02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Aykut Göker http://www.inovasyon.org; [email protected] ORGAN NAKLİ ARAŞTIRMASI TÜRK BİLİM İNSANINDAN DEVRİM NİTELİĞİNDE BULUŞ: ‘Cülusı hümâyunı hazreti pâdşâhî’ dolayısıyla yapılan törenlerden bıkmışsınızdır. Gelin artık, sizinle çağımıza geri dönüp bilim ve teknoloji dünyasına bir göz atalım. Nakil yapılacak organın ömrünü uzatan teknik Bilim ve Teknolojide Dünya Nereye Biz Nereye... 8 Ağustos’taki yazımda, “Arada bir ülkelerin bilim ve teknoloji politikaları ve bu politikaların konusu olan kurumları açısından ne gibi değişiklikler olduğunu görebilmek için dünyayı şöyle bir tararım.” demiştim ya; tam 40 ülkeyi taradım. Tarama sonuçlarını www.inovasyon.org’ta yayımlayacağım. O yayında, ülkelerin bilim, teknoloji ve yenilik sistemlerinde yer alan 600’ün üzerinde kurum ve epeycesinin de işlevlerine ilişkin kısa açıklamalar bulacaksınız. Bazı ülkelere ilişkin sistem şemalarını da vermeye çalıştım. Bu taramalarda en çok ilgilendiğim, kamunun ulusal ölçekteki büyük araştırma kuruluşlarıdır. Üniversitelerle birlikte bu kuruluşlar, önde koşan ülkelerin bilim ve teknolojideki yetkinliklerinin temel taşlarıdırlar. Söz konusu araştırma kuruluşlarının, öndekilere yetişmeye çalışan ülkeler için önemleri daha da yaşamsaldır. Bu kuruluşların araştırma konuları bilim ve teknolojideki ulusal öncelikleri yansıtır. Bir diğer özellikleri de, ülkelerinin özel sektör kuruluşlarının dünya pazarlarındaki üstünlüklerini sürdürebilmeleri için yaşamsal önemde olan ama yapmaya finansman güçlerinin yetmediği alanlarda araştırma yapmalarıdır. Saydığım niteliklerinden dolayı, özellikle bilim ve teknolojide başı çeken ülkelerdeki kuruluşların araştırma konuları, bilim ve teknolojinin nereye doğru gittiğinin de açık göstergesidir. Bu gösterge, bunların araştırma birimlerinin adlarında kendisini açığa vurmaya başlar. O birimlere girip araştırma konu ve programlarına, yayın listelerine, övünerek açıkladıkları araştırmacı sayılarının konulara göre dağılımına, yine öğünerek tanıttıkları kıdemli (“senior”) araştırmacılarının, bilim danışmanlarının uzmanlık konularına göz attığınızda bilim ve teknolojinin hangi yöne gittiğini daha iyi anlamaya başlarsınız. Benim çıkardığım sonuç şu: Bilim ve teknoloji dünyasının insanlarının maddeyi, maddenin davranışını nano ölçekte çok daha iyi kavrayabilme ve yine nano ölçekte denetim altına alabilme konusuna verdikleri önem ve ağırlık giderek artıyor. Canlı doğada bunu hücre düzeyinde ve moleküler düzeyde başarabilmeye odaklanmışlar... Ayrıca, canlı ve cansız doğayı nano ölçekte kavrayabilmek için araç olarak kullanacakları teknolojileri de geliştirme yolundalar... Ve o ölçekte gerekli denetimin sağlanmasına imkân veren teknolojileri de... Hemen ekleyelim; ileri düzeydeki araştırmalar için çeşitli bilim ve teknoloji disiplinlerinin kaynaştırılmasına olan gereksinim nano ölçeğe inildiğinde daha da artıyor... Disiplinler arası kaynaşmanın da bu bağlamda giderek ağırlık kazandığı (biyoteknoloji ile nanoteknolojinin ve de enformasyon teknolojisinin kaynaştırılması gibi) açıkça görülüyor. Nano ölçekte kaydedilen yeni bilimsel ve teknolojik bulguların ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi çabaları da yine aynı araştırma kuruluşlarının çatısı altında ağırlık kazanmış (tabiî bu çaba belli bir düzeye kadar; ondan sonrası sanayinin ve hizmet sektörlerinin işi)... Bu ağırlık, Harvard Üniversitesi Uluslararası Gelişme Merkezi Direktörü ve ekonomik gelişme profesörü Ricardo Hausmann’ın örneğin sanayi dünyasında gözlenen yönelimleri anlatan şu tespitini doğrular ve destekler yönde: “... İmalattaki gidiş, daha fazla enformasyon ve bilgiyi daha az enerji kullanarak daha az maddenin içine yerleştirme yönündedir.” (Scientific American, Mayıs, 2013). İnsana (özellikle beyin araştırmalarına), sağlık sorunlarına ve canlı organizmalara nano ölçekte odaklanan; bunun yanında çevre sorunlarını, küresel iklim değişikliğini ve doğal âfetleri konu alan ileri araştırma birimlerinin sayılarındaki artış da dikkate değer. Taradığım ülkeler içinde, elbette Türkiye de vardı. Onu en sona bırakmıştım. Keşke hiç taramasaydım. İki hafta sonra bunu da konuşuruz. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Korkut Uygun’un başında bulunduğu ekip, bağışlanan organların muhafaza edilmesi süresini 24 saatten 3 güne çıkartan bir teknik geliştirdi. Halihazırda farelerde denenen süper soğutma (supercooling) adı verilen teknik insanlarda da başarılı olurda, organ nakillerinde yaşanmakta olan sorunlar büyük ölçüde ortadan kalkacak. Reyhan Oksay G CBT 1433 8 /5 Eylül 2014 eçen hafta saygın tıp dergisi Nature Medicine’nde yayımlanan süper soğutma adı verilen tekniğin iki yıl içinde insanlar üzerinde denenmesine başlanacak. Harvard Üniversitesi’ne bağlı Massachusetts General Hospital laboratuvarlarında yapılan deneyin ana hedefi bağışlanan organın uygun alıcıya iletilmesi sırasında yaşanan zaman kısıtlamasını ortadan kaldırmak. Çünkü organ vücuttan çıkartıldığı anda hücreler ölmeye başlıyor. Şu anda uygulanmakta olan sistemde organ soğutulup metabolizma yavaşlatılıyor. Böylece organ 1224 saat nakle uygun koşullarda muhafaza edilebiliyor. Nakle uygun hastanın bulunması, organın hastanın bulunduğu yere nakledilmesi sırasında geçen zaman bazı durumlarda bu süreyi aştığı için organ kaybedilebiliyor. İşte Korkut Uygun ve ekibinin buluşu bu kısıtları ortadan kaldırarak organ naklinde devrim yaratacak gelişmelere yol açıyor. Şimdilik fareler üzerinde sürdürülen çalışmalar bir organın vücuttan ayrılınca üç gün yaşamasına imkân tanıyor. Geliştirdiği teknik ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Dr. Uygun, Türkiye gibi organ bağışının kısıtlı olduğu ülkelerde bu tekniğin büyük yarar sağlayacağına inanıyor. Nature Medicine dergisinin Temmuz sayısında yayımlanan makalede süpersoğutulan karaciğerin üç gün dayandığı belirtiliyor. Oysa şimdiki yöntemlerde bağışlanan organ en fazla 24 saat dayanıyor. Sizin yönteminiz ile 6 santigrat dereceye kadar soğutulan organ 3 gün boyunca özelliğini koruyor. Bu özel teknikte nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz? Özel bir makine geliştirmişsiniz bu iş için. Bu makinenin özelliği ne?  Özetlemek gerekirse iki temel tekniği birleştiriyoruz: Birincisi sıcaklığı düşürerek (+iki koruyucu ajan kullanarak) organın korunma süresini uzatıyoruz. Buna korunma desek de neticede oksijen kan vb yokken organ yavaş yavaş boğuluyor; dolayısıyla nakilde önce bir ‘yapay vücut’ (extracorporeal machine perfusion) makinesiyle organın kendine gelmesini sağlıyoruz. Bu yapay vücutta kalp, akciğer ve kan görevi gören üç ana parça var (pompa, oxygenator, rich media). Bu sistemin oksijensiz kalmış karaciğerlerin enerji seviyelerini düzeltmelerini sağladığını (ATP) ve diğer fonksiyonlarını da düzelttiğini/iyileştirdiğini önceden göstermiştik; hatta insan karaciğerlerinde bile yaptık (klinik öncesi nakil yok henüz) Nisan’da American Journal of Transplant’ta yayınlandı (daha detaylı oradan bakabilirsiniz). BBC’ye verdiğiniz röportajda organ nakillerinde bu yöntemin donör uyumunu arttıracağını, dolayısıyla uzunvadeli organ reddini azaltacağını belirtmişsiniz. Bu ne anlama geliyor? Başak ve Korkut Uygun Organ naklinde hem kan grubu uyumu hem de ayrıca bağışıklık eşleşmesi (immunematching) yapılabilir, ama kalp ve karaciğer gibi vakit limiti çok kısa olan organlarda immunematching yapacak vakit olmaz, bu da nakledilen organın uzun vadede ret oranını arttıran bir faktördür. Ama esas organ koruma süresini saatlerden günlere çıkartabilirsek dünya çapında organ paylaşımını sağlayabiliriz ki, gerçekten devrim olur, Dünya Organ Bankası kurulur. Özellikle Türkiye gibi organ bağışının kısıtlı olduğu ülkelerde büyük faydası görülür.   Bu teknik organsona chip araştırmalarında ne gibi kolaylıklar sağlayacak?, Öncelikle organson a chip ne anlama geliyor?   İlaç geliştirmek/denemek için mesela insan karaciğerinin fonksiyonlarının çoğunu microfulidic bir chip üzerinde gerçekleştiriyorsunuz. Böylece yüz milyonlarca dolar harcayıp, ayrıca da bazı hastaları öldürmeden ilacın çalışıp çalışmadığını anlayabiliyorsunuz. Organ on chip ya da doku mühendisliği ile üretilmiş graft’ların (tissue engineered graft) korunma süreleri, nakledilecek organlarınki gibi kısıtlı. Dolayısıyla ayni teknik bu gibi yeni teknolojilerdeki lojistik problemleri de çözebilir. Bu yöntemin domuz ve insan organlarında uygulanmasına ne zaman başlanacak? Klinik öncesi insan karaciğeri çalışmalarına bu sene başlıyoruz. Makine perfüzyon kısmının domuzlarda testini bu sene yapacağız, 12 sene içinde ilk klinik çalışmaları yapmak istiyoruz. Full supercooling protocol 34 seneye ilk klinik denemelere girebilir her şey yolunda giderse.  Bundan 4 yıl önce replacement livers üzerine bir çalışma yapmıştınız. Bu çalışmanız ile ilgili özet bilgi verebilir misiniz? O projenin esas lideri eşim Başak Uygun. Su anda tüm insan karaciğeri için tekrar ediyorlar, 12 seneye yayını çıkar sanırım.    Mehmet Toner de bu projede mi çalışıyor yoksa onunla farklı bir çalışma mı yürütüyorsunuz? Mehmet bey benim Harvard’daki mentorlarımdan biri, bu projeyi de özellikle ilk dizayn ederken ve makaleyi yazarken çok katkısı oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle