22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Tartışma CBT 1453/23 Ocak 2015 Uygar ülke ve uygar kişi Kamuda bilişimin Uygar diye nitelendirdiğimiz Batı ülkelerinin, geri kalmış diye damgalanan ülkelere yaptıklarına bakınca, uygarlık nedir, hatta var mıdır, sorularını irdelemek gerekiyor. derin sorunları Murat Yıldırımoğlu murat@muratyildirimoglu.com Turgut A. Karabekir Y. Mimar, AIA turgutk@gmail.com S ık kullandığımız, uygarlığa bağlı kelimelerin sözlüklerde karşılığı: Latince’de, Civis; Yurttaş, kentli demek. Civilized; Medenî / Uygar ise; Şehirli, şehir halkına mensup demek. Medeniyet / Uygarlık; Bir ülkenin, toplumun, maddî ve mânevî varlıklarının, fikir, sanatla ilgili niteliklerinin tümü. Barbarlık durumundan çıkıp törelere bağlı olarak belirli bir yurt içinde birlikte yaşama. Geniş bir toplumun bütün bölümlerinde ortak olan dinsel, ahlâksal, estetik, teknik ve bilimsel nitelikteki toplumsal olayların, bir bütünü. Webster sözlüğüne göre uygarlık; İyi düzenlenmiş kural ve kânunlar altında insanların birbiriyle bağdaşmaları şekli. Terbiyeli, hörmetli ve makul hareket. Uygar bir toplum suçlulara âdalet ve doğruluk ile karşılık vermelidir, deniyor. Özetlediğimizde; dinsel, ahlaksal, estetik, teknik, bilimsel, adâlet, doğruluk, hörmet, hemcinsine saygı, makul hareket, törelere ve kanunlara bağlılık, uygarlığın taban değerleri. Bu tariflerin bir ülkenin kendi halkına kısıtlı kalacağı gerçekçi değil. Ülkeleri bu mercek altına aldığımızda ise, uygar varsaydığımız birçok ülkenin hiç de uygar hareket etmemiş ve etmemekte olduğu görülüyor. Maddi çıkarları için başka bir ülkenin haklarını çiğnemek, topraklarına saldırmak, iç işlerine karışarak kendisi için faydalar sağlamak, uygarlığa ters düşüyor. Hele hele, yüzbinlerin ölümüne neden olmak, onları uygarlıktan uzaklaştırmakla kalmıyor, barbar yapıyor. • Ele geçirdiği topraklarda soykırım yapan, • Kendi istemediği bir idolojiye bağlanmasını önlemek için, yönetimleri değiştiren, gerekirse liderlerini öldüren, • Kaynaklarını yanlız kendisi kontrol edebilmesi için topraklarına hücum eden, yüzbinleri öldüren, • Kendine Pazar yaratmak için onların var olan kaynaklarını yok edip, kendi mallarını kullanmaya zorlayan, • Gizli örgütleriyle başka devletlerin içine nufus edip, yönetimleri tutsak alan, • Etnik ayrılıkları yaratıp, kendi çıkarlarını daha kolay uygulamak için ülkeleri bölen, • Bunları yapmak için her türlü can ve mal kaybını mübah gören, bir ülkeye uygar denebilir mi? Denemez. Bu niteliklerden yola çıkıldığında da, 21. yüzyılda ilerlemiş ve üstün güçe varmış ülkelerin tümünün, uygar olmadığı sonucuna varmak doğal. Geçmişte de, günümüzde de, uygar ülke yok demek de sanırım yanlış değil. Gelelim uygar insana. Uygar olmayan bir ülkede, uygar insan olabilir mi? Uygar insanın tariflerde belirtildiği gibi, geniş bir toplum içinde olması gerekli mi?. Uygar insan mı uygar toplumları oluşturur, uygar toplum mu uygar insanı yapar? Uygar bir insanın yetişmesi için en azından uygar bir ortam gerekir mi? Yoksa uygar olmak kişisel bir vergi midir? Birbirinden ayrı yerlerdeki toplumlarda, birbirinden yüzlerce yıl ayrı zamanlarda, bir çok uygar kişinin yetişmiş olduğunu biliyoruz. Bu toplumda da, yukarıda sıralanan barbarlıkların da var olduğunu biliyoruz. Varacağımız nokta uygar insanların olduğu, uygar ülkelerin olmadığı mıdır? Kendi başına bir yerde yaşamını sürdüren, komşuları ile iyi ilişkileri olan, kimsenin malına canına zarar vermeyen, bildiği kadar hayatını geliştirmeye çalışan bir kişi, veya gurubun, uygar niteliğinde olabileceğini göz ardı edemeyiz. Antik çağlarda, özellikle Anadoluda, nufusları 200 bini geçmeyen, (City States) şehir ülkelerinin, başarılarını ve her kolda kültüre katkılarını unutamayız. Uygar olmak için illa da günümüzün çağdaş boyutunda, ilim, bilim ve teknoloji sahibi olmanın şart olmadığı, uygarlığın bağıl (relatif) olduğunun da ayrıca altını çizmek gerekir. Büyük bir olasılıkla varacağımız yer, nerede olursa olsun uygar insanların olabileceği, uygar olmayan yönetimlerin altında da, uygar insanın var olabileceğidir. O zaman uygar düzeye erişmiş kişileri çok olan bir toplumun bile, kötü yönetildiğinde uygar olmayan bir ülkeye dönüştüğünü söyleyebiliriz. 21. yüzyılın uygar insanları bol olan toplumlarındakiler, bilerek mi, yoksa bilmeyerek mi, yönetimlerinin barbarlığı bile geçen vahşeti uygulamalarına razı oluyorlar? Biliyoruz ki, yönetimlerin yaptıklarının gerçek nedeninden çok zaman halkların haberi yok. Yönetimler vatandaşlarını kandırıyor, propagandalar ile beyinlerini yıkıyor. Dünyayı idare eden büyük parasal güçler, yurtlarına fayda sağlamak aldatmacası altında, her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmiyorlar. Bütün bunlar olurken, uygar olan kişi, uygar olmayan yönetim altında olsa bile, uygar olarak kalabiliyor! Dönüp dolaşıp kişinin gücüne gelmiş olduğumuza şaşırmayalım. Çağdaş bir düzeyde olamasa da, her yerde uygar kişiler olabilir. Ancak bunlar, uygar bir toplum yetiştirmeye yeterli olamaz. Uygar bir toplum oluşturmak için, çağdaş düzeyde çok sayıda uygar / aydın kişiler yetiştirilmelidir. Bunun için de kaliteli çağdaş eğitim gerekir. Ülkenin, devamlı olarak yüksek ve çağdaş kaliteli eğitim ile; bilim, ilim, sanat ve teknolojiyi, ön plana alması, dogmalardan uzak durması şarttır. Uygar / aydın kişilerden oluşan toplumlara düşen görev de, kendilerini barbarlığa sürükleyecek yönetimleri seçmemektir. Çünki uygar ülkeler ancak uygar liderler idaresinde var olabilirler. Bu kapsamda Jeremy Rifkin uyarıyor: “Amerika artık büyük bir ülke değildir. Büyük ülke olmak için, ülke iyi olmak zorundadır” Biz de ata sözümüzü hatırlayalım: Körle yatan, şaşı kalkar. Devamı gelecek yazımda. Kamu, Bilişim Teknolojileri sektörünün en büyük alıcılarından birisi. 2014 yılı için bilişim yatırımlarına ayrılan ödenek tam tamına 3.7 milyar TL (1). Ödeneğin büyüklüğü, bilişim yatırımlarına verilen önemi gösteriyor. Söz konusu bilişim olunca devlet parayı esirgemiyor. amaç, deprem, yangın, sabotaj gibi olağanüstü durumlara önlem almak. Bu kapsamda, kurumun verileri ve programları uzak bir yere (aynı şehirdeyse şehrin diğer ucuna, genel olarak da farklı bir şehirdeki merkeze) anlık ya da kısa gecikmelerle kopyalanıyor. Olağanüstü durum gerçekleştiğinde, FKM üzerinden çalışmanın sağlanması amaçlanıyor. FKM’ye gerçekten gerek duyan yerler var. Ama çoğu durumda, varlığından bile haberdar olmayacağımız kurumlar bile FKM çözümlerine büyük paralar aktarıyor. FKM yazılım ve donanımları olağanüstü pahalı ve karmaşık. Çoğu yerde satın alınan FKM ürünleri ve hizmetleri hayata geçirilemiyor bile. Ürünlerin, kabul aşamasında bir şekilde çalıştırılmasından sonra çıkan sorunlar da yine bu karmaşıklık yüzünden çözülemiyor. İsraf beraberinde bilgisayar firmalarının teknik yönden gelişememesini getiriyor. Bilgisayar firmaları yalnızca satışa odaklanıyor. Firmaların en kuvvetli kısmı satış ve pazarlama bölümleri oluyor, teknik bölümler ikinci plana atılıyor. Teknik bölümlerin işi, garanti kapsamındaki cihazları yenilerle değiştirmeye kadar düşüyor. Ö te yandan, bu yatırımların genel olarak doğru yatırımlar olduğunu söylemek güç. Kamu sektöründeki bilişim merkezlerinde büyük sorunlar var. Bu sorunları madde madde toparlayalım. Kamuda bilişim merkezlerinde görülen ilk şey israf. En küçük kamu kuruluşunda bile onlarca sunucu makine bulunuyor. Bu makinelerin işlemci kullanımı ortalama yüzde 0 ile 2 arasında geziyor. Yani, işlemciler neredeyse kullanılmıyor. Bu durum görüldüğü halde sürekli yeni sunucular alınıyor. İsraf yalnızca sunucularla sınırlı değil. Sürekli alınan, gereğinden fazla alınan diğer şeyler sanallaştırma yazılımları, güvenlik duvarı donanımları ve yazılımları, yük dengeleyici (Load balancer) donanımları, gereğinden fazla performanslı (ve bununla orantılı olarak pahalı) yönelticiler (router) ve anahtarlar (switch). İsrafın önemli kısmı yedekli çalışma isteğinden kaynaklanıyor. Eposta sistemi, ağ iletişimi, Web sitesi ya da benzer bir sistemin durmaması isteniyor. Bu nedenle de, değişik çözümler uygulanıyor. Bu çözümlerin başında kümeleme (clustering) geliyor. Kümelemede iki ya da daha fazla sunucu tek bir sunucuymuş gibi çalışıyor. Bu sunuculardan birisi çökse bile diğer sunucular hizmeti sürdürüyor. Kümeleme düşüncesi güzel ama küme oluşturmak ve kümenin her zaman çalışmasını sağlamak kolay değil. Çeşitli nedenlerle küme sisteminin kendisi çökebiliyor. Çıkan sorunları çözmek de zor oluyor. İsrafın bir başka nedeni güvenlik kaygısı. Red Hack benzeri yasadışı grupların saldırısından çekinildiği için güvenlik sistemlerine gereğinden fazla yatırım yapılıyor. İsrafın son nedeni Felaket Kurtarma Merkezleri (FKM). FKM’den İSRAF Garantinin bitişi neredeyse dünyanın sonu olarak algılanıyor. Normalde, bilgisayarların ve diğer donanımların garantisi 2 yıl. Ama ihalelerde bu süre uzatılmaya çalışıyor; tipik olarak garanti süresi 5 yıla çıkartılıyor. Garanti süresince bilgi işlem merkezi kendisini güvende hissediyor: Bir donanım arızası en kısa zamanda çözülecektir, arızalı parçalar sağlam parçalarla değiştirilecektir. Garanti süresinin bitimi korku doludur. Bilgi işlem merkezi garanti süresindeki konforlu çalışmasına artık sahip değildir. Bu nedenle, garanti süresi dolduğunda var olan ve daha yıllarca hizmet verebilecek donanımlar el GARANTİNİN BİTİŞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle