Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
îmset'in bir başka olumsuz yanı, zaman zatnan en basit tarih ve siyaset kurallarını unutarak, kendisini ve TDN gibi son derece önemli ve etkili bir gazetede kendi imzasıyla çıkan yazıları, gelişmelerin merkezine koyması. Örneğin, Talabani'nin ateşkes fikrini, TDN'de çıkan bir haberyorumdan esinlendiğini (s. 301) yazan tmset, Talabani'nin bu tarihten çok ünce AFP'ye verdiği bir demeçte ateşkes hatta arabuluculuk fikrini dile getirdiğini herhalde bilmiyor. İmset, kitabın kapağında yer alan "ayrılıkçı" tanımının , PKK için geçerli olmadığını, 457 sayfa boyunca anlatıyor. Kapakta kullandığı gerilla fotografıyla da "Kapak mankeni" diye alay etmek ne derece ciddi ki? Kitapta, bazı bölümlerde bilgi hataları da dikkat çekiyor: Sarı Baran bölümü bunun bir örneği. "Halka şiddet" başlıklı altbölüm (S.123132) bir başka örneği. Ama esas olarak kitabın sunundaki "Başlıca Ayrılıkçı Örgütler" künyeleri sayısız siyasi yanhş bilgilerle dolu. Bir kere söz konusu örgütlerin büyük bir kısmı "ayrılıkçı" (yani 'separatist' değil). Bu bilgi hatalannın iki nedeni olsa gerek: Imset, emniyet, MİT ve "uluslararası terör uzmanlan" (Kim bunlar? İsimleri yok mu?) ile itirafçı raporlarına çok fazla itibar ediyor, burada yayımlanan bilgileri belli ki ikinci kaynaklardan doğrulatmamış. İkincisi PKK lideri ve komutanlarıyla yaptığı söyleşilerdeki bilgileri de aynı şekilde ele alıyor, yani kulaktan dolma bilgileri doğrulanmış bilgi yerine koyuyor. Batı basınında sık çıkan PKK = Pol Pot = Aydınlık Yol benzetmelerine tmset de kapılmış, üstelik bu benzetmenin mimarı ABD'li uzmanlardan esinlenerek aslında pek benzemeyen Peru/Kürt ikilisini gündeme getirmiş (Cezayir, Vietnam kurtuluş savaşlarını da solcular birbirine çok benzetir). İmset, bilmek zorunda değil, ama Kürtçe bilmiyor, bu nedenle bilmediği bir dilin sözcüklerini kullanmak zorunda değil. Ancak kaynak olarak gösterdiği "Weşanen Serxwebun Yayınları" deyişindekî "Weşanen" sözcüğünün Kürtçe zaten "Yayınevi" anİamına geldiğini bir Kürt meslektaşına sorup öğrenebilirdi. ,,Her şeye rağmen, Imset'in kitabı PKK hakkında zengin bilgilerle donatılmış durumda. Yazarın konuyu izlediği belli, ancak bu tutum zaten sıradan bir gazetecinin doğal görevi, uzmanlık ise doğru öngöriilü tahliller ve şimdiye kadar yayimlanmamış bilgi ve bakış açılarını da bir araya getirmeyi gerekli kılar. PKK hakkında bilgi edinmek isteyen okur, İmset'in ya da M.Ali Birandın bu örgütle ilgili yorumlu kitapları yerine, doğrudan C U MH U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 8 2 Celal Talabanl ve Abdullah öcalan PKK'nin yayınlarına ve kitaplarına da başvurabilir. ABD'nlnyınlCIA'lnKartkartı Gazetecilikle (ki son zamanlarda özü, derinlik eksikliği haline geldi) ile uzman yazarlık arasındaki olumsuz farkın talihsiz örneklerinden biri de Turan Yavuz'un "ABD'mn Kurl Kartı" başlıklı çalışması. Milliyet gazetesinin Washington temsilcisi Turan Yavuz, ABD basınında Kürt konusuyla ilgili olarak çıkan yazıları kesmiş, derlemiş, tercüme etmiş, ek olarak konuyla ilgili bazı resmi ve gayrıresmi raporları koymuş, Türk gazetelerinden de alıntılarla biriki kitaptan bölümleri bir araya getirince, ortaya 328 sayfalık bir kitap çıkmış. Yazarın bu 'compilation' çalışmasına rağmen, kitabında vardığı sonuç çok açık: "ABD'nin açıkseçik bir Kürt politikası yok!". Yavuz'un dürüst davranıp, "Ben bu kadar kupür ve raporu okuduktan sonra ABD'nin Kürt politikasını anlamadım" demesi herhalde beklenemezdi. Yavuz'un politikaya ilişkin genel bakışı da daha çok sade Amerikan vatandaşının yaklaşımını andırıyor: Mesela koca Körfez Savaşı aslında Bush ile Scowcroft'un bir av partisinde konuşulan senaryo üzerine hazırlanıyor, uygulamaya konuyor ve bitiyor...Yavuz, za man zaman roman yazımına öykündüğü bölümlerde,(32. Gün stili deniyor buna) aynntı ile taliyi birbirine karıştırıp belki anlamlı ama önemsiz olguların rolünü büyütüp ya da Amerikan egemenliğini ön planda tutan hayali senaryoları gerçek yerine koyup okurda gerilim yaratıyor, ama bu gerilim konunun bütünlüğünü güçlendirecek içeriğe uygun düşmüyor. 200 adet gazete kupürü , 12 rapor ve üç kitaptan çıkarılan notları, "öte yandan", "bu arada", "bununla birlikte" gibi bağlaçlarla yan yana getirip kitap yazmak, böyle bir girişimin baştan çok iyi planlanmadığını, tasarlanmadığını (dizayn edilmediğini) gösteriyor. Burada da temel eksiklik fikri ufuk yani tahlil.. .Gerçi Yavuz, tngilizce bilmeyenler için bir basuı taraması çevirisi gerçekleştirmiş oluyor. Ancak taramanın bir mantığı, sLstematiği olmadığı gibi Türkçesi de zaman zaman çok fazla Amerikanca kokuyor. Yavuz, belki de bir süreden beri ABD'de ikamet etmek ve gazetecilik yapmanın derin etkisiyle, konuya öncelikle ABD'nin çıkarlarını sergilemek açısından yaklaşırken, gerek önsöze koyduğu bir romandan alıntı ile Pelletiere raporuna verdiği önem, Amerikancı bakış açısının tipik örnekleri. Bu yaklaşıma göre Kürtler, beş para etmez, cahil bir millet olduğu gibi, Ortadoğu'da da herkes birbirine düşmandır ve birbirlerini sürekli dövmek için fırsat ararlar. Yavuz, kitabında bu tutumu benimsediğini gösteren işaretler vermese de kitaba ege men olan anlayış, herşeyin ABD'nin elinde olduğu şeklinde. Zaman zaman Washington ile Ankara arasındaki çelişme ve küçük anlaşmazlıkları iyi yakalamış yazar. Yavuz'un başarılı bir yanı da konuya girerken ayrıntılı bir tarihi hatırlatma yapması. BarzaniABD ilişkileri bugünkü ErbilWashington ilişk^lerini anlatmak için önemli bir ipucu. Kitabın sonuna konan 3 kronoloji yararlı. En son ek olarak başlıklandırılan "HEP Washington'da" kısmı ise gazetecilikle (yani sıcağı sıcağına olayları aktarmak), kitap yazarlığı (yani olayın üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra sakincedeğerlendirmek) arasındaki çelişmenin tipik bir örneği. Yavuz'un kitabındaki bazı eksiklik ve hatalı değerlendirmelere rağmen, özalWashingtonSaddam ilişkileri Kürt meselesi çerçevesinde ayrmtılı olarak ele alınıyor. Yavuz, Amerikan kaynaklarına daha yakın olduğu için Washington'un tutumunu, iç çelişkilerini derinlemesine sergiliyor. Yavuz'un yaklaşımlarındaki eksiklik, olayın Washington dışındaki kutuplarca nasıl algılanıp değerlendirildiği konusundaki bilgi eksikliği. Washing ton'dan sonra en çok Ankara'dan bilgi ve tahlil aktardıyor kitapta, ama olayın iki önemli tarafı olan Kuzey Irak'taki Kürdistan yönetiminden ve PKK'dan konuya ilişkin bilgi ya da tahlillere pek rastlanmıyor. Yavuz'un ABDKürt ilişkisi gibi çok önemli ve ilginç bir konuyu işlemesi kuşkusuz olumlu. Ancak konu henüz yeni, ayrıSAYFA 17