Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yozlaşma yok, değişme var Çocuk, Genç, Ana Babalar / Aysel Ekşi / Bilgi Yayınevi / 331 S. / 25.000 TL. / CKK Kod No: 152.551 HflSRAN YAŞAR Ankara Kız Lisesi'nde okurken maltahummasına yakalandı. Hastanede kaldığı üç ay boyunca akşamları herkes çekildıkten sonra acılan, umutlan, yalnızhklarıyla baş başa kalan insanları dinlemeyi öğrendi. Böylece 17 yaşında psikiyatrist olmaya karar verdi. Tıp Fakühesi'ni bitirdıkten sonra 'Çocuk, Genç, Ana Babalar'kitabtm yayımlayan Prof. Dr. AyselEkşi: İyi ki Turkçe konuşuyoruz! Türkçemizdeki Yabancı Kelimeler / Ali Özgükr / 257 s. / Kendi yayını Tanzimat Fermanı ilc bajlayarak 150 yılı ışkın bir süredir Batılılaşma, kültürel etkilenme ve teknolojik ilcrlemenin yarattıgı yabancı söz.cük "akını" dilimizi halen etkisi altında bulunduruyor. Dillerin özkaynaklan, ne kadar tazla olursa olsun dünyantn bu kadar küçüldügü, bilginin (dolayısıyla kavram ve sözcüklerın) hızla çoKaldığı iletışim çağında dillerin yabancı sözcüklere tam bir "amoargo" uygulaması nıümkün degil. Çoğu zanıan bir sözcüğün dılimizdeki karşılığını bulup yerleştirmek, bunun üzerinde ı^laşına sağlamak kolay olmuyor. Bu çaba ba/en "bilgisayar" sözcüğünde olduğu gibi başarıyla sonuçlanıyor bazen de yabancı sözcükkr dılımize sımiikı yerlejnıenin yollarını buluyor. Kısacası gunlük yaşantımızda, yazında, kültürümüzde, dilin girdıği her türlu uzmanlık alaıunda yabancı sö7xüklere şerekstniın duymaktayız. Onların yerine, Türkçenın scntaksına uycun karşılıklar bulmak ise kuşkusuz Türk aydınlannın Türkçeye karşı "vefa borcu" ohnalı. Belirsiz bir süre Türkçeye "konuk ettiğimiz" ya da dilimizin "nüfusuna geçen" yabancı sözcükleri ayrı bir sozlükte toplayan Ali Özgüler, "Türkçemizdeki Yabancı Kelimeler"TOZİüğününönsözünde bu sözcüklerin "bir tekniği, bir bilimi, bir düşünceyi ifadedc yardımcı olup kullaııanlarca benimsenmij ve kabul edilmiş, hatta evrenseP'sözcükler olduğu görüsünü savunuyor. Batı dillerinden alınma sözcükleri içeren derlemede kaç adet madde bulunduğu belirtilmetniş. Ali Özgüler'in hazırladığı sözlük kcndi alanında oncü bir calışma sayılabilir, ancak yapıtta bizce önenıli cksıklıkler var: Bunlardan birı, y.\7.arın yabancı sözcüklerin kaynak dillerdeki ctimolojilerinı belirtnıemi^ olması; sözlükteki birçok Batı kökenli sözcıiğün Eski Yunanca veya Latincedeki anlamları yok. İkincısi, yabancı sözcüklerin kaynak diHerdeki yazımlarının verilmesi, bu dillerde ne anlama geldiklerinin belinilmesi sözlüğün değerini arttmrdı. Söygelimi "nakavt" söwüğünün İngilizcede "knock out" eyleminden türediği ya da "ensülin" sö/cüğünün pankreasuki adacık hücrelerinin Latincesi olan "insula"dan geldiği gibi açıklamalar maddelere eklenebilirdi. Sözlükte Türkçede son yıllarda kullanılmaya ba^lanan "hooliganizm", "glasnost", "AIDS" gibi yabancı kökenli sözcükler bulunmuyor. Yeni baskıları yapılırsa "psikaniliz", "endeskopi", "alpaga" (doğrulan endoskopi, psikanaliz, alpaka) gibi yanhş yazılmış sözcüklerin düzeltilmesi gerekiyor. IsiMUMıırat İngiltere'de 5 yıl uzmanlık eğıtimi gördü. "Tüm yönleriyle insanı incelemenin doyulmaz tadına vardı". Uzun yıllar, Ankara ve İstanbul Üniversiteleri'ndeki öğrenci gençlerin ruhsal sorunları ve tadavileriyle uğraştı. 1984'ten bu yana İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Gençlik Bölümü'nde öğretim üyesi. Prof. Dr. Ayscl Ekşi, bilgi birikimi, gözlem ve deneyimlerini yeni kitabı "Çocuk, Genç, Ana Babalar"da bir araya getirirken, anababaçocuk üçgenindekı bilgisizlikleri, kopuklukları ve güzellikleri ele alıyor. Kitabınızı hangi amaçla yazdınız? Kimlere sesleniyorsunuz? Ashnda kitap yazmakta çeşitli amaçlarım var. Öncelikle yazmayı çok seviyorum. Öğrencilik yıllarımdan beri, insanların ruhsal dünyasını keşfetmeyi ve yazmayı çok istiyordum. Ülkemizde çocuk yetiştirmeyle ilgili birçok sorun var. Burada gençlerle karşı karşıya geldiğimde gördüm ki sorunlar ortak. Oyleyse tek tek önlemler yerine geni$ kitlelere seslenmek gerekliydi. Bu nedenle uzmanlık alanıma giren konularda anababa vc eğitimcileri, zamanında uyarmayı bazı noktalara dikkati çekmeyi, bunu da aklın, bilimin ve deneyımin ışığında yapmayı görev bildim. Bu konuda yazmamdaki en önemli neden isc doğrudan uzmanlık alanıma giren pek çok konunun bazıları tarafından çarpıtılmasıdır. Gazetelerde çıkan üç beş fuhuş olayına, çıplak kadın fotoşraflarına bakarak toplumumuzun kokuştuğu, ailelerın dejenere olduğu yaygaraları koparılıyor. Batı toplumu lanetleniyor. Batı'da tüm kadınların fahişe, erkeklerin homoseksüel, gençlerin uyuşturucu müptelası olduğu, aile birliğinin kalmadığı düşüncesi yerleştirilmeye çalışılıyor. Ben işim gereği Batı toplumlarını da incelemek durumundayım. Her toplumda yaklaşık yüzde 2021 oranında gençlik ve aile problemleri var. Yanhş verilerle yanlış sonuçlar çıkarılıyor. Bizde de çok ciddi problemler var. Bunları da açıklamaya çalıştım kitabımda. Bugün ülkemizde aile kurumunun büyük tehlikeler içinde olduğu ileri sürülerek, Türk ailesi devlet eliyle korunmaya çahşılıyor. Aile Danışma Merkezleri kuruldu, bir de belediyelerin ve bazı kadın kuruluşlarının Kadın Sığınakları var. Sizce, tüm bunlar, aileye ve kadın sorununa doğru yaklaşımlar mı? Ailenin devlet eliyle korunması yanlıştır. Bu konu uzmanlık konusudur. Uzmanlarına bıraksınlar. Ayrıca resmi ve adli ıstatistiklere baktığımızda son 25 yılda fuhuşla, boşanmalarla, zina boşanmalarıyla ilgili yüzdelerde bir artış söz konusu değil. Toplum dejenere olmuyor. Değişiyor. En büyük değişiklik de kadında. Kadının bilinçlenmesi, iyi eğitim görmesi, çalışması gerici çevrelerde telaş yarattı. Örneğin, kadının çalışmasının çocuk ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yarattığı iddia ediliyor. Son derece yanhş. Tam tersi olarak, kadının, sosyal ve kültürel doyumu oranında daha iyi ve daha sağlıklı çocuk yetiştirdığine tanık olmaktayız. Dayak konusuna ve Kadın Sığınakları konusuna ise kadınların artık tepkilerini dile getirdiğini düşünerek olumlu bakıyorum. Biraz da gençler üzerinc konuşabilir miyiz? Ülkenıiz gençliği cinsel ve toplumsal kinıliğini bulmuş mudur? Türkiye'de gençler ister istemez yetişkinlerin bu bocalamalarından etkileniyorlar. Aileye yaptığımız ay rımın aynısını gençler için de yapabiliriz. 1967 yılından bu yana cinsellik konusu tartışılmakta. O giinden bu yana çok yol alındı. Benim gibi pek çok insanın konuyu ele alması, yapılan bilimsel araştırmalar konuyu gündemde tuttu. Gençlerin cinsel kimliğini bulabilmesi, ait oldukları sosyalkültürel düzeyine bağlıdır. Örneğin bir öğrenci topluluğunda, cinsel kimliğini kazanmış olanlan, geleneksel yapıdan gelip tutucu olanları, ya da karşı cinsle tokalaşmayı bile günah sayanları bir arada bulabiliriz. Yine de eldeki verilere bakarak bu konuda sağlıklı bir gidiş olduğunu söyleyebiliriz. Okullarda cinsel eğitim dersleri verilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Çelişkilerle dolu bir toplumuz. Bir yandan, kitaplan yaymları toplatıp muzır diyoruz. Bir yandan da cin Prof Dr Aysel Ekşi: Çelişkilerle dolu bir toplumuz. (Fotoğraf: Ibrahım Günel) sel eğitim dersleri vermeyi düşünüyoruz, tartışıyoruz. Biz, topluma kadının erkeğe eşitsizliğini öğretiyorken, bu dersler kaş yapayım derken göz çıkartmak olur. Çünkü cinsel eğitimin üç bölümü vardır; bilgi vermek, kadınerkek eşitliğini öğretmek, cinsellikle ilgili her türlü tartışmayı açık olarak yapabilmek. Bu dersleri kimlerin, ne şekilde vereceği de çok önemli. Cinsel eğitim gerekli, fakat toplumun bunu almaya hazır olması gerekir. Oysa bizde bir devlet bakanı çıkıp "Flört fahişeliktir" diyebiliyor. Erkekler saldırgan varlıkları olarak görülüp kadınlar namâhrem sayılarak kapatılmak isteniyor. Bu koşullarda bu konu üzerine sağlıklı eğilineceği kanısında değilim. Kendi sorunlarımızı doğru saptayıp bu sorunlara doğru çözümler üretebilen bir toplum muyuz? Evet, biz akılcı toplum değiliz, duygusal toplumuz. Duygularımızla davranıp çabuk etki altında kalırız, bugün öyle, yarın başka türlü düşünürüz. Düşünmeye, düşündüklerimizden sonuçlar çıkarmaya ahştırılmadık. Örneğin İngiltere, 1966 yıllarında metrik sisteme geçerken, konu tüm basınyayın organlarında bütün ayrıntılarıyla günlerce tartışıldı. Sonuçta o sisteme geçtiklerinde cevaplanmamış hiçbir soru kalmamıştı. Batı'da "araştır, başla, sürdür, sürdürmekten zevk al" diye öğretilir. Bizdeki yanhş, eğitim sisteminin ezbere dayalı olmasında. Biz disiplin vermiyoruz. Disiplini sevgıyle dengelemiyoruz. Çocuklarımızın özgürlüğünü besleyemiyoruz. Böyle olunca da ileriki yıllarda, özgür düşünemeyen, kendi başına karar veremeyen, kendi kişiliğine, gücüne inanmayan kuşaklar yetiştiriyoruz.D S A Y F A 7 CUMHURİYETKİTAPSAV/46