26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DOĞAN KUBAN Kültür CBT 1484/28 Ağustos 2015 5 Kaos Devletten Başlar olmak anlamına gelirse doğrudur. Bürokrasinin, zaman içinde, devletin halka zorbalık etme aracına dönüştürülmesi zorba devleti oluşturur. Bu toplumun yavaş yavaş kendine güvenini yitirmesine neden olur. Çünkü her işiniz önünüze çıkan devleşmiş bir zorbanın iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı olacaktır. Bu ezilmiş halk ürkek bir sürü gibi davranır. Türkün kentlere yeni göçmüş ezik halkı ile 18. 19. yüzyılların devrimler yapmış eğitimli Avrupa toplumları arasındaki temel fark budur. 20. yüzyılda uygar Alman toplumunun zorbalığa nasıl boyun eğdiğini düşünürseniz, Türk halkının bugünkü ezik boyun eğişi şaşırılacak bir durum değildir. Kul toplumunun torunları az eğitimli ve fakir oldukları zaman zorba bir yönetime karşı çıkamazlar. bunun kesin gösterisidir. Son günlerde o davaları gören savcıların yurtdışına kaçması ise tarihin bir onayıdır. Hatta bugün çok eleştirilen devlet üyelerinin savunma tedbirleri kişisel paranoyadan çok paralel yapıya, yani dolaylı olarak ABD korkusuna bağlanabilir. Halkın devletle ilişkileri yasalar, yönetmelikler ve kurallarla düzenlenir. Yasalar yaşamın her alanını kontrol eden kurumları ve onların halkla ilişkilerini tanımlar. Devlet ve halk, iki taraflı bir sorumluluk bağlamında, yasa ve yönetmeliklerle tanımlanmış kurallara uyarlar. B u karşılıklı ilişkide emir alan ve veren yoktur. Devlet memuru üst, halk alt değildir. Halk bir hak satın almaz. Yasanın kendine verdiği hakkın gereğinin yerine getirilmesi için gerekli işlemi sorumlu memurla birlikte yapar. Demokratik olmayan, halkın ve memurun görgüsüz ve eğitimsiz olmalarına bağlı olarak, birbirlerini veren ve alan olarak gördükleri az gelişmiş ülkelerde, yani henüz uygar olmamış toplumlarda, vatandaşlar kendilerinin yasal haklarını, işi bu hakkı vermek olan sorumlulardan, muhtardan, polisten, gümrükçüden, belediye ya da bakanlıktan alırken, bunu bir lütuf olarak görüyorlarsa, o ülkede bazı mekanizmalar çalışmıyor demektir. Bu da despotizmin, nepotizmin ve sonunda diktatörlüğün işaretidir. Gelişmemiş toplumlarda buna paralel sayısız kuralsızlık, sorumsuzluk ve hepsinden kötüsü, rüşvet yerleşir. O zaman hiyerarşinin başından başlayarak, jandarma çavuşuna kadar herkes zorba olabilir. Kuşkusuz her insan zorba değildir. Bu olasılık toplumsal gerilimi azaltır. Fakat dejenere olmuş bir sistem bu eğilimi her an gösterebilir. Kavram olarak zorbalık devlet kontrolünün bir güç (eski deyimi ile tahakküm) aracına dönüşmesidir. Bugün Türkiye’de pek çok bürokratik işlem, halk için ürkütücü ve panik uyandırıcıdır. Zorbalık küçük memurdan başlamaz. Çok daha yukarılarda başlar. Aşağıya iner. Halkın yasal hakkının gasp edilmesi anlamı taşır. Bu dejenerasyon akımına kapıldığı zaman her sistem rüşvet, yeğencilik, torpil, iltimas vb. gibi kötülüklerle dolar. Yani sağlıklı çalışmaz. Toplumun kültür ve uygarlık düzeyi yükselmedikçe, özellikle halkı yüzyıllar sürmüş dayatıcı sistemler içinde yaşamış ülkelerde, devlet zorbalığı, hepimizin bildiği bir korku ortamı yaratır. Bu korku ortamı zorbalığın besleyici aşısıdır. Korku, düşüncenin özgür ifadesini, kendiliğinden kısıtlar. Köyde muhtarı eleştirirsen o da sana gerekli bir yazılı belgeyi vermez. Özgür düşüncenin kısıtlanması zorba idarenin başta gelen özelliklerinden biridir. Bürokrasinin bu özelliği kendiliğinden kaos doğurmaz. Bazı hallerde bir düzenin devamına yardım eden otoritenin sağlanması için yararlı olduğu da düşünülür. Fakat bu sadece otorite kurallara saygılı ZORBALIK TEPEDEN BAŞLAR Türk toplumu tepeden gelen çoğu şeye boyun eğmiş, iyi ya da kötü diye genellikle direnmemiştir. Avrupa’daki hiçbir devrim Osmanlı tarihinde olmadı. Savaşlarda ölen halk, Kurtuluş Savaşı’nı yapan halk, Cumhuriyet Devrimlerine katılan halk, bunlarla beslenen halk, bunlar sahip çıktığına ilişkin hiçbir işaret vermeden 1950’de iktidarı BayarMenderes ikilisine vermiştir. Kulluktan daha yeni kurtulmuş olan halkın kendi tarihinin bilincinde olmadığının bundan daha açık kanıtı olamaz. Kore’ye asker olarak gönderilmesi de doğru yorumlanması gereken garip bir olgudur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki bu gelişmelerin sadece bir iç karar sonucu olduğunu kabul etmek olanaksızdır. 1950 sonrasındaki 50 yıllık toplumsal gelişme bugünkü durumu yaratmıştır. Bu gelişmeler analizi zor ekonomik, politik ve kentleşmeye bağlı sayısız kültürel komplikasyon içeren olgulardır. Ve bunlarda Ortadoğu politikasını uygulamaya koyan ABD etkisi kesindir. Irak Savaşı ve AKP iktidarı bu gelişmelerin arkasındaki gücün kim olduğunu kanıtlar. Bu değişim bugüne kadar süren bir iç montajın, bugün paralel denen ve olasılıkla başlangıcında da aynı adla kurulan ikili bir dış kökenli iktidar komplosunun Irak savaşından önce ayrıntılı olarak kurulduğuna işaret ediyor. Ordu içinde ve dışında, gazeteciler ve aydınlar arasında yapılan acımasız müdahale ve buna yandaş olan kalemlerin birdenbire ortalığı sarması AVRUPADA HİÇ BİR DEVRİM OSMANLIDA OLMADI Fakat bu su altındaki politik gelişmelere paralel, başka bir iç paralel politika yapısı ortaya çıkmıştır. Bu sınır tanımaz bir keyfilik ve yasa dışılıktır. Bu en tahrip edici etkisini kentleri ve özellikle İstanbul’u yok ‘TÜM İNSANLIK’IN eden inşaat sektöründe göstermiştir. Bunun DIŞINDAKİLER ülke için öldürücü sonucu sanayi gelişSevgili okuyucular, mesini kösteklemesi, Halk satıldığının farkında kent planlamasını yok olmaz. Müslüman halkların Özgür düşünce etmesi, meclis otoritesini o düzeyde çağdaş kültürü sıfıra indirmesi, eğitim nin kısıtlanması sınırlıdır. Kentsel çevrenin görsistemine getirdiği ağır zorba idarenin kemi Batı ürünü, beyin yıkama bir ortaçağ vurgusudur. yerli üründür. Bu durum yeni başta gelen Kaos bu günkü iki taraflı sömürgeciliğe ve despotizmin bir korkuya dayanan, özelliklerinden cehalete yaslanan düzenine oraya buraya yalpalabiridir. uygundur. Milyarlarca insan yan sistemin durumudur. kimsenin umurunda değil. Tarih Bu gelişmelerin yurboyunca sadece bir sürü olada getirdiği kargaşanın rak bırakılanlar ‘Tüm İnsanlık’ kategorisine farkına varanların tepkileri ise ancak Gezi üye olamamışlar. İnsanların çoğunun yaolaylarında ortaya çıkmıştı. Halkın bu şamı, şimdi biraz daha iyileşmiş olsa da, değişiklikten haberi olduğunu da 2015 bir sürünme idi. Fakat iletişim uyuyanları Haziran seçiminde öğrendik. Bir Osmanlı uyandırdığında fırtına olacak! subayı olan babam Türk halkının olaylaSevgili okuyucular, ra tepki hızını hem komik hem acıklı bir Olasılıkla bu dünya düşünemeyen hikâye olarak yineleyip dururdu. canlılar için yaratıldı. Akıl, evrimin yanlış Bu bağlamda Türk halkını suçlamak attığı adımlardan biri olabilir. Ama düşüdoğru olmaz. Çünkü köyden kente ancak nenler sorgularlar, eleştirirler, direnirler. son elli yılda gelen bu halk yeni uyanan Tarih boyunca farkında olmayan milyarlabir İslam toplumudur. Aydını, politikacısı, ra değil, aydınlanmaya başlayanlara yarüniversite hocası da dahil, çağdaş uygardım edin. Onlar da yüzlerce milyon. lık düzeyinde olmayan bir 20. yüzyıl ürüAsıl insani dayanışma budur. SINIR TANIMAZ KEYFİLİK nüdür. Sayıları az olmasa da, bu tablonun dışına çıkabilecek aydınların sayısı ülke nüfusuna göre çok sınırlıdır. Avrupa’nın 500 yılda gerçekleştirdiği devrimleri 19231938 arasında 15 yıla sığdırdık. Kuşkusuz bu ‘toplum devrim yaptı’ anlamına gelmez. İslam dünyasında, sömürge aşamasından geçmeden, devrim yapan tek ülke olan Türkiye, cumhuriyet, halk egemenliği, demokrasi, laiklik, çağdaş eğitim, devrimler yapan, sanat ve müzik eğitimi yapan tek ülkedir. Mustafa Kemal, onun için, sadece İslam dünyasının değil, dünya tarihinin de en büyük devrim lideridir. Buna en hızlısı sıfatı da eklenmelidir. Anadolu halkının buna katılan gencecik insanları da benim Anadolu okullarında öğretmenlerimdi. Tayfun Akgül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle