Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Sosyoloji ve Kültür CBT 1469/15 Mayıs 2015 Kültürümüzde olmayan bir kavram: Yenilme kültürü Yenilmek, yanılmak insan olgunlaşmasının önemli dinamiklerinden biridir. Yenilmenin hakkını verebilen yaşamanın da hakkını vermektedir. Bu çizgide yenilme kültürü bir yaşama olgunluğu, yaşama bilgeliği getirir ve bireyin kendisine, topluma, insanlara, dünyaya ve evrene saygısını yoğunlaştırır. ğında bir çok İlmi Simya kitapları bulundu. Newton ve İlmi Simya; bir araya getirmek oldukça zor. Biri önemli bir bilim insanı, diğeri bilim değil. Kitaplar Newton’un simyaya ilgisini değil, bilgiye ilgisini gösterir. Newton’un o kitaplardan neler öğrendiğini bilemiyoruz, fakat iki şey öğrendiğini söyleyebiliriz: Yanlış yöntemler ve deney sonuçları. Önemli olan bilgidir; nereden devşirilmiş olursa olsunlar. Bilgiyi önemseyen, bilgi ağırlıklı bir yaşamada her şey, olay, durum, süreç tanınacak, anlaşılacak bilgi olarak görülür. Böyle bir yaşamada herhangi bir başarısızlık, yenilme, aksama, ne ve nasıl olduğu anlaşıldığında, başarıya götürecek bir bilgi olanağıdır. Yenilme kültürü bilgiyi önemseyen, bilgiye ağırlık veren bir bilgi kültürü üzerinde yapılanır. Bilginin önemli bir yaşama kaygısı, ihtiyacı ve dayanağı olmadığı toplumlarda başarı, yenme büyük sevinç gösterilerine neden olurken; başarısızlık, yenilme üzüntülere, hatta sert tepkilere dönüşebilir. zamanı ve yarışmayı umursamayanlar adeta dışlanıyorlar. Onlar da bilgi geleneğiyle çalışılan yerlere gidiyorlar. Dilimize yerleşmiş, üstüne düşünülmüş, tartışılmış, kültürümüzde yer etmiş “Yenilme (mağlubiyet) Kültürü” kavramı bulunup, bulunmadığını araştırdım. TDK sözlüğünde benzer veya yaklaşık bir söz bulamadım. Türk atasözleri ve deyimler kitabında böyle bir söz yoktu. Kavramı internette buldum. Bir iki futbol yazarı bazı yazılarında Mağlubiyet Kültürü sözünü yalnızca kullanmışlar. Sonuçta kavramı irdeleyen, insan ve yaşamı bakımından çözümleyen, yorumlayan bir çalışmaya rastlamadım. Merkezi, ABD’de bulunan ICHBERSD’nin 1921 Aralık 2013’de İstanbul’da düzenlenen 55. Uluslararası Kongresi’nde yenilme kültürü konulu bir bildiri sunmuştum. Kongre kitabı henüz yayımlanmadı, dolayısıyla bildiri de yayımlanmadı. Eğer yayımlanırsa, şimdi okuduğunuz bu fazlasıyla özet yazının yenilme kültürü üstüne yayımlanan ilk yazı olacağını sanıyorum. Dilerim yanılıyorumdur. Prof. Dr. Attilla Erdemli atillaerdemli@yahoo.de B ir Latin özdeyişi insan yanılır (errare humanum est) der. “İnsan yanılır” ; bu bir insan gerçeği; İnsan doğasının bir gereğidir. Söz insanın yetkin ve yeterli, mükemmel bir varlık olmadığını da söyler. İnsan dışındaki canlılar kendi türleri sınırlarında mükemmeldirler: Neyi, ne zaman, nerede, nasıl ve ne kadar yapacaklarını türleri gereği dakik olarak bilirler. İnsan dünyaya böyle hazır bilgilerle gelmemiştir. Kuşkusuz bu insanlık durumunu ilk görüp, saptayan Latinler değildi. İ.Ö.5000’li yıllara geri giden Mezopotamya bilgeliklerinde de, Antikçağ Ege Uygarlıklarındaki bilge öğütlerinde de insanın yetkin ve yeterli olmadığı bazen örtük, bazen açık dile getirilmekteydi. Platon insanın bu özelliğini bir başka yanıyla birlikte görüp, felsefesinde ele aldı. Evet insan mükemmel değildi, fakat her insan bireyinin farklı bir yanı vardı ve her birey orada yapıcıyaratıcı olabiliyordu. Platon Devlet’in 2. kitabında buradan hareketle toplumun yapılanışını işbölümünde temellendirdi. XIX. yy.da E. Durkheim’ın savunacağı, Marx’ın eleştireceği işbölümüne Platon’un Symposion (Şölen) Diyaloğu ile Devlet’in 7. kitabı ışığında bakıldığında durağan (statik) değil, devingen bir temel olduğu görülür. Buna göre her insan, doğası gereği sahip olduğu becerileri, yapıcı ve yaratıcı kuvvetleri işleyerek mükemmelleşen bir yaşama yoluna girebilir. İnsanın mutluluğu da buradadır. İnsan yaşamı, diğer canlılardan ayrı olarak, doğası gereği erginlenme, yükselme, nitelik artırma özelliğine sahiptir. Bunun için bireyin kendisini denemesi gerekir. Deneme yanılmaya, sürçmeye, başarısızlığa, yenilmeye açık olmaktır. Her deneme başarı ile sonuçlanır diye ne bir kural vardır, ne de her deneme ilk yapılışında başarıyla sonuçlanır. Deneme başarıyı gözetir, fakat yanılmayı da göze almıştır ve yanılmanın doğru bilgisi önemlidir. Bu durum olumsuz gibi görülür. Birey yetkinleştikçe bilgi ve beceri kazandıkça başarısızlığı, yanılmaları azalmaz: Yetkinleştikçe denemelerinin düzeyi de yükselir, dolayısıyla günübirlik yaşamalardaki sıradan yanlışlardan daha yüksek, daha kaliteli yanlışlar yapar, çünkü yetkinleştikçe yaşama kalitesi artar. Bir insanın yaşama düzeyi yaptığı yanlışlarla, başarısızlıklarla da ölçülebilir. İnsan yaşamasının her alanında yanılabilir, başarısızlığa uğrayabilir. Bunun için üzülmek, birilerini suçlamak, karamsarlığa kapılmak, umudunu kırmak ve/veya birilerine ve özellikle de başarısızlığın nedeni olarak görülenleri suçlamak duygusal tepkilerden başka bir şey değildir ve hiç bir işe yaramaz. Bu tür davranışlar yenilmeden pay almamışlardır. Oysa yenilmek, yanılmak insan olgunlaşmasının önemli dinamiklerinden biridir. Yenilmenin hakkını verebilen yaşamanın da hakkını vermektedir. Bu çizgide yenilme kültürü bir yaşama olgunluğu, yaşama bilgeliği getirir ve bireyin kendisine, topluma, insanlara, dünyaya ve evrene saygısını yoğunlaştırır. Yenilmek başarının önemli koşullarından biridir. Biraz daha geniş bakarsak; İnsan’ın tüm yapıcıyaratıcı girişimlerindeki başarılarında, başkaca söylersek, uygarlığın gelişmesinde yanılmaların, aksaklıkların, yenilgilerin, başarısızlıkların önemli ve BAŞARININ ÖNEMLİ KOŞULLARINDAN KAYBEDEN KAZANIR hatta vazgeçilmez bir yeri vardır. Önemli olan yanılmanın, yenilmenin doğru bilgisine ulaşabilmektir. Thomas Edison’la ilgili bir olay anlatılır: Edison asistanlarıyla bir konuda deneyler yapmaktadır. Yaptıkları her deney, deney defterlerine değişkenleri, yöntemler, deney süreci ve sonuçlarıyla ayrıntılı olarak yazılmaktadır. Asistanlar biraz umutsuz ve bıkkındır, çünkü 5000 dolayında deney yapılmış ve sonuca varılamamıştır. Derken biri denemeleri bırakmayı önerdiğinde Edison şaşkın ve coşkun bağırır: Ne diyorsunuz, bizi başarısızlığa götüren 5000 yol öğrendik, artık başarı bizimdir! Yanlışın, yanılmanın doğru bilgisine ulaşma konsunda Newton da ilginç bir örnektir; I. Newton öldükten sonra kitaplı Yenilme kültürü bir savsözde toparlanabilir: Kaybeden kazanır. Eğer birey kaybetmeyi biliyorsa. Kaybetmeyi bilen kazanmayı da bilir. Böyle biri kaybettiği zaman veya kazandığında ne yapacağını da bilir. Kaybetmeyi de, kazanmayı da bilemeyen bir kültürde yaşıyoruz. Eksikliğimiz bu yenilme kültürüdür. Ancak bu kültürle de yetişen insanlar yenilmeyi, kaybetmeyi, mağlubiyeti nasıl karşılayacaklarını bilirler. Bizim yaşamamızda böyle bir uygulama yok, varsa da çok küçük bir azınlığa özgü. Çünkü yaşamamızda bilgi ve bilgi doğasının kazanımları yok. Bilgi, kuru bir olay değildir. Yenilme kültüründe bilgi, bilimsel hoşgörüyle birlikte gelir. Oysa hemen her konuda, daha ilk denemede başarı istiyoruz; başarılı olmamız isteniyor, buna zorlanıyoruz. Başarısız olmaktan korkuyoruz. Yenilme kültürü değil korku kültürü egemen oluyor çalışmalarımıza. Bu sırada birileri rastlantıların da payı ile bir başarı elde ettiklerinde, hemen abartılıyor, yüceltiliyorlar. Sonrası pek gelmiyor. Çalışmalara başarıya dönük bir acelecilik siniyor. Birileri yarışmanın başarıyı kamçılayacağını söylüyor. Bu sırada konuyu doğru çözümleyen, sorunun özünü kavrayan, orada birden çok çözüm olanağı ortaya çıkartan, deneyen, yanılan, araştıran, geliştiren, Ben mağlup olmam; öyleyse sen galip gelemezsin. Yenilmeye, yanılmaya tahammülü bulunmayan katı, hoyrat, ve insansız bir anlayışın dile gelişidir bu. Orada yenilmeyi efendice kabul etmenin gücü yoktur. Yenilme kültürü bir güçlülüktür; bu güç bilgiden gelir, bu güç bilginin içerdiği erdemlerden gelir. Bu gücün bulunmadığı yerde, örneğin bir futbol karşılaşmasında ne yenenin dostça eli sıkılır, ne yenilginin doğru ve nesnel nedenleri araştırılır, ne de saptanan yenilme koşullarının düzeltilmesine çalışılır; tersine, rekabet düşmanlığa dönüştürülür, yenen takıma ve/veya taraftarlarına taşla, sopayla, bıçakla ya da tüfekle saldırılır, spor gibi, doğru yapıldığında insanı yücelten bir hümanizma olan etkinlik aşağılanır. Yenilme kültürünün gelişmediği veya az bulunduğu toplumlarda yaşamanın değişik alanlarında, örneğin bilimde, bilgi üretilen ortamlarda, siyasette, basında, sanatta, insanlararası ilişkilerde, ailede, değişik kurumlarda, ticarette sertlikler, hoyratlıklar olabildiğince yaşanırken yukarıda andığımız söz değişik biçimlerde kendisini gösterir: “Ben yanılmam, öyleyse sen doğrusunu bilemezsin”, “Ben haklıyım, öyleyse sen haklı olamazsın”, “ Benim yaptığım en iyisidir, öyleyse sen iyisini yapamazsın.” Hiç bir kültür kendi başına ortaya çıkmaz. Yenilme kültürü etkilendiği diğerler kültürler yanında ağırlıklı olarak bilim ve bilgi kültürüne dayanır. Bunun için bilgiyi önemseyen, bilginin gereklerine uyan, bilgiyle gelen erdemleri kavrayıp benimseyen yaşama biçimi önemlidir. Başarılı olmak isteyen kaybetmeyi de bilmek zorundadır. BEN YANILMAM O HALDE SEN HAKSIZSIN