Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Leninizm'in tarihsel şartları ve Lenin V.I.Lenin (Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi) Henri Lefebvre / Türkçesi: Rasih Nuri İleri / Yalçın Yayınları / 554 s. / 20,000 TL. / CKK Kod No: 126.087 V.I.Lenin; Fransa'nın Bilimsel Araştırmalar Milli Merkezi Araşurma HtNRI LEFtBVRE Sorumlusu ve Parıs Nanterre Universitesi Profesörü Henri Lefebvre'in, 'dava'sı uğruna hiçbir çıkar düşünmeden kendim adadığı kesinlikle kabul edılen ve tarihin akışını kesın olarak değiştiren Sovyet Devrimi'nin lideri Lenin'in düşünceleri \ıe hayatı üzerine bilgi vermek ve ^ Leninızmi özetlemek amacını taşıyan bilimsel bir incelemesi... Marx'çı felsefeye bağlılığryla tanınmış bır düşünür olan Lefebvre'in; Leninizmin Tarihsel Şartları / Lenin'in Hayatı / Lenin'in Filozofik Düşüncesi / Lenin'in Ekonomik Düşüncesi / Lenin'in Politik Düşüncesi ve Sonuçlar başlıkları altında yazdığı, tüm dünya üniversitelerinde okutulan bu bilimsel inceleme kiıabını 1968 yılında ilk kez dilimize kazandıran Rasih Nuri İleri, "Lenin hakkındaki bir eseri Türkçeye çevirmekten ö t ü r ü " yedi yıl hapse mahkum edilmij ve bu eserin birinci baskısından ikı bin adet toplaıtınlarak imha edılrnişti. Üçüncü basımı 1990'da yapılan V.I.Lenin'in başındaki Lefebvre'in, Dr. Orhan Aldıkaçtı'ya yazdığı mektup, Rasih Nuri lleri'nin Açıklama ve Önsöz yazıları ile kitabın sonunda ycr alan Dava Dosyası bölümleri, dilimize kazandırılan bir bilimsel inceleme V.l LENİN Kara dil: Argo Büyük Argo Sözlüğü / Hulki Aktunç / Afa Yayınları, İstanbul 1990 / büyük boy / 373 s. / 25.000 TL. TAYLAM ALTU6 Yeraltı uygarlığının impamtoru duğu ve bunun da toplumdışı kesimlerin kendi aralarındaki örtük bildirişimi sağlamak olduğu açık bir olgudur. Gelgelelim, argonun varlığını salt bu işlevsellikle sınırlamak da mümkün değildir. Çünkü argoda salı islevsellığin ürünü olan meslek jargonlarından farklı bır yön var. Belki bu yön, argonun genel dil ile ve onun taşıdığı moral değerlerle ilişkisinde bulgulanabilir. Benim gördüğüın, argonun genel dil için karşı konulanıa? bir cazibeye, bir çekim gücüne sahip olduğu. Bu durumun nedeni, genel dilde "bastırılmış olan"ın, "a moral olan"ın, argoda pervasızca yüze çıkmasında aranabılir. Sanki metropol imparjtorluğunun kustuğu bütün pıslık, argo tarafından hayata geçirilerek humorik bir tarzda kendisinc ıade edilmekte3ir('postalannıaktadır'). Bu açıdan bakıldığında argonun, Vladimir ilyıç Lenın Genel dilin ifade ve bildirişim kanalları içerisine hınzırca yerleşerek burada lanetli bir keyif bölgesi kurmuş olan bir söz biçimi var karşımızda: Argo. Kıvrak bir sözcük üretimi ve anlamlama etkinliğiyle argo, bir yandan kendine özgü şifre dünyasını sürekli yenilerken bir yandan da dilin yasak bölgelerini kamuya açmaktan geri kalmıyor. Yalnızca kendi içrek (esoteric) bildirişıminin gereklerini yerine getirmeyi amaçlamış görünse de sataşkan bir tutumla, genel dile göz kırpıp onu çimdiklemeyi de ihmal etmiyor. Argoyu "kara dif" olarak adlandırmayı uygun buluvorum. Çünkü o, öncelikle genel dilin taşıdığı moral değerlerin dışa attığı marjinal insan durumları içerisinde varlık kazanıyor. Hem yeraltı uygarlığının dili olmakla, hem de alay ve hicivle örülmüş olmakla, kara. Nitekım argonun söz dağarcığının çevresinde dallanıp budaklandığı semantik birımler, sosyal kötülük üreten deneyim alanlarına ilişkindir: Cinsel nesne ve faaliyetler ve her çeşit karanlık "el işleri". Ancak burada şunu görmek gerekır ki argo, sosval kötülük alanına ilişkin bir meslek jargonu olsaydı sadece; herhalde argo olmazdı. Bence argonun 'cevvaliyeti', ıçinden çıktığı realiteyi groteskleştirerek yaşanır kılan bir haz ve keyit dili olmayı başarmasından gelir. Tüm yaşarlığı içinde argoyu eksiksiz olarak kuşatmak mümkün olmasa da onun eksiksıze yakın ölçüde bir söz dökümü'nü yapmak ve deşifre etmek pekâlâ mümkün. İşte Türk dilinde argo denildiğinde ilk akla gelen herit Devellioğlu'nun değerlı çalışması "Türk Argo Sözlüğü" nün yanına katılan, yazar Hulki Aktunç'un "Büyük Argo Sözlüğü", böyle bir döküm çabasının ürünü. Yazarın, gerisinde hangi şeytani düşüncenin yattığını pek çıkaramadığım "amatör sözlükçü" nitelemesine bakmayın siz; "Büyük Argo Sözlüğü" profesyonelce kotarılmış bir çalışma. Geniş kapsamlı bir örnek taraması (Karagöz'den Öztürk Serengil'e uzanan yazılı tanıklıklar) da sözlüğe hem değer hem de "can" katıyor. Böylece "sözlük okuma", yarattığı hazla bir tiryakilik haline geliyor. Kitabın başında ve sonunda, Aktunç'un argoyu dil sistematiği içine yerleştırme ve teorik olarak kavrama çabalannı içeren metinler yer alıyor. Bu metinlerde çizilen çerçeveye "katılma" yönünde ben de argoya ilişkin birtakım düşünceler ileri süreceğim. İlk olarak, ön metni çıkış noktası olarak alırsak: Dil sistematiği açısından argo için ne söylenebılır? Argo, kökeni bakımından belli grupların söz biçimi olmakla; özelleşmiş bir dil ya da dilin özelleşmış bir bıçımı olarak alınabilirse de; genel dil içindeki yaygın dolaşımı göz önünde bulundurulursa, genel dilin bir "alt künıe"sı olarak adlandırılabilir. Bu bağlamda, yine küme terimlerini kullanacak ölursak; argonun granıer bakımından genel dil ile bir birleşim bağıntısı içinde söz dağarcığı bakımından ise bir kesişim bağıntısı içinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Genel dilin sentaksı içerisinde yapılanmakla argo, kendi başına bir dil olarak nitelendirılemez. Bu bakımdan Aktunç'un argoyu bir "konuşma biçimi" olarak adlandırması yerindedir. Saussure'un dil ve söz ayrımı çerçevesinde bakıldığında argonun sınırları söz'ün ıçınde bulunacaktır. Ancak burada "söz"ün bireyselliği, grupsal bır bıreysellik olarak anlaşılmalıdır. Dolayısıyla argo, dilin soyut yapısına değil, dilin yaşamsallığına (söze) ilişkin bir değer alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Argonun ortaya çıkışında belli bir işlevselliğin bulutv Tüm yaşarlığı ıçınde argoyu eksıksız olarak kuşatmak mumkun olmasa da onun eksiksıze yakın ölçude bır soz dökumunu yapmak ve deşifre etmek pekala mümkün İşte, Aktunç'un "Büyuk Argo Sözluğu" böyle bır dökum çabasının urunu eserinin başına gelenleri bizlere olanca çıplaklığıyla yansıtması bakımından ayrıca önem taşıyor. Önsöz'ün son paragrafında; Marx'ın, Lenin'in, Rosa'nın ve başkalarının eserıerını okumadan önce, onların zaman ve mekân içindeki, tarih içındeki yerlerine oturtulmasının, bu eserlerin, ne zaman, ne ıçin, hangi sorunlara cevap vermek ve onları çözümlemek için yazıldıklarının bilinmelerınin gerektiğini, aksi halde dogmacılık ve her türlü 'sapma' için yol açılacağını belirten Rasih Nuri tleri "Bu bakımdan, okunması ne kadar güç olursa olsun, ilk merhalede, bu gibi fikirlerin aleyhinde olanların da taraftarlarının da Lefebvre'in kitabı gibi temel incelemeleri öncelikle okumasında sayısız yarar vardır. Bilimsel inceleme yolu buradan geçmektedir" diyor. D Fatma Oran Argonun genel dil içindeki dolaşımını öne çıkaran bu varsayım, AKtunç'un "saf argo" düşüncesi ile çelişir görünmektedir. Çünkü Aktunç'a göre argonun genel dilde dolaşıma girmesi, onun deşifre olması, yani argo olmaması anlamına gelmektedir. Bu anlayış bence, işlevselliğe yapılan fazlaca vurgudan kaynaklanmaktadır ve argonun dil içi dinamiğini gözden kaçırmak gibi bir sonucu içinde barındırmaktadır. Argonun genel dile nasıl bir "tansiyon" ve iç hareket sağladığı, Aktunç'un derlediği "tanıklıklar"da da gözlenebilir. Ola ki argonun özgül anlamı, onun sürekii kapanan ve açılan anlamlama etkinliğinde, yani 'dilin yarılışı' olgusunda saklıdır. Argoya ilişkin genel kabul, onun "aşağı" bir dil olduğudur; gelgelelim, argonun şıngırtılı bir güzellik, tuhaf bır dil tadı tasıdığını da kim inkar edebilir? O CUMHURİYET KİTAP SAYI 43 S A Y F A 17