24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 EvrimCinsellik CBT 1478/17 Temmuz 2015 11 TEKNOPOLİTİK Baha Kuban baha.kuban@gmail.com CİNSEL SEÇİLİMDE DİŞİLERİN ROLÜ: Bilim dişilerin de cinsellikte aktif olduğunu kabullendi Dişileri uzun süre pasif, arzuları ve dürtüleri olmayan bir cins olarak gören bilim, son yıllarda çekingen olmak bir yana, en az erkekler kadar cinselliğe istekli ve hevesli olduğunu kabullendi. D arwin, Türlerin Kökeni isimli eserinin yayımlanmasından hemen sonra bir meslektaşına yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Tavus kuşunun tüylerine ne zaman baksam hasta oluyorum.” Darwin bu sözleriyle, doğal seçilim kuramının bazı türlerde erkeklerin niçin bu kadar “gösterişli süslere” sahip olduğunu açıklayamadığını ve bunu açıklamak için başka bir fikre daha ihtiyaç duyduğunu itiraf etmiş oluyordu. Böylece cinsel seçilim kuramı doğmuş oldu. Darwin’e göre erkekler dişileri elde etmek için bazı silahlara sahipti; parlak renkleri, etkileyici ötüşleri ve süslemeleri pasif konumdaki karşı cinsi çiftleşmeye razı etmek içindi. “Dişiler ise, birkaç istisna dışında çiftleşmeye erkekler kadar istekli değildir” diye yazan Darwin, “Dişi daha utangaçtır ve sanki erkekten kaçmak için çaba harcıyormuş gibi görünür” diyor. “erkeğin koruması altında olmak”, “sperm rekabeti” ve “ejakülasyon ekonomisi” gibi kavramlar ortaya çıktı. Ancak erkeklerin yarıştığı, dişilerin ise seçim yaptığı görüşü geçerliliğini korudu. “Cinsel seçilimde bir erkek önyargısının hâkim olduğunu kabul etmek gerekir” diye konuşan Liverpool Üniversitesi’nden Geoff Parker, “Başta da uyardığım gibi dişileri pasif birer araç olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Bu konuda hepimiz suçluyuz” diyor. Bu eğilim son yıllarda köklü bir değişim geçirdi en azından bilimsel çevrelerde, çünkü son bulgulara göre dişiler, çekingen olmak bir yana, en az erkekler kadar cinselliğe istekli ve heveslidir; gereksinim duydukları anda erkekler kadar rekabetçi ve saldırgan olabilirler. Dişi kuşlar arasında da yetersiz kaynaklar için rekabet son derece vahşi bir hale gelebilir. Bir yuva dolusu yavrunun bol miktarda yiyeceğe ihtiyacı vardır. İşte dişi ve erkeğin besleme sorumluluğunu ortaklaşa yüklenmesinin nedeni budur. Ancak dişiler uygun yuva ve yiyecek kaynağı bulma ve bu koruma konusunda bir adım öne çıkar. Bunun için genellikle erkeklere atfedilen bir hileye başvururlar. Bu hile uzun uzun ötmektir. Imperial College London’dan evrimsel ekolog Joseph Tobias, “Bütün kuş türlerinin üçte birinde asıl ötücü cins dişidir. Ancak niyetleri erkeklerin ilgisini çekmek değil, bölgelerini korumaktır. Özellikle tropik bölgeler gibi yuva yapacak yerlerin kısıtlı olduğu yerlerde dişi ve erkek birlikte öter” diye konuşuyor. KUŞLAR NİÇİN ÖTER? ANAERKİL AİLE DÜZENİ Dünya genelinde ve tarih boyunca pek çok kültür ve din, bir ömür boyu süren tek eşliliği dayatır. Bu dayatma en azından kadınlar üzerinde daha belirgindir. University College London’dan Ruth Mace, güneybatı Çin’deki Mosuo kabilesinde dünyada az sayıda toplumda görülen ve mirasın annenin soyundan gelenler arasında paylaşıldığı tek eşliliği inceledi. Bu kabilede ev halkı komün halinde yaşıyor; egemen bir anne ve onun soyundan gelen birkaç kuşak kadın birlikte yaşam kuruyor. Bu kabilede geleneksel olarak kadının birden fazla eşi vardır. Ancak ilişki ne kadar uzun sürerse sürsün, erkek kendi ailesinin evinde yaşar. Bu evde kız kardeşlerinin çocuklarının bakımını üstlenirler. Kendi çocuklarıyla pek fazla ilgilenmezler. Anne soyunun önem kazandığı bu toplumda büyük ölçüde tarımdan sağlanan aile serveti, hane halkı içinde kalır. Kız kardeşler bu sınırlı kaynakları paylaşır. Bu da kız kardeşler arasında ciddi bir rekabetin olduğu anlamına gelir. koalisyon kurarken, dişiler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalıyor. Çok şiddetli çatışmalar görülmese bile yavrular annelerinin dışındaki diğer dişiler tarafından öldürülme tehdidi altındadır. Rekabetin kaçınılmaz olduğu bir durum da şudur: Erkek şempanzeler göç etmez. Ormanda tek başlarına dolaştıklarında öldürülmeleri çok büyük bir olasılıktır. Ancak dişiler göç eder ve göç sırasında diğer dişilerin saldırılarına maruz kalırlar. Ta ki bir erkek çıkıp mahallenin yeni güzel kızını koruması altına alıncaya kadar..” CİNSEL SEÇİLİM KURAMI SORGULANIYOR Bütün bu bulguların ışığı altında Darwin’in cinsel seçilim kuramının revizyondan geçirilmesi gerekliliği gibi bir eğilim ortaya çıkıyor. “Cinsel seçilim fikri çökmüştür. Artık yararlı olmadığı gibi zarar veriyor” diye konuşan Stanford Üniversitesi’nden Joan Roughgarden, cinsel seçilim fikri yerine sosyal seçilim fikrini tercih ediyor. Bu fikir bireyler üzerine değil, grup davranışları üzerine kuruludur. Ancak pek çok bilim insanı bu kuramın devrime değil, evrime ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Cinsel seçilime dişilerarası rekabet kavramını eklemek isteyen CluttorBrock şöyle konuşuyor: “Son 20 yıl içinde olup bitene bir göz atarsak aralarında bizlerin de bulunduğu bir takım bilim insanları istisnalar üzerine odaklandı. Bu istisnalar sayesinde çiftleşme oyunlarıyla ilgili daha dengeli bir görüşe sahip olduk. Öyle ki bu görüşler insan davranışlarına da ışık tutuyor.” Tanzanya’daki Gombe Ulusal Parkı’nda şempanzeler üzerinde çalışmalar yapan Anne Pusey, en yakın kuzenlerimiz olan şempanzelerde dişierkek davranışları ile ilgili gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Erkekler kendi aralarında Dişi lemurlar için öncelik yavruların beslenmesi. Daha sonra erkekler artan yiyecekleri yiyebiliyorlar nılan dişilerin ürettiği yumurtaların beşte birinin farklı erkekler tarafından döllenmiş olduğunu gösteriyor” diyor. Çok eşliliğin bu kesin kanıtını takiben biyologlar, poliandrinin dişiler için pek çok açıdan yararlı olduğuna karar verdiler. Kuşlarda bu yolla hem yavrular daha iyi genlere sahip olur, hem de yeni doğan yavruların bakımı fedakârlık abidesi erkeğin üzerine yıkılmış olur. Bu gerçekten iyi bir stratejidir. Balıklarda ise normal olarak döllenme, dişi bedeninin dışında meydana gelirken, yumurtaların yırtıcılara karşı korunması gerekir. İşte erkek bu evrede devreye girer ve tek başına koruma işini üstlenir. raklı ise, niçin erkekler kadar süslü ve cazibeli değil? Bunun nedeni üreme biyolojisindeki farklılıktır. Dişiler yavru doğurmaya ve bakımına daha yoğun ve daha uzun süre yatırım yaptıkları için, çiftleşmeye hazır durumdaki erkekler sayıca fazlalık oluştururlar. Dolayısıyla erkekler arasında eş bulma mücadelesi daha çetin geçer. Bu durum, üreme potansiyeli taşıyan dişilerin tek bir erkeğin hükmü altında yaşadıkları gruplarda daha belirgindir. “Örneğin erkek geyikler kavgadan galip olarak çıkarlarsa kazançları çok büyük olur. Eğer yenilirlerse çiftleşme şansını kaçırırlar” diye konuşan Cambridge Üniversitesi’nden Tim CluttonBrock, “Diğer taraftan dişilerin kaybedecek çok şeyi vardır. Eninde sonunda çiftleşecek olduktan sonra yaralanma riskini göze almanın ne anlamı vardır?” diye soruyor. Başarılı bir çiftleşme yalnızca spermlerin hedefe ulaşmasından ibaret değildir. Dişilerin yavruların bakımı için kaynaklara ihtiyacı vardır. Bu noktada gereksinimler fiziksel bir boyut kazanır. CluttonBrock, “Yiyecek ve yuva rekabeti çok zorlu bir mücadeleyi gerektiriyorsa, dişiler erkeklerden daha saldırgan olabilir” diyor. Kalahari Çölü’nde uzun yıllar mirketler üzerinde araştırmalar yapan CluttonBrock, düşmanların çok, yiyeceğin kısıtlı olduğu koşullarda yetişkin dişilerin aralarında anlaşıp, yavruları birlikte koruduğunu keşfetmiş. Hatta yavruların hayatı söz konusu olduğunda dişilerin erkeklerden daha yırtıcı ve güçlü olduğuna da tanık olmuş. Bu arada dişilerin arasında da rekabet eksik değilmiş; yuvalarını korumak için birbirleriyle öldüresiye kavga ettikleri de sıklıkla görülüyormuş. HAYVANLAR ÂLEMİNDE DİŞİLER DE İSTEKLİ Eski Yunan’dan beri dişi hayvanların birden fazla erkekle ilişkisi olduğu biliniyordu. Aristoteles, kümeslerinde tek bir horozun egemenliği altında yaşayan tavukların bile birden fazla horozla cinsel ilişkiye girdiğine dikkat çekiyordu. Bu davranış poliandri olarak nitelendiriliyor. Bilimin dişilerin cinsel istekleri ile ilgilenmeleri niçin bu kadar gecikmiş olabilir? Tavukların vahşi ataları arasındaki poliandri eğilimlerini inceleyen Oxford Üniversitesi’nden Tom Pizzari, tavukların kaçamak yaparken gizliliği korumaya çalışmalarının, horozların ortalıklarda “kümesin tek efendisi” gibi dolaşmalarının bilim insanlarını yanıltmış olabileceğini söylüyor. Pizzari yine de bilimde sosyokültürel bir önyargı olduğunu kabul ediyor. EŞ BULMA SAVAŞLARI İngiltere’de Durham Üniversitesi’nden psikolog Anne Campbell eş ve yiyecek kaynaklarının kısıtlı olduğu koşullarda insanların da benzer davranışlar sergilediğine dikkat çekiyor. ABD’de şehirlerin kenar mahallelerindeki suç örgütlerinin kadınlar arasındaki saldırganlık eğilimlerini arttırdığını söyleyen Campbell eş bulma savaşlarını şöyle anlatıyor: “Bu bölgelerde doğru dürüst bir erkek arkadaş edinmek çok zordur. Erkeklerde ölüm oranı çok yüksektir; pek çok erkek hapistedir; başarılı olanlar ise mahalleyi terk eder. En fazla tercih edilen erkekler para ve statü sahibi çete üyeleridir. Bunların kız arkadaşlarına sağladığı maddi koşullar kıskançlık uyandıracak düzeydedir. Ancak sayıca az oldukları için diğer kızların da ilgisi eksik olmaz. Kendilerini “bulunmaz Hint kumaşı” sanan erkekler, birlikte oldukları kızlara kötü muamele ederler. Erkek arkadaş konusunda ciddi bir rekabetin varolduğu bu koşullarda, kızlar araya gelip erkeklere güzel bir ders verecekleri yerde birbirlerine saldırırlar. ” Campbell’in çalışmaları, kadınların iktidarda olduğu bir dünyada barışın kurulabileceğine inanan evrim psikologlarını oldukça rahatsız etmişe benziyor. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 27 Haziran 2015 VICTORIA DÖNEMİNDE KADIN Victoria döneminde yaşayan Darwin’in pek çok düşüncesi çağdaşları arasında büyük tartışmalara yol açsa da cinsel seçilim ile ilgili görüşleri nedense fazla tepki çekmedi. Çünkü Victoria döneminde cinsel açıdan erkeklerin kovalayan, kadınların ise kaçan konumunda olmaları bekleniyordu. Kadınların görüşlerini neredeyse soran yoktu; bırakın bilimsel çalışmalara katılmalarını, çok azı üniversitede okuma şansına sahip olmuştu. Ancak biri bu çemberi kırmaya başardı. Bu cesur kadın Darwin’in Fransız çevirmeni Clemence Royer’di. Royer’in kadınların konumu hakkında şöyle konuştuğu biliniyor: “Tüm yaratılmışların içinde erkeğin en az tanıdığı hayvan kadındır.” Ayrıca bilimin tamamen erkeklerin kontrolünde olmasından da şikâyetçiydi. Kadınların tam anlamıyla pasif, arzuları ve dürtüleri olmayan, çıkarlarını bile gözetmekten aciz yaratıklar olarak görüldüğünü söylüyordu. Victoria dönemi sona erip, kadını kişiliksiz bir yaratık olarak görme geleneği sona erse de cinsel seçilimin kabul görmesi uzun zaman aldı. Biyologlar hemen hemen 100 yıl bu kuramı kulak arkası ettiler. Derken cinsel seçilim bir şekilde yeniden gündeme taşındı ama bu kez de odak noktası erkeklerdi. Bilim insanları erkeklerin dişileri elde etmek için savaşmaktan veya “teşhircilik” yapmaktan başka ne gibi stratejileri olduğunu araştırmaya başladı. Bu bağlamda HOROZ ARKASINI DÖNMEYE GÖRSÜN... Tavuklar yanlış tanınan tek kuş türü değil. 1980’li yıllarda teknolojik ilerlemeler bu tek eşli tavuk görüntüsünün ne denli yanlış olduğunu ortaya çıkarttı. Zürih Üniversitesi’nden evrimsel ekolog Hanna Kokko, “DNA analizleri yardımıyla yumurtaları kimin döllemiş olduğunu anlayabiliyoruz. Pek çok bilim insanı dişi kuşların eşlerine ihanet ettiğini öğrenince şaşkınlık yaşıyor. Çünkü üreme mevsiminde kuşların % 90’ının tek eşle çiftleştiğini görüyoruz. Yine de DNA analizleri, görünürde tek eşli olduğu sa Poliandrinin yararları yalnızca iyi genler ve bebeklerin bakımı ile sınırlı değildir. Daha çabuk elde edilen başka yararları daha vardır. Örneğin erkeğin doğurganlığı arttırması için getirdiği besleyici hediyeler...Hatta bir iddiaya göre çok eşliliği hem dişide, hem de erkekte tetikleyen benzer genlerdir. Çok eşliliğin yararlarına bakınca, aralarında memelilerin de olduğu omurgalılarda ve omurgasızlarda bu kadar yaygın görülüyor olması kimseye şaşırtıcı gelmiyor. Çok eşliliğin bu kadar yaygın olması üzerine Kokko, iki cins için de birden fazla eşle birlikte olmanın standart olduğunu, tek eşliliğin ise açıklanması gereken bir istisna oluşturduğunu ileri sürüyor. POLİANDRİNİN AVANTAJLARI DİŞİLER NİÇİN ERKEKLER KADAR SÜSLÜ DEĞİL? Eğer dişiler erkekler kadar çiftleşmeye me Dişi mirketlerde dayanışma çok güçlü. Yazın gelmesiyle birlikte havalar inişçıkışlı şekilde ısınırken, Aralıkta Paris’te yapılacak İklim Değişikliği 21. Taraflar Konferansı COP21’e doğru, uluslararası müzakere pozisyonları da netleşmeye devam ediyor. ABD ve AB’den sonra Haziran ayının sonunda, Çin’den de Aralık Konferansı öncesi beklenen resmi açıklama geldi. Böylece en büyük üç kirletici, Konferans öncesi, salımları sınırlama yolunda alacakları önlemleri, hangi tarihe kadar neyi hedeflediklerini dünya kamuoyu ile paylaştılar. Çin‘in pozisyonu, kuşkusuz bu üçü içinde en çok merakla bekleneni idi. Çin, 2030 yılına kadar, 2005‘e göre salımlarını %6065 düşürmeyi taahhüt ederek, ekonomik büyümesini radikal bir şekilde azaltılmış seragazı salımlarıyla ve tabii giderek «sıfır» salımla sürdürebileceği yolunda kendisinden beklenen mesajları vermiş oldu. Çin’in açıkladığı bu hedefler, uzmanlar tarafından kömür esaslı enerji üretimini de 2020’den itibaren azaltmaya başlayabileceğinin işareti olarak yorumlandı. Yani yalnızca 5 yıl içinde! Seksen tane daha kömür santralı kurarak 2030 yıl daha ağırlıkla kömüre dayalı bir enerji sektörü hedeflemekte olan “resmi” Türkiye için, Çin’in resmi stratejisi, soğuk duş etkisi yaratmış olmalı. Yeni iklim rejimi oluşurken Türkiye’yi yeniden dış siyasettekine benzer bir “değerli yalnızlığın” beklediğini görmek zor değil... Devletler düzeyinde bu gelişmeler olurken 23 Temmuz’da Fransa’nın Lyon kentinde çok önemli başka bir zirve daha yapıldı. Muhtemelen Paris’ten önceki son büyük iklim zirvesi olan “İklim ve Bölgeler Dünya Zirvesi” (World Summit on Climate and Territories), hükümetler dışında kalan oyuncuları, yani yerel yönetimleri, hükümetdışı sivil toplum kuruluşlarını ve bölge yönetimlerini bir araya getirdi. Esasen 2007’de Bali’de yapılan İklim Değişikliği Taraflar Konferansından beri (COP13), kent yönetimleri artan biçimde uluslararası müzakerelere ağırlıklarını koymaktaydılar. Başta ABD, pek çok ülkede yerel yönetimler hükümetlerinden fersah fersah ilerde iklim hedefleri koymakla kalmayıp bu hedefleri geçekleştiriyorlar uzun zamandır. Büyük ölçekli dünya kentlerinin yaklaşık %15’i, 2050’ye kadar toplam salımlarını %70 azaltmayı taahüt etmiş durumdalar. Hem iklim değişikliğine yol açan seragazı salımlarının, hem de iklim değişikliğinin yaratacağı yıkımların merkezindeki kentler ve kentsel bölgeler, yeni ve güçlendirilmiş yetkilerle donatılmayı talep ediyorlar. Lyon Zirvesinde de bu talep güçlü bir şekilde dillendirildi. Gerek planlama yetkileri gerekse bu alana aktarılacak fonlar konusunda kentlerin talepleri çok açık; daha fazla yetki, daha fazla finansman. Zirvede bir konuşma yapan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, kentlerin bu amaçla kullanabileceği 100 milyar ABD$ ‘lık bir fonun yaratılması için Paris’te ısrarlı olacaklarını vurguladı. Geçen yıl Birleşmiş Milletler himayesinde, iklim değişikliğine karşı kent yönetimlerini biraraya getiren uluslararası örgütlerin (ICLEI, UCLG ve C40) kurdukları Belediye Başkanları Paktının (Mayors Compact) Paris zirvesinde artık kritik bir rol oynayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye’den belediye başkanlarının bu zirvelere zaman zaman katıldıklarını biliyoruz. Memlekette kentsel planlama alanındaki muazzam karmaşa ve yerel yönetim yetkilerinin keyfi gaspı, yapılabilecekler konusunda umut vermese de çıkmayan candan umut kesilmez ! Fikri takip: Bundan 5 yazı önce, Hollanda vatandaşlarının iklim değişikliğine karşı mücadelede uyuşuk kalmakla suçladıkları hükümetlerine karşı açtıkları davayı konu etmiştik. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki vatandaşların sonucunu büyük bir merakla bekledikleri bu tarihi dava, Temmuz başında karara bağlandı. Den Hague’daki Mahkeme heyeti, vatandaşları haklı buldu ve hükümetin 5 yıl içinde en az %25 salım azaltımı gerçekleştirmesi gerektiğine hükmetti! Böylece uluslararası antlaşmaların yanı sıra hükümetlere karşı ikinci bir iklim cephesi daha açılmış oldu. Türkiye Yerel Yönetim Öncülerini Arıyor !
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle