15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1456/13 Şubat 2015 Modern insanın Avrupa’ya geliş rotası belirlendi İsrail’de bulunan bir kafatası, insan evrimi araştırmalarındaki en önemli buluntu oldu. Kafatasının üst kısmından oluşan kalıntı Homo sapiens’ın Doğu Afrika’dan çıktıktan sonra Yakındoğu’ya daha sonra ise adım adım Avrupa’ya, en sonunda da tüm dünyaya yayıldığını kanıtlıyor. Kazı çalışmalarına katılan bilim insanlar, Lübnan sınırına yakın bir mağarada bulunan 55.000 yıllık kafatası için insan gelişimi araştırmalarındaki en önemli keşiflerinden biri diye konuştular. Modern insan 65.000 yıl kadar önce Afrika ve Asya arasındaki dar kara köprüsü üzerinden Avrupa ve Batı Asya’ya göçmüştü. Manot mağarasında bulunan kafatası parçası, İsrailli araştırmacıların açıklamasına göre, Homo sapiens’in Afrika dışında bulunan en eski kemik kalıntısı. Diğer önemli bir bulgu da ilk taş devrinin aynı zaman diliminde Akdeniz’in doğu sahilinde Neandertal insanına ait iskelet kalıntılarının da bulunmuş olması. Tel Aviv Üniversitesi antropologu Israeil Herşkovitz bu yüzden bu bölgede aynı evrede iki grubun bir araya geldiğini ve melezleştiğini tahmin ediyor. Bir karstik mağara olan Manot 2008 yılında Nahaija kentinin yakınındaki atık su kanalının inşaatı sırasında bulunmuştu. Kafatası parçası mağaranın içlerindeki bir kaya parçası üzerinde fark edilmiş. Üst üste birikmiş kireç tabakaları sayesinde araştırmacılar, yaşını kesin olarak 55.000 yıl olarak belirlemişler. Genç bir yetişkine ait olan kafatasının cinsiyeti bilinmiyor. Mağarada büyük bir kısmı 30.00045.000 yıllık olan diğer arkeolojik buluntular da var. de yeryüzü Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPPC) modellerine göre o kadar fazla ısınmamış. Veriler toprağa yakın hava sıcaklığının dünya genelinde kayda değer bir şekilde yükselmediğini söylüyor. Fakat York ve Ottawa Üniversitelerinden Kevin Cowtan ve Robert Way, Kasın 2013 yılında ısınma arasının hiçbir zaman yaşanmadığı sonucuna varmışlardı. İklim modelleri tahminlerinden farklı sonuçların çıkmasını, verilerdeki boşluklara ve tahmini değerlere bağlıyorlar uzmanlar. İki araştırmacı veri boşluklarını uydu ölçümleriyle doldurmaya yarayan bir yöntem bulunca, ısınmanın son on beş yıldır ve günümüzde de devam ettiği ortaya çıkmış ki bu da IPPC tarafından açıklanan uzun vadeli iklim tahminiyle örtüşmekte. Cowton ve Way tarafından gerçekleştirilen araştırmaya ait hesap yöntemlerinin formülü herkesi tatmin etmiyor, ama IPCC modellerindeki iklim değişiminin kesinlikle abartılmadığını şimdi Leeds Üniversitesi’nden Piers Forster ve Hamburg MaxPlanck Meteoroloji Enstitüsü’nden Jochem Marotzke de kanıtladı. Uzmanlar model ve gerçek arasındaki tutarsızlıkları rastlantısal iklim oynamalarıyla açıklıyor. İstatistik bir analizle araştırmacılar, simülasyonlardaki iklim değişiminin ve gerçek gözlemlerin büyük oranda örtüştüğü sonucuna vardı (Nature). Buna göre küresel ısınma bu yüzyılın sonunda büyük bir olasılıkla “ciddi boyutlara” ulaşacak, eğer insanoğlu önlemler almazsa. da, büyüklükleri Merkür ve Venüs arasında yer alan beş küçük gezegen dönüyor. Araştırma ekibi değerlendirmeler için astereosismoloji yönteminden yararlanmış. Son bulgu günümüzdeki evrenle ilgili önemli bilgiler veriyor. Araştırmayı yöneten Tiago Campante, Yılanlar o zamanlar çok farklı biçimlere sahipti, farklı çevre koşullarına uyum sağlayarak farklı türlere ayrıldılar (Alberta Üniversitesi’nden Michael Caldwell). Son incelenen fosiller 70 yıl daha eskiler. Dört farklı türe ait olan yılan fosilleri geçmişteki ve günümüzdeki yılanların özelliklerini taşıyor. Portekiz, İngiltere ve ABD’de bulunan fosillerin 167 ila 143 milyon yıl önce yaşadıkları düşünülüyor. Bu yılanların yaşamış oldukları orta Jura devrinde başka pullu sürüngenler de, örneğin yılan kertenkelegiller (Anguidae) ve kertenleler gibi hayvanlar da bazı türlere ayrılmış ve farklı yaşam alanlarına dağılmışlardı. Araştırmacılar yılanlarda tipik kafatasının gelişiminin evrimdeki en önemli adım olduğunu düşünüyor. Eklemler daha sonra “körelmiş” ve beden uzamış olmalı. İlk yılanlar belki de dört ayaklı kısa bir bedene sahipti. bulgunun önemli ölçüde 13,8 milyar yıl önce dünyamıza benzer gezegenlerin oluştuğunu kanıtladığını söylüyor. Araştırmacı bu yüzden de evrenin ilk evrelerinde de yaşama elverişli dünyaların var olduğunu düşünüyor. Salgın kontrol altında ama tehlike sürüyor Batı Afrika’daki ebola salgınının Mart 2014’te ilk kez tespit eden Paris Pasteur Enstitüsü araştırmacıları endişeli. Nitekim virüsün mutasyonlar yüzünden olduğundan daha bulaşıcı hale gelmesinden korkuyorlar. Genetikçi Anavaj Sakuntabhai’e göre bir virüsün belli bir zaman içinde mutasyona uğraması alışılmadık bir şey değil. Ebola da tıpkı grip, HIV ve RNA virüsü gibi yüksek mutasyon potansiyeline sahip ki bu da virüsü daha bulaşıcı hale getirebilir. Araştırmacıların en büyük korkusu, virüsün mutasyonlar Günümüzde dünya üzerinde neredeyse 3500 yılan türü yaşıyor. Bilim insanları şimdi en eski yılan fosillerini buldular. Nature Communications dergisindeki araştırma yazısına göre yılanlar 170 milyon yıldır dünyamızda yaşıyor ve çeşitli yaşam alanlarına yayılmışlar. Örneğin, bataklık, göl veya nehir gibi. Daha önceki en eski fosiller, 100 milyon yıl öncesine tarihlenen tortul tabakalarına aitti. En eski yılan fosilleri Yaşama elverişli dünyalar evrende sanılandan çok daha önceleri de vardı.. Birmingham Üniversitesi araştırmacıları Kepler uzay teleskopunun ölçüm verileriyle, Kepler444’deki beş küçük gezegenden birinin yaklaşık 11,2 milyar yıl önce oluştuğunu hesapladı. Buna göre bu gezegen sistemi bir güneş sistemimizden iki buçuk misli daha eski (Astrophysical Journal). Kepler444 yıldızının etrafındaki gezegen sisteminin, Merkür, Venüs, Dünya ve Mars’ı içeren iç güneş sistemimizin uzak bir versiyonu olduğundan söz ediliyor. Fakat Lir takımyıldızındaki Kepler444 yıldızının etrafın Dünya gibi gezegenli en eski yıldız Almanya’daki Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Hans Joachim Schellhuser, 1880 yılından bu yana en sıcak yıl olduğu söylenen 2014 yılının küresel verilerini inceledikten sonra “ısınma arası” hiç İklim modelleri, gerçeklerle örtüşüyor Cebelitarık Boğazı, Avrupa’nın deniz seviyesini düşürüyor Dünyamızdaki deniz yüzeyleri göründüğü kadar düz değil. Dünyamızın yerçekimi alanı bazı bölgelerde okyanusları dağ gibi üst üste yığarken, diğer yerlerde düzenli ovalar oluşturur. Dünyamızın rotasyonu da su kütlelerini ekvatora doğru sürükleyerek diğer bir katkıyı yapıyor. Bu etki ise sahillerdeki seviyelerde ölçülebiliyor. İngiliz Ulusal Oşinografi Merkezi’nden (NOC) Chris Hughes ve ekibi, Cebelitarık Boğazı’ndaki deniz seviyesine göre bu etkiyi daha ayrıntılı bir şekilde inceledi. Bilim insanları için özellikle de hangi deniz akıntılarının rol oynadığı önemliydi ki bu durum Cebelitarık Boğazı’nda çok iyi takip edilebiliyor. Boğazın yüzeyinde Atlantik’ten, Akdeniz’e geçen muazzam su kütleleri akar. Daha derin ve daha tuzlu su tabakalarında ise tam aksi yönde bir akıntı vardır. Tıpkı bir fincanı karıştırdığımızda çayın ortasındaki girdabın daha düşük bir seviye oluşturması gibi, dünyanın rotasyonu da kuzey yarımküredeki deniz akıntılarında benzer seviye farkı oluşturur. Buna göre Cebelitarık Boğazı’nın kuzeyinde, İspanya tarafındaki su seviyesi, güneydeki Fas kıyılarına kıyasla yedi santim daha düşüktür. Bilim insanları bu modeli uydu verileriyle karşılaştırmışlar. Örneğin GOCE uydusunun yerçekimi alanı ölçümleri deniz seviyesinin “fincan etkisi” olmadan nerede bulunabileceği hakkında fikir veriyor. Gerçek deniz seviyesi de yine uydular ve seviye istasyonlarınca ölçülür. Bu verilerin karşılaştırılması sonucunda yedi santimlik model değerine çok yaklaşılmış. Bilim insanları yaklaşık 78 santimlik bir seviye farkı ölçmüşler. Ayrıca bunun dışında Cebelitarık’taki çift yönlü akıntının diğer bir etkisi de saptanmış. Çünkü bunlar Akdeniz’deki ortalama su seviyesinin Atlantik’e kıyasla dokuz santim daha aşağıda olmasını sağlıyor. Buna bağlı olarak da Atlantik minimum seviyede Cebelitarık’a doğru akıyor. Bu etki çok zayıf olmasına karşın Norveç’e kadar olan yüksek enlem derecelerinde bile saptanabilmekte. Demek ki deniz akıntıları, ekvator ve kutup bölgeleri arasındaki deniz seviyesinde farklılıklar yaratıyor (Geophysical Research Letters.) böyle yaşanmamıştı diye konuştu. İddia edilen ısınma arası üzerinde çokça tartışılmaktadır. Anlaşıldığı üzere son on beş yıl için
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle