29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yozlaşma yok, değîşme var Çocuk, Genç, Ana Babalar / Aysel Ekşi / Bilgi Yayınevi / 331 S. / 25.000 TL. / CKK Kod No: 152.551 HOSMN YAŞAR 'Çocuk, Gençy Ana Babalar' kitabını yayımlayan Prof. Dr. Aysel Ekşi: Ankara Kız Lisesi'nde okurken maltahummasına yakalandı. Hastanede kaldığı üç ay boyunca akşamlan herkes çekildıkten sonra acıları, umutları, yalnızlıklarıyla baş başa kalan insanları dinlemeyi öğrendi. Böylece 17 yaşında psikiyatrist olmaya karar verdi. Tıp Fakültesi'ni bitirdıkten sonra lyi ki Türkçe konuşuyoruz! Türkçemizdeki Yabancı Kelİmeler / Ali Özgüler / 257 s. / Kendi yayını Tanzimaı Fernunı ilc bajlayarak 150 yılı aşkın bir süredir BalılıLşma, kültürel etkilenme ve teknolojik ilerlemenin yaratuğı yabancı sözcük "akıru" dilimizi halen ctkisi altında bulunduruyor. Dillerin özkaynakları, ne kadar fazla olursa olsun dünyanın bu kadar küçüldüğü, bilginin (dolayısıyla kavranı ve sözcüklerin) hi2İa çoğaldığı iletişim çağında dillerin yabancı sözcüklere tam bir "ambargo" uygulaması mümkiin değil, Çoğu zarrun bir sözcüğün dilimizdeki karşılığını bulup yerleştirmek, bunun üzerinde uzlaşma sağlamak kolay olmuyor. Bu çaba bazen "bilgisayar" sözcüğünde olduğu gibi başanyla sonuçlanıyor bazeıı de yabancı sözcükkr dilımize sımsıkı yerleşmenin yollarını buluyor. Kısacası günlük yasantımızda, yazında, kültürümüzde, dilin girdiği her türlü uzmanhk alaıunda yabancı sözcüklere gereksinim duymaktayız. Onlann yerine, Türkçcnin sentaksına uygun karşılıklar bulnuk ise kuşkusuz Türk aydınlannın Türkçeyc karşı "vefa borcu" olmalı. Belirsiz bir sürc Türkçeye "konuk ettiğimiz" ya da dilimizin "nüfusuna geçen" yabancı sözcükleri ayrı bir sözlükte toplayan Ali Özgüler, "Türkçemizdeki Yabancı Kelimeler" sözlüğünün önsözünde bu sözcüklerin "bir tckniği, bir bilimi, bir düsünceyi ifadede yardıtncı olup kuüananlarca benimsennrtiş ve kabul edilmi}, hatta evrensel" sözcükler olduğu görüsünü savunuyor. Batı dillerinden alınına sözcükleri içeren derlemcde kaç adet madde buluııduğu belirtilmemiş. Ali Özgüler'in hazırladığı sözlük kendi alanında öncü bir çalışma sayılabilir, ancak yapıtta bizcc önemli eksiklikler var: Bunlardan biri, yazarın yabancı sözcüklerin kaynak dillerdeki etimolojılerini belirtmemi) olması; sözlükteki birçok Batı kökenli sözeüğün Eski Yunanca veya Laüncedeki anlamları yok. İkincisi, yabancı sözcüklerin kaynak di'lerdeki yazımlarının verilmesi, bu dillerde ne anlama geldiklerinin belirtilmesi sözluğün değerirıi armnrdı. Sözgelimi "nakavt" sözcüğünün tngilizcede "kııock out" eyletninden türediği ya da "ensülin" sözcüğünün pankreastaki adacık hücrelerinin Latincesi olan "imula"dan geldiği gibi acıklamalar maddelere eklenebilirdi. Sözlükte Türkçede son yıllarda kullanılmaya başlanan "hooliganizm", "glasnost", "AIDS" gibi yabancı kökenli sözcükler bulunmuyor. Yeni baskıları yapılırsa "psikaniliz", "endeskopi", "alpaga" (doğruları endoskopi, psikanaliz, alpaka) gibi yanlış yazılmış sözcüklerin düzckilmesi gerekiyor. ItmailMurat İngiltere'de 5 yıl uzmanhk eğitimi gördü. "Tüm yönleriyle insanı incelemenin doyulmaz tadına vardı". Uzun yıllar, Ankara ve İstanbul Üniversiteleri'ndeki öğrenci gençlerin ruhsal sorunları ve tadavileriyle uğraştı. 1984'ten bu yana İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Gençlik Bölümü'nde öğretim üyesi. Prof. Dr. Aysel Ekşi, bilgi birikimi, gözlem ve deneyimlerini yeni kitabı "Çocuk, Genç, Ana Babalar"da bir araya getirirken, anababaçocuk üçgenindeki bilgisizlikleri, kopuklukları ve güzellikleri ele alıyor. Kitabınızı hangi amaçla yazdınız? Kimlere sesleniyorsunuzî Aslında kitap yazmakta çeşitli amaçlarım var. öncelikle yazmayı çok seviyorum. Öğrencilik yıllarımdan beri, insanların ruhsal dünyasını keşfetmeyi ve yazmayı çok istiyordum. Ülkemizde çocuk yetiştirmeyle ilgili birçok sorun var. Burada gençlerle karşı karşıya geldiğimde gördüm ki sorunlar ortak. Oyleyse tek tek onlemler yerine geniş kitlelere seslenmek gerekliydi. Bu nedenle uzmanhk alanıma giren konularda anababa ve eğitimcileri, zamanında uyarmayı bazı noktalara dikkati çekmcyi, bunu da aklın, bilimin ve deneyimin ışığında yaprnayı görev bildim. Bu konuda yazmamdaki en önemli neden ise doğrudan uzmanhk alanıma giren pek çok konunun bazıları tarafından çarpıtılmasıdır. Gazetelerde çıkan üç beş fuhuş olayına, çıplak kadın fotoşraflarına bakarak toplumumuzun kokuştuğu, ailelerın dejenere olduğu yaygaraları koparılıyor. Batı toplumu lanetleniyor. Batı'da tüm kadınların (ahişe, erkcklerin homoseksüel, gençlerin uyuşturucu müptelası olduğu, aile birliğinin kalmadığı düşüncesi yerleştirilmeye çahşılıyor. Ben işim gereği Batı toplumlarını da incelemek durumundayım. Her toplumda yaklaşık yüzde 2021 oranında gençlik ve aile problemleri var. Yanlış verilerle yanlış sonuçlar çıkarıhyor. Bizde de çok ciddi problemler var. Bunları da açıklamaya çahştım kitabımda. Bugün ülkemizde aile kurumunun büyük tehlikeler içinde olduğu ileri sürülerek, Türk ailesi devlet eliyle korunmaya çahşılıyor. Aile Danışma Merkezleri kuruldu, bir de belediyelerin ve bazı kadın kuruluşlarının Kadın Sığınakları var. Sizce, tüm bunlar, aiieye ve kadın sorununa doğru yaklaşımlar mı? Ailenin devlet eliyle korunması yanlıştır. Bu konu uzmanhk konusudur. Uzmanlarına bıraksınlar. Ayrıca resmi ve adli istatistiklere baktığımızda son 25 ytlda fuhuşla, boşanmalarla, zina boşanmalanyla ilgili yüzdelerde bir artış söz konusu değil. Toplum dejenere olmuyor. Değişiyor. En büyük değişiklik de kadında. Kadının bilinçlenmesi, iyi eğitim görmesi, çahşması gerici çevrelerde telaş yarattı. Örneğin, kadının çalışmasının çocuk ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yarattığı iddia ediliyor. Son derece yanlış. Tam tersi olarak, kadının, sosyal ve kültürel doyumu oranında daha iyi ve daha sağlıkh çocuk yetiştirdiğine tanık olmaktayız. Dayak konusuna ve Kadın Sığınakları konusuna ise kadınların artık tepkilerini dile getirdiğini düşünerek olumlu bakıyorum. Biraz da gençler üzerine konuşabilir miyiz? Ülkcmiz gençliği cinsel ve toplumsal kimliğini bulmuş mudur? Türkiye'de gençler ister istemez yetişkinlerin bu bocalamalarından etkileniyorlar. Aiieye yaptığımız ay rımın aynısını gençler için de yapabiliriz. 1967 yılından bu yana cinsellik konusu tartışılmakta. O günden bu yana çok yol alındı. Benim gibi pek çok insanın konuyu ele alması, yapılan bilimsel araştırmalar konuyu gündemde tuttu. Gençlerin cinsel kimliğini bulabilmesi, ait oldukları sosyalkültürel düzeyine bağlıdır. Örneğin bir öğrenci topluluğunda, cinsel kimliğini kazanmış olanları, geleneksel yapıdan gelip tutucu olanları, ya da karşı cinsle tokalaşmayı bile günah sayanları bir arada bulabiliriz. Yine de eldeki verilere bakarak bu konuda sağlıkh bir gidiş olduğunu söyleyebilirız. Okullarda cinsel eğitim dersleri verilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Çelişkilerle dolu bir toplumuz. Bir yandan, kitaplan yayınları toplatıp muzır diyoruz. Bir yandan da cin f Prof. Dr. Aysel Ekşi: Çelişkilerle dolu bir toplumuz. (Fotoğraf: Ibrahim Günel) sel eğitim dersleri vermeyi düşünüyoruz, tartışıyoruz. Biz, topluma kadının erkeğe eşitsizliğini öğretiyorken, bu dersler kaş yapayım derken göz çıkartmak olur. Çünkü cinsel eğitimin üç bölümü vardır; bilgi vermek, kadınerkek eşitliğini öğretmek, cinsellikle ilgili her türlü tartışmayı açık olarak yapabılmek. Bu dersleri kimlerin, ne şekilde vereceği de çok önemli. Cinsel eğitim gerekli, fakat toplumun bunu almaya hazır olması gerekir. Oysa bizde bir devlet bakanı çıkıp "Flört fahişeliktir" diyebiliyor. Erkekler saldırgan varlıkları olarak görülüp kadınlar namâhrem sayılarak kapatılmak isteniyor. Bu koşullarda bu konu üzerine sağlıkh eğilineceği kanısında değilim. Kendi sorunlarımızı doğru saptayıp bu sorunlara doğru çözümler üretebilen bir toplum muyuz? Evet, biz akılcı toplum değiliz, duygusal toplumuz. Duygularımızla davranıp çabuk etki altında kalırız, bugün öyle, yarın başka türlü düşünürüz. Düşünmeye, düşündüklerimizden sonuçlar çıkarmaya alıştırılmadık. Orneğin İngiltere, 1966 yıllarında metrik sisteme geçerken, konu tüm basınyayın organlarında bütün ayrıntılarıyla günlerce tartışıldı. Sonuçta o sisteme geçtiklerinde cevaplanmamış hiçbir soru kalmamıştı. Batı'da "arastır, başla, sürdür, sürdürmekten zevk al" diye öğretilir. Bizdeki yanlış, eğitim sisteminin ezbere dayalı olmasında. Biz disiplın vermiyoruz. Disiplini sevgiyle dengelemiyoruz. Çocuklarımızın özgürlüğünü besleyemiyoruz. Böyle olunca da ileriki yıllarda, özgür düşünemeyen, kendi başına karar veremeyen, kendi kışiliğine, gücüne inanmayan kuşaklar yetiştiriyoruz.D S A Y F A 1 CUMHURİYETKİTAPSAVM6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle