24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Son Araştırmalardan yeterince kan yuvarı üretmez ve buna bağlı olarak da bağışıklık sistemi çöker. Araştırmacılar uzun bir süredir tedavi yöntemleri bulmaya çalışıyor. Ancak bugüne kadar sadece bilinen antibiyotikler kullanılıyordu. Ya da beden ışının etkisinde kalmadan önce etkili olan ilaçlardı bunlar. Tigyi ve çalışma arkadaşları daha önceki araştırmalarla normalde kanın pıhtılaşması sırasında oluşan lizofosfatidik asidin (LPA), geliştirmiş oldukları madde için anahtar rolü oynadığını öğrenmişlerdi. LPA’ya benzeyen DBIBB maddesi üretildi. Bu madde çok özel ve güçlü bir şekilde LPA2 reseptörünü etkinleştirerek, hücreleri dayanıklı hale getiriyor. CBT 1455/6 Şubat 2015 7 Kitap Ak Faşizmin İnşaat İskelesi Her yer inşaat, her yer şantiye… Bu kadar çok inşaat, kimisini hayrete, dehşete düşürür, kimisinde de hayranlık uyandırır. 2003 sonrasında seçmenleri dev şantiyelerin etkilediğinden emin olabilirsiniz. Gökdelenler, villalar, korunaklı siteler, duble yollar, havaalanları, terminaller, tüneller, Marmaray, metrobüs, içinde adalet olmayan adalet sarayları, Ankara’da bakanlık binaları, kaç milyara mal olduğu bilinmeyen RTE’nin kaçak sarayı… Bütün bunları büyüme, gelişme, iş bilme, iş bitirme, itibar sembolü olarak gören hatırı sayılır bir seçmen kitlesi olduğundan emin olabilirsiniz. Yoksa AKP oyları yüzde 30’lardan yüzde 50’lerin eşiğine nasıl gelirdi? Son yıllarımızın ana teması oldu inşaat. Yüzyılın ayaklanması Gezi’nin bile fitili inşaattan, Gezi Parkı’na AVM dikme sevdasından ateş almadı mı? İnşaat deyince RTE’nin gözleri parlıyor. Adeta bir inşaat tutkunu. İnşaat ile partisini büyüttüğü, inşaatı, AKP’nin bir “inşaat iskelesi” gibi kullandığı biliniyor. TOKİ, ona bağlanan Emlak Konut, onunla işbirliği yapan Ağaoğlu benzeri figürler ve onlardan sağlanan “bağışlar”la güçlendirilen parti ve AK faşizmin tırmanışı… Her inşaatı diktikçe değirmenin suyu nereden geliyor ve daha ne kadar gelir sorusunu sormadan, sordurmadan yükselen inşaatlarla birlikte faşizan, otoriter bir rejimin inşasını da sürdürdüler. Ama her çıkışın bir inişi de var. O iniş Haziran isyanı ile başladı, ne kadar ayak diretse de, iniş sürüyor. Bu kitabın teması da inşaat ile tırmanan AK Faşizmin, yine inşaat ile nasıl aşağı doğru gittiği üstüne… Dev sürüler halinde bir araya toplanan denizanaları tatilcilerin deniz keyfini bozar, balıkçıların ağlarını tıkarlar. Son bir araştırma denizanalarının tahmin edilenin aksine denizde yön bulabildiklerini, akıntıları algıladıklarını hatta akıntıya karşı yüzebildiklerini gösterdi. Denizanasının bu ye Denizanası da yön bulma yetisine sahip Mustafa Sönmez NotaBene Yayınları Rosetta uzay sondasının 67P/ÇuryumovGrasimenko kuyrukluyıldızına inmesi ve Philae kara ünitesini bırakması geçen yılın en önemli bilimsel olaylarından biriydi. Ancak bilim insanları için bu henüz bir başlangıçtı. Philae şu sıralar kış uykusuna yatmışken, Rosetta, kuyrukluyıldızın çekirdeği etrafında dönerek son derece ilginç veriler gönderiyor. Science dergisinin özel bir sayısında yeni verilerle ilgili tam yedi makale yayımlandı. Rosetta’nın iki OSIRIS kamerasıyla astronomlar bu arada olağanüstü ayrıntılı görüntüler aldılar kuyrukluyıldızın görülebilir alanlarından. Keşfedilen araziler birbirlerinden daha farklı olamazlardı. Düz bölgelerin yerini çıkıntılı ve girintili veya metrelerce kalınlıkta toz tabakasıyla kaplı alanlar alıyor. Rosetta’dan sürpriz haberler tilerini Swansea Üniversitesi’nde Sabrina Fossette ile çalışan ekip Rhizostoma octopus denizanalarına GPS verileri takarak tespit etti. Denizanaları bu yetileri sayesinde kıyıya sürüklenmekten korunuyor ve sürüyü bir arada tutabiliyorlar deniyor Current Biology dergisinde. Pek göze çarpmayan bu denizanasının bilinçli olarak hareket ettiği düşünülmüyordu. Genelde beyaz, az zehirli ve ender olarak 40 santimden daha büyük olan bu denizanası türünün iki misli büyüklükte ve 35 kilo ağırlıkta olanları da görülmüştür. Araştırmacılar benzer bir yön bulma yetisinin en azından sürüler halinde hareket eden diğer denizanası türlerinde de bulunduğunu sanıyorlar. Bilim insanları Mısır tanrılarının isimleriyle adlandırdıkları 19 farklı bölge saptadı. Kuyrukluyıldız “baş” ve “gövde” olmak üzere iki parçadan oluşuyor. OSIRIS verileri kuyrukluyıldızın özellikle de “boyun bölgesinde”, güneşe yaklaşırken bol miktarda gaz ve toz kaybettiğini gösteriyor. Bu bölgede ayrıca yaklaşık olarak 500 metre uzunluğunda bir çatlak da dikkat çekiyor ki bilim insanlarına göre bu mekanik bir strese işaret etmekte. Uzmanlar şimdi kuyrukluyıldız çekirdeğinin birbirleriyle çarpışmış iki parçadan mı yoksa orta yerinde büzüşmeye başlayan tek bir parçadan mı oluştuğu konusunda tartışıyorlar. Araştırmacılar öte yandan ilk kez bir kuyrukluyıldız çekirdeğinin yoğunluğunu da belirlediler. Çuryumov buna göre sürpriz bir şekilde “gevrek”. Nitekim yoğunluğu mantarla karşılaştırılabilir. Ölçülen değere göre kuyrukluyıldız yüzde 7090’lık bir gözenekliliğe sahip. Buradan anladığımıza göre gevşek buz ve toz parçacıkları birikimi arasında çok sayıda boşluklar yer almakta diyor uzmanlar. Dışarı sızan gazın önemli bir kısmı su. Ancak önemli miktarda karbonmonoksit ve karbondioksit de var. İtalyan araştırmacılar lenf düğümlerinin cilt kanserine karşı kendi savunma maddelerini ürettiklerini tespit etti. Söz konusu maddeler, bilim insanlarının doğal katil olarak isimlendirdikleri hücreleri bağışıklık sistemini bozan ve Melanom metastazlarının oluşumunda çok etkili olan “saldırganların” üzerine salıyorlar. Magna Grecia Üniversitesi ve Ulusal Tümör Enstitüsü bilim insanlarının ortak çalışmasıyla ilgili yazı Nature dergisinde yayımlandı. Araştırmacılar lenf düğümlerinde, bağışıklık sistemini etkinleştiren interlökin ve kemokinlerin üretildiğini saptamışlar. Özellikle de interlökin6 ve NK hücrelerini (doğal öldürücü hücre) yenileyen kemokin CXCL8 ve CCL2. Bunların kandaki tümör hücrelerinin yayılmasına karşı koruyucu bir duvar oluşturdukları biliniyordu ama tümör hücrelerine yakalanmış lenf düğümlerindeki spesifik rolü henüz araştırılmamıştı. Lenf düğümlerinde tümör hücrelerini tanıyan ve etkisiz hale getiren bir NK popülasyonu bulunuyor diyor araştırmacılar. Son çalışma öte yandan lenf düğümlerinde etkin olan NK hücrelerinin, insan kanındaki NK hücrelerinden çok farklı olduklarını da gösterdi. Bunların üzerlerinden farklı molekül biçimleri oluşmakta. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com Lenf düğümleri, doğal tümör katilleri üretiyor DEMOKRASİ DİN DEVLET Geçmişten Günümüze GörüşlerDenemeler Bozkurt Güvenç Efil Yayınevi, Ocak 2015 Ankara, 216 sayfa. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Demokrasi Din Devlet adını verdiği bu yapıtında, toplumları kültür tarihinin süzgecinden geçirerek, “Türkiye nereye gidiyor?” sorusuna yanıt aramaktadır. Bu genel çerçeve içerisinde, hem demokrasi, din ve devlet kurumlarının ilişkisini, Eski Yunan’dan başlayarak İngiliz, Fransız, Amerikan devrimlerinde karşılaştırıyor, hem de bu ülkelerin Türkiye’yi de etkileyen siyasi tarihlerini karşılaştırıyor. Prof. Güvenç kitabında ayrıca 20102014 yıllarında yazmış olduğu seçilmiş denemelerine yer veriyor. Bu denemelerinde demokratik yönetimlerin özgürlük, özerklik ve laiklik sorunları ile hukuk, yargı ve adalet kavramlarını tartışıyor. Prof. Güvenç, son derecede ilginç ve özgün görüşleriyle okuru hem bilgilendiriyor, hem de düşünmeye ve yeni yorumlamalara yönlendiriyor. Demokrasi Din Devlet, son yıllardaki siyasi ve toplumsal gelişmeleri doğru değerlendirebilmek için mutlaka okunması gereken bir kitap.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle