Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Büyük Dünyada, ne çok küçük adımlar atmış Orhan Kural Renk renk coğrafyalar Prof. Dr. Orhan Kural dünyada Dl'NYAUA •Ûtmedik ülke J bırakmamış neredcyse, kiminde bir gün kiminde bir ay Ikalmış. Ilep yazmış gördükierini, izlediklerini ve doksan sekiz ülkeyi doldurmuş kitabına. Kitaptan Aziz Nesin'in "Önsöz"ü ile Kural'ın "Sunuş"unu aldık sayfalarımıza. BÜYÜK AZIZ NESIN rot. Dr. Orhan Kural'ın "Büyük Dünyada Küçük Adımlar" adlı kitabının 278 sayfalık yazbozunıı (müsvcttcsini) önsöz yazmam için hana vermeden daha dört gün önce, bir arkadaşımla Kahire'dcn İstanbul'a uçarken gezi edebiyatı üzerinc konuijuyorduk. İkimiz de yurt içinde ve dışında çok gezen, gezi kitabı yazmış yazardık. Hoş, bizim gezilerimize pek de gezi denilemezdi. Evet, adı geziydi aına, gezi sırasmda daha çok yazarlık görevimizi yaptığınıızdan gezmeye zaman ayıraınazdık. Gezi sırasında, inceleme, araştırma, açıkoturum, toplukığa konuşma ve bıınlar gibi işler yapıyoıduk. Di!}gezilerinıin kımisinde, ordaki görevimin yoğunluğu dolayısıyla, kaldığım ve toplantının yapıldığı otelin dışına çıkıp kentte gezmeye fırsat bulamadığımçokolmuştur. P Zamanımızda altıyüz sayfalık bir rqmanı altmış dakikalık bir tilme ya da bir sesbandına sığdırarak, onbin kilometrelik yolu uçakla ikiüç saate indirerek, bıı önlenemez ve hep artan ve daha da artacak olan ivmeyle, kendisini yay gibi gere gere, zamanı ve mesa(eyi sıf ırlamak amacıyla, ama hiçbir zaman bu amacına ulaşamamanın bunalımıyla insansoyu nereye vaıacak;* Yay gibi gerilen insan sonsuz uzaya fırladı. Bunıınla da yetinmedi Bugün otomobille İstanbul'dan ancak iiçsaarte varılan Tekirdağ'a çocukluğumda gemiyle gitmiştik ve annem biz evden çıkarken bir kova sıı dokmü^ıü arkanu/.dan sokağa, gezimizden çabuk dönelim diye. Bu gün İstanbul'un yazlığı, hafta sonu dinlence yeri sayılan Tekirdağ, o zamanlar gıırbetti. Tekirdağ'cian İstanbul'a dönenler, sılaya gelmiş olıırlardı. Bugün deniz otobüsüyle en çok bir saatte varılan Yalova'ya gidenlerin İstanbul'da kalan yakınlarına "Allah kavıijturMin..." denilirdi. Akıllara durgunluk verecek oranda gelişen günümüz teknolojisi ve onun ürünü olan çağcıl iletişim araçları sayesinde hiçbir yorucu yolculuğa katlanmadan ve cebimizden de hiç para harcamadan, otıırduğıımuz yerden, televizyon camında dünyanın hiç bilmediğimiz kentlerin tanımadığımız insanlarına dek her şeyi seyredebiliyoruz. Bıı dıırumda, külıürün i^itsellikten görselliğe geçme.sinin yarattığı zekâ tembeli olduğumuz ve diiş kurma yeteneğimizin de azaldığı böyle bir dönemde gezi kiıaplarmı okuılara nasıl okutacağız? Günümüz dünyasında gurbet kavramı yokt)ldu. Alın.ınya'daki Türk i^çilerin üç saaılik ııçak yolculuguyla istedikleri zaman Türkive'ye gelebildikleri dünyada artık gurbetçilik de bitii demektir. Gurbetin bittiği yerde gurbet edebiyatı da, ö/lem edebiyatı da, dolayısıyla gezi edebiyatı da biteı. Dünya o denli küçiilıiyor ki, birbiriiıe en uzak yerler bile komşu kapısı oldu. Bu yakınlık, insanları birbirine daha daçokyabancıla^tırdıöteyandan. Yine çcx:ukluğumda . İstanbul'un Mevlanakapısı'nda oturanlar, çoluk çocuk Suadiye'deki akrabalarına geceyatısına giderleıken, uğurlayıcıları "Eeee, ne olıır ne olmaz... Gidip de gelmemek, gelip de bulamamak var..." diyerek helallaşırlar, hatta sarılıp ağlaşırlardı. () ağlaşnıalar bugün bize gülünç bile gelebilir. Yeni scizcüklere bakınız, orada "geceyatısı" sözciigünü bik'bulamayacaksinız. Toplu taşıma aracmın kağnı, tek ki şilik tajıına aracının deve, hızlı ta^ıma aracının at ya da katır olduğu tlonenılerde, aneak büyük usta üvliya Çelebi'nin (16111682) "Seyyahatname"si yazılabilir ve okıınabilirmi^. (lüııüıııüzde ancak larilı ve toplumbilim belgeseli t>larak okunabilir. Cenap Şaha bettin'in (18701940) "Hac Yoluııda"sında çölde deve ayaklarının izlerini görürsiinüz. Ahmet Haşim'in (18841933) 'Trankfurt Seyyahatna Uçaktaki konu^mamızda arkadaşım ve ben, artık gezi edebiyatının modası geçmi$ olduğu düş.üncesinde birleşiyorduk. Gezi edebiyatı, yirmidört saatte yirmidört saatin yaşandığı eski zamanlarda vardı, diyorduk. Açıkçası gezi edebiyatının ölmü^ olduğunu düşünüyorduk. Gezi edebiyatı, bir haitanın genişleyip bir ay olduğu, uzun mesafelerin deve sırtında ya da kağnıda, en çok at arabasında gidildiği geçmiş zamanın edebiyatıydı. Bir ayı bir haftada, bir haftayı bir günde yaşadığımiz, bir günü bir saate sıkıştırdığımız, birsaatibirdakikayasığdırdığımızbugünkü dünyamızda gezi edebiyatının ve eski seyyahatnamelerin modası geçmiş olmahdır. SAYFA 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 7 8