Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mario Vargas Llosa siyasal suskunluğunu bozdu Lima'daki diktatöre hayır! Perulu yazar Mario Vargas Llosa, iki yıl önce devlet başkanlığı seçimlerine katılmış, ancak yenilmişti. O tarihten sonra ülkeden ayrılan Llosa, Peru siyaseti konusunda tek satır yazı yayımlamayacağına dair söz vermişti kendi kendine. Ancak nisan başında Peru'da Devlet Basjkanı Alberto Fujimori'nin askerlerle birlikte darbe yapıp parlamentoyu feshetmesi, anayasayı ve yüksek yargı kurumlarını ilga edip basına sansür uygulaması karşısında Vargas Llosa sessizliğini bozdu. Terorizme karşı mücadelede demokrasinin önemi, yasal hükümetin meşruluğu, mahkemeler ve adli sistemin yozlaşması, kamuoyunun diktatörlüğü "desteklemesi", iş dünyası ve basının iktidarla ilişkileri, diktatörlüğün gerekçelerİnin yanlışlığı ve nihayet uluslararası ilişkilerin etkisi konularını ele alan romancının aşağıda tam metin Türkçe çevirisini sunduğumuz yazısı önce Ispanyol "El Pais" gazetesinde, daha sonra da Fransız "Le Nouvel Observateur" (2329 Nisan 1992) dergisinde yayımlandı. MARİO VARGAS LLOSA Darbe, çok daha öldürücü olnıasına rağmen, tıpkı tutün ya da kokain gibi tipik bir Latin Amerika ürünüdür. Darbenin çeşitli şekilleri vardır: Alberto Fujimori'nin 5 nisan pazar günü Peru demokrasisini mahvetmek için benimsediği şekle "bordaberrisacion" denir. (Bu deyi; 197272 yılları arasında özellikle Tupamaros kent gerillalarıyla başetmek zorunda kalan Uruguay Devlet Başkanı Bordaberry'nin adından türetilmiştir). Aslında Bordaberry, bu darbe yöntemini icat ctmemiş olsa bile, güncelleştirmiş ve patentini adına tescil ettirmiştir. Bu yöntcm, oyla işbaşına gelmiş bir devlet başkanının, hıyanet içindeki askerlerin desteğiyle, yürütmenin karşısîndaki tüm güçleri ve yürütme organını denetleyen tüm kurumları, (parlamento, yüksek mahkeme, anayasa mahkemesi, danıştay) ilga etmesi, anayasayı yürürlükten kaldırması ve ülkeyi kararnamelerle yönetmesidir. Böylece baskı yoluyla protestolar engellenir, darbeye karşı çıkan siyasal önderler ikinci plana itilir, basınyayın organları da ya baskı, korkutma ya da satın alma yoluyla sustıırulur. Zaten basın da çok kısa bir sürc içindehemen yeni diktatörü destekS A Y F A 10 lcmeyc başlar. Fujimori'nin autogolpe'sini (Yani kendi devlet başkanı iken yaptığı darbeyi) onaylamak için öne sürdüğü gerekçeler hep aynıdır: Parlamentonun devlet başkanının önerdiği reformları "önlemesi", terorizme ve yozlaşmaya karşı etkili bir mücadele yürütebilmek için devlet başkanının elini kolunu tutan engel istememesi... İki yüzlülüğe ve sıradanlığa burada bir de kirli alaycılık ekleniyor. Çünkü bugün memlekete "ahlak" getirmek için işbaşına geldiğini söyleyen ve diktatör kesilen şahıs, son haftaların dev skandalının kahramanlarından biridir. Diktatörün eşi, kardeşi ve baldızı, Japonya'nın Peru'daki yoksullara bağış olarak gönderdiği giyeceklere müthiş çirkin bir şekilde el koymakla suçlanıyorlar ve diktatörün aÜe fertleri de bu arada topu birbirlerine atıyorlar. Fujimori ailesi ve avanesi, darbeden sonra herhangi bir skandala yol açmadan aile bütçesini kazasız belasız yönetebilecekler. ri ve basını takmadan terorizmin işini bitirecek ve bu arada kelleler tek tek düşecek." Penı'dakimse benim kadar yıkıcılıkla, terorizmle karşı karşıya gclmedi. Zaten bu nedenle de seçim kampanyası sırasında en az iki kez beni öldürmeye kalktılar. Kimse benim kadar terorizmin son bulmasını, liderlerinin yargılanıp cezalandırılmasını istemez. Ama "kan deryası" teorisi, hem yasal hem de ahlaksal açıdan gayrıinsani ve müsamahasız olduğu gibi saçma bir teoridir, ayrıca da ters tepki doğurur. Demokrasinin Peru'da askerlerin ellerinikollarını bağladığı doğru değildir. UluslararasiAiÖrgütüve Amerika Gözlem Komitesi'nin raporlarına göre Peru, insan haklarının ihlal edilmesi, yargısız infazlar, işkence, kayıplar ve daha bir sürü ohımsuz uygulama konularında liste başında bulunan bir ülkedir. Ve şimdiye kadar Peru'da bir tek subay, bir tek asker, tüm bu kötü uygulamalar nedeniyle yargılanıp herhangi bir cezaya çarptırılmadığı gibi disiplin cezasına bile maruz kalmamıştır. Teröristlerin gerçekleştirdiği vahşi cinayetlere, ne yazık ki 25 bin kişinin canını yitirdiği savaşta, kontrterorizmin işled.iği cinayetler cklenmcktedir. Demokrasl olmadan olmazl Peru'da, şu gerekçeyi alkışlayabilecek kadar saf olanlar da var: "En sonunda 'El Chino' (Çinli, Fujimori'nin takma adı) testiculeslü bir adam olduğunu gösterdi! Artık askeriye, satılmış ve çekingen bir adli mekanizmadan kuşku duymadan ve Aydınlık Yol ile Tupac Amaru Devrimci Hareketi'nin (MRTA) suç ortağı olan siyasi kesimle Kontrterorlzmin çıkman Terorizme karşı mücadelede silahlı kuvvetlerin elini kolunu tamamen serbest bırakmak terorizmin sonunu getirnıez, aksine terorizmi güçlendirir. Te rorizm, silahlı kuvvetlerin uygulamalarının kurbanı olan köylü ve marjinal kesimlerde yaygınlaşır. Bu kesimlerin ordunun baskılarına karşı hiçbir yasal protesto ya da özgür basın aracılığıyla karşı çıkma olanakları arlık yoktur. Bu kesimler uzun zamandan bu yana her gün Aydınlık Yolcuların ya da MRTA'nın "Polisin ya da ordunun şiddetine karşı bizim tek cevabımız bombalarımız ve silahlarımızdır" şeklindeki sözlerini dinlemektedirler. Bugün Peru'yu yönetenler, demokratik meşruiyeti yitirirken, yani teröristlere karşı ahlaki ve hukuki üstünlüklerini yitirirken, yıkıcılığa karşı mücadele eden bir hükümetin elindeki en değerli silahı, yani sivil toplumun dcstcğini yitirmişlerdir. Uyuşturucu kaçakçılığına karşı miicadeleyi bir diktatörlüğün daha etkili yapabileceğini savunmak da yanlıştır. Uyuşturucu çetelerinin ekonbmik gücü, gazetecileri, memurları, siyaset adamlarını, asker ve polisleri şimdiye kadar parayla satın alıp kendi safiarına çekerek Peru'da büyük bir tahribata zaten yol açmıştı. Kamu sektöründe çalışanlarla askerlerin alım gücünü büyük ölçiide düşüren ekonomik bunalım, bu kesimde çalışanları daha kolay tuzağa düşürebiliyor ve yozlaşmalarına neden oluyor. Peru'da mesela bir generalin aylık maaşı 400 dolarcivarında. Son aylarda Peru'da Yukarı Huallaga yöresindeki uyuşturucu kaçakçıları ile son C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AY I 8 2