01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık CBT 1455/6 Şubat 2015 17 Her Guatrda Kanser Riski Var mıdır? Guatr, kişilerde boyunda şişlikten, nefes darlığı, çarpıntı, ağrı, sinirlilik, terleme ve rahatsızlık hissine varan çok çeşitli semptomlara yol açar. Guatr nedeniyle tiroid bezi bütünüyle büyüme gösterebildiği gibi bazen de nodül dediğimiz yumrulara neden olabilir. Prof. Dr. Serdar Tezelman VKV Amerikan Hastanesi, Genel Cerrahi Bölümü E ndemik guatr bölgesi olarak kabul edilen ülkemizde yaşayan bireylerin takriben üçte birinde tiroid bezi ile ilgili problemlere rastlanmaktadır. Guatr, tiroid bezinin hastalıklarına verilen genel bir tanımlamadır. Guatr, kişilerde boyunda şişlikten, nefes darlığı, çarpıntı, ağrı, sinirlilik, terleme ve rahatsızlık hissine varan çok çeşitli semptomlara yol açar. Guatr nedeniyle tiroid bezi bütünüyle büyüme gösterebildiği gibi bazen de nodül dediğimiz yumrulara neden olabilir. Nodül olarak adlandırdığımız bu şişlikler veya yumrular birkaç mm’den 10 cm ve daha büyük boyutlara kadar ulaşabilir. Hatta büyümeler göğüs kafesi içine doğruda olabilir. Tiroid nodülleri sık rastlanan klinik problemdir. Nodüller kist şeklinde içi sıvı ile dolu yumuşak bir yapı gösterirken, bazen tiroid dokusu gibi solid, sert de olabilir. Tiroid nodüllerinin tedavisinde cerrahi işlemler, tiroid hormonu tedavisi ile cevap alınmamasında, hormon tedavisine rağmen nodüllerin boyutlarında büyüme görülmesinde, oluşan kitlenin nefes ve yemek borusuna baskı oluşturması sonucunda nefes darlığı ve yutma güçlüğü gibi belirtilerin ortaya çıkması halinde, kanser yönünden yüksek oranda şüphe olmasında ve boyundaki kitlenin estetiği bozması gibi nedenlerle uygulanır. larda yaklaşık % 5 iken erkeklerde ise % 1’dir. Yüksek rezolüsyonlu ultrasonografiler ile özellikle kadın ve yaşlı hasta grublarında klinik olarak % 1967 oranında tiroid nodülleri saptanır. Tabiatıyla bu nodüller hastanın yaşı, cinsiyeti, aile ve boyuna radyasyon uygulanma anamnezi ve diğer faktörler dikkate alındığında kanser olasılığı nedeniyle önem kazanır. Kadınlarda daha sık tiroid nodüllerine rastlanmasına rağmen erkeklerde kanser riski kadınlardan daha fazladır. Tiroid kanseri en sık görülen endokrin tümörü olup erkek ve kadında 100.000 de 2.3 ve 8.5 oranında rastlanır. Tiroid kanserleri 20 yaşın altında ve 60 yaşının üzerindeki hastalarda daha şiddetli klinik seyir gösterir. Boyun bölgesine radyasyon uygulanan kişilerde ileri yıllarda tiroid bezlerinde kanser görülme olasılığı artar. anlamlı katkıları bulunmaktadır. Bu incelemeler sonucunda tiroid kanseri veya kanser şüphesi gibi cerrahi tedavi olasılığını ön plana çıkaran sonuçlar elde edilebildiği gibi tamamen selim karakterde nodül varlığı saptanarak hastalara cerrahi girişim dışı tıbbi tedavi ve klinik takip uygulanabilir. Bu tip ince iğne aspirasyon biyopsilerinde nodülün kanser olasılığında kanserin yayılma riski bulunmamaktadır. Tiroid nodüllerine günümüzde boyun ultrasonografisinin de yaygın olarak kullanılması sonucu sık rastlanmaktadır. Soliter dediğimiz doku içerikli nodüllerin özellikle yakın takibi ve dikkatli incelenmesi gerekir. Tiroid bezini fonksiyonun ortaya konması açısından kanda tiroidden salgılanan hormonların (T3, T4 ve TSH gibi) değerlerine bakılır. Mevcut olan nodülün sıcak (fazla hormon salgılayan; hiperaktif) veya soğuk (hipoaktif) olup olmadığına nükleer madde verilerek çekilen tiroid sintigrafisi ile karar verilir. Tanıda diğer bir aşama ise tiroid ultrasonografisidir. Ultrasonografi, soğuk olan nodülün sıvı (kistik) ve solid (doku) içerikli olup olmadığı veya nodülün çapı ile çevreyle ilişkisi ve nodül içi yapısal özellikler hakkında detaylı bilgi almamızı sağlar. Çünkü doku içerikli solid soğuk nodüllerde % 515 arasında tiroid kanserine rastlanma riski bulunmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalarda elle yapılan muayane ile saptanan tiroid nodüllerinin prevalansı kadın TANI NASIL KONUR? Günümüzde ameliyat öncesi tiroid kanserinin tanısı, risk taşıyan nodüllerden ultrasonografi eşliğinde yapılan ince iğne aspirasyon biyopsileri (IAB) ile konulmaktadır. Bu nedenle tiroid nodülleri olan olgularda ilk tanı metotlarından en önemlisi ameliyat kararı verilmeden önce yapılacak olan ince iğne aspirasyon biyopsisidir. İğne biyopsilerinin uygulanmasıyla klasik olarak 4 kategoride sonuç elde edilir: nondiyagnostik (tanı konamamış), malign (kanser), şüpheli ve benign (selim). Bu biyopsilerin kanser olgularında % 99’a ve selim guatr olgularında ise % 95’e varan tanısal değeri vardır. Ancak % 20 vakada şüpheli bulgu saptanmaktadır. Buna en sıklıkla neden foliküler kanser ve adenom ayırıcı tanısı neden olmaktadır. 2009 yılında yayınlanan Amerikan Tiroid Birliği’nin konsensüs anahatlarında iğne biyopsi materyali sonucu nondiyagnostik, yani tanı konmamış veya yetersiz gelmişse o olgudaki nodülde kanser riski % 14 iken, sonuç selim gelmişse nodüldeki kanser riski % 03’dür. Biyopsi sonucu yetersiz materyel gelen veya tanısı konamayan olgularda ince iğne aspiasyon biyopsisinin tekrarı gerekir. Biyopsi sonucu atipik hücrelerin görülmesinde tiroid nodülünde kanser riski % 515’e çıkarken biyopside foliküler neoplazm saptanan nodülde kanser olasılığı %1530’dur. Eğer iğne biyopsisi materyali sonucu kanser için şüpheli ise ameliyat edilen nodülde kanser olasılığı % 6075 iken biyopsi sunucu kanser tansısı konmuşsa nodülde kanser olasılığı % 9799’dur. Kısaca iğne ile yeterli miktarda alınan tiroid hücrelerinin sitopatolojik incelenmesinin klinik tanıya RİSK TAŞIYAN NODÜLLER Tiroid kanseri saptandığında en etkin tedavi tüm tiroid dokusunun çıkarıldığı iki taraflı total tiroidektomi girişiminin uygulanmasıdır. Selim veya habis hastalık nedeniyle tiroide uygulanacak cerrahi girişimlerin komplikasyonları, cerrahi işlemler bu tip cerrahi girişimler açısından deneyimi olan genel cerrahlar (endokrin cerrahı) tarafından uygulandığı taktirde, son derece düşük olmaktadır. Rekürran sinir paralizisine bağlı ses kısıklığı tiroid cerrahisinde rastlanan ciddi bir komplikasyondur. İtalya’da yapılan 14.394 hastayı kapsayan çok merkezli retrospektif çalışmada, geçici hipoparatiroidizm (kalsiyum düşüklüğü) % 8.3, kalıcı hipoparatiroidizm ise % 1.7 olarak saptanmıştır. Guatr cerrahisinde deneyimli cerrahlar tarafından uygulanan ameliyatlar sonrasında rekürran sinir paralizisine bağlı geçici ses kısıklığı % 2 iken, kalıcı ses kısıklığı % 1 olarak saptanmıştır. Ses yorgunluğuna yol açan superior laringeal sinirin yaralanma oranı ise % 3.7 ve boyunda ciddi kanama ise hastaların % 1.2’sinde görülmüştür. Cerrahi girişimin genişliği bu komplikasyonları etkilememektedir. TEDAVİ VE KOMPLİKASYONLARI Son zamanlarda sinir yaralanmasını azaltmak amacıyla siniri teşhis etmek için ALTERNATİF YÖNTEMLER intraoperatif sinir monitarizasyonu uygulanmaktadır. Sinir monitorizasyonu rutin belki uygulanmayabilir ama riskli hastalarda veya ikinci cerrahi girişim uygulanacak olgularda yararlı olabilir. Son yıllarda cerrahi girişim uygulamalarında ses dalgalarıyla çalışan ultrasonik kesiciler (Harmonik skalpel) veya ligasure gibi (bilgisayar kontrollü bipolar elektrotermal damar kesme sistemi) kullanılmaktadır. Bu yöntemlerle ameliyat süresinin kısaldığı, komplikasyonların azaldığı, doku travmasının geleneksel yöntemlere göre daha az olduğu ve estetik açıdan daha küçük kesilerle hatta videoendoskopik olarak minimal invasif girişimlerin gerçekleştirilebildiği gözlenmiştir. Sonuç olarak nodülleri olan selim guatr olguların tedavisinde gereksiz ameliyatlardan sakınmak için her olgunun çok iyi tanımlanması ve gerekli tetkikler yapıldıktan sonra cerrahi tedaviye karar verilmesi gerekir. ChicAqua: Geleceğin Kentini Tasarlayan Türk Öğrenciler Şikago’da gerçekleştirilen Geleceğin Kentleri 2015 Illinois Bölge Yarışması’na ilk defa Dr. Jülide Demirdöven önderliğinde katılan Atatürk Okulu büyük başarı elde etti. Geleceğin Kentleri Yarışması, ABD’de ortaokul düzeyindeki öğrencilerin belirlenen bir soruna çözüm üreterek geleceğin kentlerini hayal etme ve inşa etme becerilerini geliştiren, proje yönetimi temelli bir öğrenme deneyimidir. Bu yılın yarışma teması “Geleceğin Kentinde Beslenme” olarak belirlenmişti. Atatürk okulu öğrencileri Ali Çelikay, Erol İkiz, Hazal Ceylan ve Zeynep Umancan yarışma sloganını “ChicAqua: Sular Kentinde Sıfır Enerji ve Bol Gıda” olarak belirlediler ve “En Iyi Maket Ödülü”nü ve “Su Kaynakları Ödülü”nü kazandılar. Atatürk okulu öğrencileri geleceğin kentlerini kurarken çevre bilinci ve yeşile verdikleri önemle Amerika içinde çok büyük bir başarıya imza atmış oldular. Bilgi için: www.futurecity.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle