17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ben söylenceyi sectim simdiden İlk öykülerini 1970 yıhndan itibaren dergilerde yayımlamaya başlayan Burhan Günel şimdiye kadar onu roman, dokuzu öykü, biri inceleme ve altısı çocuk kitabı olmak üzere yirmi altı kitap yayımlamış bir yazarımız. "Ateşi Seçtim" yazarın yirmi yedinci kitabı. Kitapta "Sesler ve Görüntüler" ve "Geçişler" anabaşlığı altında toplam on yedi öykü yer alıyor. Burhan Günel ile 27. kitabı "Ateşi Seçtim" üzerine konuştuk: • IIHANBÜYUKCEBECI j Yirmi yedinci kitabımzm adt, "Ateşi Seçtim" (*), ilgitıç bırad. | Neden ateşiseçtmiz? Yaşamım boyunca hep zor koşullarda, gölgesiz çorak yollarda yürüdüm Suyun özlemiyle, ateşlerden geçerek ılerledim. Bireysel koşullarımınyanısıra 1950'lerdenberi ülkemin koşulları da beni insan olarak aydın olarak, (sanatçı) yazar olarak hep ateşe sürükledi. Zaten geleneksel bilgelik anlayışımızda da 'yanmak' vardır. İyi porselenler yiiksek ısüarda pişer. Yaşamın her alanında, özellikle sevgidc/ aşkta hep ateşin içinde oldum. Yaşadıklarımın bedelini yanarak ödedim. Bu, yazüarım için de böylc oldu. Yeni öykü kitabımın adı ve özü yüreğin yanışıdır Yüksek ateşlerde pişen porselenleri anlatır. Sevgı ve aşk, kıtabımzdakiagırlıkh ızlekler. Ama, neden butun aşklar yarım vekırıkkalıyor'' Dünyada hiçbir şeyin sonsuz ve bitimsiz olmadığını biliyorum. Aşkta da bitimsizlik yok. (Bir anlamda, kendi yaşamınızla, ömrünüzle koşut bir sonsuzluk duygusunu her zaman içinizde taşısanız bile.) Ne denli yaşama ustası olursanız olun; yaşamın doruklann dan olan aşk da bir yerde başlar, kendinisürdürür ve süreç tamamlanınca biter. İşte bu nedenle, bitmeden bitirilen aşklar bilincin, deneyimin, giderek yaşam ustalığının seçimidir. Yarım bırakılan, bitişine, yok oluşuna tanık omaktan kaçınılan aşklar... Ve doğal olarak kırgınlıklar, kırıklıklar... Bazen de, kendi özgıın koşulları nedeniyle geli^cmeyen, fırsat bulamayan, sürdürülemeyen, yarım kalan aşklar. Yaşamımda ve yazılarımda her iki nedenden kaynaklanan kırık aşklar var Belki yüreğimi her an diri tutan da, zamansız açılan ve beklenmedik yerde, umulma dık zamanda kapanıveren aşk ve kırgınlık kapılarıdır... Ve işte, ateşi seçsenı de, yüreğim hep ayakta. Bu, bireysel gıbı gorunen genelyaklaşımın yantsıra, çoğu kez toplumsal goruntider one çıkıyor. örneğin, bir oykunuzde, "Her yer çamur, her yer ateş ıçınde. Artık ktmseler ağaçlara yurek resmı ve sevdığınm adını kazımıyor, kimseler aşk mektubu yazmıyor, 'sırılsıklam aşık' olmuyor..." dıyorsunuz. Bu yaklaşım çağtmızın eleştırtsı mı? Sizin deytşımzle, "sevgmin ayakucunda duranlar" neden bu denlt çoğaldı? Evet, yaşadığımız dünyanın eleştirisi bu. Sevgi yok edildi. Çünkü insan metalaştırıldı, yok edildi. Zaten ateşi seçenlerin seçimi buradan kaynaklanı madır. Aynı zamanda yoğun ateştir, yor. Yok edilen insaııın, scvgının, aşacıdır, özlemdir. Günübirlik, yüzeykın, kısaca insanı insan yapan tüm desel doyumlarla gövdesini yatıştıran, ğerlerin yangını sürüyor. Önce değeryüreğini kilitlemiş günümüz ınsanına leri yaktılar, şimdi de insanları (doğal bunlar yabancı şeyler. Bu bir. olarak, yok oluşa direnen, insanı savunan insanları) yakıyorlar. Örneğin SıIkincisi, kendime dönersem; yaşavas'ta. Ve her yerde. Bunlar, bu dım ben, sevdim sevıldim ben. Şim'cehennem zebanileri' "sevginin ayadi bana da söylence gibi geliyor o kucunda" bile değiller. Çoğalmaları coşku, o yüceliş, tükeniş, sonsuz acı, ise hepimizin eseri. Sevgiyi ve insanı sevinç... Doygunluk da, özlem de, yeterince savunabildik mi? Kendime acı da, sevinç de, ateş de suruyor. Elsık sık bunu soruyorum. bette ki içinde bastırılmış, bilincin zincirine vurulmus, umutsuzluk ve Yıne oykulertnızın bırınde "Ben soylcnceyı seçtim ştmdıden. Sevdım, sevıl mutsuzluk da var. Ama şu dünyaya dım ben" dıyorsunuz• Bu, doygunluğun gelmişiz bir kez, adam gibi yaşamak ve gerekince sonuna dek yanmak mu yoksa mutsuzluğun, umutsuzlugun var. Bir gün hepsi bitecek; ölü yalve gerı çekılmemn mı anlattmı? Şunu da nızlığını alıp götürecek, ama belki söyluyorsunuz ustelik "Seni orada bıbir ıssızbkta, örneğin bir patikada raktım. Sent orada. Kırçiçeği duruşlu, ayak izleri kalacak. Sizce geri çekilavucundan ırmaklar akıtan kadın. Sent me ve umutsuzluk mu bu tümüyle? huznun koyaklartnda..." Nedir bütun Belki öyle, belki değil. Hala yaşıyobunlar •> rum. Yaşadıklarımdan onur duyuyo Bir zamanlar yaşanan ve şimdi rum. Ve ateşin içinden kendimi seyanımsanan görkemli beraberlikler, rediyorum... Elbette o seyrin içinde, birlikte oluşturulan ve doruğa çıkarıyüreğime su serpen, seven, sevilen, lan aşklar söylence düzeyinde artık. "avucundan ırmaklar akıtan" bir kaGünümüzun yozlaştınlmış, tüketilmiş dın yüzü de var. Ekleyelim, ömrüinsanı bu olguyu inandırıcı bulmuyor, müzün çiçekleri çocuk yüzleri... Ongiderek ahmaklık sayıyor. Çünkü yalar için yanmaya değer. • şamıyor, bilmiyor başka bir insanı, bir varlığı, bir güzelliği, giderek kendi kendini (bile) sevmeyi! Söylenceler inAteşi Seçtim/ Burhan Gunel I Karsanlığın uçma noktalarıdır. Aşk da uçşt Yaymlar/ 134 sayfal 1993 Ankara SAYFA 11 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 8 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle