27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Totalltarızm' Batı nınkendlnıterkındenepeycesonraDoQuAvrupa da NazlAlmanyasıveStalınDiktatörluğuyleortavacıkrnı$tır (solda)Stalın olduklarını göstermek; onların nasıl kendinden menkul 'aşkın' ilkelere göre, dışladıkları bir 'öteki' sayesinde kurulabildiklerine işaret etmek, yapılarını çözmektir. Tormey'in çalışması da yapıçözümcü eleştirinin taktiğini benimsiyor. Ancak bu noktada Tormey'in en önemli sorunu, totalitarizm adlı bir üstbağlama sıkıştırdığı ve kendi aralarında oldukça zengin farklılıklar taşıyan bu beş kuramcının nasıl olup da 'modern' siyaset felsefesinin 'öteki' üzerine ve aleyhine kurulu düşünce sistematiğinden aynı biçimde beslendiklerini açıklamakta çektiği zorluktur. Bu zorluk, Tormey'in 'siyaset hakkında kuram oluşturmanın belirli bir biçimi' olarak tanımladığı eleştiri nesnesini abariılı bir indirgemeeilikle elealmasındankaynaklanıyor. Oyle ki Tormey'in söz konusu kuramcıları 'tatmin edici' olmaktan uzak kılan ve "(...)onların hepsinin aşağı yukarı benzer bir totalitarizm açıklamasınat...)" (243) varmalarım neden olan,"(...) siyasetin doğası ve karakteri üzerine belirli bir düşünme tarzı (...)" (20) dediği şey, kendi anlatımında pek de 'belirli' değildir. Yazar, "(...) totalitarizm kuramcıları, bir ki şinin nasıl davrandığını gozlemleye rek, (...) beyninin yıkandığını tam olarak söyleyebüeceğimizi anlatmak isterler" (18) derken, bu 'belirli' tarzı pozitiviht bilim anlayışına benzetir gibidir. Ancak başka bir yerde "Totali tarizm kuramcıları, söz konusu sistemin doğasına ilişkin çözümlemelerini ampirik gözlemlere dayandırmak yerine, bu rejimlerle ilgili açıklamalarını, akılcı davranişlara; toplumsal gelişme C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 153 nin altında yatan zorunluluklara, inanç ve değerlerin doğasına ilişkin fikirlerine dayandırmışlardır." (20) derken, sanki bilimselci bir konumdan felsefe eleştirisi peşindedir. Aslında söz konusu kuramcılar için ikincisinin daha doğru bir yorum olduğu söylenebilir. Gerçekten de totalitarizm kuramcıları, kendi kuramlarını önemli ölçüde siyaset teorisinin serin koridorlarında kotarmışlar; ampirik dayanaklarla desteklenen 'totaliter' bir gerçeklik sunrnak yerine, kurgusal bir modelin üzerinde sınandığı bir Nazi Almanyası ya da Sovyetler Birliği imgesi üretmekle yetinmişlerdir. Söz konusu bu beş kuramcının en 'ampirik' olanı Friedrich'in o ünlü sendromu bile, Tor HerbertMaıcuse mey'in de gösterdiği gibi,"(...) uygun karşdaştırmalı çözümleme modeline varmagirişiminden (...)" (24) ibarettir. Ancak söz konusu kuramcıların bu açıdan benzeştirilmesi bile, onların siyasetin doğası ve karakteri üzerine düşüncelerinin tek bir 'tarz', 'belirli' bir yapısal bütünlük oluşturduğunu söylememize olanak tanımaz. Bu beş kuramcıyı totalitarizm açıklamasına iten saikler aynı olmadığı gibi, konuya yaklaşımları da pek çok farklılık gösterir. Friedrich, ünlü sendromunu geliştirirken, Stalin diktatörlüğünü açıklamayı umuyordu. Arendt, antikiteden beri izlediği 'topluluk'un çözülüşü ve 'kitle'nin ortaya çıkışı bağlamında konuya yaklaşıyordu. Schapiro'nun derdi siyaset ve siyasi aktörün 'sınır'larını çizmekle meşguldü. Marcuse, kendi yabancılaşma anlayışına uygun bir mekân bulmaya çalışıyordu. Heller diğer dört kuramcıdan farklı olarak, (yazının girişinde belirtmeye çalıştığımız gibi) totalitarizmi, kavramın 'ikinci hayatında' ele alıyor ve bizzat 'içeriden', 'Totaliter' bir mekândan konuşuyordu. Tormey bu ve bunun gibi pekçok temel f arklılığa işaret etmekle birlikte, bu beş kuramcının 'belirli' bir tarzda buluştuğu iddiasını sürdürür. Ancak, bu kuramcıların kimi varsayımlarını sorguladığı ve 'çürütmeye' çalıştığı operasyonlarında indirgemeci davranır. Örneğin, "Bu kuramcılar, bu ülkelerde yaşayan insanların Hitler'in ve Stalin'in yaptıklarını belli bir ölçüde onaylamadıklarını nereden biliyorlardı? " (20) gibi bir soru bu kuramcılardan en az üçü için, haksız sorulmuş bir sorudur. Eğer Tormey'in sorusu haksız olmasaydı bile, çalışmasındaki iddiaları olmayan bir kuramsallaştırma yöntemi tasarlamak olanakh mıdır? Siyaset hakkında, bazı metafizik temellere başvurmadan ve baştan bir 'iyi yaşam' nosyonuna bağlı kalmadan kuramsallaştırmayagidebilirmiyiz?" (263). Tormey, bu sorular çerçevesinde yapıçözümcü eleştiriyi uygulamak için yola çıktığı halde, çalışması bu hedeften uzağa dtjşmüştür. Çünkü Tormey, aslında bu beş kuramcının dışında bir şey olan "modernite" hakkındaki indirgemeci ve tekdüzeleştirici görüşlerinin çalışmasını baskı altına almasına izin vererek yanlış yapmıştır. Modernite, iç gerilimlerle örülü, çelişik pekçok şeyin bir arada anlam kazandığı, çok farklı gelenek ve dünya görüşlerinin beslendiği bir iklim. Bu görüşlerin oluştuğu ortamlarda yaşa dığımız deneyimler de oldukça farklı. Yapı, çözümcü eleştiri, kavrayışımuı zenginleştiren yeni bir devrimei tarz olarak, ancak bu tarkları kaydettiği kadar ve antimodern içeriğinden sıyrılarak amacına ulaşabilir. Notlar/ (*) Kavramın Doğu Avrupa'daki 'ikinci hayatı' hakkında ayrıntılı bir çalışma için bknz. J. Rııpnik, 'Totalitarianism Revisited', Civi! Society and the State, derl. J. Keane, Londra, 1988'in içinde. (* *) Kuzey Kore, Çin ve Küba ihmal edilirse. Totalitarizm / Simun Tormc) ı Ç Abdullah Yılmaz Osman Akıııl\<\ Ayrıntılı Yayınları I'42.000 .77. S A Y F A 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle