Katalog

kitap hormonunun, kan plazmasında fosfat miktarının artmasını önlediği ve bu mineral maddenin idrardan geri alınmasını engellediği biliniyordu. FGF23 hücrelere fosfat alan bir taşıyıcı proteini engelliyor. Avusturyalılar şimdi söz konusu hormonun yeni bir işlevini keşfetti. Hormon, sodyumun alımında da etkili diyor bilim insanları (EMBO Molecular Medicine). Hormon yeni keşfedilen bir sinyal yoluyla idrardan, böbreğe, sodyumun geri alınmasını sağlayan bir taşıyıcı proteinin sayısını azaltıyor. Plazmada FGF23’e bağlı fosfat artışı ise kana daha fazla sodyum girmesini sağlıyor ki bunun sonucunda yüksek kan basıncı ve kalbin zorlanması gibi uzun vadeli sonuçlar ortaya çıkıyor. Yemeklik tuz sodyum kloriten oluşur ve fazla miktarda alındığında zararlıdır. Bundan, yüksek kan basıncı ve kalbin zorlanması gibi rahatsızlıklara sebep veren sodyum sorumludur. Fakat aşırı miktarda fosfatın da kandaki sodyum miktarını yükselttiği bugüne dek bilinmiyordu. Bu sürpriz bağlantının merkezinde işte FGF23 hormonu yer alıyor. Anlaşıldığı üzere FGF23 sadece fosfat alımından sorumlu bir taşıyıcı geni değil özellikle de sodyum alımından sorumlu olanı da engelliyor. Araştırma yükselen fosfat yoğunluğundan, aşırı FGF23 üretimine ve kana daha fazla sodyum girmesine kadar uzanan etkili bir zinciri ve buna bağlı sağlık sorunlarını göstermesi açısından önem taşıyor. Gölü’nün güneyindeki elverişli konumu nedeniyle Tel Tsaf insanları refah içinde yaşıyorlardı. Bu durum büyük kerpiç tuğla yapılardan, bir zamanlar içinde bol miktarda buğday ve arpa saklanan silolardan ve arkeologların içlerinde çok sayıda kemik buldukları fırın kalıntılarından anlaşılıyor. Anadolu obsidiyeninden üretilmiş aletler, Nil’den getirilmiş midye kabukları ve bu bölge için sıra dışı olan çanak çömlekler de Tel Tsaf insanlarının Akdeniz bölgesindeki kütlerlerle ticaret yapmış olduklarının kanıtları. İsrail Hayfa Üniversitesi’nden Danny Rosenberg ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Florian Klimscha ile çalışan arkeologlar, ayrıca alışılmışın dışında bir mezarla da karşılaştı. Bir silonun temeline 7000 yıl kadar önce 40 yaşında ölen bir kadının bedeni gömülmüş. İskeletin üzerinde en az 1600 istiridye kabuğundan üretilmiş bir kuşak bulunmuş. Mezarın etrafı ve üzeri büyük taşlarla kaplıydı diyen arkeologlar, söz konusu kadının toplumda önemli bir yeri olduğu tahmin ediyor. İlk başta dikkatleri pek çekmeyen dört santim uzunluğunda ve bir milimetre kalınlığındaki biz’in bakırdan üretildiği ve cevherin de 1000 km kadar uzaklıktaki Kafkaslar’a ait olması gerektiği ortaya çıkmış. Bu da Tel Tsaf sakinlerinin maden obje kullanmaya, sanılandan çok daha önceleri başladıklarını gösteriyor. Yakındoğu’da Bakır Çağı, İ.Ö.4500 yılından sonra yani yüz yıl sonra başlıyor. Tel Tsaf’daki bizin bulunması bölgedeki teknik inovasyonun doruğunu gösteriyor ve ayrıca küresel önem taşıyor. Geçmişe Doğru Bir Bakış Fosil İnsanın Gündelik Yaşamından Bazı Kesitler Güven Arsebük Ege Yayıncılık, 60 Sayfa Tarihöncesi bilimcimiz ve antropolog Prof. Dr. Güven Arsebük, emeklilik yaşamında üretmeyi sürdürüyor. Şimdi de karşımıza yeni bir kitapçığıyla çıktı. Az, öz, merak edilen bir konu. Şu soruyu yöneltiyor kitabının önsözünde: “Tarihöncesi toplumların yaşamlarını yeterince anlayabilmek ve değerlendirebilmek için, onların sadece günümüze ulaşabilen türden maddesel kültür ürünlerini (arkeolojik kalıntıları) incelemek yeterli midir?” Arsebük bunun yeterli olmadığını, ormanı bütünüyle görebilmek için günümüze ulaşamayan soyut yönlerini de gözönünde bulundurak gerektiğini söylüyor. Arkeoloji bilimi, işte bu amaçla, toplumların ekonomik, sosyal ve ideolojik yaşamları üzerine bilgi edinmeye, bir tür o toplumların yaşamlarını canlandırmaya çalışır. Arsebük bunun geçerli yöntemine de işaret ediyor. Kitap için diyor ki: “Bu çalışmada insanın evrimsel oluşumundan Holosen’e kadar olan süre boyunca karşılaşılan fosil insan topluluklarının olası yaşam düzenlerinden bazı örneklerin incelenmesi amaçlanmış ve o dönem insanının gündelik yaşamından çeşitli kesitlerin değerlendirilmesi öngörülmüştür.” Bu kapsamda Arsebük, Ekonomik yaşam biçimleri (Yağmacı Toplayıcı Avcı türü yaşam); Sosyal Yaşam, Lisan, İnanç Dünyası, Sonuç.. Tanımsal açıklamalar, Kaynakça.. Arsebük çok temel bilgileri, geniş bir kaynakça eşliğinde sunuyor. #Tarih Bugünü anlamak için #Tarih dergisi, kapak konusu olarak dünden bugüne eşcinselliği incelemiş: Velev ki hemcinsini sevdin.. Doğu ve Batı Kültüründe Homoseksüellik ve Homofobik Ahlak Bekçiliği.. “Osmanlı toplumunda eşcinsel ilişikler farklı kesimlerde bir ölçüde yaygındı. Sarayda kadınlara kapalı Enderun, erkeklere kapalı Harem, evlerde haremlikselamlık, sokakta hamam kültürü, tekketarikat sapmaları, yasak ve günaha rağmen eşcinselliği günlük hayatın bir parçası kılmıştı.” Dergide ayrıca, Ezidiler: IŞİD vahşetinin son kurbanları; Filistinliler: Gazze yerle bir, Umud ayakta; Cihan Harbi ve savaş ekonomisi; Uryanızadeler: Çılgın bir Osmanlı ailesi.. gibi pek çok ilginç konu var. Atlantik’te 550 yeni metan kaynağı Hintli doktorlar, altmış yaşındaki bir kadının karnından, otuz altı yıllık bir ceninin iskeletini çıkardı. Nagpur Üniversitesi Kliniği cerrahı Murtaza Akthar, yeni bir dünya rekorundan söz ediyor. Anne karnında 36 yıl Amerikalılar Kuzey Amerika’nın doğu sahillerinde 550’nin üzerinde yeni metan kaynağı saptadı. Kaynakların bir birçoğu 250 ve 600 metre arasında yer alıyor (Nature Geoscience). Mississippi Eyalet Üniversitesi’nde Adam Skarke ile çalışan ekip, North Carolina önlerindeki Cape Hatteras kıta kütlesini ve ABD ve Kanada arasındaki sınır bölgeyi incelerken, çok farklı jeolojik koşullarda bulunan ve içlerinden denize metan akan kaynaklar bulmuş. Bugüne dek, en etkili sera gazı olan metanın bulunduğu bölgelerde, metan buzu veya metan hidrat olarak varlığını koruduğu ve açığa çıkmaması gerektiği sanılıyordu. Dünyanın Durumu 2013: Sürdürülebilirlik Hâlâ Mümkün mü? Doktorun açıklamasına göre yoksul bir bölgede yaşayan kadın yirmi dört yaşında hamile kalmış. Fakat gebeliğin rahim dışı bir alanda yerleşmesi yüzünden doktorlar ceninin ameliyatla alınmasını önermişler. Fakat kadın bu öneriyi reddederek ağrı kesici almayı tercih etmiş. On yıllar sonra karnının alt kısmında ağrılar geri dönünce, Nagpur Kliniğine başvurmuş. İlk başta kanserden şüphelenen doktorlar, röntgen çektikten sonra tümör değil, olgunlaşmış bir ceninin iskeletiyle karşılaşmışlar. Bu bizim için bir tıp mucizesi, böyle bir durumla daha önce hiç karşılaşmamıştık diyor Akthar. Bugüne kadarki en uzun hamilelik rekoru, ceninin kalıntılarını on sekiz yıl boyu bedeninde taşıyan bir Belçikalı kadına aitti. Nagpur’daki ameliyat başarılı geçmiş ve altmış yaşındaki kadın iyileşmeye başlamış bile. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com Çevirenler: Cana Ulutaş Ekiz – Çağrı Ekiz Tema Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 600 sayfa Worldwatch Enstitüsü’nün bu son yayınında konu kapsamlı bir şekilde ele alınıyor... Düşünürler, uzmanlar bu konudaki düşüncelerini paylaşıyorlar.. Robert Engelman: Biz şu anda İnsan Çağı’nda yaşıyoruz, bu çağda yaşamın geleceğini değiştiren temel güç insandır. Artık doğayı insanın etkisinden kurtarmaya çalışmak için çok geç. Dünyadaki bütün boru hatlarını, fabrika bacalarını tıkasak, bütün yangınları söndürüp gezegenin sera gazı salım kaynaklarını kurutsak bile, dünya önümüzdeki on yıllar boyunca ısınmaya, okyanuslar belki yüzyıllar boyunca yükselmeye devam edecek. İklimin ve çevrenin geçireceği büyük değişikliklere uyum göstermeye odaklanmamız ve bu arada da daha fazla değişikliklere sebep olmamak için de var gücümüzle çalışmamız gerekir... Kitaptaki çok sayıda yazıların ana başlıkları: Sürdürülebilirlik ölçütü, gerçek sürdürülebilirliğe ulaşmak, Acil durumda açınız, ve kutular: Ne nedir? Küçük bir bakır obje büyük bir heyecan yarattı. Çünkü yaklaşık 7000 yıllık olan buluntu Yakındoğu’nun en eski madeni objesi. Dört santim uzunluğundaki bakır biz Ürdün’deki Tel Tsaf kazı yerindeki bir mezardan çıkarıldı. Tel Tsaf İ.Ö.52004600 yılları arasında Yakındoğu’nun gelişmekte olan bir ticaret merkeziydi. Ürdün’deki Taberiye CBT 14337 / 5 Eylül 2014 Yakındoğu’nun en eski maden buluntusu