02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nobel Ödülleri CBT 1495/13 Kasım 2015 7 Kitap İKTİDARDA BİR KARAKOYUN Otuz yıldır bu yana Londra Doğa Tarihi Müzesi’nin arşivinde saklanan bir yarasanın aslında bilinmeyen bir tür olduğu anlaşıldı. Alkolde saklanan yarasa bilimsel adı Rhinlophus francisi olan nal burunlu yarasa ailesine dahil. Genetik analizler ve kemiklerin bilgisayar tomografisiyle incelenmesi sonucunda bu türün başka temsilcileri olduğu da anlaşılmıştı. İki örnek 2004 yılında Endonezya’da bulunmuştu. Batı Tayland’da bulunan bir hayvan neredeyse aynı görünmesine karşın genetik farklılıklar ortaya koymuştu. Bilim insanları bu yarasayı bir alttür olarak (Rhinolophus francisi thailandicus) olarak sınıflan Arşivde yeni bir yarasa türü Saraysız Başkan José Mujika Andrés DanzaErnesto Tulbovitz Tekin Yayınevi Mujica ile yirmi yıldır kesintisiz bir ilişki içinde olan Andrés Danza ve Ernesto Tulbovitz, kendini hep bir karakoyun gibi hissetmiş bir adamın Başkanlık yolculuğunu, iktidarı anlayış ve idare tarzını, Obama, Fidel Castro, Putin, Chavez, Cristina Fernandez de Kirchner gibi liderle yaptığı görüşmeleri Mujica’nın evinde ya da makamında yaptıkları 100 saati aşkın sohbet ve röportajın ürünü olarak akıcı bir anlatımda aktarıyor. Kitap, Mujica’nın politik duruşunu, sıradışı gibi gösterilmeye çalışılan ancak hepimizin gönlünde yatan başkanlık etme durumunu, ilginç ve mütevazi yaşamını, örnek alınacak liderliğini, ve politik düşüncelerini anlatıyor. Mujica, çiftlik evinin bahçesinde, üzerinde hırkası, yanında köpeği Manuela ve yüzünde afacan çocuklarda görülen o muzip gülümsemesiyle verdiği bir ropörtajda söylediği “Halkları oluşturan insanların büyük bir kısmı devlet başkanlarının yaşadığı gibi bir hayatı yaşamıyor. Ben ülkenin büyük bir bölümünün yaşam tarzı nasılsa öyle yaşıyorum. Devlet başkanlarını azınlıkta olan bir grubun yaşadığı sisteme dahil etmeye çalışan bir mekanizma var. Düşündüğün gibi yaşamalısın. Aksi taktirde yaşadığın gibi düşünmeye başlarsın” sözleriyle yaşam tarzını neden değiştirmediğini, bunun aslında bilinçli bir seçim olduğunu anlatıyor. dırmışlardı. Bunun başlı başına bir tür olup olmadığı Tayland ormanlarında yapılacak olan yeni araştırmalarla belli olacak. Yeni böcek ve balık türleri düzenli olarak ortaya çıksa da yeni memeli türleri ender bulunuyor. ğa çıktığını gösteriyor. Bu kaza sırasında ortaya çıkan miktarın gerçi sadece 50.000’de biri kadar ama yine de önemli bir miktar sayılmakta. Çevredeki pirinç üreticileri kazadan sonra topraklarının hemen hemen hiç kirlenmediğini söylemişlerdi. Oysa 2013 yılındaki toz bulutundan sonra kirlenme ekime uygunluk sınırını bile aşmış. Arkeolojik yerleşmeler 3D yazıcılarıyla yeniden kurulucak Arkeolojik yerleşmelerin örneğin terör saldırıları yüzünden zarar görmeleri son zamanlarda hep gündemde yer buluyor. UNESCO, Dubai Gelecek Vakfı Müzesi ve Harvard ve Oxford Üniversitelerine bağlı Dijital Arkeoloji Enstütüleri (IDA) şimdi önemli yerleşmeleri üç boyutlu baskı yöntemiyle yeniden kurabilmek için üç boyutlu görüntü teknolojileriyle belgeleyecekler. 2015’in sonuna dek Yakındoğu’daki önemli arkeolojik yerleşmelere ait bir milyon kadar görüntü alınacak. Geleceğin yenilikçileri ve öncüleri için esin kaynakları oluşturdukları için geleneksel yerleşmelerin korunmasına önem verilmekte. UNESCO’ya göre arkeolojik yerleşmelere saldıran teröristler anıların, kültürlerin ve kalıtların yok olması gerektiğine inandırmaya çalışıyorlar. Portakal besleyici madde olarak bilinir. Yüksek oranda C vitamini içeren portakalda Portakalın suyu o kadar da zararlı değilmiş! çeşitli karotenoidler ve flavonoidler de bulunur. Bu doğal antioksidanlar beden hücrelerimizi zararlı çevresel etkenlerden koruyorlar. Tahminlere göre bu şekilde belli başlı kalpdolaşım hastalıkları riski de düşüyor. Karotenoidler provitamin A olarak günlük beslenmemizde önemli bir rol oynuyorlar. Portakal suyu da çok sayıda sağlıklı besin maddeleri içerse de yüksek şeker oranı yüzünden beslenme uzmanları tarafından tavsiye edilmemektedir. Hatta yaygın bir kanıya göre bu yüzden kola veya diğer tatlı içecekler kadar zararlı. Bu kanıyı kontrol etmek isteyen Hohenheim Üniversitesi’nden Julian Aschoff, altı ay kadar önce bedenimizin besleyici maddeleri portakal suyundan, portakala kıyasla çok daha iyi aldığımızı ortaya koydu. Deney tüpü modeliyle elde edilen bu sonuçla yetinmek istemeyen araştırmacı, şimdi insanlarla deneyler yaptı. Araştırmaya katılan on iki kişi iki hafta boyu domates, havuç veya ıspanak gibi kırmızı veya yeşil yiyeceklerden uzak durmuş. Bu süre içinde bedenlerindeki karotenoidler temizlenmiş. Katılımcılara ilk önce portakallı bir kahvaltı daha sonra ise pastörize portakal suyu içeren bir kahvaltı verilmiş. Bu iki kahvaltı testi de on beş gün arayla yapılmış. Bilim insanları kahvaltılardan sonra kan örneği olarak karotenoid oranını ölçmüşler. Sonuçlar modellerle yapılan testleri kanıtlıyor. Portakal suyuyla bedenimiz, portakala kıyasla iki misli karotenoid alıyor. Bunun nedeni portakal suyunun üretim şekline bağlı. Portakal suyunun üretimi sırasında mesela pektin veya selüloz gibi maddeler kısmen ayrıştırılır. Bu maddeler sindirim sırasında karotenoidlerin emilmesini engelliyorlar. Portakalda bu maddelerden daha fazla bulunduğu için de portakalla daha az karotenoid alıyoruz. Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] Obruk: Gelecek Gelmeyecek Metin Karadağ Mimarlık Vakfı Yayını Mimar ve Mühendisler odasının vefakâr hizmetkârlarından, çok yönlü insan, mimar Metin Karadağ geleceğin olmadığı bir bilim kurgu öykü ile okurlarının karşısına çıktı. Obruk, bildiğiniz gibi derin çöküntülere deniyor. Yeraltı mağaralarının da bir oluşma biçimidir aynı zamanda. Yeraltı suları asitik vb. yapısıyla kiraç taşı toprakları aşındırır ve derin mağaramsı çukurlar oluşur. Bu yeryüzüne yakın olduğunda birden toprak çöker. Üzerindeki herşeyi yutabilir ve derine çeker. Ülkemizde de sık görülür. Obruk ile ilgili bu yılki Bienal’de de Büyükada’da ilginç bir sergi bulunuyor. Bu şekilde Amerika’da eviyle birlikte yokolan bir insan üzerine ilginç bir kurgusal sanatsal deneme.. Ama Karadağ’ın Obruk’u bilim kurgu, geleceğin olmayışı üzerine. Karadağ “zaman kötü” diyor. Ve merak edenlere şöyle bir ayrıntı veriyor kitabıyla ilgili: “Biz, yani ‘hiç ayrımsız hepimiz’, Latince’deki ‘tür’ adımızla ‘Homo Sapiens Sapiens’ olarak bilinen ‘insan/lar’ aynı zamanda insanlığın da ‘son türünü’ temsil etmekteyiz… Kendi kendimize “Modern İnsan” dememize ise hiç bakmayın; hep beraber geldiğimiz son nokta bununla hiçbir ilgimiz olmadığının da kanıtı. Yoksa yaşadığımız ve ısrarla yaşattığımız, bunca ilkelliği bir türlü açıklayamayız… “Bizleri birbirimize karşı sürekli kör, sağır ve dilsiz kılarak “cinayet işleten” tüm davranışlarımıza yani korkularımıza karşı durabilseydik. Bilirsiniz, ilk cinayetinden sonra izini kaybettiren katil, cinayeti işlediği yere tekrar dönmek için yanıp tutuşur. Cinayet anında aldığı psikolojik travma içten içe kemirirken, aslında cinayet işlediği yerde esir kalan korkuyla yaralanmış vicdanını kurtarmayı düşlemektedir… Düşünün ki o katil sizsiniz; kendi kendinizi suçüstü yakaladınız... Bu hikâyede okuyacağınız cinayeti, biz yani hiç ayrımsız hepimiz işledik ve hâlâ işlemekteyiz... Bu suçtan kurtulmayı unutun, çünkü ‘gelecek gelmeyecek...’ Karadağ’ın kitabını okuyun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle