekiçocuktur; yazdıklarımız da, ıçımızdeki çocuğu korumak, esirgemek, yazar tutmak için bizim yaptıklarımız... "Yengeç tavrı"na gelınce (şair duyarlılığını birinci soruda hallettik, herhalde), Hanı, anahatlarını bir dergide yayımladığım YENGEÇadlı metnin yazılışı sırasında geldi bunu biliyor muydun;yoksa, görünüyormu? Mutluluk Hanıac tek bir kez geçer ve anlamını belirler belirlenebileceği anlamı. C.K.: Yok, ben o metni okumadım... "Yengeç" tavrı derken benim gibi yengeç burcu olduğunuzu bildiğimden söyledim. Koyu bir yengeç olduğunuz görünüyor yani. Mutluluğu atlamadım tabii (s. 52), bu soruyu da bu yüzden sordum zaten. Mutluluk kitapta bir kere geçtiği için. "HayaJile Gcrçek ve Şıtrile Felsefe üzerine dağınık notlar" adlı 3. bölümde (ki ben hiç de dağınık bulmadım bu notları ama siz öyle koymuşsunuz adını) neyse bu bölümde: Bir şıır, ne denlı 'yapıntı' CUMHURİYET K İ T A P SAYI 208 yoktur; tam tersine, olursa olsun, yaşantı şiirin bir "misyonu" olarak gerçekse, yavarsa kı yoktur; şiipıntı olarak da bir o re "misyon" konakadar gerçektır dimaz, bu, hayal yorsunuz; yine aynı "misyonu"dur olbölümde: Şıır ılefelmayanı, gıderek, se/e, ıkısımn de buolamayanı, olamalunmadıg't bir yerde, buluşurlar diye ekliyacağı düşlemektır yorsunuz.'Şiir'e gerşiirin işi felsefenınçeklık misyonunu kı de: "îkisinın de yüklersek, "şiir ile bulunmadığV' ya felsefenin" buluştuda, işte, bulundukğu yer: Gerçekliktir l.ırı ver, orasıdır: diyebilir miyiz, diye 1 Iayal... Bir de, bisoruyor, diye düşüçımsel açıdan, "eğnüyorum... retılcme" ile "duzanlam" arasında O.A.: O 'notfark yapılamayan lar'ın "dağınıklı** Kelimelerin yerdir, felsdfe ile lığı", yazılış sıraşiirin buluştuklalarıyla yayımlakırılmalan ortaya yeni rı yer "gerçeklik" nışlarındandır. anlamlar çıkarır tıpkı hiç değil; ama, Hanfye "ck" olabitişmelerigibi. bılecekleri epey belki, gerçekleşesonra geldi altlıbilirlik. . "Neden" sorusunun ma bu tür gecikC.K.: Burada yanıtı olarak, miş kavramları yine aynı alıntıya sık sık yaşarım; dönerek soraca" sevgiden ", bir §ey gecikınce de, meğım: Şiir "yapınsöyler; sonra tinlerin sıralantı" olursa ve ya"sev/giden" yazarsanız, şantı, yapıntı olamaları dokunulmazdolayısıyla rak gerçekse; ikinci anlamı da elde dağınık nale gegerçekliğin misedersiniz." lir. Yani, eklemli yonu yok mubir metin değil, o dur? Bunu aynı " notlar en azından benim gözüm zamanda bir felsefeci olduğunuzu de dağılmış; toparlanması giiçleş bildiğimden soruyorum. miş, deyimler... Ama, hayır şıirin O.A.: Önceşu: Şiirherzamanya"gerçeklik misyonu" diye bir şeyi pıntıdır; yaşantı ise hiçbir zaman yapıntı değildir bu ilişkileri tersine çevirirsek: şiir gerçek yaşantı temeline sahipse, yapıntıdan gerçeğe geçer; yaşantıda şiirsel yapıntıaa dile gelişini bulursa, tek kişinin gerçeğinden yaşantıdan 'genel' insan gerçekliğine geçer. "Gerçekliğin misyonu "ndan hiçbir şey anlamıyorum. C.K.: Yazar, kalemı kendnıne sureklı başkaldıran kifidır diyor ve ekliyorsunuz: Yazar, en baştan, zamana aykırı düjen kışıdır Bir bağlamda yazar da sürekli kendisine başkaldıran kişi olmuyor mu? O.A.: Yazarınişizor.. 'notlar' böliimünün son parçasına sonradan dü|î şündüğüm l bir üçüncü(son) tümce, şu: "Demek ki yazar, en baştan kendi kendisine aykırı düşmüşkişidır." Bu, tabiı ki, "kendine başkaldırma" değil daha çok, kendinı kendi kendisine uygun hale getirme çabası kendıni kendi kendisine aykırı düşmüş bulan kişi neyapabılirki.kendini kendine uygunlaştırmaya, kendisiyle bağdaştırmaya çalışmaktan başka?.. C.K.: Yazılanlar: TaşkınlıkJarımızmıdır? O.A.: Yazdıklarımıztaşmamataşkınlıklarımıza gem vurma çabalarıdır. Yoksa, taşıp gitmek, çok kolayolurdu... C.K.: Son iki soruyu birbirine bağlayarak soracağım o zaman: Yazar, bilinci ile yazryor ise kalemi bılıncı olmaz mı ? Ve kendisiyle barışık bir kişi dünyayla da barışıktır zaten. Enis Batur yazar: Tenım uzlaşmaun dunya ile der. Taşkınlıklarımıza gem vurma çabası bir gün bitemezmi? O.A.: Yazann "bilinç"i ile yazdığını sanmıyorum "Bılinç", biraz yıpranmış, biraz da içi boşalmış bir kavram. "Benlik" kavramını yeğlerim: Yazar "benliği" ile yazar ("ben/lik" diye 'kır', istersen...); her yazdığında bütün benliği varsa, yazardır. Kalem, elın değil, benlı;in uzantısıdır. Kendisiyle barışıkığa ulaşabilmiş kişi niye artık yazsın ki?... Bu, sonu gelmeyecek bir çabadır, ancak; gelirse de, "biter"se bu çaba, yazar da bitmiş demektir. • Haninm f Hani / Oruç Aruoba / Mttos yayınalık/90s. S AY F A 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle