28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G E Ç M i Ş İ G E L E C E 6 i Devinim İçinde Devinimsizlik Banyo / JeanPhilippe Toussaint Çeviren: Mustafa Balcl / Ayrıntı Yayınları 84 s. / 5.000 TL / CKK Kod No: 330.026 MELİH CEVDET ANDAY A. Gıde, Dostoyevskı'nın romanları ıçın "acı çekmc dini" biçimindeki tanı dolayısıyle güncesinde, "Ncrdcn çıkarıyorlar bu saçma sapan sözleri" diyerek yakınır. Bir rom.ını, kısaca tanılamak, sözümona felsefi bir tanım içinde özetlemek, henı çok rağbet gören hem de hıçbir zaman ise yaramayan bir girısimdır. "Banyo" adlı romanın kınıi elestirmenleree "bir tür modern Oblomov" diye nitelendirilmesi, bence bunun yeni bir örneğidir. JeanPhılıppc Toussaint'nin bu ilginç romanındaki kisinin neden Oblomov'a benzeıildiğini pek anlayamadım. Gonçarov'un kahramanı, zengin bir toprak ağasıdır, okumustur, kent yasamının inceliklcrini bilir, kentte dostları, arkadaşları vardır, haııa gençliğinde parlak yelenekleri olduğu bile sanılını^tır; t.ıkat sonra sonra evine kapanır, yalnızca ılgilenni yiıirmekle kalmaz, çıkarlarını bile denetleyemez olur; dostları onu evlendirmeye kalkarlarsa da bizimki son dakikada cayar. Bir sözcükle söylemek gerekirse artık o "toplunıdan kopmuş" bir hazır yiyicidir. Ona "tcmbel" demek de dogru degıldır. Toplumun yarattığı bir işe yaramazdır o. Oysa "Banyo"nun kahramanını Oblomov'a hiç de benzetemeyiz. (Vıce sunu söyleyelim; adını bilmiyoruz onun. Bunun üzerinde ne denlı durulsa yeridir. Roııuncı bize sanki, "Adını nc diye koyayım, bunun gibilcr yığınladır" demek istıyor: Yaşanıın en basit etkinlikleri içinde kendi basına dolanıp duran, kayusız, fakat dikkaıli bir adam. Hiçbir sey gö/ünden kaçmıyor, anıa hiçbir seyin ü/erinde de durmuyor. Ânların ayrıntıları içinde. gittikçc silikleşen, kendi üzerinde bile durup düsünenıeyen hir hayalet, bir robot. Böyle olduğu için de ronıanda hıçbır psikolojik çözümleme ile karşılaşmıyorsunuz, boyuna bir gelip gitme, bir oturup kalknıa... Elbet bu tür bir eylem zincirı içinde banyo'nun da bir yerı var, banyoya gırdı mı, çıkmak bilmiyor. Çünkü yatak ile banyo arasında pek bir ayrım yoktur onun için. I'akat pardösüsü ve tenis rakeıi çok önemlıdir, çünkü kendısı de lenıs raketı, ya da pardösü gıbı hem olan hem olmasa da olur bir seydir: "Artık konusmak istemiyordum. Odamda pardösümü sırumdan çıkarmıyor, bütün gün oklarla oynuyordum." Evet, hareketsizligi övüyor, anıa dinamik bir harcketsizliktir bu. Şöyle benzeteyim, hareket halindeki tekerliğin orta yeri gibi bir sey. "Mondrian'ın resminde beninı hosunıa giden hareketsizliğıdır. Hiçbir ressam hareketsizliğe bu kadar yakından yaklasmamıstır. Hareketsizlik hareket yokluğu değil, hareketin her türlü perspeklitinden yoksunluk demektır, hareketsı/lık ölümdür. Satrançta olduğu gıbı Mondrian'ın resınılerındekı hareketsizlik dinamiktir. Her parça, hareketsız bir güç olan her parça, güç halinde bir harekettir... Benı rahatlatıyor Mondrian. F.limde bir ok, dolabın kapağında asılı bir ni>an tahtasına bakıyordum." Adarnın bir tarıhçı olduğunu romanın soııuna doğru ögrendim. Fdilginlikle tarihçilık araMiıdakı ilıski konusu bir b.ıska \e ıı/un iiK'elemenin konusu olabilir. , Yonetmenliğinı Joseph Losey'in yaptığı "The Prowler" (1951) fılmınde Evelyn Keyes Seyirci ve gerilim Film and Suspense. Altan Lökcr / Kendi yayını / 231 s. ~~ ' NEZİN ERDOĞAN Löker'in adını, sinema ya/arı Thonfas ser'den bir mektup alıncaya kadar duvl mamıstım. Mektupta, I>7f> yılında İstanbul'da, İngilizce olarak basılan bir kitaptan sö/ ediliyordu; acaba kendisine bir kopya gönderebilir miydim? Uzun süren bir araştırma sonucu kitabı Milli Kütüphane'de buldum ve tabii bu arada kendime de bir kopya edindim. Sinema göstergebilımınin kurucusu sayılan Christian Metz, 1970'li yıllarda yayımlanan bir kitabında, gristergebılımcinın görevlerındeıı bırinin, tılmlerin nasıl anla^ıldığının ıncelenmesı olduğunu söylüyordu. Metz, burada, tilmin anlaşılma kosullarmı yine tilmin kendisinde aramaktan yanaydı. Gerçekten de, gostergebilim, özellıkle sinema göstergebılımı yıllar boyu, anlamın ortaya çıkıs sürecınde, lılmleıın alımlayıcısı olan seyıreıyı oır ınceleme konusu olarak ihmal etmıstir. Oysa seyirci ile film arasındaki etkileşimin doğası, anlamın An$tırılması için zengin olanaklar sunmaktaydı. Metz'in ve diğer film yazar ve kuramcılarının, seyirci ve seyircinin film ızleme etkinlığı üzerinde durmaya baslamaları ıçın, dılbilım ve psikanali/dekı gelismelerin görme/lıkten gelınemeyecek ıpuçları vermesı ve Barthes'ın anlatılarm yapısal çözümlemelerinde, melinlerde yer alan okuyucu kodlarından söz etmesı gerektı. Aynı yıllarda, Altan Löker'in İstanbul'da yayımlanmış olan kitabında ne göstergebilimin terimleri kullanılıyor ne de kaynakçada, günümü/ün kuram ve eleştiri dünyasının bilinen isimİerinc yer veriliyor. Ikınunla bırlıkte Löker, oldukç.ı kullanışlı bir seyirci tnodelı çızıyor ve kıtap bu özellığıyle, yayımlandıgı tarihi de gö/ önüne alırsak öncü bir nıtelik kazanıyor. "Zengin bir akşam yemeği yiyen bir kisi nasıl olur da bir saat sonra, sinema salonunda açlıktan olme korkusu yasar?" Açılısta yer alan bu soru, seyircinın yasantıları ile sinema arasındaki ılışkiye yaklasım için bir harekeı noktası oluşturuyor. I ılmın gerçeklığı ile seyircinın bu gerçeklığı algılayısı. yukarıda sö/ünü ettiğimi/ anlamın ortaya çıkış koşulları bakımından büviik önem ta^ıyor: "Seyirci, kendi zihnı gerçeklığini perdeye yansıtır ve bu, perdedekı olayla uyusursa, gerçek olduğuna ınanır. Ba^ka bir deyisle, perdedeki olaylara, ancak kendi gerçeklığini oıılarm terımlerıvle açıklayabilirse ınanır." Seyırcıvı bir lılm ı/lemeve iten nedenlerin sorusturuldugu ılk bölümlerde, rreudcu psikanalizin desteğiyle, seyırcının sinema larahndan "avlanmasım" sağlayan arzular ve korkular ayrıntılı olarak inceleniyor. Ardından, seyırcinin psışik yapısını ılgılendıren bilinçaltı, bılını,, ıd, süperego ve savunma mekanızmalan gıbi donanımlarının sinema ile nasıl etkileşime girdiği ele alııııvor. C Jnsellık, bajarı ve seyır, (spectacle) insanı tilm izlemeye yönelten sinematik arzulardır. Bu görüş, Freud'un bakma arzusu kavramını biraz dalıa kesın ve ayrıntılı biçimde geliştiren Lacan'ın, kijiyi seyirci kılan bakma ve işitme arzularını açıklamasına bir hayli yakm. Bakma ve isitme ar/uları cinsel içeriklidir ve seyir, Löker'in "başarı" diye adlandıracağı iktidar duygusuyla yakından ilintili fallique bir etkinliği ifade eder. Geleneksel sinema, seyircinın bir fılmi baştan sona ilgi ile izlemesi ve sinematik bir haz alması için psişik mekanızmalarını manıpüle etmeye çalışır. Bunun için de ona birtakım tuzaklar kurar. Burada ana motif, gerilim olarak sunulmaktadır. Gerilim, suç ya da ceza edimiyle ilintili olarak "olacak mı, olmayacak mı?" sorusuyla yaratılır. Suç ve ceza, filmin kurmacalığı içinde seyircinın, film kişileriyle özdeşleşme sürecinde paylaştığı durumları belirtir. Film, genelde, anlatıyı "olacak mı, olmayacak mı?" eksenine oturtarak gerilimi üretir ve seyircinin, sinematik haz vaat eden çelişkili yaşantılara erişmesine zemin hazırlar. Film and Suspense, uzun yıllar önce basılmış bir çalışma olmakla birlıkte, film metnıne kuramsal yaklaşımda ortaya çıkan sorunlar için hâlâ aydınlatıcı olabilme erdemıni taşıyor. Anlatımın yalınlığının yanısıra, düşüncenın nasıl bir düzen içinde gelıstiğinı görebileceğimiz bir üslubun seçilmiş olması, hem anlamayı kolaylaştırıyor hem de zevkli bir okuma sağlıyor. Sinema üzerine yazılmış kitapların basılma şansı bulabildikleri bugünlerde, Film and Suspense'in de dilimize kazandırılmasını diliyoruz. D C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 40 S A Y F A 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle