05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nedim Gürsel'in kadın yazarlarımızın öykülerinden yaptıgı seçki Fransa'da yayımlandı. Carsaftan arındırılmıs sözler Yıllardır Fransa'da yaşayan ve çalışmalarını orada sürdüren yazarımız Nedim Gürsel, Türk kadın yazarlardan bir seçki yayımladı. En yaşlısı 19. yüzyilın sonlarında (Halide Edip),enz genci ellili yıllarda (Latife Tekin) doğan kuşaklar arasından on altı kadın yazarımızın eserleri yer ahyor seçkide. NEDİM GURSEl V irginia Woolf 1929'dayayımlanan Kendine Ait Bir Oda'da kadınların yazınsal becerilerinin niçin tanınmadığı sorusunu ortaya atar. Erkekler tarafından "soylu" kadın kişiliğiyle yetiştirilmelerine rağmen, kadınlara ne tarihte ne de yazın tarihinde yer verilmemesini eleştirir. Yazar bu nedenle kadınları bağımsızlıklarına, ekonomik bağımsızlık da dahil, sahip çıkıp o güne dek erkeğin egemen olduğu bir toplumda Halide Edıp Adıvar kalemleriyle yazınsal ve ruhsal bir yer edinmeye çağırır. Oysa bugün, biraz da Virginia Woolf gibi yazarların sayesinde, bir kadın edebiyatından söz etmek mümkün görünüyor. "Feminist" edebiyat değil, kadın edebiyatı, çünkü "feminist" sıfatı altmışlı yilların günümüzde aşılmış bir sosyopolitik hareketini fazlaca çağrıştırıyor. Kadın edebiyatından ne anlıyoruz? Bu seçkide yeralan kadın yazarlara soSAYFA 10 rulsaydı daha anlaşılır bir biçimde yazar kadınlar demeliydim, çünkü ikinci terimin ilkiyle doğrudan bir bağı olduğu söylenemez çoğu, yapıtları için böyle bir nitelemeyi kabul etmezlerdi. İçlerinden gozardı edilemeyecek birinin salt kadın yazarlan içeren bir seçkiye katılmak istememesi bunun en açık kanıtıdır. Yine de kadın yazınının özgül niteliğini araştırmaya devam edebiliriz. Böyle bir özgüllük elbette olabilir ve bir bakıma "Şeriat"ın, en azından tslam toplumlarında, dinsel yasaların bir sonucudur. Çünkü tslam dini erkek ve kadının toplumsal konumlarını,kadını"mahrem"sınırlarıiçindetanımlayarak, zıt kutuplara ayırmı^tır. Türkiye'de kadın edebiyatının ozgül nitelikleri arasında orta sınıfların günNazlı Eray lük yaşamlarına eğilmesini, toplumsal sorunlardan çok duygusal ilişkileri ön çektim Çoğu öykü alanında ürün veplana çıkarmasını, başkaldırıcı oluşuren kırk yazar arasından on altısını benu, kadınerkek eşitliğini Batıya oranlirlemek kolay olmadı. Burada, Franla daha az köktenci.bir biçimde talep sız okuyucuya ne kadar garip görünse etmesini, büyük kentlerin hem kibar de, öykünün Türkiye'de, Batıdan dahem kenar mahallelerini betimlemesi ha geç ortaya çıkmış olmasına rağmen, ni sayabıliriz. roman düzeyinde ve en az onun kadar "soylu" bir tür olarak kabul edildiğini 1923 yılında Cumhuriyet'in kurulsöylemeliyim. Ne yayımcılar ne de masıyla birlikte Türk kadını toplumokurlar, en azından sayıları 12 Eylül da, Kemalist devrimler sayesınde ken1980 askeri darbesinden sonra hissedine bir yer yapabildiyse de, JeanPaul Sartre'ın "Kalemi kılıç zannetmemek gerekir" deyişini doğrularcasına, yazarlar katında söz alabilmesi çin, ellili yılları beklemek gerekmiştir. Bildiğim kadarıyla bu seçkide yer alan hiçbir yazar, sanatını açıkça feminizmin hizmetinde kullanmamıştır. Ama bazılarmın, demokratik de görünse, erkek egemenliğindeki dü^ende ahlaksal sınırları hiçe saymaktan kaçınmadıklarını da belirtmeliyim. Son yıllarda Türkiye'de kadın edebiyatının verdıği ürünler o kadar zengin ve çeşitliydi ki, seçim yapmakta güçlük Tomrıs Uyar dilir ölçüde azalan sadık okur kitlesi, öyküye küs değil. Bugün Türkiye'de çok satan kitaplar arasında kadınların yazdıkları da var. Örneğın, tüm satış rekorlarını kırmasına rağmen, adı Behçet Necatigil'in ünlü Edebiyatımızda İsimlcr Sözlüğü'nde yer almayan Duygu Asena'nın Kadının Adı Yok adh kitabı. tlkece, belki de haksız olarak, roman ve deneme türünde yazılmış ürünleri bu çalışmanın dışında tutmasaydım, hiç kuşkusuz Simone de Beauvoir'in ikinci Cins'ini anımsatan bu otobiyografik eserden bir bölüm alırdım. Yazınsal yetkinliğinden dolayı değil, ama tartışmalara yol açan bu kitabın, genç kuşakların kadın kimliğinin bilincine varma sürecini ediilediğinden. Seçim yaparken ne edebiyatta siyasi bağlanmayı savunan Suat Derviş'in (19051972) toplumcu gerçekçi, ne de toz pembe romanlarıyla ünlü Kerime Nadir'in (19071964) halkçı eğilimlerine kapıldım. Yine de Suat Derviş'in Yaünın Gölgeleri adlı romanmın 1958'de Fransızca'ya çevrildiğini belirtmeliyim. Buna karşılık Halide Edip Adıvar, üslubunun zayıflığına rağmen seçkiye girdi, çünkü bu yazarımız ilk kuşak Türk kadın yazarlarının tartışılmaz öncüsü olup, Kemalizm içinde yoğrulmuş "ideal aydın kadın" diye tanımlayabileceğim modelin ta kendisini temsil etmektedir Yani duygusallıktan arınmış, kendini yurduna adamış bir sima, kadın ya da anadan çok, bir eş. Halide Edip, Nilüfer Göle'nin Türk kadını üzerine yazdığı Modern Mahrem adlı ilginç kitabında, "ciddi ve idealist" olarak tanımlanan kadınlardandır. Ükin, İngiltere'deki sürgün yıllarında doğrudan İngilizce yazılıp Londra'da The Clown and His Daughter adıyla yayımlanan ve 1942'de Türkiye'de CHP roman ödülünü kazanan Sinekli Bakkal, Fransızca'ya da aynı adla çevrildi. Bu çeviri o dönemde Fransa'da Türk kadın edebiyatına duyulan ilginin bir göstergesidir. Bu ilginin sonradan azaldığını söyleyebiliriz. Çünkü o tarihten günümüze dek Fransa'da yalnızca tnci Aral'ın Kıran Resimleri yayımlanmış (1989), bazı kadın öykücülerimize de dergilerin Türk edebiyatı özel sayılarında yer verilmiştir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 8 2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle