16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ekonomi,Politika Tablo 2: Kırılganlık Göstergeleri Cari İşlemler Dengesi/GSYH (%) uluslararası net yatırım pozisyonu/GSYH (%) Kısa Vadeli Dış Borç (a) MB’sı Brüt Rezervleri(b) (a/b)(%) 2010 6.2 49.4 77,247 80,696 95.7 2011 9.7 40.7 81,580 77,756 104.9 2012 6.2 53.8 100,196 101,732 98.5 2013 7.9 47.9 130,422 110,316 118.2 2014 5.8 53.9 132,957 108,030 123.1 CBT 1478/17 Temmuz 2015 9 kısa vadeli dış borçları karşılamada yetersiz kalacağı anlaşılıyor. Kaynak:TÜİK ve TCMB veri tabanından hareketle kendi hesaplamamız. talep işlevi de görüyor. Eğer Türkiye’de son yıllarda iç talebe dayalı büyüme geniş halk yığınlarının gelir artışları ile sağlansa idi bir sorun olmayabilirdi. Ancak iç talebe dayalı büyümenin arkasında tüketim talebinin borçla yapılması ve dış tasarruflara (dış borçlara) dayalı gelişmesi yatıyor ve bu gelişme ekonomi açısından son derece tehlikeli bir eğilimi gösteriyor. Bu bağlamda yeniden sosyal devletin edinimlerine sahip çıkılarak bölüşüm ilişkilerinin çalışan sınıflar lehine gelişmesi daha da önem kazanıyor. Türkiye ekonomisinin kırılganlığı artıyor. Ülkelerin uluslararası kırılganlık düzeylerinin saptanmasında birçok değişken kullanılmakla birlikte, bu yazıda cari açığın ulusal gelir içerisindeki payı, uluslararası net yatırım pozisyonu/GSYH oranı ve kısa vadeli dış borç stokunun Merkez Bankası brüt rezervleri içerisindeki payı göstergelerinden yararlanılıyor. Ekonomi yazınında, cari açığın ulusal gelirin %5’ni aşması halinde, önemli bir finansal kırılganlık göstergesi olarak yorumlanabiliyor. Seçilmiş kırılganlık göstergelerini veren Tablo 2 incelendiğinde, cari açığın ulusal gelir içerisindeki payının tabloda gösterilen tüm yıllarda %5’in üzerinde gerçekleşerek önemli bir kırılganlık kaynağına işaret ediyor. Yabancıların bir ülkedeki varlıkları ile yerli aktörlerin dış dünyadaki varlıkları arasındaki fark “net dış yükümlülüklernet uluslararası yatırım pozisyonu” olarak adlandırılıyor ve “net dış yükümlülükler/ GSYH” oranının %40’ı aşmasının ekonomide KIRILGAN EKONOMİ önemli bir kırılganlık kaynağı oluşturacağı kabul ediliyor. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, net dış yükümlülüklerin GSYH içerisindeki payının tabloda gösterilen tüm yıllarda kritik eşik olan %40 oranını aşarak önemli bir kırılganlığın varlığını ortaya koyuyor. Ekonomide kırılganlık oluşturan, krizleri tetikleme özelliğinden dolayı üzerinde önemle durulması gereken göstergelerden birisini de “kısa vadeli dış borç stoku/MB’sı brüt rezervleri” oranı oluşturuyor. Söz konusu gösterge, uluslararası derecelendirme kuruluşları başta olmak üzere, tüm kriz ve/ veya kırılganlık ölçümlerinde uluslararası İhracatın Teknolojik Yapısı (2015, Nisan) Kurulacak yeni hükümetin karşı karşıya kalacağı en temel sorunların birisini de, finansal birikime dayalı politikalar sonucunda ekonominin içerisine sürüklendiği düşük ve orta teknoloji tuzağı oluşturuyor. İhracatın teknolojik düzeyine göre dağılımını gösteren Grafik incelendiğinde, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat payının 2015 Nisan ayı itibariyle %3 gibi son derece sınırlı kaldığı anlaşılıyor. Oysa düşük teknoloji içerikli ürünlerin ihracat payı %29.8. Kısaca, Türkiye’nin içerisine sürüklendiği düşük ve orta teknoloji tuzağından kurtarılarak uluslararası ticarete yüksek katma değer üreten sektörler temelinde eklemlenmesi ancak yeni bir sanayileşme stratejisine ve bu stratejinin bir bileşeni olarak uygulanacak bilim ve teknoloji politikalarına bağlı gözüküyor. DÜŞÜK VE ORTA TEKNOLOJİ TUZAĞI finans sisteminin yakından izlediği parametrelerin başında geliyor. 2011, 2013 ve 2014 yıllarında kısa vadeli borç stokunun Merkez Bankası’nın rezervlerine oranı kritik eşik olan %100’ü aşarak ekonomide önemli bir kırılganlığın varlığına işaret ediyor. Başka bir ifadeyle, 2014 yılı itibariyle kısa vadeli dış borç stokunun MB’sı brüt rezervlerinden yaklaşık 25 milyar dolar daha yüksek gerçekleştiği anlaşılıyor. Yani olası bir krizde Merkez Bankası’nın rezervlerinin TÜİK’in 5 Mayıs 2015 yılında yayınladığı “İstatistiklerle Aile 2014” çalışmasına göre, Türkiye’de yoksulluk sınırının altında yaşayan hanehalklarının oranı %22.4. Yani, kabaca 17,1 milyon kişi. Kaynak: TÜİK “İki yetişkinli, üç ya da daha fazla bağımlı çocuğu olan hanehalklarının yoksulluk oranı 2013’te %49.6”. Oysa 2012’de bu tip ailelerdeki yoksulluk oranı %48.1 idi. Yoksulluk oranının en yüksek gerçekleştiği ailelerin başında 3 ya da daha fazla çocuğa sahip aileler geliyor. Tek ebeveyinli ve en az bir bağımlı çocuğu olan hanehalklarının %28.9’u yoksulluk sınırının altında yaşıyor. “Bağımlı çocuğu olan diğer hanehalkları” kategorisindeki yoksulluk oranı ise %30.9 gibi yüksek bir YOKSULLUK VE İŞSİZLİK oranda tespit ediliyor. İşsizlik: TÜİK’in 15 Mayıs 2015 işsizlik oranlarına göre, 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %14.2 oranında artarak (401 bin kişi işsizler ordusuna katılıyor) 3 milyon 226 bin kişiye yükseliyor. İşsizlik 1 puan artış ile %11.2 oranına yükseldi. Diğer taraftan 1524 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranın ise 3 puan artarak %20 oranına yükseldiği izleniyor. TÜİK’in yayınladığı işsizlik oranları “iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar” kategorisini içermiyor. Bunu da katarsak, işsizlik oranları hesaplandığında, 2014’te %19.5 olan geniş tanımlı işsizlik oranının 2015 yılında %20.1’e yükseldiği görülüyor. Yani, 2015 yılındaki gerçek işsizlik oranı TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranından 8.9 puan daha yüksek gözüküyor; yeni hükümetin yüzleşeceği sorunların başında işsizlik ve yoksulluk geliyor. Sonuç olarak, 7 Haziran seçimleri sonucunda gündeme gelen koalisyon arayışları öncesinde ekonominin geldiği tablo, yani *finansal birikime dayalı modelin Türkiye ekonomisinde yarattığı tahribatlar (işsizlik, yoksulluk, düşük teknoloji, ithalata bağımlılık, düşük büyüme, düşük tasarruf ve yatırım oranları, artan dış borçlar, kırılganlık vs) göz önüne alınarak, *yeniden reel birikime dayalı, teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri üretime içselleştiren, *piyasa ile birlikte planlamayı kaynak tahsis sürecinde kullanan, *yüksek katma değer üreten sektörlerde yatay gelişmeyi ve uzmanlaşmayı hedefleyen yeni bir kalkınma stratejisinin hayata geçirilmesi gerekiyor. *Bununla birlikte gelir ve kaynak dağılımında gerekli değişiklikleri yapmadan öngörülen hedeflere ulaşmasını beklemek gerçekçi değil. Bu bağlamda bölüşüm ilişkilerini sermayenin en üretken kesimlerini temsil eden sektörler lehine dönüştürmek yanında, yoksullar, işsizler ve çalışanları gözeten iktisat politikalarının uygulanması gerekiyor. ğer görevliler ile uyum içinde çalışmasını hedefliyoruz” dedi. Projede yer alan isimlerden Boğaziçi Üniversitesi Lisans son sınıf öğrencisi Berna Erden robot geliştirmenin bir ustaçırak ilişkisi olduğunu belirterek “Profesörler, doktora öğrencileri, master öğrencileri ve lisans öğrencileri hep bir arada çalışıyor. Kitaplarda yazmayan pek çok bilgi var. Dolayısıyla bu bilgileri ustalarımızın yanında deneyimleyerek öğreniyoruz” diye konuştu. Doktora öğrencileri Okan Aşık ve Binnur Görer ise Robot Turgay’ın karar mekanizması ve vücut dili kullanım yazılımını yapan projenin önemli isimleri. Projede ayrıca Yüksek Lisans öğrencileri Yiğit Yıldırım, İbrahim Özcan, Bahar İrfan ve lisans son sınıf öğrencisi Yasemin Usta da yer aldılar. B Boğaziçi Üniversitesi’nden ilk çoklu sosyal robot sistemi göreve hazır… Turgay’ı geliştirmeyi başardık. ‘Turgay’ ilk çoklu robot uygulamasının lideri. Şimdi amacımız daha fazla sayıda robotu sisteme dâhil edip, projemizi geliştirmek. Robot Turgay’ı ve arkadaşlarını ilk olarak üniversite laboratuvarlarında çalıştıracağız. Robotların kendi arasında işbirliği yaparak bir grup ziyaretçiyi gezdirebilmesini ve bunu yaparken okulda öğrenciler, hocalar ve di oğaziçi Üniversitesi Yapay Zekâ Laboratuvarı’nda (AILAB), Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. H. Levent Akın liderliğinde doktora ve yüksek lisans öğrencileri tarafından Türkiye’nin ilk çoklu sosyal robot sistemi geliştirildi. Çoklu rehber robot takımı olması açısından dünyada bir ilk olan sisteminin kaptanı Rehber Robot Turgay, bulunduğu ortamdaki insanlarla etkileşime geçip rehberlik hizmeti sunabiliyor. Hastane, üniversite, müze gibi insan kalabalığının ve hareket dinamiğinin hızlı olduğu ortamlara uyum sağlayabilen sosyal zekâya sahip insansı robotlar geliştirmek amacıyla yola çıktıklarını belirten Prof. Dr. H. Levent Akın, “Çalışmalarımız başarıyla sonuçlandı ve dünyada bir ilk olan Robot
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle