29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dım. Mizah hikâyesi bakımından Rjfat Ilgaz'ı almak isterdim. Aziz Nesin'i alınca artık onu alma olanağı bulamadım. Nezihe Me'riç, devrini temsil ediyordu. Bütün hanım yazarların görevini de ona yüklemiş oldum." Bu nektada "hanım yazarlar"dan söz açmak gereğini duyuyor Cevdet Kudret: "Dördüncü cildi yazma imkânım olsa ki, yazmayacağtm hanımlara büyük yer vermek, Füruzan, Nazlı Eray, Sevgi Soysal gibi yazarlan almak gerekir. Daha pek çok hanım yazar yetişti. Bunların hepsi üzerinde elbette durulmalıdır. Daha öncekiler birtakım piyasa romanları yazmakta idiler. Güzide Sabri ile başlıyor bu iş. Mükerrem Kamil Su, Muazzez Tahsin, Kerime Nadir... Bunların piyasa romanları üzerine Behice Boran, Adımlar dergisinde çok esaslı bir inceleme yapmıştır. O dönem yazarları arasmda Peride Celal sonradan ciddi romanlar yazdı. Son olarak Ada adlı küçük bir romamnı okuoum, gerçekten güzel bir eser." Hikâye ve romanımızın yüz yılda aldığı yolu değerlendirirken "büyük bir aşama gösterdiğini" söylüyor: "Dediğim gibi Halit Ziya, yirmi beş yılda Namık Kemal'i çok gerilerde, hatta bir yüzyıl geride bırakmıştır. Ondan sonraki gelişmeler de aynı şekilde olmuştur. Cumhuriyet dönemiyle hikâye ve romanımız en parlak devrine ulaşmıştır. Bugün bır Sait Faik, bir Orhan Kemal, bir Yaşar Kemal zor ulaşılacak yüksekliklere ulaşmış yazarlardır. Nitekim Yaşar Kemal bir ara Nobel ödülü'ne aday gösterilmişti, vermediler. Ama sonradan verdiklerini okuyorum da... Bizim Yaşar Kemal, onların fersah fersah üstünde. Şaşkınlık içindeyim, nasıl Yaşar Kemal'e vermemişler de onlara veriyorlar... 1960'tan sonra yetişen yazarlar içinde de gerçekten büyük değerler var. Edebiyatımızın daha da ileri gideceSaminı Kocagte ği kanısındayım. Çünkü edebiyat, inşaat gibi tuğla tugla üstüne konarak yükselir. Yeni yazarlarımız elbette bu binayı daha da yükseltecekler." Edebiyat öğretiminde geniş ölçüde metinlere yaslanılması görüşünden yola çıkarak mı kitapta incelemeleri sınırlı, örneklerı uzun tutmuş Cevdet Kudret? "Evet" diyor. "Yöntemim, söylediğim sözleri, öne sürdüğüm iddiaları örneklerle belirtmektir. Bir şey söylüyorsam, onu mutlaka bir belgeye dayamak ihtiyacını duyarım. Bu ise doğrudan doğruya o yazarın eserleriyle ortaya çıkabilir. Hiçbir kural önceden konamaz. Kurallar metinlerden, metinlere göre doğar. Edebiyat öğretiminde de dilde de böyledir. Önce Kuralları konup, sonradan dil ya da edebiyat yapılamaz. Onun için önce kaynakları verip kuralları oradan çıkarma yöntemini uygulamaya çafıştım. Aldığım her metnin üstünde de ufak açıklamalar yaparak bunu belirtmek istedim." Açıklamalar yaparken eleştirel yargılar da verdiği söylenebilir mi? "Evet, eleştirel yargılara gittim. Lehinde olduğum kişilerin olumlu yanlarını, lehinde olmadığım kişilerin olumsuz yanlarını belirtmeye çalıştım. Bu arada... Örnegin Aziz Nesin'in Saçkıran adlı bir romanı vardır. Pek yaygın değildir. Tahir Alangu, bunun Aziz Nesin'in en kötü eseri olduğunu söylemiştir. Ben bunun tam tersini öne sürdüm, en iyi eserlerinden biri olduğunu gene örneklerle belirtmeye çalıştım. Sanırım Tahir Alangu'nun yargısı dolayısıyla Aziz Nesin o eser üzerinde yeniden çalışmarnış ve ikinci, üçüncü... baskılarını yaptırmamıştır. Öte yandan ben edebiyatta dile önem veririm. Çünkü edebiyat bir dil sanatıdır. Dilde sürçmeler varsa, en yakın dostlanmın eserlerinde bile böyle bir şey gözüme ilişmışse, onları belirtmekten geri durmamışımaır. Hep eleştirel gözle bakmışımdır. Ama kendimi bir eleştirmen olarak görmem, bir edebiyat tarihçisi olarak görürüm. Edebiyat tarihçisi gözüyle birHaldun Taner takım eleştiriler yapmış olabilirim." On yazarı ele alsanız, her birinin en aşağı beş kitabını inceleseniz, elli kitabı okuyup değerlendırmeler yaprnak, parçalar scçmek zorundasınız... Epey güç bir çalışma... Bu bakımdan, 1959 sonrasında yetişen romancı ve hikâyecilerimizin kendilerinden öncekilerden ayrıldıklan noktalara ilişkin soruyu şöyle cevaplıyor Cevdet Kudret: "Kendimi tam anlamıyla 1959 sonrası edebiyatmı incelemiş saymıyorum. Onun için kendimi bu karşılaştırmayı yapmakta yetkili bulmuyorum. Bir okuyucu olarak izledim, incelemeci olarak ele almadım. İçlerinde çok sevdiklerim de oldu. Ama değerlendirme yapmak istemem." Ya kendi romancıhğı? Cevdet Kudret'in roman ve hikâyeden kopuşunun nedenlerinden yukarıda söz etmiştik. Üç romanı (Sınıf Arkadaşları, Havada Bulut Yok, Karıncayı Tanırsınız) üzerine de şu değerlc.dirmeyi yapıyor Cevdet Kudret: "Ben, biyografik romanla başladım işe. 1914'ten 1945'lere kadar getirdim. Birbirini tamamlayan, ayrıca her biri bağımsız birer cilt olan üç roman yazdım. Böylece Türk toplumundan otuz yıllık bir kesit vermek istedim. Hatta bu tarz romanlara, yazmadım, söylemedim ama 'kesitroman' diye bir ad taktım kendi kendime. Uyguladığım roman tekniğinde kendimce yapmak istediğim şey şu: O zamana kadar olaylar tek kahramanın üstünde örülür, tek kahramanın serüveniyıe roman biterdi. Ben ise asıl kahramanı Süleyman'ın çevresinde toplumun türlü kişilerini vermeye çalıştım. Bu fikri de Gogol'ün ünlü romanı ö l ü Canlar'da uyguladığı teknikten aldım. Bilirsiniz, ö l ü Canlar'da roman kişisi, çeşitli çevreleri dolaşır; başka başka kişiler verilir. Ben de o tekniği benimseyerek Türkiye'ye uygulamaya, o vesileyle çeşitli çevreleri vermeye çalıştım." D S A Y F A 9 Cevdet Kudret "Ben yavaş çalışan bır adamım, bır roman uzerınde çalışmam bırkaç yılımı alır." CUMHURİYET KİTAP SAYI 43
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle