Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim Tarihi CBT 1453 /23 Ocak 2015 12 Geleceğe umutla bakabilmek Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırı, sadece dergi çalışanlarına ve Fransa’ya değil, aynı zamanda insanlığın yüzlerce yılda kazandığı haklar ve özgürlükler bilincine ve düşünsel sekülerleşmeye yapılmış ağır bir saldırıdır. rin kimliği ve olayın gerçekleştiği ülkenin askeri hareketleri öne çıkartıldı. Fakat ölümü göze alan teröristler, niçin Suriye’de ve Mali’deki çatışmabahadirosman@hotmail.com lara müdahale eden Fransız askeri kuvvetlerinin arl Marx, insanların toplumsal varlıklarını bir kurumuna değil de, düşünce özgürlüğünün belirleyenin bilinçleri değil, fakat bilinçleri simgelerinden biri olan bir mizah dergisine salni belirleyenin toplumsal varlıkları olduğunu dırdılar? Burada bir askeri kuvvete saldırmanın ötesinsöylemişti. Buna bağlı olarak toplumsal evrimin de, daha büyük ve kapsamlı bir tehdidin olduğu en büyük yönlendirici etkeninin de üretim biçimaçık değil mi? lerindeki değişimler olduğunu ileri sürüyordu. Bu tehdit, Fransız ekonomik ve askeri hegeAuguste Comte ise tarihin akış yönünü sağlayan monyacılığına değil, fakat uluslararası aydınlanen önemli etkenin entelektüel hareketin evrimi ma ve sekülerleşme geleneğine yönelik bir teholduğunu söylüyordu. Onun içindir ki, çok yöndittir. Bu nedenle de özgürlük yanlısı dünyanın lendirici gördüğü entelektüel evrimin yasalarının yüksek düzeyde duyarlı tepkisiyle karşılaşmıştır. olup olmadığı araştırmış ve ünlü üç hal yasasını 11 Ocak 2015 günü Paris’te iki milyon insanın ileri sürmüştü. Bu yasaya göre, insanlık teolojik, bir araya gelmiş olmasının nedeni budur. Charmetafizik ve pozitif olmak üzere üç düşünce aşalie Hebdo’nun özgürlüğünün kısıtlanması, uluslamasından geçmişti. Birbirine zıt bu iki görüşün rarası düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. de ancak kısmen doğru olduklarını söylememiz Bu katliamın uluslararası ölçekte sonuçları gerekir. olacaktır. İlk sonuçlarından biri, şüphesiz enteİnsanlık tarihinin özellikle son 400 yıllık dölektüel dünyanın güvenlik nemine baktığımızda, arayışları içerisine girmesi elbette ekonomik ve siyaihtiyacının yükselmesidir. sal dönüşüm etkenlerinin Bu arayışın ilk adımlarından yanı sıra, bilimsel ve dübiri, düşünce özgürlüğü için şünsel gelişmenin de çok uluslararası dayanışmanın büyük bir ilerleme faktörü geliştirilmesi ve güçlendirilolduğunu görüyoruz. Bimesi olabilir. İnsan düşüncelimsel devrimin ve büyük sinin sekülerleşmesi, insanlık Fransız devriminin açtığı tarihinin son 3000 yıldaki en yolda, özgürlük, eşitlik ve önemli ve belirleyici dinamisekülerleşme kavramları ğini ve evrimini oluşturmakve mücadeleleri, günütadır. Bu gelişmenin tekrar müze kadar olan süreci karanlığa gömülmesine izin belirlediler. verilemez. Sekülerleşme, sadece İkincisi, bu saldırı şüphekutsallığın düşüncede ve siz kapitalizmin bir eseridir. toplum yaşamında gerileFakat 70 yıldan fazla yaşatilmesi değil, aynı zamanVoltaire yan sosyalist sistem de seküda sağladığı düşünsel lerleşme konusunda başarılı açınımlarla kapitalizmin olamamıştı. Bu katliam daha köklü bir kapitalizm de yıkılması için gerekli donanımların kazanıleleştirisi için bir vesile olmalıdır. ması demektir. Öte yandan laiklik için verilecek mücadeSekülerleşmeyi sağlayan en önemli etken, lenin öneminin anlaşılması konusunda, ödenbilimin ve bilimsel düşüncenin başarılarıdır. miş olan ağır bedele rağmen, bu katliam hem Ama sekülerleşme de her zaman bilimin yolunu hükümetler, hem de halklar için uyarıcı olmuş açmıştır. Birçok durumda da zaten bilimin yeni olmalıdır. Yaşamın her alanında, insan hak ve adımı ile sekülerleşmenin yeni adımı birbirinden özgürlüklerinin ve laikliğin savunulması ve yaşaayrılmamıştır. Giordano Bruno, Galileo, Dartılması için mücadelenin yükseltilmesi gerekmekwin, bilimin ve sekülerleşmenin bu birlikte atılmış tedir. Bu çerçevede bilimsel düşüncenin ve eğitiadımlarının ilk akla gelen temsilcileridir. min her türlü araçla yaygınlaştırılması yaşamsal Bugün önemli ölçüde sekülerleşmiş bir çağda yaşıyoruz. Fakat hem bu yönde hâlâ alınması önemdedir. Her türlü dogmalar karşısında etkili gereken çok yol var, hem de dünyanın çeşitli yö olabilmenin ve onlara karşı kuvvet yaratabilmenin yegane aracı bilim ve bilimsel düşüncedir. releri bu bakımdan birbirinden çok farklı. Fransa’da 7 Ocak’taki terör saldırısı, askeri Bilimsel düşünce halk içinde yaygınlaştırılmadan bir kuruma yapılmadı. Düşünce özgürlüğünün ve ne cahilliğin kuvveti azaltılabilir, ne de kapitaulaşılan sekülerlik düzeyinin sınırlarını zorlayan lizm yıkılabilir. Sözkonusu olan, her şeyden önce, insanlığı bir dergiye yapıldı. Terör saldırısının yarattığı tekrar karanlık çağlara döndürmeye çalışanlara uluslararası tepkinin çok yüksek olmasında, hekarşı,aydınlık bir gelecek umudunu yaşatabildefin niteliğinin de büyük önemi var. Katliamdan mektir. sonra yapılan tartışmalarda daha çok teröristle OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu tanolturkoglu@gmail.com Dijital Repütasyon Çağı Dijital repütasyon aslında kompartmanlara ayırdığımız hayatımızı bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiğini bize öğretiyor. Geçtiğimiz günlerde bir dekan Twitter’da yayınladığı (ve sonradan sildiği) bir tweet nedeniyle görevinden istifa etti (konu yeni cumhurbaşkanlığı sarayındaki resmi törenlerde görülen eski Türk devletlerini temsil eden bir askerin kıyafeti idi). Benzer bir durum ABD’nin önde gelen haber kanallarından CNN’de de yaşandı. 34 yıldır CNN’de çalışan Jim Clancy, Charlie Hebdo olayıyla ilgili olarak İsrail karşıtı (olduğu söylenen) tweetleri nedeniyle CNN’den ayrılmak zorunda kaldı. Her iki olayla ilgili çeşitli ortak özellikler bulunabilir. Bunlardan bir tanesi de dijital iletişim imkânlarının yeni bir olguyu giderek artan ölçüde günlük yaşama şırınga ediyor olması; dijital repütasyon! Bir yanda akademik çalışmaları olan bir profesör, diğer yanda aynı kurumda 34 sene çalışmış bir uzman. Ancak tüm bu emek ya da çalışmaları bir tweet ile gölgede kalabiliyor. Bunun doğru olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu. Ancak kişi ya da toplumların günlük yaşamlarını doğrudan etkilediği göz ardı edilemez bir gerçek. Çeşitli vesilelerle “bilgi çağı” ifadesi eleştirilebiliyor; sanki eski zamanlarda insanlık tarihi bilgi üretmemiş gibi. Doğru, üretmiş ancak tarihin hiçbir evresinde bu kadar kısa zaman aralığında bu kadar çok bilgi üretilmemiş ve bu kadar geniş bir insan kitlesine ulaştırılmamıştı. Bilginin bu kadar çok üretilebilir ve yayılabilir hale gelmesi, birey, kurum ya da devletlerin repütasyonunu da doğrudan etkilemekte. Sizi her gün takım elbise ile gören iş arkadaşlarınız, sosyal medya sitelerinde tatil fotoğraflarınızı görebilir, herhangi bir konuda yazmış olduğunuz tweet mesajlarınızı okuyabilir. Dijital repütasyon aslında kompartmanlara ayırdığımız hayatımızı bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiğini bize öğretiyor. Bu bütünleşik yapının zorunlu kıldığı şeffaflık birey, kurum ya da devletin dış dünyaya karşı daha samimi davranmasını zorunlu kılıyor. Mış gibi yaparak yaşamak giderek daha da zorlaşıyor. Tabii bu durumla topyekun mücadele etmek de mümkün. Birey olarak dijital ortamlarda fazla içerik üretmeyerek, devlet olarak sıkı denetim politikaları devreye sokularak şeffaflaşma, samimiyet, tutarlı olma zorunlulukları enaza indirilebilir. Ancak giderek daha geniş bir global kamuoyu kitlesi bu tavrı eleştirir hale gelmektedir. Hatta bazı dijital süreçlerde bunun olumsuz etkilerini doğrudan görmek mümkün. Uzun süredir söylenmekte olduğu gibi, kurumların insan kaynakları departmanları yeni iş başvurularında sadece ellerine gelen özgeçmişe değil, kişinin internette bıraktığı dijital izlerine de bakıyor. Güven üzerine kurulu, kalabalıkların gücünü yansıtan kimi dijital süreçlerde birey, sosyal medyada fazla katılımı yoksa olumsuz cevapla karşılaşabiliyor vb. Kısacası dijital repütasyondan dijital dünyada yer almayarak “korunmak” diye bir imkan yok. Er ya da geç herkesin kapısı çalınacak, çalınmayanlar önceleri (başları fazla ağrımadığı için) kendilerini huzurlu hissedecek ancak sonra terk edilmiş olduklarını fark edecekler. Atı alan Üsküdar’ı değil, androidini alan kıtaları geçmiş olacak. Osman Bahadır K Je suis Charlie