24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Sağlıklı Yaşam CBT 1458/27 Şubat 2015 11 YENİ DOĞANLAR 142 YAŞINI GÖREBİLECEK Kaliteli ve “genç” yaşlılığın sırları... Bugün gelişmiş ülkelerde doğanlar 1925 yılında doğanlara göre 20 yıl daha uzun yaşama şansına sahip olabilecek. Bilimin yaşamı uzatması aslında günümüzün koşullarında o kadar da özenilecek bir durum değil, çünkü halihazırdaki yaşam kültüründe yaşlı insanların kaliteli bir yaşam sürmesi oldukça zor. Şimdi bilim insanlarının çözmesi gereken en önemli sorun, gençler tarafından ve gençler için inşa edilmiş dünyamızın, en az 100 yaşına ve daha da ilerisine kadar yaşayacağı tahmin edilen popülasyonu destekleyecek bir dünyaya dönüşmesini sağlamak. Dünyayı köklü bir değişim bekliyor…Nasıl mı! 10.000 yıl önceki atalarımızdan genetik açıdan farkımızın çok az olmasına karşın, yaşamsal organlarımızın çalışma kapasitesi gelişmiş, ortalama boy uzamış ve beynimiz bilgiyi daha hızlı bir şekilde işlemden geçirebilir hale gelmiş. İnsanların daha uzun yaşaması, daha az çocuk sahibi olma olgusu ile birleştiğinde popülasyon piramidinin –gençlerin çoğunlukta olduğu alt kısımlar ve yaşlıların en tepede küçük bir azınlık oluşturduğu dikdörtgene dönüştüğü görülüyor. Bu da şu anlama geliyor: Tarihte ilk kez, gelişmiş ülkelerde doğan bebeklerin çoğu yaşlanma şansına sahip olabilecek. Bugün bizi yöneten kültür –ne zaman okula gideceğimizi, evleneceğimizi, ev alacağımızı, ne kadar çalışacağımızı, emekli olacağımızı belirleyen ilkelerin bütünü uzun bir yaşlılık dönemi geçirmeye hazırlanan yeni nesil için hiç uygun değil. Örneğin bugünün kültürü, yaşlı insanları hedef alan hastalıklara çare üretemiyor; onlarca yıl sürecek olan emeklilik döneminde insanların nasıl geçineceğine ilişkin çözüm getirmiyor. Dolayısıyla insanlar yaşlandıklarında unutkanlıktan, mali sıkıntı yaşayacaklarından, unutulup bir kenara atılmaktan korkuyor. Kimse birdenbire aklını yitirmez. Ancak 70’ten sonra yaşa bağlı olarak beyninizde bazı değişikliklerin başladığını görürsünüz. Zihinsel becerilerinizi uyarıcı faaliyetlere zaman ayırmak bu süreci yavaşlatır. YAŞLILAR NEREDE YAŞAMALI? KENTLERDE Mİ, KIRSAL BÖLGELERDE Mİ? Gelişmiş ülkelerdeki kentlerde yaşayan insanların pek çoğu emekliliklerini kırsal bölgelerde geçirme arzusundadır. Ancak bu konuda yapılan araştırmalar emeklilerin yaşadıkları yerde yaşlanmalarının daha doğru olduğunu gösteriyor. Bu da 2015’te yaşlı sınıfına girenlerin kentlerde yaşayacağı anlamına geliyor. Çünkü dünya nüfusunun % 54’ü kentlerde yaşıyor. Kent yaşamı trafik yoğunluğu, gürültüsü ve pahalılığı açısından yaşlılara uygun değildir. Öte yandan sağlık kurumlarına erişim kolaylığı ve kültürel uyarılar ibreyi kentlere çeviriyor. Örneğin ABD’de Madison kentindeki yerel üniversitelerde yaşlılar derslere girebiliyor. Yürümek istemeyenler veya yürüme zorluğu çekenler belediyenin özel ulaşım araçlarından yararlanabiliyor. Kentlerin bir diğer yararı da diğer insanlarla kurulan ilişkilerdir. Bilimsel çalışmalar yaşlılarda insan ilişkisinin yararlarını somut olarak ortaya koyuyor. Columbia Üniversitesi’nden Ruth Fingelstein, “Yaşlandıkça dünyamız küçülür. Bu da yakın çevremizdekilerle olan ilişkilerimizi hiç olmadığı kadar önemli hale getirir. Normal sosyal ilişkilere ilave olarak mikro ilişkilerimiz de önemlidir; her gün kaldırımda karşılaşıp selamlaştığınız insanlar, sık sık alışveriş yaptığınız dükkânlardaki görevliler, komşu bankadaki korumalar gibi. Bunlar karşılıklı güvene dayanan ilişkilerdir” diyor. Emeklilikte kentlerde yaşam seçeneği giderek daha çekici hale getidilebilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2010 yılında başlattığı bir proje çerçevesinde, dünyadaki belediye yetkililerine kentleri yaşlı sakinleri için daha yaşanabilir hale getirmeleri yönünde çağrı yaptı. Böylece emeklilere daha ucuz konut olanakları, ulaşım kolaylıkları, uğraşlarını gerçekleştirebilecekleri faaliyet alanları gibi fırsatlar sunulacak. ABD’de yapılan son bir araştırmaya göre 194550 yıllarında doğan kuşak, yaşamlarının büyük kısmını geçirdikleri kentlerde yaşlanmak istiyor. 70 BEYİN 40 40 yaşında görme yeteneği sorun çıkarmaya başlar. Göz hastalıklarından korunmak için sigara içmemek ve morötesi ışınlardan korunmak için güneş gözlüğü takmak gerekir. Güneşe maruz kalmak ve sigara katarakt oluşumunu hızlandırır. GÖZLER yıl % 1 oranında düşmeye başlar. Bu düşüş hareketsiz yaşam sürenlerde aktif insanlara göre daha fazladır. Düşüşü engellemenin tek yolu egzersizdir. AKCİĞERLER 30 30 yaşından sonra akciğer fonksiyonları her azalma 50’li yaşlarda başlar ama bunu siz farkına varmazsınız. Bu konuda yapılacak tek şey bol bol su içmektir. Yaşlandıkça susama duygusu azalacağından susamasanız bile su içmeye özen göstermelisiniz. Son yapılan bir çalışmaya göre en fazla su içen insanlarda böbrek sorunu yaşama olasılığı ciddi biçimde düşer. 50 BÖBREKLER Böbrek fonksiyonlarında yavaş ortaya çıkar, ancak 6574 yaşları arasındaki her 3 kişiden biri işitme sorunu yaşar. Bunu yavaşlatmak için yapacak fazla bir şey yoktur. Ancak çok yüksek sesli müzik dinlemek veya inşaat gibi gürültülü sanayilerde çalışmak bu süreci hızlandırır. 60 KULAKLAR Yaşa bağlı işitme zorlukları yavaş Ne var ki bu korkutucu tablo yaşlıların lehine hızla değişmekte. Biyolojik açıdan KOŞULLAR HIZLA DEĞİŞİYOR uğrar, yağlanma artar. Yağ ve kas arasındaki bu takas 40’lı yaşlarda başlar. Kas kaybını önlemenin tek yolu günlük yaşam düzeninde egzersize zaman ayırmaktır. KASLAR 40 Yaşlandıkça herkes kas kaybına sayıca azalır, fakat boyut olarak büyür. Bu da kalp duvarını kalınlaştırır. Bu arada kan damarları da sertleşir. 2030 yaşlarından başlayarak her 10 yılda bir pik aerobik kapasite azalır. Ve kalp hastalıkları tipik olarak yaklaşık 65 yaşında başlar. 65 KALP Yaşlandıkça kalpkası hücreleri EVLİ ÇİFTLER DAHA MI UZUN YAŞIYOR? Bu sorunun kısa yanıtı, eğer erkekseniz “evet”tir. Ancak yanıt koşullara göre bu kadar basit olmayabilir. Iowa Eyalet Üniversitesi’nden insan gelişimi ve aile çalışmaları öğretim görevlisi Peter Martin, “Evlilik, eğer evli kalırsanız, mükemmel bir sosyal destek şeklidir. Orta yaşlarda bir eşinizin olması, tam da kronik hastalıkların baş gösterdiği dönemlerde, erken ölümlere karşı çok sağlam bir kalkan oluşturur” diyor. 2013 yılında Martin ve ekibi tarafından yürütülen ve sonuçları Annals of Behavioural Medicine isimli dergide yayımlanan bir araştırmaya göre hiç evlenmeyen insanların, istikrarlı bir evliliği olan insanlara göre erken ölme riski iki mislidir. Bir başka araştırmada ise evli insanlarda kanserin daha erken bir evrede teşhis edildiği ve kanserden ölme riskinin önemli ölçüde azaldığı görülüyor. Uzun yaşam uzmanlarına göre evlilik ilişkisi duygusal ve fiziksel destek sağladığı oranda bireyler için avantajlı olabiliyor. Çevrenizde sürekli olarak birinin bulunması, ilaçlarınızı zamanında almanızı, doktora gitmenizi hatırlatıyor, hatta zorluyor. Ne var ki evlilik etkisi olarak isimlendirilen bu olgu, erkek ve kadınlara aynı oranda avantaj sağlamıyor. Terman Yaşam Döngüsü Çalışması olarak bilinen bir çalışma, istikrarlı bir evliliği olan erkeğin, boşanmış veya ikinci kez evlenmiş bir erkekten daha uzun yaşadığını gösteriyor. Oysa boşanmış bir kadın ile evli kadın hemen hemen aynı yaşlarda yaşamını yitiriyor. Öte yandan Riverside’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Howard S. Friedman, Terman Projesi’ni baz alarak yaptığı çalışmalarda şu sonuçları elde etti: “İyi bir evliliği olan kadınlar daha sağlıklı bir yaşam sürüyor. Bu tamam ama bekar kadınlar, evlenip boşanmış kadınlar veya dul kalmış kadınlar ‘koca yükü’ çekmedikleri için uzun yaşabiliyorlar. Kocanın yerini iyi arkadaşlar tutabiliyor.” Bu arada çok sayıda araştırma, insanların evli olup olmadığına bakmaksızın, sosyal bağlantıların ve dostlukların sağlıklı bir yaşlanma için önemli bir faktör olduğunu gösteriyor. meyvelerini vermekte. Yaşlılar geleceğe ilişkin daha sağlıklı planlar yapabiliyor, bilişsel açıdan gençlerle yarışabilecek bilgi düzeyine erişebiliyor.. Emeklilik sistemi daha uzun çalışma olanağı yaratan düzenlemelerle farklı bir yapıya bürünebilir. Yeni bebek sahibi olan ebeveynler daha uzun süre evde kalıp bebekleriyle ilgilenebilecek; insanlar uzun süren dinlenme izinleri alabilecek; aldığı bu izinleri ileri yaşlarda telafi edebilecek..vb. Bütün bu olumlu gelişmeler göz önüne alındığında yaşlılığı ufukta beliren bir kriz olarak değil, yeni olasılıklara kapı açan bir dönem olarak algılayabiliriz. Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: Time, 23 Şubat2 Mart 2015 UZUN VE SAĞLIKLI BİR YAŞLILIK İÇİN NASIL BİR BESLENME? Diyetleri, istenmeyen kiloları üzerimizden atmak için kısa vadeli çözümler olarak değerlendirme alışkanlığından kurtularak, uzun ve sağlıklı bir yaşam için farklı bir yaklaşımı benimsemek gerekiyor. Bir kere öncelik, hastalıkları önleme potansiyeli olan diyetlere tanınmalı. Bu hastalıkların başında kalp hastalıkları geliyor. Bu da, pek çok uzmana göre bol miktarda sebze, tam tahıl ve biraz yağ içeren bir diyet anlamına geliyor. Bazılarına göre ise insan ömrünü uzatmanın sırrı, öncelikle protein miktarının azaltılması ve kalori miktarının düşürülmesinden geçiyor. 2014 yılında Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Valter Longo’nun liderliğinde yürütülen ve sonuçları Cell Metabolism dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, protein miktarını azaltan kişiler daha uzun yaşıyor. Öte yandan bazı uzmanlar da uzun yaşam için yiyecek miktarının ayırım yapılmadan bütünüyle azaltılması ve arada bir aç kalınması gerektiğini söylüyor. Bir diğer uzman grubu ise kalori miktarında normale göre % 25’lik bir düşüşün yaşamı uzatacağını ileri sürüyor. Tüm uzmanların ortak görüşü ise şeker miktarını azaltmak. 2015 yılında Mayo Klinik’te yapılan bir araştırmaya göre besinlere ilave edilen şeker, Tip 2 diyabetin yegâne tetikleyicisi. Bugün uzun ve sağlıklı bir yaşam için nasıl beslenmemiz gerektiği konusu, ileri araştırmaların yapılmasını gerektiriyor. Şimdilik ideal diyet şöyle tanımlanabilir: az şeker; bir miktar protein; bol miktarda fındık/ceviz, sebze, meyve ve yağ. Bu arada egzersizi de unutmamak gerekiyor. Dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlarda bilim insanları yaşam süresini uzatacak çeşitli yöntemler ve ürünler üzerinde çalışıyor. Bunun için önce yaşlanmanın temel mekanizmalarının ne olduğu ve bunların nasıl durdurulacağı veya tedavi edileceği araştırılıyor. Kimse sonsuza kadar yaşamaktan bahsetmiyor, fakat yaşlanmanın pek çok ölümcül hastalık için risk faktörü oluşturduğu artık biliniyor. Örneğin kanser, kalp hastalıkları, bağışıklık hastalıkları, Alzheimer gibi dejeneratif beyin hastalıkları gibi.. Bugün yaşlanmayı engelleyen çok sayıda kimyasal bileşim var ve çoğu umut vaat ediyor. Bunların içinde en ünlüsü Rapamycin. Hâlihazırda böbrek nakli ameliyatlarından sonra organ reddi olasılığını ortadan kaldırmak için kullanılıyor. Yaşlanmayı geciktirme etkisi şimdilik laboratuvar fareleri üzerinde deneniyor. 20 aylık olan insanlarda 60 yaşa eşit UT2598 adı verilen fare kendi yaşıtlarına göre çok daha sağlıklı ve hareketli. Rapamycin, mTOR adı verilen hem insanda hem de farede bulunan bir gen üzerinde etkili. Hücrelerin enerji tüketimini kontrol eden mTOR, Rapamycin tarafından baskılandığı zaman yaşlanma yavaşlıyor. Ne var ki yan etkileri nedeniyle, insanlarda yaşlanma karşıtı olarak henüz kullanımına izin verilmiş değil. Bir diğer tıbbi müdahalede de genler hedef alınıyor. Kromozom uçlarındaki son DNA parçası olan telomerler yaşlanma karşıtı araştırmaların yeni gözdesi. Bu DNA parçalarının az da olsa uzatılmasında etkin olan telomeraz adı verilen enzime müdahale ile yaşlanmanın ne kadar geciktirilebileceği araştırılıyor. Bir diğer deneysel uygulama genç insanlardan alınan kanın yaşlılara verilmesi. Bu da henüz fareler üzerinde deneniyor. Genç farelerin kanı ile beslenen daha yaşlı farelerde beyinlerinin yeni hücreler ürettiği, kaslarının güçlendiği, kalp kaslarındaki büyümenin tersine döndüğü izlendi. Son günlerde yeni bir teknik de yaşlanan hücreleri ayıklama; Mayo Klinik’te deneniyor. Beyaz saç kıllarını tek tek kopartmak gibi farelerin kas, yağ ve gözlerindeki ölen hücrelerin ayıklanması farelerin daha uzun yaşamasına yol açıyor. Bütün bu uygulamaların ana hedefinin yaşam süresinin sağlıklı bir şekilde biraz daha uzatmak olduğuna dikkat çeken araştırmacılar, çok yakında olumlu sonuçların alınacağı konusunda iyimser. YAŞLANMAYI GECİKTİREN HATTA TERSİNE ÇEVİREBİLEN UYGULAMALAR yoğunluğu her yıl % 1 oranında kayba uğrar menopozdan sonra bu hız artar . Ağırlık kaldırma egzersizleri kemik yoğunluğu konusunda büyük fark yaratır. 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre günde 20 kere ip atlamak bile kalçakemiği mineral yoğunluğunu arttırır. 35 KEMİKLER 35 yaşından sonra kemik kıllar kafanızda değildir. Bağırsaklarda villi olarak bilinen ve yiyeceklerdeki besinleri emen minik saç kılına benzer çıkıntılar 60 yaşından sonra düzleşme eğilimi gösterir. Bu daha az besin aldığınız anlamına gelir. 60 BAĞIRSAKLAR Dökülmemesi için özen göstereceğiniz yegâne ? Vücudunuzun bazı organlarının sinyal vermeye başladığı yaş 18 yaşından başlayarak esnek kolajen ve elasten yılda % 1 oranında azalır. Sigara içmeyerek, doğru beslenerek ve her gün cildinize titanyum veya çinko içeren güneş koruyucu kremler sürerek –açık havaya çıkmasanız bile bu süreci yavaşlatabilirsiniz. 2012’de yapılan bir çalışmaya göre kompakt floresan ampuller cilde zarar veren morötesi ışık yayıyor. 18 CİLT ORGANLARIMIZIN ÖMRÜNÜ UZATMAK ELİMİZDE Hiç kimse bir sabah uyanınca kendini 90 yaşındaki bir insanın vücudunda bulmaz. İlk yaşlanma sinyalleri belirmeye başlayınca bazı organlarınıza daha fazla ihtimam göstererek ömürlerini uzatabilirsiniz. Cleveland Klinik’ten Dr. Ronan Factoria , “Vücudunuzun sağlığını korumak adına bir şeyler yapmak için hiçbir zaman geç kalmış sayılmazsınız” diyor. yaşlıları hedef alan hastalıkların tanı ve tedavisinde devrim niteliğinde gelişmeler yaşanmakta. Bu arada teknoloji, işitme, görme, denge zorluğu çekenlere büyük kolaylıklar ve çözümler üretiyor. Örneğin çarpışma riskini önceden algılayarak otomatik olarak fren yapabilen otomobiller, kazaları önleyen akıllı evler, davranışları etkileyen mobil cihazlar. Sosyal bilimlere yapılan yatırımlar da UZUN YAŞAMIN SINIRLARI GENİŞLİYOR 1925 Yüzyılın başlarında temiz su temini ve kanalizasyon sistemlerinin geliştirilmesi salgın hastalıklarının yayılmasını önledi Doğum 1955 tarihinde Çocuk felci, biçilen çiçek, difteri ömür ve diğer 1985 2015 bulaşıcı hastalıkların aşıları sayesinde ortama yaşam beklentisi yükseldi. Kalp sağlığı ve sigara bağımlılığı gibi konularda yürütülen kamu sağlığı kampanyaları kalp hastalığından ölümleri azaltıyor. Yeni ilaçlar, erken tanı olanakları, ameliyatlar, hastalık tedavileri ve diğer tıbbi gelişmeler başta kanser olmak üzere diğer hastalıklara bağlı ölümleri belirgin ölçüde azalttı. Rejeneratif tıp (yenileyici tıp) yaşlanmayı geciktirebilir. Eğer bu yöntem başarılı olmaz ise karamsar bir tahmine göre ortalama yaşam beklentisi 81 yaş ile sınırlanacak, çünkü yüksek obezite oranları tün tıbbi gelişmeleri geçersiz kılacak. 2045
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle