Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Joseph Conrad'ın bir kitabında bulunan elyazması Yazın yayıldığı titrek ışıklann ülkelerinde beyaz birışıkla ağarıyorgün. Pencerenin pancurundan irkiltici bir yarık gün ışığı, kıyı boyunca göz kamaştıncı, ovada sıcak. Oysa ağzına kadar suyla dolu bir küp gibi dipsiz eski gece. Sınırsız izler beliriyor suda ve yüzleri yıldızlara donük sürüklenen sandallarda insanpuroylabelirtiyortembclzamanı. Uzaktaki burçlara doğru yükseliyor bulanık, külrcngi duman. Geçmişi dağıtıyor, adlandınyor, düzenliyor şimdiki zaman. Bir iki ılımlı, belirsiz gözlem dünya. Nehir o ilk nehir. Insan o ilk insan. Inancının özlediği (ama ateşinin zorlamadığı) o düşsel savunmasında yağmaladı günlerini ve savaşta öldürtmek için kendisini Buenos Aires'in hayaletlerinden bir ordu topladı. îşte, bahçeye bakan bir yatak odasında böyleöldüşehrineduyduğubağlılıktan. Bir yolculuk eğretilemesiyle duyuruldu bana ölümü ve ben hiç inanmadım buna. Ölüm konusunda hiçbir şey bilmeyen bir çocuktum; ölümsüzdüm; ve sonra günlerceonu aradım güneşsiz odalarda. Hançer Bir hançer duruyor çekmecede. Geçen yüzyılın sonuna doğru Toledo'da dövülmüş demiri. Luis Melian Lafinur vermiş babama, o da Uruguay'dan getirmiş. BiraraEvaristoCarriegoelinealmış buhançeri. Kim görse, nerdeyse bir süredir onu arıyormuş gibi, eline alıp oynamaktan alamıyor kendini. İnsanın eli istekle kavrayor beklenti içindeki kabzayı. O güçlü, edilgin bıçağın ağzı kolayca kayıyor kının içine. Hançerin kendisi ise bambaşka bir şeyin peşindc. Metal bir nesne olmaktan öte bir şey. Yapanlar çok belli bir amaç için tasarlayıp yapmışlar onu. Zamanla sınırlı olmayan bir biçimde, dün gece aynı hançer Tacuarembo'da bir adamı öldüren, aynı hançerlergöndermiş Sezar'ı ölüme. Amacı öldürmek o hançerin, anında kan dökmck. Bir yazı masasının çekmecesinde, müsveddeler ve mektuplar arasında, sürekli o yalın kaplan düşünü düşlüyor hançer, ve, onu kavrayan el, tuttuğu metal canlandığı için canlanıyor, her dokunuşunda hangi katil için yapıldığını duyarak. Bazen bir acıma duygusu yaratıyor bende. Bunca güç, bunca amaç, böylesine heyecansız, böylesine masum ve onurlu, ve yıllar geçip gidiyor boşuna. Camden, 1892 Kahve vcgazetelerin kokusu. Pazar ve pazar gününün sıkıntısı. Bu sabah, gözden geçirilmemiş sayfada, mutlu bir meslektaşın alegorik dizelcrine yerveren o kendini beğenmiş sütun. Yaşlı adam solgun, yüzü nerdeyse bembcyaz, yüzükoyun uzanmış derli toplu odasında yoksul bir adamın odası. Gereksiz yere yüzüne bakıyor o yorgun aynada, Artık şaşırmadan, o yüz ben'im, di yor. Beceriksiz bir clle dokunuyor kırışıksakalına.yıpranmış ağzına. Son uzak değil. Sesi açıklıyor: Nerdeyse gitmişim ben. Amahayatı ve onun görkemini sergiliyor şiiılerim. Walt Whitman'dım ben. Isidoro Acevedo Doğrusu hiçbir şey bilmiyorum onunla ilgili, yer adları ve tarihler dışındadiizenbazlıklar vc sözünden dönmelerbu yüzdcn belli bir duraksama vc scvccenliklc korudum onun son gününü, başkalarının tanık olduğu değil de, kendi yaşadığı günü; ve kendi hay atımı bir yana bırakıp onunkini yazmak istiyorumşimdi. Müzmin kumarbaz ve Buenos Aires batakhanelerinin gediklisi, Arroyo del Medio'nun doğru yakasında doğmuş, Alsina'nın hayranı, eski Batı mahallcsindeki pazarlarda yerli malı denetçisi, Üçüncü BölgePoIis Müfettişi. Vatani göreve çağrıldığında, Cepeda ve Pavon savaşlarıyla borsa apartmanlarında döğüşmüş,. Ama onun savaşlarıyla tüketmemeliyim sözü onlardan tümiiyle kendine özgü bir düş yaratmışken. Çünkü başkaları nasıl şiir yazarsa, dedem dcöylcbirdüşkurmuştu. Hastahk ciğerinikemirirken ve sanrılı ateşler kırıştırırken gün ün yüzünü, bir araya getirmiş belleğinin yanan belgelerını biçim vercbilmek için düşüne. Serrano Sokağı'ndaki evde olmuş bu o 1905 yazının sonuna doğru. Savaşın alacakaranlığına giren iki orduyla ilgiliydi düşü; komutanları, bayrakları, birlikleri birer birer saydı. "Şimdisubaylarsavaşplanlarınıinceliyorlar"dedi duyabileceğiniz bir sesle ve onları gürebilmek için yerinde doğruldu. Çayırın bir bölümü ilişti gözüne, piyadelerintutunabileceğiengebelibiralan ve süvari saldınsının püskürtülemeyeceği bir düzlük arıyor Gözcü Işık giriyor ve hatırlıyorum kim olduğumu; o orda. Bana adını söylemekle başhyor söze (artık belli ki) bu benim de adım. Yedi kere on yıldan fazla süren köleliğe dönüyorumyeniden. Hatırladıklarıyla yüz yüze getiriyor beni. Günlük sıkıntılarıyla, insanlık durumuyla. Emektar dadısıyım ben onun; ayaklarını yıkamamı istiyor. Aynalarda, maun eşyada, mağazalann camekanlannda beni gözetliyor. Bir kadın ya da bir başkası reddetmiş onu, acısını paylaşmam gerekiyor. Sevmediğim bir şiiri yazdırıyor şimdi bana. Şu demir leblebi AngloSakson dilini öğrenmeyi denememi istiyor. Ölmüş askerlcre, kendileriyle tek kelime konuşamayacağım insanlara hayranlık duymaya beni razıediyor. Merdivenin son basamağında yanımda hissediyorumonu. Adımlarımda onun adımlan,sesimdeonun sesi. En ince aynntısına kadar nefret ediyorum ondan. Nerdeyse hiçbir şey görmediğini söylemckten hoşnudum. Yuvarlak bir hücredeyim ve üstüme üstüme geliyorsınırsızduvar. Birbirimizi aldatmıyoruz, ama ikimiz de yalan söylüyoruz. Çok iyi tanıyoruz birbirimizi, ayrılmaz kardeşim, Suyu benim bardağımdan içiyorsun, midene indiriyorsun ekmeğimi. tntihar kapısı açık, ama din adamlarına görc, öteki dünyada ortaya çıkacak gölgeler arasında kendimi bekliyor olacağım ben. du. Ömrünün sonuna yaklaşmış bir insanın gerçekten tanıyamayacağı binlerce bildik yüzü çağırırak son bir kez asker topladı; eski fotoğrafîarda solmuş sakallı yüzler, Puente Alsina ve Cepeda savaşlarında kendi birlikleri yanında yaşamış ve ölmüş yüzler C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 4 1 SAYFA 19