16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tıp Teknolojileri CBT 1478/17 Temmuz 2015 3 Akıl okuma kolaylaşıyor Bitkisel yaşamda, ama çevreden gelen uyarıları algılayabilen, ama bu uyarıları beyne gönderemedikleri için devinememe ve konuşamama gibi bulgularla seyreden içine kapanmışlık durumundaki hastalarla akıl okuma teknolojileri başarıyla uygulanıyor. H astanede uyandığınızda devinemiyor, konuşamıyor, gözlerinizi bile kırpamıyorsunuz. Doktorların yakınlarınıza bitkisel yaşama geçtiğiniziçevrenizde olup biten hiç bir şeyin ayırdında olmadığınızısöylediklerini duyuyor, ama durumun öyle olmadığını onlara bir türlü anlatamıyorsunuz. Yıllar böylece geçip gidiyor, ta ki günün birinde beyin dalgalarınız yoluyla iletişim kurabilmenize olanak tanıyan bir makineye bağlanıncaya dek. Makine göz devinimiyle sorulara yalnızca evet ya da hayır yanıtı vermenize olanak tanısa da, yaşamınızda ciddi bir farklılık yaratıyor artık sizinle ilgilenen kişilere susadığınızı, oturmak istediğinizi, televizyonda hangi programı izlemek istediğinizi bile söyleyebiliyorsunuz. Son yıllarda akıl okuma teknolojisinde gerçekleştirilen yenilikler bu öyküyü, daha önce kendilerine bitkisel yaşam tanısı konmuş, ancak sonradan çevreden gelen edemediklerine inanıyor. Owen, “Tümden bir içe kapanmanın söz konusu olduğu türde lockedin sendromu olan kişileri gözden kaçırıyor olabiliriz,” diyor. Owen ve başka araştırmacılar şimdilerde bu türde insanların duygularını olabildiğince dile getirmelerine çalışmakta. Bu kişilerin iletişim kurabilmeleri ve yaşamlarını sürdürmek istemedikleri yönünde bir isteği dışa vurmaları durumunda nasıl bir tepki vermek gerektiği konusunda ahlaki açıdan sorgulanıyor. uyarıları algılayabilen, ama bu uyarıları beyne gönderemedikleri için devinememe ve konuşamama gibi bulgularla seyreden bir içine hapsedilmişlik durumu olarak nitelendirilen lockedin sendromu tanısı konan bir avuç insan için neredeyse bir gerçekliğe dönüştürüyor. Bugüne dek bu alanda yapılan çalışmalar bir laboratuvarla dev bir fMRI tarayıcısını gerektirmekteydi. Şimdilerde iki ekip evlere taşınabilecek ve lockedin sendromlu kişilerin günlük yaşamlarında iletişim kurmalarına yardımcı olan aygıtlar geliştiriyor. Bu teknoloji kendilerine yanlış tanı konan kişilerin belirlenmesine de olanak tanıyabilir. “Klasik” lockedin sendromlu kişiler, bilinçleri tümden açık olmasına karşın, göz devinimi dışında istemli bir bedensel devinimi gerçekleştiremiyor. Western Üniversitesi’nden Adrian Owen bu sendromun, tümden felç durumunun söz konusu olduğu çok daha şiddetli bir türü olabileceğinden kaygı duyuyor ve bitkisel yaşam tanısı konan bilinçten tümden yoksun oldukları düşünülen kişilerin bir bölümünün, gerçekte olup bitenlerin ayırdında olduklarına, ama bunu çevrelerine belli İLETİŞİM KURMAYA YARDIMCI AYGITLAR İnsanlar genellikle komadan çıkınca bitkisel yaşama geçiyor. Bu süreçte tümden uyanmak yerine, uyku ile uyanıklık arasında bir alacakaranlık kuşağına geçiyor. Bu kişilerin gözleri kimi zaman açılsa da, bakışları gelişigüzel bir biçimde geziniyor ve kendileriyle iletişim kurmaya çalışanlara bilincin temel ölçütü olan herhangi bir tepki vermiyor. Bu konuda resmi bir veri olmamakla birlikte, Oxford Üniversitesi Hastanesi’nden Derick Wade Britanya’da yaklaşık 6000 kişinin bitkisel yaşamda olduğunu belirtiyor. Owen ve arkadaşları bu kişilerin bir bölümünün gerçekte birtakım komutları anladıklarını ve bunlara uyduklarını, daha önceki çalışmalarında ortaya koydu. 2010’da yapılan çalışma kapsamında beyindeki etkinliği gösteren fMRI tarayıcılarından yararlanan ve deneklerden tenis oynadıklarını, ya da evlerinde dolaştıklarını düşlemelerini isteyen ekip, yaklaşık beş denekten birinin tam da o sırada bu farklı etkinlikleri düşünebildiklerine tanık oldu; ayrıca, bugüne dek üç kişinin bu düşüncelerin beyin etkinliğinde yarattığı farklı dizgelerden yararlanarak, evet ya da hayır yanıtlı basit soruları yanıtlayabildiklerini de gösterdi KOMADAN BİTKİSEL YAŞAMA geliştiriyorlar. EEG yalnızca yüzeydeki beyin etkinliğini okuyabildiğinden, Owen ekibi farklı zekâya ilişkin görevler bulmak zorundaydı. İlk yaklaşım insanlardan el sıkıştıklarını, ya da ayak parmaklarını oynattıklarını kafalarında canlandırmalarını istemek oldu. Ekip 2011 yılında bitkisel yaşam sınıfına giren 16 kişiden üçünün bu komutlara tepki olarak ayırt edilebilir biçimde farklı beyin etkinliği dizgeleri ürettiklerini ortaya koydu. Ancak Owen bu durumda bile bilinci açık olan kimi insanların gözden kaçabileceğini, çünkü beyni zarar görmemiş kişilerin bile bu görevde zorlanabileceklerini düşünüyor ve deneyin uygulandığı sağlıklı deneklerin dörtte birinin bunu başaramadıklarını belirtiyor. Örneğin, trafik kazasının ardından 12 yıldır bitkisel yaşamda olduğu belirtilen erkek deneğin kendi adı, bakıcısı ve bir yakınının adlarıyla ilgili soruları doğru yanıtladığı görüldü. Dahası, acı çekmediği ve televizyonda buz hokeyi maçlarını izlemekten hoşlandığı yönünde işaretler verdi. Owen’e göre, bunlar ailesi için son derece önemli sorulardı ve onun yaşam niteliğiyle ilgiliydi. Beyin taramaları son derece zorlu bir süreci gerektirdiğinden, kişilerin iletişim kurmalarına yardımcı olması açısından pek de elverişli olmayan bir yöntem. fMRI aygıtları çok büyük ve pahalı olduklarından bakım evlerinin büyük bir çoğunluğunda bu aygıtlar bulunmuyor. Owen ve arkadaşları beynin elektrik sinyallerini (EEG) kaydeden bir elektrod başlığından yararlanarak bu teknolojiyi çok daha ulaşılabilir kılacak bir yöntem “BUZ HOKEYİ İZLETİN BANA” Owen şimdi kişinin kollarına titreşimli aygıtların bağlandığı ve kendisine sorular yöneltildiğinde dikkatini titreşkenlerden birine ya da ötekine vermesinin istendiği yeni bir yöntem geliştirdi. Owen titreşim gibi duyusal bilgilere odaklanmanın düşlenen edimleri EEG’den okumaya kıyasla görünürde daha kolay olduğuna, ancak henüz işin başında olduklarından bu konuda kesin bir yargıda bulunmanın yanlış olacağına dikkat çekiyor. Yöntemi eleştirenler Owen’in çalışmalarıyla ilgili övgüler nedeniyle gerçekten bitkisel yaşamdaki kişilerin yakınlarının boş yere umuda kapılabileceklerinden kaygılanıyorlar. Owen’in bağlantı kurduğu kişilerin gerçekte minimal bilinç durumunda olup kendilerine yanlış tanı konmuş kişiler olduklarını da öne sürüyorlar. Bu durumda olanlar, istendiğinde gözlerini açabilmek gibi, dalgalanmalı bilinç belirtileri sergileyebiliyorlar. Eğer öyle ise, bu kişilerin iletişim için bir akıl okuyucusuna değil, öncelikle doğru bir tanıya gereksinimleri var. Yine de Owen, çalışmasının bitkisel yaşam sınıfındaki insanların yaklaşık %20’sinin gerçekte bir tür bilince sahip olduklarını gözler önüne serdiği ve son olarak geliştirdiği EEG “akıl okuyucu” aygıtın bu kişilerin belirlenmesine katkıda bulunacağı konusunda ısrar ediyor. Avusturya kökenli g.tec adlı bir şirketin geliştirdiği EEG aygıtı bileklere bağlanan titreşimli yastıklar aracılığıyla iletişim kurmakta zorlanan kişilere yardımcı oluyor. Aygıtı klasik lockedin sendromlu kişilerde deneyen Liége Üniversitesi’nden Steven Laureys ve arkadaşları kullanıcılardan her bilekte duyumsadıkları atımları saymaları istendiğinde elektrodların beyin etkinliğini çok daha açıklıkla saptayabildiklerine tanık oldu. Bu da aygıtın tümden içe kapanık kişilerin iletişim kurmalarına olanak sağlayabileceği anlamına geliyor. Owen, “Günün birinde insanları farklı bir EEG aygıtıyla evlerine gönderebileceğimize inanıyorum,” diyor. Rita Urgan, Kaynak: New Scientist/ 31 Ocak 2015 YENİ BİR YÖNTEM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle