18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tartışma Yeşil Gece’nin başkişisi Ali Şahin’in Sarıova’ya “gönüllü” geldiği ve bu anlamda onun Reşat Nuri’nin meşhur idealist öğretmenlerinden biri olduğu saptamasına katılmamak olası değil. 1920’lerin yoksul ve ıssız Türkiye’sinde, ‘yeni hayat’ın temel argümanlarını en azından iyi niyetle kavramaya çalışan böyle bir eğitimci tipolojisine fazlasıyla ihtiyaç vardı. Böyle bir ortamda idealist olmanın çocukça bir romantizme karşılık geldiğini söylemek herhalde haksızlık olur. Belki romantizm düşüncesi ontolojik olarak çocukça unsurlar içeriyor olabilir; uzun bir tartışma gerektiren bu konuya girecek değilim. Ancak söylemek zorundayım ki Yeşil Gece’nin Ali Şahin’i fazlasıyla basit, hatta zaman zaman çocuklaşan bir romantikmiş gibi görünüyor okuyucuya. Bunun romantizm düşüncesinden çok, Ali Şahin’in kurgulanış biçiminden ileri geldiğini belki söylemeye bile gerek yok. Medrese talebesi olarak ‘eski hayat’ı tanımış ve sözümona bir bunalımın ardından idealist olmuş gibi görünen bu genç öğretmenin böyle bir macereya nasıl sürüklendiği; neler yaşadığı, kimlerin etkisi altında kaldığı ya da hangi duygusal çalkantıların içinde olgunlaşarak böylesine öncü/devrimci fikirler üretebildiği konusu, okuyucu için neredeyse bütünüyle belirsizdir. Bu belirsizlik, roman sanatına özelliğini veren gizem duygusuna karşılık gelmiyor ne yazık ki. CBT 1495/13 Kasım 2015 19 ŞERAFETTİN TURAN Bilgelikle dolu bir yaşam Salih Özbaran Zeki Arıkan; [email protected] C Türkiye’nin geçmişte ve günümüzde bir ‘geri kalmışlık’ sorunu yaşadığı tartışma götürmez bir gerçek. Türk romanının bu konuya ilgisi azalmış değil; sadece tarihsel süreç bağlamında bir boyut değişikliği yaşandı. Bu sorunun aşılması için amansız mücadelesiyle efsaneleşen bir kahraman figürü yaratmak, Türk romanı için epeyce eski bir gelenek. Yeşil Gece’yi de bu geleneğin önemli bir parçası sayabiliriz. Böyle bir düşüncenin gündelik yaşamın bir parçası haline gelmesi, belki de Türkiye’nin toplumsal yapısı bakımından kronik bir hastalığa işaret ediyor. Bunun izdüşümünün Türk romanında başat bir şablona dönüşmüş olması ise herhalde kaçınılmaz bir sonuç. Ancak bizim için şimdilik önemli olan şu: ‘Reşat Nuri iyi kurgulanmış idealist bir kahraman yarattı ve onu tipik bir Osmanlı kasabasının içinde yaşamsal bir maceraya sürükleyerek meselenin nasıl çözümlenebileceğini yetkinlikle gösterdi.’ diye özetlenebilecek önermenin, bu denli ağır ve karmaşık bir sorunun çözümü için fazlasıyla indirgemeci bir nitelik taşıdığını kabul etmek gerekiyor. Bu indirgemeci yaklaşımı bir edebiyat düsturu haline getirip her romanda toplumun farklı bir sorununu temelde benzer özellikler gösteren figürlere çözdürmeye çalışmak, belki yeniden biçimlenen bir ülkede iyi niyetli ve takdir edilebilecek bir yaklaşım olarak görülmelidir. Ancak bunun çok sağlıklı bir edebî gelenek oluşturduğunu ve bugünün okuyucusuna da seslenebilecek olgunlukta bir söyleme dönüşebildiğini sanmıyorum. GERİ KALMIŞLIK SORUNU umhuriyet’te okuduk Şerafettin Turan’ı (19252015) yitirdiğimizi, 16 Ekim 2015 tarihini taşıyan mütevazı ölüm ilanını; bir önceki gecesinde vefat ettiğini. Telefonda sıklıkla konuştuğumuz, her konuşmasından zevk aldığımız, bilgilendiğimiz, İzmir’e her gelişinde konferanslarını dinlediğimiz, birlikte olduğumuz, yerinin çok zor doldurulacağına inandığımız bilge kişiyle, tarihçiyle, olgun öğretmenle, donanımlı bilginle, fikir adamıyla, düşünürle, yazarla, dilciyle vedalaşma zamanının geldiğini. Bizler 1960’lı yılların ilk yarısında İstanbul’da öğrenim gördüğümüz için Şerafettin Turan’ın Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nde öğrencisi değildik; ancak tarihçiliğimizin yol aldığı süreçlerde onu yakından tanıma olanağını yakaladık; öğrencilik yıllarımızda İstanbul’da Osmanlı Arşivi’nde çalışırken yanına yaklaşır, güçlüklerimizle ilgili sorular sorar ve yanıtını alırdık. Sonraki yıllarda daha da farkına vardığımız tüm kibarlığını ve sabırla davrandığını hiç unutmadık. Tanıdıkça öğrendik kendisinden; kişiliğini ve bilginliğine tanık oldukça daha çok sevdik onu. Dil ve TarihCoğrafya Fakültesinde öğrencisi olduğu yılları anlatan sonradan onunla akademik ortamı paylaşan tarihçi dostumuz Musa Çadırcı’nın dile getirdikleri yeterince bilgilendirici: “Neyi, nasıl ve niçin öğrettiğini çok iyi bilen, ezberciliğin o günlerden beri geçerli olduğu sosyal bilimlerimizde ve özellikle tarihte bu anlayışı kırabilen sayılı öğretim üyelerindendir”. Çok güzel günler geçirdik onunla. Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Dekanlığı yanında, Tarih Kurumu üyeliği, Türk Dil Kurumu Başkanlığı, TRT yönetim kurulu üyeliği yapmış, Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı’nın Müsteşarlığını da üstlenerek nice onurlu görevlerde bulunmuş bir bilgeyle. Bilgi Yayınevi’nden 2013 yılında çıkan Bir Kara Çalma Öyküsü başlıklı kitabını okuduğumuzda ise, Cumhuriyet’in apaydınlık bir tarihçisine 1973yılında güya hukuku temsil edenlerce ve güya kendilerini üniversite mensubu sayan kimi öğretim üyelerince nasıl insafsızca saldırıldığını, iftira atıldığını ve tüm suçlamalar karşı nasıl direndiğini ve kazandığını öğrenince ona olan hayranlığımız daha da arttı. Kara çalmanın kaybettirdiği yıllara ilişkin şu açıklaması derin derin düşündürdü bizi, üzüntüye boğdu: “17 ay 16 günlük zamanımı üstüme atılan bir suçun haksız olduğunu kanıtlamaya çalışmakla harcamıştım. Bu nedenle ilk aşamada aklanmama sevinmekle, kaybolan zamanıma, bu surede harcamak zorunda kaldığım emeklerime ve basında çıkan yanlı haberlerin de etkisiyle duruşmalar boyunca tanıdıklarımdan çoğunun benimle karşılaşmamak, konuşmamak için düştükleri gülünç hallere acımak arasında kesin bir ayırım yapamadım” Ancak yitirilen yılların acısını çıkarmıştı Şerafettin Turan; anılan yıla kadar Osmanlı tarihçiliğinde gösterdiği ustalık zamanla Türkiye Cumhuriyeti tarihini kapsadı ve ölümsüz eserler yaşamını süsledi; durmaksızın aydınlık saçtı okuyucularına; Cumhuriyet sürecinin tarihteki yerini belletti izleyicilerine. Şerafettin Turan 1925’te, Cumhuriyet’in duyurulmasından iki yıl sonra Van’ın Erciş ilçesinde doğmuş; Erzurum lisesini bitirdikten sonra Ankara’ya gelerek Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girmiş. Ardından Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Tarih Bölümü’ne girmiş. Gazi Eğitim’deki gözlem ve anılarıyla bu kuruluşun tarihinin yazılmasına büyük katkı sağlamış. Turan, emekli oluncaya kadar bulunduğu Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nde, Osmanlı kaynaklarının ortaya çıkarılmasıyla başlayan ve gitgide büyüyen bir tarihçi oldu. Kemal Paşazade’nin Fatih dönemine özgülediği VII. Defterini tıpkıbasım olarak yayınladı ve bunu geniş bir araştırmayla yeni harflere de aktardı; aynı tarihçinin I. ve II. Defterlerini de yayınladı. Fatih döneminden sonra Kanuni dönemi üzerinde yoğunlaştı. Bu dönemdeki taht kavgaları ve Şehzade Bayezit olayına ayırdığı eseriyle dönemin panoramasını kusursuz olarak verdi. Bu arada İslam Ansiklopedisi ve Türk Ansiklopedisi’ndeki makaleleriyle, çeşitli bilimsel ve sanatsal dergilerdeki yazılarıyla Osmanlı araştırmalarına büyük katkıda bulundu. Profesör Turan, Akdeniz’e uzanan tarihe de eğildi. Sakız’la ilgili makalesi bunun başlangıcıdır. Sonra Türkİtalyan ilişkileri üzerine yoğunlaştı. 5 cilt olarak tasarlanan bu anıtsal eserin ancak bir cildi yayınlanabildi. Bu eser İtalyan kent cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerin başlangıç evreleri için büyük bir ışık tuttu; İtalyan hükümeti tarafından Cavaliere nişanıyla ödüllendirildi. YERİ DOLDURULAMAZ BİR TARİHÇİ Türkiye tarihi kesintisiz olarak ele alınıp işlenmiş oldu. Turan, böylece, Türk Devrim Tarihi’ni 1938’le sınırlayan ya da onu Türkiye’nin NATO’ya girişiyle bitiren anlayışa karşı çıktı.. Şerafettin Turan, 2004 yılında Mustafa Kemal Atatürk: Kendine Özgü bir Yaşam ve Kişilik adlı 700 sayfalık kitabıyla bir başyapıt, ölümsüz bir çalışma, Turgut Özakman’ın nitelemesiyle “Babaçko” bir eser ortaya koydu. Okuyanlar bilir bu kendine özgü yaşamı; okumayanlar ise büyük bir eksiklik içinde olmalılar. Turan’ın bilimsel gücü ve yapıcı anlatımının anlatısıdır bu eser. Bu arada, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar üzerine de bir kitap yazdığını ve onun düşünsel kaynaklarını araştırdığını da vurgulamak gerekiyor. Her devirde hayata yeniden başlamasını bilen, ulusun kara yazgısını yenen komutan, Lozan Kahramanı olarak anılan İsmet İnönü’nün de kitabını hazırladı Şerafettin Turan. Bu kitapla İnönü’nün yaşamı, dönemi ve kişiliği usta bir tarihçinin kalemiyle yepyeni bir imge oluşturdu. Onun verdiği derslere dayandırarak yazdığı Türk Kültür Tarihi, büyük bir boşluğu doldurdu. 5 cilt olarak hazırladığı Türk Devrim Tarihi, imparatorluğun çöküşünden 12 Eylül 1980 tarihine kadar uzandı. Böylece ilk kez çağdaşlık yolundaki Yeni 5 CİLTLİK DEVRİM TARİHİ Şerafettin Turan’ın öğrencisi olan tarihçi dostumuz Yavuz Ercan “Bir kişi yaşadığı ülkeye karşı olan borcunu nasıl ödeyebilir?” sorusunu sormuş kendi kendine ve yanıtını vermiş: “Prof. Dr. Şerafettin Turan gibi olarak”. Şerafettin Turan, hiç kuşku yok ki, Cumhuriyet rejiminin sağladığı olanaklarla okudu ve kendisi bunu hep söyledi. Ancak 90 yıllık ömründe 20’li yaşlarından itibaren ülkesine yaptığı katkılar olağanüstüydü. Şu an sorulabilecek can alıcı soru ise Cumhuriyet’in günümüzdeki kuşağının ve gelecek kuşakların ona olan borcunun nasıl ödeneceği sorusudur. Şerafettin Turan’ı şu birkaç sayfaya sığdırmanın mümkün olmadığını biliyoruz; gazete sayfasına sığdırılamayacağını da. Şimdilik onu fakültesinden tanıyan öğretim üyesi Necdet Adabağ’ın 2009’da Öğretmen Dünyası için yazdığı sevimli sözcükleriyle bitirelim ve yaşamının ve yapıtlarının değerlendirilmesini, umutla, geleceğe bırakalım: “Gülen yüzü, umut veren ama inceden inceye insanı gözlemleyen ve hiç boş bırakmayan, kuşku içermeyen gözlerini görüyorum. Dikkatli, içtenlikli ve gözünü budaktan esirgemeyecek kadar kararlı bir eleştirmen tavrıyla Şeref Hocam Türkiye’nin arada bir bulduğu bir aydın tipidir. Giyimi kuşamıyla da örnek bir insandır... İçten pazarlıklı olmayan, düşündüğünü söyleyen, kapalı kapılar ardına taşımayan, demokrat yaradılışta bir insandır Şeref Hocam. Dürüst, onurlu ve ahlaklı”. ŞERAFETTİN TURAN GİBİ OLMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle