05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Neyzen Tevfik'siz kırk yıl BEHZAT AY "Rind"lerin Sonuncusu yenilikçi ve ilerici bir insandı. eyzen'in yüzüncü doğum yıldönümünde basınımızda azımbaıınıayacak yazılar çıkmıştı. Yalnız bizim gazetede (Cumhuriyet) özgen Acar, İlhan Selc.uk, Mehmed Kemal, Mustafa Yeşilova'nın olnıak üzere dört yazının yayımlanmış olduğunıı belgeliğimde görüyorum şimdi. Özgen Acar, Neyzen'in iki yapıtını da belirtmiş olarak anlamlı bir girişle başlıyoryazısına: " Yüzyıl önce 24 tnartta bir 'Hiç' için doğan ve 74 yıl 'Azabı Mukaddes'i yaşayan Neyzen Tevfik'i Türkiye'nin dörtköşesindenasıl anacağız?" Neyzen, 24 Mart 1879'da Bodrum'da doğmuş, 28 Ocak 1953 yılında İstanbul'da ölüp, Kartal'daki aile gömütlüğüne gömülmüştür. Anası, Bolu'nun Müstahkimler bucağından Emine Hanım, babası da Bafra'nın kolay köyünden Rüştiye Öğretmeni Hasan Fehmi Efendi'dir. Rüştiye Öğretmeni Hasan Fehmi Efendi Ûrla'ya atanınca, babasıyla Urla'ya gider. Babasından, Sadi'nin 'Gülistan' adlı kitabını okuyarak Farsca öğrenir. Urla'da bir berberden ney dersleri alır. Izmir'de şair Eşref ve Tokadizade Şekip'le tanıştıktan sonra şiir yazmaya başlar. lstanbul'a gelerek Mehmet Akif Ersoy'dan aruz öğrenir. 1908'de Mısır'a gidip, orada beş yıl ney çalarak yaşamınıkazanır. "Mey'de Bektaşi göründüm, ney'de oldum Mevlevi, Meşrebim mollayı Rumi, mczhebim Bcktaşidir" dizelerinde belirttiği gibi, kendisini hem Bektaşi, hem de Mevlevi sayarmış. Neyzen, yergi (hiciv) sanatına başlamasının nedenini, küçükken kendisini çok etkileyenbirolaydagörür: "Küçüktüm. Bir gün Bodrum'da yoldan geçerken birtakım kalabalık, ellerinde kesilmiş başlar götürüyordu. Bu, meğer hükümet kuvvetleri tarafından yakalanan bazı eşkıyaların başları imiş. Birdenbire korktum ve titredim. Bende ilk isyan galiba böyle oldu. Çünkü o eşkıya, halkının yanındi yer alarak saltanat hükümetiyle uğraşıyor. İstanbul'dan beş paraya aldığı malı on kuruşa satan muhtekir halktan çaldığını o da onun kasasından alıyordu. Şuraya bakıyorum kötülük, öteye bakıyortım haksızhk... Bu durumu en iyi tasvir edecek aracı hicivde buldum. N Yobazların dinsizliklc suçladığı Neyzen, sarayın kendisine verdiği altınları denizeatar... îkinci kez Sultan Reşat'ın bir kese içinde kendisine verdiği altını Rumeli'den gelen göçmenlere dağıtır. Kendisini kabul etmeyen zamanın valisine, "Tanrı senin hamurunu necasetle yoğurmuş Anan seni S yanlışlıkla doğurmuş" diyecek kadar korkusuzdur. Üzerimde Eşref in de etkisi oldu." Neyzen, 1918'de yayımlanan ilk yapıtı "Hiç" için şunları söyler: "İşgal devrinde Eskişehir'de iken, "Hiç"i yazmıştım. Bunun Üstat Ahmet Halit Bey basmak iyiliğinde bulundu. Kaç sayı basıldı? Bunu sormak cüretini kabul edemem. (...) İşte bu ilk perişannamemin kârından Ahmet Halit Yaşaroğlu, Sirkeci'de Manto denilmekte maruf olan meyhaneciye beş lira olan borcumu verdi. Bana da zannedersem bir miktar kitap vermişti. Onları ise Eskişehir'de Yunanlılar alıp götürdüler." Aradan 37 yıl geçmiştir. "Azabı Mukaddes" yayımlanır. Bu kitabı konusunda da şöyle söyler. I iazırlanması himmetinin kahramanı Vaıan Gazetesi muharrirlcrir.den hııkukçıı îhsan Ada'dır. (...) Fikren, bedenen, nakden fedakârlık yapmıştır. Şu kalenderane yazıların yolunda yapılan bu fedakârlığın, eserin fakirane kıymeti ile müsavi olmadığını bilirim... Rodoslu thsan'ın bu gayret ve yardımlarmın minnetini ödeyemeyeceğim." * * * Yobazların dinsizlikle suçladığı Neyzen, sarayın kendisine verdiği altınları denize atar... İkinci kez Sultan Reşat'ın bir kese içinde kendisine verdiği altını Rumeli'den gelen göçmenlere dağıtır. Kendisini kabul 'Jtmeyen zamanın valisine, sigara paketinin arkasına yazıp yolladığı "Tanrı senin hamurunu necasetle yoğurmuş Anan seni S yanlışlıkla doğurmuş" diyecek kadar korkusuzdur. * * * Yobaza, yobazhğa karşıdır. Cumhuriyet döneminde bile şöyle yazar: "Başımızda laik cumhuriyet Ortada kürsii ilahiyat! Felce uğrar içindeki ezdadın Aklu hikmet, teceddiidatı hayat!" Siyasacıları yeren taşlamaları da ünlüdür. Bu ünlü taşlamaların kimileri, sanırım kitaplara girmediler; fısıltı gazeteleri gibi kulaktan kulağa dolaşıp yayıldılar... * * * Neyzen yenilikçi, ilerici bir insandır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda kimileri bir yerlere yaslanıp umarlar aramayı yeğlerken, "Varsa dostun dipçiğidir, Neyzen TevfIk Neyzen Tevf Ik dostlanyla blrlikte öp de omzunda taşı" demek yürekliliğinde bulunur. Bu niteliğiyle Atatürk'ün sevgisini kazanmıştır. Bir kezinde Atatürk, "Neyzen'i buraya çağırın!"der. Çağırırlar. Sofrada Neyzen hem ney üfler hem de nükteler yapar. Sofradan kalkdırken Atatürk, "Benden bir isteğin var mı?" der. "Bir nüfus kağıdı istiyorum" yanıtını alınca, "Nüfus kağıdın yok mu?" der. "Hiçbir zaman olmadı." "Neden?" "Şimdiye değin doğru dürüst bir hükümet görmedim ki biat eyleyim. Ancak biat edilecek hükümeti sayende gördünı, bir nüfus kağıdı istiyorum." Atatürk bir kezinde de, "Bir oturuşta ne kadar içersin Neyzen! Yarışalım mı?" diye sorar. "Yarışalım" der. İkişer okkalık rakılar ayrılır. Neyzen, bir kova ile iki somun ister. Getirirler. Neyzen, rakıyı kovaya boşaltır, ekmeği de doğrar, başlar kaşıklamaya. Atatürk, "Pes Neyzen, sen kazandın" der. * * * "Uzun darbcderlik hayatımda, o kaldırımdan bu kaldırıma; o kapıdan l>u kapıya; o diyardan bu diyara; ney 'im ve mey'imle bir kuru yaprak gibi savruldum..." diyerek özyaşam öyküsünü özetleyen "rind"lerin sonuncusunu kırkıncı ölüm yıldönümünde saygıylaanıyorum. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 153 S A YFA 2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle